25 Ağustos 1938 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12

25 Ağustos 1938 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No, 3192—307 Bileri, ağır ağır, gayri şuusi dudakianna daha yaklaşıyordu. İskemlenin üstünden düşer gibi indi. Titrek ayaklarının karışık adımlarile tekrar masaya yaklaştı, oturdu. Gözlerini sımsıkı kapadı. Büyük ihtiraslar içinde kucaklanan bir kadını göğtünde m- kar gibi, resmi dudaklarına çekti. Öptü. Avuçlarındaki resim, ve resmin üzerindeki başile beraber masanın üstüne kapandı. Sırtında derin iç çekişlerin geniş inip çıkişı gö- xrünüyor, çoğalan nefesleri duyuluyordu. Başını avuçlarının arasındaki fotoğraftan ağır, ağır aldırdı. Resim ıslanmıştı. Omuzlarını sarsarak konuştu. — Ağlamışım!. dedi. Bir kadın bayelinin gülen yüzündeki iri ene darı eskimiş, pürüzlenmiş fotoğraf kâğıdı emiyordu. Resmin arkasını çevirdi. Artık çok güçlükle oku- nabilen silik bir yazı vardı, «Hep senin» Yüzünü buruşturarak güldü. — Hep benim! Dedi, Lâkin hanginiz. Bu resim, şu kâğıt parçası değil mi? Ne kadar <ioğru, Yalnız bu benim, ve daima.. Tarihine baktı. On yıl geçmişti. Başını kaldırdı. Tam karşısındaki elbise dolabı- nın büyük aynasında kendini gördü. Gülünçlükleri- nin, budalalık, ve zavallılığının şahidi olmuş yaban- cı bir adam görmüş gibi ürperdi, Kendi kegdinden -utanmıştı. Aynadaki bu adamın seyrelmiş dağınık saçlarına, kırışmış, soluk, avurtları çıkık taraşlı yüzüne bakü. Daima, yalnız içmek ve ağlamaktan kızarmış, rengi 'belirsizleşmiş ıslak gözlerine baktı. Bir yana kaçmış &ravatını gördü. Gömleğinin buruşuk yakasına baktı. Bir yabancı adamı e) gibi kendi kendine yavaşça söylendi. — Ne kadar perişan bir adam. Sonra keşdini tanımış gibi bitgin: — Ne kadar bitmişim'!, Diye inledi, İçinde çok derinden gelen bir ezginlik, kulakla" sında uğultu, beyninde ağrı, şakaklarında zonklama duydu. Avuçlarının işçi, slnı yanıyordu. Yüzünde, bir biri arkasına dizilmiş gibi çabuk, çabuk yaşlar akıyor, yaşla dolu gözlerinde ışık ve eşya garip, isimsiz bir şekil alıyordu. Ağhyordu artık, öyle bir ağlayış ki; omuzları sarsılmadan, sık, sık nefes almadan vücudunda hiç bir hareket hasıl olmadan sakin, mütevekkel, faka * çok mustarip çok ezilmiş, çok bitmiş bir haila ağlı- yordu, Gözleri tekrar aynaya ilişti. On yılık ömrü, şa bir meroluk aynada bütün hüznü, ıztırabı, derdi, kederi, seg ve şekil halinde kaynaşıyordu. Hep birbirine benzeyen; ağlamakla, içmekle, kıvronmakla geçmiş gin ve gecelerini gördü. Avaçları arasında bir resim ve resme uzanan kuru kanaz dudakları titreyen bir adam, On yıl tekrarlanan bir sahne. On yıl ayni ektö- rün hiç değişmeyen rolü, hiç değişmeyen dram, Kendinden iğreniyor, utanıyor, aczini tanımak onu çıldırtıyor. Fakat neye yarar! İçinde dalma — UYANIŞ ayni ateş, ayni arı. Ayyi tiye, “#yni İ büyük İmareti, Bu akşam gene nefret ediyor. Ondan ds, k den de. Fakat biraz sonra göve sevdosk, gine yacak, özleyecek değti mil Bu, on yıl bep böyle olmadımı! diyor kendine, Hislerini, en ufak, Gü gizli bileşimi en bir eşya gibi tanıyor artık, Hissediyor ki; ölünceye Kadar şevsosk, cek, nefret edecek gene sevecektir. İçinde, her geceki itiyadın uyaşışı var, Ong, gör ne bir mektub yazmak istiyor, asli postaya miyeceği için hep cevapsız Valan mektablarmâ dane. Daha kanacak bu gece, faksı, buzu, dar eği mıştır. Biliyor ki, ba itiyadı ölesiye kadardır, Fotografı karşısına dayadı. Birer yığıp halişdö odanın dört bir tarafına seşpiştirilmiş kitab baktı, Sonra uzunoa temiz bir kâğst buldü, karşısındaki resme baktı. Kâğıdın üzerine yazmıya başladı. , — Seyiteye görülen. İHANET 2 Bineni yakdı mı ep sonumda bir Ösedloğgii. Ben bu meydan içinde oyum lm begin iie? Elimde yalnış silâh; Gurorutadır kitim. Ben, uzun neşiğeler dinlemek İstiyotdun. Yanında bir mal sevde »favmeli, sevilmeli bu dünyada, diyördug, Ben ise ah!. hepsini, okumadan Bir defa aşk peşinde gururumu Nihayet, sevmek denen mağrur şeytanı yağıdiğii Yollar bir sahra oldi, ben böyle gide gida, Duymadım hiç bir sayha, Reva değil e reva değil sevgida. Bilmedim galibi kim sevde uşurdincağıf- Ne farkı vazği Bir Baze eğim ogda ği) Üzeri leylek dela bir oçak Kuru Dinle sen tezadımı hayat srikadağiğilar Sevmek için yapılmış sandığın görler Bü, Farkı yok sahillerde yatan çekildağındığ; — “ Senin sırmi Sk yapm rr Ki, e giderken bö a yle istikbal Içli, O sarı, dikenli saç ayağına dallı, Dudak bükme bu sözler karde San aşlnnlâ bahtiyar yürürken Ayağının dibinde muhakkak ihangii. İhanet! işte ba son yadigâr oliğğğa, ei gös çevirde bak dupannlı ilyas

Bu sayıdan diğer sayfalar: