9 Ocak 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13

9 Ocak 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

vldu bak Madalina geliyor diyor- du ve sabah beni ıslıyarak uyan- dırıyordu: Kalk yavrum bak Mada- lina işe gidiyor.» Uyknlu, şafağın acı ışığına tek gözünü açıyor - tpkı bir piliç gibi - ve aklımdan tahta ayaklı bütün çamaşırcı kadınlara lânetler okuyordum. Lenora zayıf ve fena bir yaba- niydi. Tırmalâmayı ve kendini tehdit eden eli seyrek dişlerile ısırmayı, ağlamayı, biliyordu. Dışarıda ayak sesi duyarken daha, elastiki vücudunu topluyor, karyola altına veyâ dolap içine girmeye küçük bir sesle hazırla- nıyordu. İnce ve acele konuşuyor- du. Çöp kutusundan toplanmış pa- çavra ve gazete ile kibrit çubuk- larından bebek yapmasını biliyor- du. Madalina bana onunlaoynama- mı ricğ ediyordu. O küçük ve yal- nızdı. Lenora ev içinde giyinme- den geziyordu ve ne zaman ken- dine yaklaşsan silkiniyor ve ısır- mak için ağzını açıyordu. Tehdit ettiğim zamanlar baus karşı ağ- zını burnunu buruşturuyordu. Ben #ükürerek onu tokatlıyordum, O © zaman masa altına giriyor dört ayak üzerinde durarak hasta bir kedi gibi inliyordu. Ayak ayak üzerine bir sandalyaya kurularak Macar karısının ona getirdiği her- şeyi yiyiyordum. Fakat onun teneke üzerinde . tarnak gürültüsü gibi ağlayışı beni sinirlendiriyordu. Ağlamasın diye yalvarıyor bir parça şeker atıyor- dum, sâdece sussun diye, uluyarak şekeri kemiriyor ve odanın içinde elleri ve ayakları üzerinde yürü- yordu. Ben kızarak ona bağırıyor- dum ayağımı yere vurarak: — Sus, ölü parçası yahut ta başka türlü ulub Güzel, gözyaşları ile ağlamağa bilmediyi için canım sıkılıyordu. Korkudan susuyordu fakat artık be- nim eğlenmeyi canımı istemiyordu. Saçlarını yakalıyor ve kapıyı vu- rup, bammalın çingene karısına yaptığı gibi gidiyordum. Palğr cingenenin kiracısıydı. Bıyıksız, kızıl saçlı yamuk ve ince ayaklı bir delikanlı idi. Acele ve kekeliyerek konuşuyor ve anlat- maktan gabuk kurtulsun diye ba- şını sallıyor Ye yumruğunu hava ya vuruyordu. Her şeye gülüyor ve ellerile dizkapaklarına vuruyor- du. Ağzımı büterek, bizim duvdr- daki resim gibi çirkinleşiyordu. Palör bir dökümhânede çalışt- yordu. Eve geldiği zaman ondan korkuyordum. Sanki yüzünü biri boyamıştı alay olsun diye, Kibise- leri parlamış gömleğide renksizdi. Çingene karısı ona yıkanmak için su veriyordu. Dökmeci göbeğine ka- dar soyunuyor ve elleri içine sokar- ken daha katrana benzeyen snyun içinde «beyaz»a varıncıya kadar oğunuyordu. Bir karanfil çiçeği ağzında ev sahibi, elinde geceli- ğini tutarak yanında bekliyordu. Gore'nın mâyi elbisesi ve İs- tasyon hammalı şapkası vardı. O her fani gibi fabrikaya, depolara gitmiyordu. O zarif meslek sahibi göğsünde numarası olan bir me- murdu. Büyük bir meçhül dünya içinde Gore bir numara idi. Şimal istasyonunda yegâne 6. Pazar gün- leri yaka, boynuzlu bir baston, gi- cırdıyan lâstikli ayakkaplar; ile geziyordu. Sert saçlarına yağ sü- rüyor bir eli arkasında diğeride yelek cebinde bulunan saatinin zencirinde avlu içinde dolaşıyordu. Kısa ve şişmanca Gore sık bıyık- ları altından hüyük ağzıyla kısık ve kendisi dolu bir sesle konuşu- yurdu. Kızdığı zaman küçük gözleri iri kirpikleri altında kısa şimşek- lerle kayboluyordu. Yaz günü yemeği evin önünde yediği zamanlar sofrada duşman- ları görüpte çatlasın diye şarap içiyordu. Her cumartesi skşamı Gore'nin evine mâvi istasiyon elbisesi olmı- yan bir bay geliyordu. Misafir uzun ve gürbüz bir adamdı onun da «Rumen Devlet Demiryolları» kayıtlı bir üniforması vardı Gore, cingene karısıyle berâber onu kâa- puda reveranslarla kârçılayarak: «Buyurun sadıç bey!» diyorlardı. Sâdece Palör ayaklarını topla- yarak «Merhaba bay Stârcu> di. yordu, kekelemeden ve ceketinin düğmelerini ilikleyerek; Misâfirin istasyonda memur olduğunu duy- muştum. Satıcı geldiği zamanlar Gore karısıyla çekişmiyor ve ona küf retmiyordu. Misâfirin âöyledikleri- ni dinliyor, ağzım toplayarak din- liyor ve sinekli bir beygir gibi tastik ediyordu. Ellerini çenesi |al- tına götürüp sadıcının anlattıkla- rına hayret ediyor. Yemekten sonra evde kapanıp 10 parasına 101 e kadar iskanbil oynuyorlardı. Gore büyük parma- ğını diliyle ıslatarak kâğıtları da- gıtıyordu. Stâreu ise hesaplı ka- rıştırıyordu, Onların yanında bir iskemle köşesinde Pal&r sayıları yazıp ispatileri hesaplıyor ve ham- malın omuzu üzerinden sinirli ha- reketlerle attığı kâğıtları sayıyor- du. Çingene karısı kaymaklı kah- weler yapıyon ve, erkeklerin yişme dalından yapılmış (ağızlıklarına göre kalın sigaralar sarıyordu. Bâğden hammalın onlu ile &8e- kizliyi oğlan ile papazı sldıâp va- ki oluyordu. Stârcu kâğıtları elin- den bırakarak onu medeni bir sü- rette tehdit ediyordu: — «Şa her - maher» ile olmaz dostum, darılırm, Yâ eğlenmek için oynarız veyâ ıbuyur on dra da eğer mesele biribirimizi aldat- maksa, ve beni kendime birak. Zevk için oynadığımızı para ka- zanmak için değil diye sana 8öy- ledim zannederim. Divâne gözlerile bakarak Pa- ldr de: — Elbet öyte! diye mırıldıyor. Gore öfkesini kiracısından alı- or: — Behey dökmeci, sen snla- madığın şeye ne diye burnunu sokarsın 7 Ve iki yumruğu masa üzerinde gözlerini patlatarak ona bakıyordu. Kötü bir şakayla barışarak â&oü derece meraklı oyunlarına devâm ediyorlardı, En nihâyet eline «kâ- fire geldiğine içerliyen Gore, ta- vana bakıp, küfrediyor ve kâğıt- ları yırtıyordu. Masanın başından titreyerek kalkıyor ve büyük &o- luklar alarak iakandal yapmaya sebeb arıyor. — Berbat kâğıt... Bayım... bak- sana bize sefâlet yapıyor. Pal6r bir simit gibi sandalys- da toplanıyor ve diz kapaklarını çenesi #ltına alarak susuyordu. Çingene karını incelenerek kapu- nun arkasına gizleniyordu. Fakat Stârcu sandalyaya yaslanarak kâra seviniyordu. — Hangi kağıttan bahsediyor. sun? Oynamayı beceremiyorsun! Yoksa on para verdigine mi İçer- ledin? Al yirmi parada ağlama! Gore içerliyordu. — Ben” İlön mi on para ver- diğime kızılımı. Buyurun... —ütfen sahifeyi geviriniz— 95 —Servetifunun — 2316

Bu sayıdan diğer sayfalar: