29 Ekim 1931 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18

29 Ekim 1931 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

350 SERVETİFÜNUN No. 1837—İ52 KİM SEVİYOR?. — « Öeçmiş saman olur ki hayali Dördü de koridorun karanlık bir köşesinde başbaşa vermişler, gürültüsüz, fakat asabi hareketletle karışık bir konuşmaya dalmışlandı. En gaifleri, en huratetli konuşan, Nedim; elindeki dişleri kırk tarakla hem oynuyor, hem de karşısındakinin yakasını yapışmış, anlatıyordu : — Canım, ne inkâr ediyorsun,. âilesile tanıştığını #1 bilenler görmüşler işte... Öteki uzun boylu ve geniş omuzlu olam, Osman; bir elile hayli zamandır uslura görmemiş, çenesinden keçi sakalı fışkıran kılları çekiştiriyon, öbür elile de yakasına yapışımş olan kemikli parmaklar. dan kendini kurtarmağaı çalışıyor, Sesinde derin bir samimiyet, tatlı bir dostluk titriyor — Birak bu şakayı allahaşkını, Çiroz... ne kadar sürecek bu ipsiz sapsız ulay.... Sonra yatıda, omuzuna dayanmış olan, pehlivan yapılı, mert çehreli ve gözbebeklerinde temiz aydın liklar pırıldayarak Onları kalın dudaklarında geniş gülüşlerle dinliyen Nâzim'a dönerek ilâve ediyordu : — Ben ne dersin Villi Firiç bu işe... Bu şakadan bıktım... Siz hepiniz gülüyorsunuz.. Nüzim hiç aldırmadı, gülmesine devam etti, Dördüncü olârak söze, npuzun, kupkuru Bami, kürıştı. Etli dudaklı kocaman ağzım münkün olduğu kadar açarık gürültülü kahkahalarlı gülüyor ve kalıkaba müöbetleri arasında yarım varımı söylü yördu: — Hem kızı sev... İlem iistelik inkâr ha., İnkâr... Osman bu gözlerden büsbütün sıkılmış ve kızmış bir halde yumruklarını sıkıyor... Aralarında çiroz diye çağırdıkları Nedim, Saminin sözüni koşiyor: — Yalnız inkâr mı ya, diyordu, yalnız inkâr mı! Bir de kalkmış iftira ediyor... Yok ben bu kızdan hoşlanıyor muşum da onun için daima bulâl açıyor. müşum.. Dala neler de neler... Ne iftiralar. Galiba bu gidişle hiç alâkam olmudığı halde beni omunlü nişanlamak istiyecekler, Halbuki daha hayata bile atılmış değilim, Bu mütemadi hücumları yarı hiddet, yarı nlayla karşılayan Osmanın garip tüvurlarına şimdi her üçü de gülüyorlar, katılarak gülüyorlar... oBirbirlerini töşvik ederek o gülüyorlardı.. Ötekinin çehresinde gibi biri, cihan değer. w Değil mi, dosilarm 7. — kıvrım halinde beliriyor. bin bir his, bin bir asabi gözlerinde bazan darsın, Yüşünün etleri yanıyor, basan dost bakışlar var... Mektep koridorunun bu karanlık ve gönüllere gam gülebilmek, bukadar dolduran köşesinde bukadar ancak bu dört genci neşe duyabilmek için insan tanımalı ve onlarlu beraber olmalıdır. Bu dört arka iye merbut olan bu dört kalp idiler... Kendi kendilerine eğlenirler, birbirlerinin kusurları ve kendi gülünç hareketlerle alay ederler, OÖtekilerinin alayındin hiebirisinin kalbi kırılımaz ve aralarındaki dostluğa sekle gelmezdi. Zaten onlar birbirlerini okmlar tanis geçen hicbir hareketin fena daş, birbirilerine öl her histe böyle müşterek mıslardı ki aralarında bir maksatla yapılmadığını, hiçbir sözün âdi bir hisle söylenmediğini bilirlerdi... Bu dört arkadaş, bu dört dest, birbirlerine ölesiye merbut olun bu dört kalp, mektep bühçesinde, tenftüslerde, sınıfta, yemekhanede hemen hiç birbirinden Aayrılmazdı. Birinin bir yerde seğini isitmek muhakkak öbürlerilim oradı balundu- Funa bir ulâmet sayılabilirdi... Bu karinlık mektep koridorunun, bu tenhn köşe- sinde, rütubet kolularımı arasında ortalarına aldık. ları genis omuzlu ve uzun boylu olanın omuzlamna, wülüyorlar, gülüs boynumu asılımışlar, mütemadiyen vorlardı.... : Koridorlarda... bahçede, ve mektebin her köşesinde dördünü derse talebeyi cağıran ziller omlayıp duru- yor. Merdivenlerde ayak sesleri, koşuşmülar, haykır malar, alçak sesle moda olan dans havaları, şarkılar Merdiven- duyuluyor... Ve sonra akın akın talebe,... yaş nri- lerden yukarı hücum eden onbeş ile yirmi amuda boy böy, cins cins talebeler... Mep muhtelif hisler, muhtelif gayeler ve muhtelif duygularla ayhi çatınm altında, ayni havayı teneffüs eden ve ayni sıralarda oturan genç insanlar... yetişenler 1. Yeni nesil 1... Onular; ayni halde, hep geye gülüyorlardı. Nedim hâlâ kendi kendine söylenir kendi âlemlerinde, ayni gibi mırıldanıyordu : — Mem inkâr, hem iftira ha... Hay mel'un hayt... Bu esnada Koşarak merdivene atılan on sekiz yaşlarında zâril giyinmiş, yakışıklı bir genç onların köşede gülüştüklerini gördü. Bir iki bâsamak çikmi iken geri döndü, yanlarına koştu. geldiğini düyunen hemen konuşulan mesele kapatıldı... Yeni gelöü dülin yaklaşmadatı haykırdı: — Devamı 352 sği sahifede — Onun

Bu sayıdan diğer sayfalar: