9 Ekim 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11

9 Ekim 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

> Om G ec e EMMANUEL BOVE'DEN: HALID FAHRİ ozansoy| İN Almağa hazır olduklarının karşısında hiçbir şey. Halbuki bir cinayet işleyen yalnızdır, çünkü herkes ondan kaçmaktadır. İşte bunun için ben ona karşı şefkate yakın bir duygu his ediyorum. Arnold, bu lisanı her nekadar iyice anlamamışsa da, komiserin sıcak sesinin tesiri altında kalmıştı. Müphem &urette his ediyordu ki, böyle sözler söy- lemek için, güzel ve temiz bir ruha malik olmak lâzımdı. oİtimatları kazanılınca içlerini dökmek, gençlerin husuşiyetidir, Bir polis komiseri de olsa, böyle sözlerden sonra bir adama karşı nasıl itimat sızlık beslemeli! Mamafih omeçhül bir kuvvet hâlâ Arnold'u tutuyordu. Komiser, artık bunun farkına varıp bu hile ile yenmek istemesinden mi, yoksa ha- kikaten içini dökmek arznsu duyduğundan mı, her nedense sözlerine devam etti: — Delikanlı, siz beni önünüzde umumi bir ve- zile ifa ediyor görüyorgunuz. Herkesin teveccühünü ailemin sevgisini, emrime tabi olanların hürmetini, şeflerimin takdirini kazanmışımdır. Bir bndala daha başka ne arzu edebilir? Hiç bir şey değil mit O halde ben mesudum. Hayat, dünya ile benim aram- da aşılmamış imkânsız bir sed çeken bir yeknasak- lıkla geçip gidiyor. Şayet karım ölseydı, bu felâket bizim çoğumuzu muztarib ederdi. Onun bir birade- ri, bir hemşiresi var, Kendisini sile mezarlığına gö- türürdük. Bu kayboluş, teliin bir darbesinden baş- ka bir şey olmazdı. Anlıyor mısınız beni? Biz yegâ- ne burjuvalar s«de, yegâne mütevazi insanlarız. Ha- yat çok zayıf şeydir, bunu yalnız biz biliriz. Ölüm sevdiğimiz bir insanı pençesine geçirdiği zaman biz eğiliriz, zira başka ne vapabiliriz? Biz eğiliriz ve unutur gideriz. Mamafih, bazı zamanlar, sefil varlı- Kımızdan çıkmak ve geniş havayı teneffüs etmek hoşumuza giderdi. Ne ailemiz ne eşimiz, sadece vaz geçemiyeceğimiz bir karımız, güzel, genç, zeki bir karımız olmak, ve eğer şarkı söylemesini seviyorsak şarkı söylemek ve düşünmesini seviyorsak düşün- mek hoşumnza giderdi. Bir çocuk ki kırk yedi sene evvel bir anadan doğuyor ve o ana da ondan yir- mi dört sene evvel doğmuştur, şimdi sanırmısınız ki bu çocuğun talii bir polis komiseri olmaktı? Ve bugün de karısı, Âmirleri, madunları onun kendisi- ni ciddiye almasını istiyorlar bea! Buna insan gülme. den kırılır. Arnold bu şikâyetleri hayran hayran dinliyordu. Sesin tonundan, bu &cı, hazin ve mahremane ton- dan hoşlanıyordu. Bunda bir caninin kalbine neş'e dolduracak bir şey yok mıydı? Demek ki bir poligş âmiri kendisine itirafta bulunuyordu. Delikanlımız dünyada hiç bir şey için muhatabının sözünü keg- mezdi. Onun kederlerine, yahud daha doğrusu k&- derleri gannettigi şeylere acıyordu. Giddiyetle, me- mulün hilafında sırdaşlık rolünü ifa ediyordu. Ma- zurdu. Fakat hiç şüphesiz komiserin kendinden bek lediği kelimeleri bulmak kendinde iktidar his etme- diğinden, yalnız tastik makamında başını sallamak- la iktifa ediyordu, M. Bugenud, 1 inci daire polis komiserinin ismi bu idi, bu anlamayışın farkında. mıydı? Öyle olduğuna inanmak Jâzımdı, zira, ara sıra kendisini iyi dinleyip dinlemediğini sormak için sözünü kesiverdi, öteki de neg'e içinde aynı baş sallamasile cevap veriyordu, Komiser o zaman bu tastikden memnun görünüyordu, fakat bir müşahid onun bu basit işarete karşı gösterdiği memnnniye- tin süratından enayi avlanmadığını fark ederdi. — Şimdi anlıyorsunuz ya, benim vaziyetimde ne facia var. Arnold bu vaziyetin neden facislı olduğunu kes- tiremiyordu. Fakat bu, okadar kanaatle, teyid edil- mişti ki bundan şüphe etmiyordu. Esasen öyle bit- kin bir halde idi ki, hani komiser ona, uynı tonla, en mesud hadiselerden de bahsetmiş olaa idi neş'e- lenmek için daha fazla düşünecek değildi. Komiser : — Fakat oanım, diye devam etti, bilmem niçin size kendimden bahsediyorum; şüphesiz bu, sizi &- lâkadar etmez. Yaşınıza gelince, insan yalnız kendi yaşına ehemmiyet verir. Ve sizinde aynı suretle dertleriniz vardır değilmi? Kahramanımız bu sualden duyduğu zevki gizle- meksizin ; — Evet, derdlerim var. Diye cevap verdi. M. Bugenud, ihmalkârane ; — Peki nedir o derdler” Diye sordu. — Söylemesi güç bana, — Niçin canım ? — Çünkü onları anlıyamazsınız. — Bunu nasıl diyebilirsiniz, genç dostum? gençlik sizin mazeretinizdir. — Hayır onları anlıyamaz&tınız. — İhtimal beni kalbsiz sanıyorsunuz. Ah! beni ne Aâz tanıyorsunuz. Mevcüdiyetinden şüphe ede» miyeceğiniz ihtilâtlar vardır ve bunlar sulha susa- mış olan gönülleri perişan ederler. Siz böyle bir adama, bir bayau gibi itirafda buluna bilirsiniz. Ona her şeyi söyleyebilir, kalbinizi boşaltabilirsiniz. O sizi anlar. Ni 5 dm — Devamı miyri Li 249 — Servetifünun — 2855 salik

Bu sayıdan diğer sayfalar: