3 Kasım 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16

3 Kasım 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ik “Eehdisini teskin ve teselliye çalışan. Sırf beni ikna etmek ye müteşelli olmuş görünmek hınçkırıklartı arasında gülmeğe çabalıyor, fakat gön- yaşlarını tutamayordu. Citten müteessir olmuştum bu kadar süratle seyreden bir tüberküloz vakası daha görmemiştim, muhakkak ki ölümünü kendisi te'cil etti, Doktor yine geniş bir nefes aldı büsbütün yanıma yaklaştı, âdeta kulağıma söylemek ister gibi eğildi: — Ve işte demin söylediğim gibi geçen perşenbe akşamı öldü, Belki biliyorsunuz, çamların altına ölü gömmek memnudur, lâkin ben bu memnuniyeti ak- lıma bile getirmedim. Söz vermediğim halde muhak- kak bu arzuyu yerine getirmek isteyordum. O gece nöbetci idim, herkes yattıktan sonra bahçevani uyan- dırdım, kendisine yapılacak işi anlattım. Bulduğu diğer bir adamla birlikte tabutunu dediği yere gö” türdük, mezarı kazdılar, bende yardım ettim ve gömndük, İsterseniz sizi oraya götüreyim. Gitti, gömleğini çıkardı, yanıma geldi, bir çocuk tutar gibi ellerimden tuttu, beraberce çamların ara- sından ilerlemeğe başladık. Taze bir mezar olduğu belli, Otların arasında bir adam boyu yeni kazılmış toprak, fark edilmesin diye etraftan çalı çırpı toplamışlar, gelişi güzel üstüne serpmişler. Baş ucundaki çamın dibine oturdum, doktor elin- deki valizi yanıma koydu başımı kaldırmadan : — İnsaniyetinize çok teşekkür ederim doktor bey dedim, Doktor yavas ve sessiz adımlarin uzaklaştı. Başımı çama dayadım, (Siretin bavulunu açtım İçinde karma karışık çameşırlar ve en dipte garı kaplı bir defter. Defteri açıyorum, baştan iki yap- rağına Şu satırlar yazılmış, Siretin yazısı: Yalnız bir bahar süren tatlı bir rüyanın son gün- lerini yaşıyorum. OCiğerlerimi yiyen bir mikrop, kal- bimi yiyen bir deri var.. Öyle dermansız, öyle bit kinim ki,. Son kuvvetimi sarfederek, son kelimelerimi biraz evvel doktora söyledim. Şimdi de ellerimin son takatine güvenerek şu sahifelere bir şeyler yaz- mak isteyorum. Ne hazin yarabbi! Öleceğini bilmek ve çılgın bir arzu halinde o çamların altına gömülmeği iste- mek. Dünyada bu kadar feci bir istek daha varmı- dırki ! Eğer bilseydim, Ah eğer, o çamların altında kal- bimi ateşten bir kaynakla birleştirdiğim o vucuttan ayrı olarak bu sahillere, bu düz ve mai denize, bu betrak güzel semaya gözlerimi kapayacağımı bilsey- dim... Aciz ve ümitsizlik beni hayatımda bu an kadar harap etmedi. Ne yapabilirim, ne yapılabileceğini bile düşünmek kudretinden mahrumum. Ah insanlar öleceklerine yakın ne şayanı merhameb oluyorlarmış ! Bu gün çarşanba.. Yarından sonra yine ziyaret siler gelecek... Bu Cumalar.. Ah bu. hastaların göz» lerini kapılara, kulaklarını sofalarda gezinen ayak seslerine mıhlayan Cumalar.., Ne olurdu 1.. Benimde bir gelenim olsaydi! Ne olurdu bir günde benim adımı soran bir insan ve onu bu odaya getiren bir ei No, 1890-7405 Frugi hazretleri Ankara'da — 361 inci sayfadan mabaat — «— Türkiye ile İran arasındaki dostluk, temelleri pek sağlam olan bir dostluktur. İki milletin münasebet-- leri tarihinin verdiği feyizli derslerden istifade etme- sini bilmiş olan bu dostiku, siyasi ve iktisadi saha larda, mütekabil hakiki menfaatler üzerine müesses bulunmaktadır. Bu dostluk, ayni zamanda, asırlaret yanyana yaşamış bulunan ve şimdiki devirde yeni ihtiyaçların ve yeni fikir cereyanlarının ilcasila asri medeniyet yolunda terakki idealinden mülhem olan milletlerimize hâs bazı müşterek ruhi temayüller ve ananelerden doğma mütekabil muhabbet hislerine istinat eder. Tarihlerinin uzun devirlerindeki mede-- niyetleri, edebiyatları ve şan'atları ayni manevi ve bedii ruhun ve ayni gönül kültürünün tesiri altında kalmış olan milletlerimiz, eski zimamdarlarının geçimsizlikleri ve ağır hataları yüzünden maatteessiif mütekeabil bir anlaşma ve samimi bir itilâf yolunu anlamıyorlardı Fakat, şanlı devlet reislerimizin nurlu rehberlik- leri altında, İlk defa olarak, geniş nazarlar ve sami- mi müşareket fikri içinde vücuda getirilen muahede- nin aktedildiği 22 Nisan 1926 dan, daima tahattur edilmesi lâzım gelen bu taribtenberi, iki komşu mem- leketin umumi münasebetlerinde yeni bir devir açıl- mıştır. Bu muahede 1928de, yeni esaslar üzerine aktedilen bir protokol ile tamamlandı, :'Ve bundan sonra çok ehemmiyetli diğer bir takım itilâfnameler- birbirini takip etti. » Frugi Hazleri cevabi nutuklarında: «Vekil Beyefendi, Hanımlar, Efendiler; Gereh şahsım, gerekse arkadaşlarım hakkında söylemek lütfunda buluuduğunuz çok güzel sözlerden dolayi zatı âlilerine büyük bir sevinçle teşekküre müsaraat ederim, Türkiyenin fevkalâde misafirperver topraklarında, gördüğümüz hüsnü kabul o derece sami- mi bir muhabbetle meşbudur ki yüreklerimizde asla silinmiyecek bir hatıra bırakacaktır.» demişlerdir. amm EE, ŞA, Lİ, ŞE, Şİ ŞAL zl ŞE Gİ Ça ÇE hasta bakıcı rlaaydı ... Şimdi anlayorum: Ölümünde az acıklısı, ölenlerinde daha az betbahtı olurmuş. Bir teselli, bir yalan isteyorum, ölecegimi, gayet eyi * bildiğim halde karşımdakinin , gözlerinde bu âkibeti çok eyi okuyabildiğim halde onun dudaklar nndn çıkacak bir yalan; Eyi olacaksın ! Güneş batıyor. Bu günde geçti.. Odamın pence- resinden beni pek yakında gömecekleri çam ağaçla rının altına bakıyorum. Acaba oradada buazabı hissetmek varmı Eğer öyle ise, eğer kıyamete kadar bu kızgın ateşle yanmak mukadderse.... Kan.. Yine ağzımdan kan geliyor. Tükürük hokkasının içini kıp kırmızıya boyayan kanı... SON AHMET İHSAN Matbaası Limited

Bu sayıdan diğer sayfalar: