3 Kasım 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15

3 Kasım 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 1890—205 Giyindim, beraberce sokağa çıktık, yan yana gi- diyorum ve hiç konuşmuyoruz. Ara sıra kolunu hızla çekiyorum, yüzüne bakıyorum, o zaman başını öbür tarafa döndürüyor; Benden çekiniyormuş gibi, söy- lemek istediği şeyin beni malıvedeceğini biliyormuş gibi yüzüme bile bakmak istemiyor, — Söyle Kardeşim söyle diyorum. — Fikret diye başlayor, Heybelide sanatoryumda bir arkadaşım var, dün akşam ona rastladım, bana.. Durdu, karanlıktan, rşiddetli bir ışıga çıkmış bir insan gibi zihnimden de müphem fekat gittikçe birer hakikat haline inkilap eden hâdiseler tevali etmeye başladı. Siret ve ganatoryum. Devam etmesi için yüzüne baktım kolumu tuttu gözlerinden yanaklarında düşen iki damla yaşı saklar yamadı : — Metin ol Fikretciğim, dedi. Ona fazla bir tek kelime soramadım. oda bana bir şey söylemedi, beraberce iskeleye kadar indik, Ada vapuruna bindim. Bir çok israrıma rağmen beni yalhız bırakmasını, oraya; Siretin yanına tek başıma gitmek istediğimi söyledim. — Korkuyorum Fikret diyordu, korkuyorumki bir şeyler yapaçaksın, hatta canına kıyacaksın. Ne çıkar kardeşim dedim, hayatımı borçlu olduğum kimse varmı? Beni yaşamağa bağlayan halka kopmadımı? Iztirap muayyen bir hadde gelince tezahuratını gösterir, Bu esuada bir çok insanlar her şeyi yapar- lar. İntihar, Cinayet, Fekat bâzen bu haddide geçer, fevkalâde bir şey, insanın bütün irâdesini, bütün bütün azim ve metanetini tıpkı bir elektrik cereyanı gibi yakar kavurur. İşte bu âni eza beni de böyle yaptı, kat,iyyen coşmuyorum. Gözlerimde bir tek damla yaş yok. Bir yangındân sonra hâsıl olan tezat aver sükünet gibi içimde baygın bir sessizlik var. Gügertede kaptau köprüsünün altında her an yaklaşmıkta oldugumuz adalara bakıyorum. Bir kaç ay evvel henüz baharın ilk günlerinde iken, bu pek kısa süren içli gönül mâcerasının baş- langıcında, onunla yine böyle bir vapurla baş başa adalara gitmiştik. O gün ne kadar mesuttum, ogün bir an olsun aklıma böyle bir ihtimal getirmemiştim. Bir gün olacakta belki aynı. vapurun göğertesinde onsuz, yapyalnız ve onun ölümünü düşünerek gide- cekmiydim. Hayatın bu kadar acı, kaderin bu kadar zâlim olacağını nasıl taşavvur edebilirdim. En temiz ve en hararetli hislerle bağlandığım bu en kıymetli şeyimi ebediyen kaybolmuş göreceğime bir an olsun in&- nabilirmi idim. Belki yalnız hastadır, belki bir ihtimalde bile sönmek üzere olan hayat ışığının bir saniye tekrar alevlendiğini görüyorum. Fekat, hayır. Sanki beynim meşum bir hakikati israrla arayor. Muhakkak ölmüştür diyorum. İskeleye çıktım, yine ağır adımlarla kalabalığın arasından ayrıldı Yürümek, tabiatın kederimle alay eden müstesna güzelliğini seyrede ede yürümek SERVETİFÜNUN 367 bu kahredici azâbı yudum yndum tadarak gitmek isteyorum. Fakat mümkün değil, bacaklarımda tek adım atacak kudret yok. Bir arabaya atlayorum, mütevekkilane bir köşeye çekiliyorum, başımı arabanın kenanna dayayorum. Yeşil çam ağaçlarının arasından geçdrek sanator- yuma geliyoruz, karşıma bir hasta bakıçı çıkıyor, doktoru isteyorüm. Beni beyaz bir kameriyenin al- tında oturtuyor. Doktor geldi, ne istedigimi sordu. — Bir hasta dedim. Siret hanım isminde... Fazla bir şey ilâve edemedim, gözlerimi dokto- run gözüne diktim, — Siz onun nesisiniz diye sordu ve cevap alama- yınca devam etti. — Siret hanım bir hafta evvel vefat etti. bir valizi var, kize teslim edelim. Düşmemek için başımı kameriyenin beyaz par- maklığına dayadım. Belki bir çok defa sevgililere, «nnelere babalara ölümleri haber veren bu, karşı: sındakinin iztirabına bigâne kalmasını çok eyi ögre- nen adam kalktı. — Size bavulu getireyim diyerek içeri girdi ku- laklarımda arkadaşımın sesi çınlayor; « Metin ol Fikret!» Kabilmi. metin olmak kabilmi, henüz acısını daha yüreğimde hissedemediğim bu hakikatı duyduk- tan sonra metin olabilmeğe imkan varmı * Doktor elinde bir valizle geliyor, bütün kuvve timi toplayorum ve mini AP : — Onu nereye gömdü Doktor etrafına bir ik & eli sonra kimsenin duymamasını istemeyor gibi yanıma yaklaştı. — Sizin bu hanımın pek yakından akrabası ol- duğunzzu anlayorum, bu ölüme citten bende çok müteessir olmuştum. Fevkalade me'yus görünen ve hastalığı ile aynı şiddeite her gün iztirabı artan bu kadınla bende alâkadar olmuştum. Burada yattığı bir ay zarfında zannederimki bütün sözleri bana ettiği rıca olmuştur. Ve sonra bir göğüz geçirerrk devam etti: Ölmesinden iki gün evveldi, aynı odada yatan bir İradkeği yoklamaya gitmiştim, yatağında bulama dım. Siret hanım bütün tâkafsizliğine râğmen karyo- fanın baş meral masasının üzerinde bir deftere yazı yazıyo — ünl oluyorsunuz Siret hanım dedim. Kı- mıldamasanız daha eyi olur. Sözlerimi işitmemiş gibi yazışını devam etti. Merak ettim, yanına yaklaştım ağlayordu, gözleri kıp kırmızı kesilmişti. — Siret hanım dedim size bareketi ve heyecanı menetmiştik zannederim. Biliyorsunuz, iki gün evvel bir hayli kan kusdunuz böyle a devam ederseniz sizin için çok tehlikeli O zaman ellerimden tuttu: — Size bir şey rica edeceğim doktor bey dedi. Ve defterini kapattı, bütün mümanaatıma rağmen ağlamasında devam ederek: — Bize ricam dedi: Pek yakında öleceğimi his. sediyorum. Beni biraz ilerideki çamlıklara gömebi- lirmisiniz. Hayatta vasiyet edecek bir şeyim ve kim- sem yok yegane arzum mezarımın orada olması...

Bu sayıdan diğer sayfalar: