24 Eylül 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

24 Eylül 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ Konuşmalar)| Şiirde Ne Yapmak İstedim Yazan: Halid Fahri Ozansoy | 6 | Kadında ideal ve mükemmeli arayış.. bu, çok eski bir tem... Fakat bizim için her zaman yenidir: değilmi ki, gayrişuurumuzda hep Onu arıyoruz. Ru- bumuzun meçhul mıntıkaları bep o ideal sevgilinin yoluna açılmış ve ona seslenmektedir- İşte bil nü- müne : Bekleyiş Akşam bir duman gibi geçince aynalardan Bir gönül yanığıdır günlerimi karartan. Billür bir çiçeklikte bir gül büker boynunu, Bu andır srattıran bir sevgili koynunu. Ürpermeler vererek bir sır gibi derime Elleri dokunuyor sanırım ellerime. Mecnun bana segverir eski çağlar içinden, Kalbim çarpar gizlice Leylamın sevincinden. Beklerim batan günlin içinden gelsin diye, Beklerim hayalimle bir an dönüp geriye. Gençliği geçen ömrün ne geçmez sevgisi var, O kızıl akşamların şimdi yalnız sesi var. Bu sisin yağar hüznü içime ince ince, Bönen aynalar gibi ruhum garipgeyince! Maddeden ne kadar kaçsan nafile,, Dönüp dola- şıp yine maddeye tapacaksın. Ruh ne kadar yüksel- se, 9 çıkışlar kadar bu suküt bir hakikattır. Fakat bunu da takdis etmeli. Çünkü du da bir ibadettir, tabiatın karşışında. İşte bu duygudan doğan iki şiir: Senfoni Eriyorum, . Eriyorum.. Kollarımın içinde ürperiyorsun, Gözlerin bu cihandan başka cibanda! Gözlerin ne mesafe, ne mekân, ne zamanda Bu kadar parlıyamaz, bu kadar bayılamaz! Gözlerin biraz Ademin hududundan geri dönen kıvılcım! Ve ben artik dallarını İlk ceddimin masallarını Yaprak yaprak döken, Bir an senin aydınlığında gözüken, Sonra çatırdayıp çöken Ağacım! 224 — Servetifünun — 2405 Bağrımda çiçeklerin kokusu, Aşkın yıldızlı bahar uykusu! Takdis Ne bir Lâle devridi, ne bir Cam-ı Cem bezmi, Canan, sana bunların hikâyesi yetmez mi, Gönlün hasret çekerken asırlarca evvelef Aşk ehli o zamanlar yarı ermiş gibiydi, Gönülleri mesteden bir vahdet şarabıydı, Bir sır gibi gezerken o kadeh elden ele, Düşün, Canan, başını göğsüme koy de düşün, Bu kadar şuh değildi o zamanlar gülüşün, Bir gölge yayılırdı gizlice dudağına. Ne ben eski Mecnunum, ne sen eşki Leylasın, Bırak, sevda maddeyi takdis ederek yağsın Bir kızıl yağmur gibi ihtiras toprağına. Peki, madde ile ruhu birleştirmeğe iwkân yok mu! Bu düşünce de şa şiiri yazdırıyor: Madde Sen çiçek, ben seni tutan dal olsam, Sen petek, ben gelip senden bal glisam, Sen bulut olsan da ben kartal olsam, Ey ruh, gene bitmez bu istihalem! Hangimiz iç âlem, hangimiz dışız, İkimiz de aynı özü almışız, Mademki bir ağda esir kalmışız Bırak ta birleşsin bu iki âlem! Bir mum ışığında ne şiir vardır? Önce esrarın şiiri .. Aynı zamanda mazinin hatıraları... O ışıkta, tarihimizin sayfaları kadar cetlerimizin çehrelerini de görür gibi oluruz. Ne yazık ki, sonunda, bir adem düşüncesi bu ışıktan da doğuyor. Bu, benim için, ihtimal warazi bir düşünüş tarzıdır, Hissediyorum ki ne Baykuş, ne Nedim piyesleri bile benim bu deh. şetimi hadifletemedi, Dönüp dolaşıp aynı karanlığın içinde kalmak.. ne acı!

Bu sayıdan diğer sayfalar: