24 Eylül 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

24 Eylül 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, Bütün yaz bu: latlu geçti, üs tü ve yanları açık bir bahçede otururken, bakı- yorsunuz, gök yüzünde yer yer buintlar, beyaz, aşık irşndlaniai kümeleri., Yani her gün yağmur yeğabilir, siz gününüzün en güzel gezintisini yaparken yakalanabilir, bir pasta- cıya, bir kahveye, hiç değilse bir swçak altına sığınmaya, orada de- kikalare& beklemiye mecbur kala- bilirsiniz | Gerçi yaz yağmurudur, çabuk geçer. Fakat sizi zevkiniz- den, zevklerin en güzeli olan yii- rümekten alıkoyar ya.. Her gün uyandığım zaman dı. şarıya bakıyorum : Bu günde yağ- mur yağması ih'imali varmı, bu- lutlar nerde, nasıl diye ! Her günde çoğu bizim pencerenin karşısında. Damın üstünde. Ne çok bulut var- mış! Şairler o kadar hesapsız kul- landıkları halde bitmedi. İnsan knvvetini aşan onu hiçe sayan, ber zaman yeneceği belli tabiat kuvvetlerine 8inirlenirim. Onlarda iyi ve güzele en ziyade erişmiş mahlük diye bilinen insanları aşa- gılatan, insanın bütün düşünce ve duygu hudutsuzluğuna rağmen «a6 tion> olarak pek az bir kıymet ifa- de ettiğini kuru lâflarla boş yere zaman yediğini şsezdirmek istiyen bir bal vardır. İnsan ne yaparsa yapsın kendileri yanında zayıf ka- lir. Halbuki daima insanın tabiata bâkim olmasını onun kuvvetlerini kendi geledeğine tesir ettirmeme- sini isterim, Yağmur taşıyan bu- latlarıda belki bunuu için sevmem. Bir gün yağmur yağması insanın mukadderatını pek değiştirmez, belki bir saatinin plânımı bozabilir. Fakat insanın uykuyu, işi, daha türlü megburiyetleri sıkıştırdığı yir- mi dört saatinin bir saati azmıdır 9 Hemde kendi hesabına yaşayacağı bir zaman. Bir Fransız romancışı bir ro- manımda tabiat kuvvetlerini göyle sıralar: Fırtıng şimşek, zelzele, bu- dalalar. Ne güzeli Budalalar da tabiat kuvveti. Yani ber zaman insan dü- şüncesinlin karşısında fırtına, şim: ge İ K O şek kadar aşılaması güç bir engel. Sanra muhakkakki tabiat kuvvet: leri ve budalalar arasında en kuv- vetli bağlardan biride her ikisinin de septik olmayışlandır. Burada «septik> kelimesinden, «her fikri bize hasselerin verdiğini, zihnin sadece tenmmüb yaptığın —. eden bilgi nazariyesini değil, daim «dogm>» larla mücadele eden, ii yatinda peşin hükümlere yer ver- miyen bir mizacı anlıyorum. Bu- dalalarla tabiat kuvvetleri daba hangi sahada birbirine benzemez ! Her ikisinin de Karakterini yapan bütün hassalar kendi kazandıkları, kendi emeklerinin bir neticesi de- gil, hilkaten kendilerinde bu- lunan şeylerdir. Nasıl tabiat, kuv- vetini kendi kazanmamışsa, o ona öylece kendiliğinden gelmişse ah mak,bir insanın düşünceleride ken: di zihin faaliyetinin sonuncu değil, başkalarından, büyüklerinden ol- dığı fikirlerdir. Hem de hangi başkalarından 1 Niçin o değil de öbürü ! Niçin olursa olgun! onun böyle bir şeye ihtiyacı yoktur. Hangi fikir kolaysa, hangisine alış- mişsa onu benimser; olur, biter. Ona itiraz edemezsiniz. O for- mülü ezberlemiştir, çıkarılmasını bilmez. Nasıl, ne yollarından va- rılan bir neticeyi müdafaa ettiğini bilmediği için de o neticenin doğ» rulnğu, yenlışlığı üstünde onunla konuşmıya gelmez. Fikrinde insa- nın henüz yenemediği tabiat kuv- veti kadar, fakat onun gidi kuy- vetlidir. Dün de hava bulutluydu, bulut- lar dağıldı, gene toplandı, hava iyice karardı, yağacak gibi oldn, D UÜ Yazar : Sabahattin KUDRET Sonra şiddetlide bir rüzgâr çıktı, hepsini.aldı, götürdü, Bulutlardan mı bilmiyorum hava da erken kg- rardı. Erken kararan hava insanın içine bir üzüntü veriğor. İnsan o vakit artik mevsimin değiştiğini anlıyor. Fakat mevsimin değişme- 8&i neden insana üzüntü versin Bil miyorum. Fakat veriyor. Bugün havanın erken kararmasından âr- tık yazın gittiğini, gitmek üzere olduğunu anlıyorum. İşte yazda mavi seması yer yer bulutları, de- nizi, meyvaları, sıcağı, tahta ku- füları, tozu, rüzgâr, uzun günleri, kısa geceleri, kendine has nep'e ve sıkıntılarile gidiyor. İnsan belki her mevsim sonunda şöyle dügünü- yor “İşte, bu mevsimde gitti, Bi- ze ne bıraktı?,, Böyle bir hesap gününde üzülmemek mümkün mü? Kadıköyünden köprüye geçe- cektim, Saatimi çıkanp baktım. On dokuz ou beş. Tamamı tama- mına vapur var. Vapura girdim, oturdum. Kendime “(Giüçhnlile yes tişebildim,, diyordum. Ne kalkmak bilmez vapur! Hareket saatini yir- mi dakika, yirmi beş dakika ge- girdi. Haydarpaşaya da uğradı. O- rada da bana belki bir, bir bnçuk saat gelen on dakika kadar kaldı. Bir arkadaşım “Ben çıldırırsam bu Haydarpaşa da vapurnn bekle- diği, kalkmadığı, bir türlü kalkma- dığı zaman olacak,, demişti. Ne — Devamı 214 üncü sahifede — Sabah İzin alır gelirsem Güleceksin sevincinden Sabahları erken kalkacağız Sobamızı yakacağız Saçların güzel olacak tütünümün renginden Ellerin çay kokacak Gün doğacak sesinden. Cahit KÜLEBİ 291 — Servetifünun — 2404

Bu sayıdan diğer sayfalar: