9 Ekim 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6

9 Ekim 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Pe /” Fırtınalı Adam : Necmi red Necmi Nureddin Bir dost meclisinde konuşuyorduk. Konuşmanın mevzuunu, senelerce gizli gizli çalıştıktan, Tanrının kendisine bahgettiği bütün büyük ve güzel kabili. yetleri birer birer, fakat kendi başına keşfedip or- taya çıkardıktan, kültürünü garbın ve şarkın en sağlam temellerine istinat ettirdikten, yani ancak bundan sonra kendini bize ifşa eden, hüviyetini bir «kemğl» halinde ortaya koyan bir sanatkâr teşkil ediyordu: Necmi Nureddin. Bana, onun hakkında neler düşündüğümü sordular. Cevaben; «— Bir müjde dedim, yarınki Türk edebiyatı için bir müjde. Çerçiveye giremiyen bir ruh. Sera- pa heyecan, eserinden hayat akan bir sanatkâr. Dediğim gibi, onu bir tarifin çerçivesine sokmak güç. Fakat, ben şöyle diyeceğim: «Fırtınalı adam.» Bilmem, ona verdiğim bu ismi kendişi beyenecek mi? Belki de kızacak. Fakat, ben onu &adece bu iki kelimeyle ifade edebildim. Hayatı fırtına, ko- nuşması fırtına ve en güzeli eseri fırtına olan bir adam. İşte, son neşrettiği «Yürekten Zehirler» in mu- kaddimesinde «Şu dünyaya ayak basmayı ne Rok- teller istedi, ne de ben.» diyen Necmi Nureddin- in bende bıraktığı intiba. Onun hüviyetini bu bir kaç çizginin içersinde belirtmeye çalıştıktan sonra, «Yürekten Zehirler» ine geçmek istiyorum. Yalnız peşin söyliyeyim ki, bitaraf olamıyacağım; çünkü, ona hayranım. b Yürekten Zehirler, bu 145 rubaiden müteşekkil 244 — Servetifünun — 2355 İyazan: Gavsi Ozansoy | — bir eser. Fakat, her rubainip, her mığrain içinden arzuları, ihtirasları ve heyecanlarile, negeleri ve elenilerile gene Necmi Nureddin'in kendi fışkırıyor. Öyle ki, kitabdaki her rubai, her mısra, hattâ her kelime Necmi Nureddinden bir parça halinde; çün- kü, bu kitab da fırtınalı. İşte, bir kaç misel: Tâli kuşu, yanımdan çalım satarak geçti; Tepeme konmasını dağlı gönlüm diledi. Öyle bir pespayeyi döndü, dolaştı, seçti, Tıynetim şahlanarak arzuma diş biledi. e e a e ii e e. e Baktım, dünyada herkes, doğruluk sevdasında... Mâsumluk var hırsızın bile hep, edasında. Ci 0 O a Bir <vahiy* gibi gökten <ömmid» İçlere inse; Her emek, her didişme doğup ölmek içinse. Taşıyamam bu ömür denen ağır yükü ben; Tanrım! Hayet daha zor, korkunç olan ölümden. Dıştakinden derindir bağrımızdaki gurbet... sHak, dediğimiz şeyi, usandık ala, vere.. <Bayron» la <Roçild» birdir şu asırda yazık kl... Kadına, ilimden çok bence bir saç yaraşır. Yukarı aldığım bu parçalarda sadece olgun bir adamın kuvvetli hayat görüşünü bulmuyor; ayni zamanda kâh seven, kâh iğrenen, kâh istiyen, kâh reddeden, bazan neşeyle dolu, bazan kederle bezgin bir sanetkârin, yani hakiki sanatkârın tezatlarile karşılaşıyoruz. » Fakat, Necmi Nureddin asıl hüviyetini henüz bi- tirmiş olduğu bir eserde ortaya koymuştur. Bu «Ars- dığımı bulamadım» adlıdünya ölçüşünde bir eserdir ve neşri Türk edebiyatında «hâdiar teşkil edecek- tir. Belki, mukaddes kitablar gibi elden ele dolaşa- cak, sanat hayatımızda yeni ve mesud bir devre açacaktır. Mubalâga ediyor demeyin, çünkü ben Fırtınalı Adamın bu yeni ve evvelkilerden bambaşka eserini neşrinden evvel okumak fırsatını elde eden bahti- yarlardanım,. Gavsi OZANSOY

Bu sayıdan diğer sayfalar: