10 Aralık 1931 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

10 Aralık 1931 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No, 1843—15$ Düşünüş : SERVETİFÜNUN 19 Yaşamak istiyoruz! Modem hayata intibak etmeğe başladığımızdan- bori büyük bir ihtiyaç halini alan zartri bir temayül vardır Nikbinlik. Bügün ve her zaman iddia oluna- bilir ki arzularımızı tahakkuk ettirmek, fikirlerimizi fil haline sokmak ve muvaffakiyetleri başarabilmek için her şeyden evvel istikbale çevrilen bukoşlarimiız sradet imkânların yakalıyabilmelidir. Kendi benliği mizle istediğimiz şeyler arasını giren şerait bütün uğraşmalarımızın, didinmelerimizin semeresiz kalnen- gani gösterse bile buna inanmamak hususunda. inter olmük' ve yapılması #arüri olan hürekellerin hepsini itükün nisbetinde yapmak lâzımdır. “Muvaffakiycte meflrımunun tarihini tetkik eder seniz insan rahunün minin, sarieri ve İstikbali, mazi şeklinde görüşüne ve inater imanlarla hedefine doğru gidişine şahit olursunuz. Her hprekelinin küdteti o barekete takaddüm eden bir ihanıgtır. Evvelâ kendi varlığına, mzusunu ve bu arzunun İsadkikaten kendi arzusu olduğuna inanmak ve soürü bu arzuyu büzür- mak işli kendi kudretinin Jâzım ve kâfi bütün İm rici şeraiti bulabileceğine inanmak! İşte bütün zafer- lerin esası bu bir gift imandan ibarettir, Sandetin varlığına inanmıyan bedbinlerit, değil muvaftakiyelleri, hayatları bile mânâsizdır. Şikiyetler, isyanlar içinde hayatın bir istirap kolleksiyonundan ibaret olduğunu huykarırlar, ümidi yalancılıkla ibm ederler, zevki tanımazlar, bütün bu menfi ruhlarla hayatın münaâsım olduğu gibi kavradıklarına kanidir. ler. Onların görüşlerini doğru gösteren yegâne hadise ölüm ve yoklukter. Nikbimliği hodiselerin akışından bihaber kör bir teselli addederler,. Nikbinler harisi ginhitin hakikatlerini göremiyen hülyaperest ve hin insanlardır! Aonba hakikat hangi eörüşün içindedir! Müspet ve kat'i cevaplar arayan bir zekâ bu sünlde israr eder, Nikbin ve bedbin telikkilerden handizi duha tat minkârdir? Fakat dalan evvel hakikar preosipiuin bu sahada nasıl tesesis edeceğini düşünelim. Hayatın muhtevası hakkında İleri sürülecek fikirler hangi mem balardan küyvet alırlar ve miliyet neyi ille öderler? Hayat hükkında verileri gü ve şa bü hükümler netice itibarile ne gibi (arklar doğururlur? Busit ve inkür edilemiyen vükımları gözden geçi- relim, Biz variz ve yaşıyoruz ve yaşamak bir tat. minler silailesinden ibareftir ve varlık var olacağını duyan bir hareketi Gızmnmun eder. Var olduğumuz için yokuz diyemeyiz; hayat sahibi olduğumuz için hiyatın bu şeklini alıncıyı kadur mücüdeleler ve hümleler yapmış olmamız icap eder, Tabiatin ranh- telif aman ve mekânlardan süzülerek terekküp eden hayat usaresi, başlangıcı itibarile maddenin yaşamak hususunda verdiği bir kararı ilde eler ve o başlan giçtan itibaren teselsül ve devamı da bu kararın her YAZAN: Muüslih Ferit türlü mücadeleler kartismda azimkârime tatbikini gösterir. İnkâr edemeyiz, şimdiye kadar her şeyden evvel yaşamağa çnlışmışızdır. Ölümün, intiharm ko- aylığına rağmen bu ne kadar berhayat balunmamız. bütün insanların kendilerine azap veren bir meçbü>- tiyete katlandıklarım değil, fakat hayatı herkesin istediğini, hayatım mücerret ve bizatihi saadet ol- duğunu ispat eder, Hepimiz yaşümeak isliyoruy, zird yaşıyoruz, Bu bizin hepimizin yani tabiatin arzusu yuhür kanuntdur. Yaşamak zaruretinin zevk ve isli aplik il olmyarak meşrniyenni ve hukikatini ifüde eder Ölüm, md korkunç olsa gene bizi hayattan bözdiremez, Bilâkiş ondan daima uzuklaşınık. ürzu- sunu bize telkin eder. Eğer ölün korkulmıyacık bir meğçhuliyet, iusan ruhuna zevk ve gaadet verççek bir merhale ise acelecilik ederek ona doğru koşmak lü- gamsuz olur, Hiç kimse iükir etmek istemez ve in kâr etmez ki hayalta zevk denilen bir haletirühiye vardır. Doğumla ölüm arasndaki zama fusılası da- hilinde herkes saadet, haz, neşe, ümit parolaları alt dü yürımyammdlak iinde ettiği duyguları tâtmış ve ömrünün pek çok aularında muhitile barışık kalmış» ur. Bütün anlardı elem içinde geçiren bir insani taşiy-. vur edilse hile nihayet o insanın kurtulacağını veya kur tülay atağına inanması birbirinden haz ve elem kudur farklıdır. İnlbuki muhakkaktır ki sinden yani ari larimuzla harici şerait arasındaki ahenk bir şeniyeltir. İnsani hayatın harici şerait İçerisinde #lması müm kin olan istikamet ve çereyan şekillerinden öyle bir veya birküç vaziyet vardır, ki ruhta saüdet dediği- miz intibak aksülümelini doğurur, bu vuziyet, bu in tibak, yani saadet inkinsiz değildir. Fakat her imkân gibi sepiitin muayyen bir terekkübile tahakkuk eder, Kemli kendine doğuverip te karşımıza çıkan bir te smlüf değil, bir talih değil, bizim irsi ve içtimai hü Viyelimizle cemiyet - trbint muhiti orasında bir ra vazetie ve nihayet bir şeniyettir. Bizim İçimizdeki imkönlarla dışımızdaki in künlar arasında biriztirmktir. Her ruhun felsefi vazifesi bu iştiraki mümkün ol madığına inmnarak sandetten ümit kesmek ve bonale mük değil sistetnntik bir görüş içinde iradesini inn. lerla techiz etmek olmabdır. İçimizde ve dışımızda birbirini ariyan yarım saadetler var, Bunlari birleştirip bütün hayır mukaddes özümü tadacak kudret bizde dir, senelerin asirların, kutsi derinliğini kavrayabilmek için yılmamak, oması vehimlerine aldanmamak ve hükiki sararetlere inanmak Jâzundır. Telâkkimizin doğruluğunu kendi korkak, pısmk ve yılgın ruhları mizdan ziyade, harici mhite altan hayatların terestlip ettirdiği muazzam zafer ve saadet külçelerine bakarak tayin etmeliyiz. Gözümüzün her bakışı oruda inanan — Devamı 22 inci sahifede — m e

Bu sayıdan diğer sayfalar: