11 Ağustos 1938 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18

11 Ağustos 1938 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

192 SERVETİFÜNUN Telefon : 2-101$ Okuyucu Yazıları ME Yedi yi — m yering pa ni gazetesi Abonesi: iler ai e, hr aylığı 600 mi Gzselemize ilin verecekler, İstanbulda Kemal Salih, alar di anan ve Huli İlân Şirketine gitmelidir. No. 2190—505 : İstanbul Uyanış Yubancı ülkelerde 1352 işin Bir sayısı 22! Selviler Gizli bir ürperişle titreşiyor selviler; Akşamın loşluğuna karışmış eski matem, Kederli ufukları beyaz bulutlar siler Fısıldıyor selviler, sessizliğe bir elem., İnce uzun gölgeler kaybolmuş karanlıkta, Türbenin camlarında bitmiş akşam tablosu.. Serin rüzgâr esiyor kimsesiz mezarlıkts, Her zaman bir sır gizler selvilerin kokusu.. Ömer Faruk Toprak Armağan O mavi gözlerinden dökülen göz yaşların, İstiraplar söyleyen bir şiirdi kaşların. Hazlamı, elemle mi büzüldü dudakların ? Benligimi kavradı açılan kucakların. Gönlümün yarasını küçük ellerinle, sar, Ah, gel aşka susadım saçları elevli yar.. Kucağınla açıldı bana ilk ve son mezar, Bu fersiz gözlerimde hayal kaldı yadigar. Azmi Maytere bilmelisiniz.. Bana biraz şarap ikram edin... — Alay ettiğiniz muhakkak.. fakat bu çirkin ha- reket hakkınızda pek hayırlı olmıyabilir... Bu söz üzerine Markinin çehresi değişti; gözlerin- de vahşi ve korkunç bir pırıltı hasıl oldu Elini sür'atle beline götürüp oradan sivri bir han- ger çekerek Hüber Granın üzerine sıçradı ve hauçeri dibine kadar genç adamın göğsüne sapladı. Hüber ufak bir sayha çikarabilmişti. Boylu bo- yuna yere yuvarlanarak bir iki küçük hareketten sonra ruhunu teslim etti. Marki vahşiyane tebessüm etmekteydi. Ellerini be- line koyup yerdeki kanlara bulanmış cesedi bir da- kika seyrettikten sonra şöyle mırıldandı: — İşte ziyaretimin sebebini şimdi anladın... Adiyö delikanlı... Bu sözlerden sonra sür'atle kulübedez çıktı. Bir saat sonra Markiz açık bırakılan kapıdan ku- lübeye girmişti. Fakat birdenbire dehşetle gözleri açılarak boğuk bir sesle: — Hüber!. diye haykırdı. Zira genç adamın ruhsuz cesedini görmüştü. Belki yanılıyorum diyerek eline şamdanı alıp ölünün yüzü- ne yaklaştırdı. Evet bu güzel yüz, çirkin bir renk almış, bu parlak gözler, müebbeden kapanmıştı. Genç kadın Hüber Granın kalbi üzerinde mıhlı duran gü- müş saplı hançeri görünce, bir feryat daha kopardı: — Ah ketil.. Bu Merkinin hançeridir... Sonra, genç ölünün üzerine kapanarak haykıra haykıra ağlamağa ve cansız olduğu halde ilâhi bir güzellik taşıyan soluk yüzünü öpmeğe başladı. Aradan çok geçmeden Markizin arkasında bir göl- ge peyda olmuştu, Genç kadın başını çevirdi; Mar- kiyi görür görmez bir çılgıı çibi üzünne itılarak: — Hain, katil, canavar mahluk.. Onu neden öl- dürdün 1. diye büğirmağu bajliii Marki za Ağzını iri siile kapadıktılı sonra üiglun bir izsbemiümle u'ay #iil; — Mutlaka, önün şamiis gitmek, awanla. iwraber olmak istiyorsan al butt. Pike söyliyerk Murkien şanl pımi yanam, iyii uçlu bir Sürü uzatıyordu. Genç kadın ellerini geri çekti. Kocasına nihayet- siz bir kin ve nefretle bakıyordu. Titriyen, vahşileşen bir sesle inledi ; — Onu öldürmekle aşkımı hiç bir zaman azelt- mağa muvaffak olamıyacağını düşünmeliydin... Zorla kalbimi elde edemezdin... Senden iğreniyorum, nef- ret ediyorum... Sonra, gene ölünün üzerine kapanarak hıçkırmağa başladı : Marki lâkayt; zavallı beatekârın masası başına geçmiş, yazılarını gözden geçiriyordu. Markiz ani bir hamle ile Hüberin kalbine imıhlı duran hançeri çekip çıkardı ve bir sıçrayışta onu, arkası dönük duran Markinin iki küreği ortasına sapladı. Marki gatil avlanmnıştı, Acı bir feryadı müteakib yere yuvarlanarak boğuk boğuk hırladı: — Ah mel'un... Beni vurdun ha!.. Kahrol!.. Ve bir dakika sonra tamamile hareketsiz kaldı. Genç kadın iki cesedin ortasında bir an ne yapa- cağını şaşırarak kalmıştı. Ağlamak, bağırmak istiyor, muktedir olamıyor; çıkıp gitmeğe ayakları varmıyordu. İnsan sesine benzemiyen bir seda ile: — İkiside öldü, dedi. Sonra gene kendini genç bestekârın üzerine attı. Beş dakika sonra, Markiz, şuurunu tamamile kay- betmiş bulunuyordu. ZAVALLI BABA Büyük tımarhanenin geniş bahçesine, haftada iki gün bir ihtiyar geliyor; iki gardiyanın nezareti altın- da dolaşan güzel bir kadına ağlıyan gözlerle baki” yordu. Bu zavallı ihtiyar, büyük felâkete uğrıyan Macar Kontuydu. Saçları kısa bir zaman içinde bem- beyaz olmuş, iri vücudü küçülmüş ve sırtı kanbur- laşmıştı. Bazan kızının yanına gidiyor, ona hitab ederek kendini tanıtmağa çalışıyordu. Lâkin heyhat! aldığı cerablar, bir ismin isümirüründen ibaret kalıyordu : — Hüber Grar!. Hüber Gran. SON AHMED İHSAN Basımevi Ltd.

Bu sayıdan diğer sayfalar: