9 Haziran 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15

9 Haziran 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No'1664—I84 Kalemin Ucundan Moda Son zamanlarda, gazetelerde, mecmualarda çıkan edebi tetkik veya tenkit makalelerine dikkak ediyor musunuz ?.. Eğer dikkat ediyorsanız, benim kadar sizin de tecessüsünüze mucip olan yeni bir moda görürsünüz. Bu moda ne giyime, kuşama âittir, ne de yeni bir yazı tarzı veya edebi cereyandır. Bu, ülema gö- rünmek modasıdır. Zaten bizde her şeyin asıl mahiyeti, benliği tetkik edilmez. *O şeyin bir sürü taslakları, müsveddeleri meydana çıkar. Taklit edilen şey, ekseriya, işin za- vahiridir. Ülemalık, ne kadar taklit edilecek bir meziyet! Âlim olmak.. Asri manasile âlim olmak, bir sistem sahibi olmak... Fakat hayır.. Bunu taklide özenmeyiz bile... Âlim, ülema ne yapar ?.. Çek okur, çok bilir.. İşte biz, nasıl çok okunacağını, nasıl çok bilineceğini merak jkâfi.. Ve ondan sonra herkesi hor görmek. Dudaklarda bir istihza ifadesinin şekli.. Yerli bir san'atkârdan, bir fikir adamından bahsedilirken, onu okumadığını söylemek.. İşte size son zamanların âlim tipi.. Ve bu arlık moda.. Çünkü taklidi çok kolay olan bir şey.. Meteliğe kurşun atan züppenin kravat” bağlama modasına girmesi ne kadar kolaysa, bu âlimlik moda- sı da o kadar kolay.. , Bu âlim, zavahiri nasıl kurtaracak? Çok basit.. Yazacağı bir tenkit veya tetkik yazısına mümkün ok duğu kadar dolduracağı şunlar var: * Beyhelmilel san'atkâr' isimleri, maruf kitap isimleri, sanat tarihine ait rakâmlar, büyük fikir adamlarından veciz cümleler, bir sürü ilmi, felsefi, edebi ıstılah.. Fakat bu ıstılahların frenkçe yazılması şarttır. İşte bütün bunları -ihtiva eden bir yazı yazacaksı- nız. Tasavvur edin.. Âsıl muharririn kendisine ait hiç bir fikir, bilgi, kanaat yok.. Yazıya bir bakıyor- sunuz.. Aman efendim aman..Neler de yok, neler.. Bu adam ne okumuş!.. Ve ne kadarda çök şey biliyor |...” Ben son günlerde öyle makalelere rasgeliyorum ki bu frenk doldurması yazıların ne demek istediğini bir türlü anlayamıyorum. Bana katiyyen itimat ediniz: Üstünde edebi bir mevzu olduğuna dair kayıt taşıyan bir makalenin içinde edebiyaltan haşka her şeyden bahsediliyor. İçtimaiyat, siyaset, din, ahlâk, felsefe, mantık, tarih.. hülâsa herşeyden.. Bütün bu, Rus çorbasına benziyen, karma karışık yazıyı oku- yorsunuz. Muharrir neden bahsetmek ve ne demek istiyor ? . İşte bunu anlıyamıyorsunnz... Çünkü bu muharrir sizin, bizim gibi adam deği... Âlimi. Her yazısında yeni işimler, yeni fikirler, yeni SERVETİFÜNUN 27 Bir yaz tasviri Yıldız boceği'ne Gökyüzü masmavi ve mihayetsiz bir deniz. Bu koskoca um. manda yalnız ve yalnızca yüzen bii tek gemi ver: Güneş. , bugün, çocuğu ârzı Çve arzın en garip mahlfikları olan insanları tetkike çıkmış. (Bu sebeple bütün ziyasını dünyamızın çamurdan yapılmış (buruşuk suratına çevirmiş.. Ziya çok keskin ve gözleri kamaşan insanlar evlerinin, aparimanlarının, kulüpleri- nin, saraylarının, barakalarının içerlerine saklandılar. Güneş ço- cnğunun çoçukları, kendilerini büyükanalarına göstermek istemi- yorlar; pencerelerin ipekten, bezden, kadifeden, gazete parçala- rından perdeleri birer birer kapanıyor. - İhtiyar güneş bu vaziyete Eçok kızıyor ve göz kamaştırıcı ziyasına en şiddetli nararetini arkadaş ediyor. Şimdi arz bir cehennem oldu, her taraf yanıp kavtuluyor. Hava okadar sicak, güneşin gönderdiği hararet okadar yakıcı ve eritici ki, nerede ise ahşap binalarda tahtaları birbirine tutturan çiviler eriyecekler ve bu binalar birer enkaz yığını haline gelecek- ler. Betonların demirden iskeletlerini de ayni tehlike tehdit ediyor. « Bans öyle geliyor ki, bütün maddeler eriyip birbirlerine karı- şacaklar ve arz muzap haline girip ilk şekline rücu edecek. ,Gümeş, çocuğu arza kızmış, onu hararetile kavurup eriterek cezalandırmak İstiyor, Arz İse anasının bu haline gülüyor, zira onun hiddetinden korkmuyor. Denizler, göller, dereler, bataklık- lar ve havuzlardaki sulara emir verilmiştir. Her taraftan buhar halinde semaya yükselen sular, tekâsüf ederek arzin üzerine bir tente gibi geriliyorlar, Koca güneş, küçücük dünyaya mağlup olmuştur ve bu mağ- lubiyet aslanın sivrisineğe yenilmesinden çok daha acıdır. Birkaç saat sonra Güneşi ufukta, hicahından kıpkırımzı olmuş yüzile, karşıki dağların arkasına saklanmaya çalışırken görüyoruz.” 808-1932 Şişli Alev Düşünüşler L ) «Her habbe, koynunda bir kubbeyi gizler.> sw Yüksek hayallerin hayatta yeri yoktur. vecizeler yumurtlayıp sizi hayret içinde bırakacak ve siz diyeceksiniz ki: — Ama da okumuş adam. Gayet tabii, her maka- lede yeni âlim, sanatkâr fikir, mecmua, kitap isimleri sayabilmek için her telden bir nağme toplamak lâzım... Eski Muharrem ayı âdeti kalktı; şimdi de bu kar- makarışık, tatsız aşureler midemizi bozuyor. Size, bil- mem nasıl geliyor, fakat ben hazmedemiyorum. R. F.

Bu sayıdan diğer sayfalar: