16 Haziran 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11

16 Haziran 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

.No.18'0—185 SERVETİFÜNUN 39 Kalemin Ucundan Lisan Nurullah Ata B. son günlerde yunanca ve lâtinçe- nin mekteplerimizde okutulması lâzım Gy sık sık bahsetmeğe başladı. Nurullah Ata beyin bu fikri, güzel bir fikir olarak iyidir. Mademki garp kültür ye medeniyetini benimse- meğe çalışıyoruz, hiç şüphe yok bu kültürün men- ba ve aslını tanımak mecburiyetindeyiz. Fakat bu fikrin birde hakikatla tatabukundan sonra ortaya çıka- cak hadiseyi bir an göz önüne getirmeliyiz, Bütün güzel işler iyi bir sistem ve inzibat altında vukua gelir. Mekteplerimizde yunanca ve lâtinceyi okutmak zaruridir. Ancak bunu hemen tatbik edebi- lir miyiz ?. Saltanat devrinde medreselerde 30 sena arapça okuyan softa arapçayı öğrenmeden çikardı, Sultani- lerde idadilerde arapça, acemce okutulurdu. Buradan yetişenler değil arapça bir metni anlamak Nef'inin kasidelerindeki arapça acemce kelimelerin bile tamam manasını sökemezlerdi. Ve nihayet şimdi liselerde fransızca, ingilizce ve sair lisanla okutuluyor. Fransızcayı liselerde öğreneceğini zanneden bugünün çocuklarına: acırım. Bugün lisan bilenlerimiz, ya ecnebi mekteplerin- de, ya Avrupada, yahutda kendi kendilerine çalışmak suretile öğrenmişlerdir. Pr. M. Malche liselerde lisan 3 Mısri'den, Şinasiden, Kemal'den, Muallim Naci'den, Büyük Tevfik Fikret'ten, Hüseyin Cahitten v. s.den biz aldık. Sen de benden, Ömer Seyfettin'den, Sadri Btem'den, Refik Hâlivten, Falih'ten falan aldın. En iyi örneklerini kim mi verdi? biz verdik, — Edebiyatımız ne gibi esaslar üzerinden inkişaf ettirilmelidir ? — Edebiyatımız, yarına doğru giden inkılabımızın gittiği esaslar üzerinden inkişaf ettirilmeli, Bu ceva bım muheyyerdir, beğenmezsen geri ver. — Bizde okumak? — Bizde münevver okumaz, fakat tenkit eder, halk okur, fakat susar. Ben bizde Tan gazetesinden başka birşey okumıyan ve Tan'dan başkasına inan- madığını söylemeği iftihar sayan münevver hımbıllar tanırım. — Edebiyatımızın bugünkü şekli ve bugünkü şahsi- yetleri. — Edebiyatımızın bugünkü şekli mi! Sen, Ab- dülâziz veya Abdülhamit devrindeki paşa konakları- nın Muharrem aşuresini bilir misini bilirsen sordu- gunun cevabını aldın demektir, bilmiyorsan nafile tedrisatının zayıflığına işaret etmişti. Nurullah B. de bir lisede fransızca hocasıdır. Fransızcayı öğreterek kaç gence lise şahadetnamesi verdiğini bilmek isterim. Mesele sistemde, tatbik şeklinin ehemmiyetindedir. Nasıl arapça okuttuk hiç bir şey alamadık, fransızca okutuyor gene hiç bir şey alamıyorsak, lâtince yu- nanca okutunca gene aynı neticeye vasıl olacağız. Hayır .. Yanlış söyledim; aynı netice değil daha kötü netice elde edeceğiz. Yunanca lâtince okutacak mual- lim nerede ?. Fransada lise talebesi lâtince öğrenerek mektepten çıkıyorsa, bunun sebebi kendi ana dilinin o lisandan gelmiş olması, iyi sistem, iyi hocaya malik bulunmasıdır. Liselerimizde, fransızca tedrisatı için vücuda getirilen müfredat programını talebe tamamen hazmettiği gün, mekteplerimize yunanca ve lâtinceyi koyabiliriz. Nurullah Ata beyin arzusu malüm yunan ve lâtin klâsiklerini talebenin asıl metninden okuyup öğren- mesidir. Bu güzel arzuyu taşımıyan yok.. Fakat ben bu mesut günü, bugünkü lisan tedrisatı şeraiti içinde, yıldızlar kadar uzak görüyorum ve güzelliğine baka- rak gülümsüyorum. Sen ne diyorsun Nurullah Ata B., dn sene- de avoir fiilinin tasrifini öğretemiyoruz. 1 uğraşma, ne ben tarif edebilirim ne de sen anlıyabi- lirsin. Şahsiyetlere gelince: bana bakta ötekilere pay biçl — En gınç nesil hakkında fikriniz? — En genç nesil... Hâââ... İşte şimdi bamtelime bastın, heyecanımı ayaklandırdın. Benen genç neslin hepsini tanımıyorum; ama çoğunu biliyorum. Neye yarar ki hepimiz bir köşe, bir sütun tutmuşuz, eski konsolos kavasları gibi kimseyi geçirmiyoruz. Çocuk- lara kıymet, meydan ve imkân vermiyoruz ki mey- dana çıksınlar. Sebebi meydanda: hepimizin sırtında birer süslü arslan postu var, en genç nesile meydan verirsek çıkacaklar, çocuklar postlarımızı tartaklayı- verince altından çakal, çakal biz çıkacağız. İşte — lâf aramızda— bu kepazeliğe düşmemek için «yeni nesil mi? öteye! biz, arslan postlu çakallar mı? beriyel» diyor ve köşeleri kesiyoruz. Hem, Allahaşkına, senin başka işin gücün yok muda adamı böyle uluorta söyletiyorsun? Sehap Nafiz Tercüme hakkı mahfuzdur. R. F.

Bu sayıdan diğer sayfalar: