5 Ocak 1933 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 20

5 Ocak 1933 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 1899—2l14 SERVETİFÜNUN 101 Luigi Pirandello'dan hikâyeler: 4 İercüme eden: Şemsi dalip Bır kişi fazla olunca... Yorgun yüzüyle, çatık kaşlariyle ve hızlı adımlarla geçtiğini görenler bir kaç saniye du- ruyorlar, başlarını çevirip onu bir müddet göz- lerile takip ediyorlar. Başındaki şapka çok fena duruyor; sanki bir başkasının şapkasını giymiş ve yahut o şapkayı bir başkası öyle hiç dikkat &meden, yerleştirmeden koyuvermiş; o şapkanın altından saçlar darmadağınık bir surette her ta- Taftan dışarıya çıkmışlar. Deli değildir; hayır. Bütün işleriniz altüst gittiği zaman şapkanızı başınıza nasıl koymuş olduğunuza gidip aynada bir bakın! İsmi Abele Nono; onu iyi tanıyor ve niçin böyle şaşkın ve dalgın yürüdüğünü biliyorum. Daha geçen güne kadar küçük bir kızcağızın, kendi kızının, elinden tutarak yine böyle hızlı adımlarla yürüyordu; yavrucağın, zaif vücudu ile, narin bacaklarile kendisine yetişmeyeceğini, ayağı takılıp düşeceğini veyahut onün koluna asılıp sürükleneceğini babası düşünmüyürdü bile, Beş yaşına rağmen fazla büyümüş olan ince vü- cudu ile, gür, kıvırcık saçlarını iyi örtmiyen yün kasketi ile, donuk yüzünün ortasında parıl- dıyan iri siyah gözlerile, küçük çocuk babasının yanında âdeta uçuyor, küçük adımlarile onun adımlarıua yetişmiye çalışıyordu. Kızcağız arada sırada başını kaldırıyor, iri, yorgun gözlerini babasının yüzüne doğru çeviriyor, onun hidde- tinin geçip geçmediğidi anlamıya calışıyordu. O, yavrusu kolunda, böyle her zıman, akşım üstü, büyük anneyi ziyaretten dönerken daima hiddetli yürür, hiç konuşmazdı. Bazan kızcağız babasının dişlerinin gıcırdadığını, küçük elinin onun iri avucu içinde ezildiğini, kemiklerinin fena halde acdıklarını hissediyor ve o zaman babasının çok hiddetli, çok meyus olduğunu an- İıyordu. Elinin çok acımasına rağmen kızcağız sesini çıkarmıyor, babasının istemiyerek ve hiç farkına varmadan onun elini acıttığını biliyordu. Bu kadar kederli olması ve onun bilmiyerek elini acıtması için her halde kalbinde büyük bir yara olduğuna hükmediyordu. Filhakika, eve döndükleri zaman daha merdivenleri çıkma- dan babasının cebinden mendilini çıkardığını ve onu hafifçe gözlerinin ve yanaklarının üzerinde gezdirdiğin görüyordu. Babasının ne için bu kadar meyus olduğu- nu, sonra sokakta herkesen nazarı dikkatini cel- bedecek kadar hiddetlenmesinin sebebini kiızca- gız iyice anlayamıyordu. Fakat göz yaşlarının büyük annesi için aktıklarını ve kızgınlığın se- bebinin de annesi olduğunu biliyordu. Kızcağız annesinin ne suretle zavallı adamı bu kadar hiddetlendirdiğini anlamak için zih- nini yoruyordu. Annesi çok güzeldi; çok kırmızı, alev gibi kırmızı idi; babasının yüzü ise donuk, renksiz, hemen yeşilimsi idi; bir karanfil sapı gibi yeşil.. Kızcagız, annesinin kendisine bakmadığı daki- kalardan istifade ederek onu tetkik ediyordu. Annesini şüpheye düşurmemek için çok dikkat etmiye mecburdu. Genç kadın mütemadiyen gü- lâyor, müstehzi nazarlırla kocasına bakarak acı bir kahkaha ile gülüyo:du. Annesinin böyle gülmesinden küçük çok müteessir oluyor, me- yus ve mükedder, boynunu eğiyordu. Etrafında her şeyindöndüğünü, odanın, eşyıların, evinuzak- laştıklarını, ışığın azaldığını hissediyor, biraz iri olan ön dişlerini gösteren küçük ağzı açık böylece bir kaç dakika sessiz ve sakin duruyor, sokağıu gürültülerini dinliyordu. Sonra birden- bire annesinin kanlı dudaklarını görüyor, kes- kin nazarlarının kendisine müteveccih oldukla- rını hissediyordu. Oh; o dıkikada o gözler ne kadar fena, o bakışlar ne kadar sertti Babasının bütün t'essürünün meli her hal- de o sert bakışlar, o çılgın kahkaha olmalıydı. O kahkahayı bazan gecenin süküneti içinde de, birdenbire uykudan uyandığı zaman işitiyor, küçük çocuk evin zelzeleye tutulmuş gibi titrediğini hissediyordu. Annesinin bu acı kah- kahasını çocuk ilk defa, daha ebeveyni ile ayni odada yattığı zamanlar işitmiş, o gürültünün te- siri ile birdenbire uyanınca, evvelâ korkunç göl- geler tarafından sarıldığını, ezildiğini hissetmiş, sonra, gece kandilinin sönük ve titrek aşığı al- tında, annesinin ve babasının, yatak üzerinde birbirinin boğazına sarılınş, kavga ettiklerini, görmüş, babasının meyus gözleri ve annesinin gılgın gülüşleri onu yorganın altında ne kadar ağlatmıştı. O gece çocugun sabaha kadar hıçkı- rıklarla ağlaması üzerine ebeveyni evvelâ onu

Bu sayıdan diğer sayfalar: