28 Ekim 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

28 Ekim 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayfa SON -POSTA Hızırla İlk Muarefa Meyhane âleminin Üçüncü ve dördüncü günleri de böyle geçti. | Ayyaş derviş, itiyadı- na sadık her İnsan gibi, muayyen saatte | geldi, şarabını içi (“ ve gitti, Beşinci gün 3pahi Ahmedin irades: artık otarümar Ool- muştu. Kutsi; şahsiyetle tam dört gün yüzyüze (geldiği hiçbir harekette bulunamamak , vicdanında . ve (irfanında uyandırmıştı. Remzi o şekil- de olsun ona bhürmetini ihsas etmek istiyordu, muhitin böyle remzi müşafehelere müsait olup olmadığını düşünmiyordu, arka- daşlarının mevcudiyetini hesaba katmıyordu. Ne olursa olsun on- dan teveccüh, iltifat istemek az- mini besliyordu. Derbeder derviş, o gün de miadnda geldi. Hiç kimsenin yüzüne bakmadan meyhaneyi #elâmladı, köşesine çekildi. Dört gündenberi oraya gelip gidenleri arasında içtiği şeyin parasını veren yegâne adam, bu dervişti. Sipahi Ahmet, her müşterinin hesabını kendi üzerine aldığı halde - yanlış bir iş yapmış olmamak mülâha- zasile - onun masrafına alâka göstermemişti. Usta Bohor da, işte bu istisna! vaziyet dolayısile dervişe hürmet gösteriyordu ve gelir gelmez yanına koşarak iltifat etmişti: — Hoş geldin babalık, yine şarap değil mi? Ve testiyi götürürken Sipahi Abmetten şu emri aldı; — Bu tabağı Dede Efendiye götür. Halini, hatırını sor! Vehbam Sipahi, bariz bir he- yecan içinde Usta Bohorun ha- reketini takip ediyordu, Ramazan ayının yedinci, on yedinci ve yirmi yedinci gecelerinden birinde mü- minlerin gözüne açılacağı rivayet olunan, fakat hangi gece inkişaf edeceği tesbit olunmıyan gök ka- pısını bekliyen bir âvare gibi o da, dervişin yüzünde tebellür edecek duygu İzlerini görmek ' için te- SELÂNİK eza Kabadagılar, bir kadınla karşılaştılar | lâş gösteriyord. Bu asabiyet, bu | bir yamak!.. Ben bu güzel buluş halde | zocukça telâş, gönderilen hedi- yenin kabul edilip edilmiyeceğini, dervişin, yacağını oanlamak ileri geliyordu. Derviş, Usta Bohorun tebliğ ettiği selâmı (osükünetle önüne koyduğu tabağı da yine sikinetle kabul etti: — Var olsunlar, görmesinler! Arkadaşları Alay Ediyor Dervişin yürüyüşü, oturuşu, merakından dedi, gam Sipahiye sirri görünmüştü. Onun ağzından alelâde kelime değil de semavi lügatler çıkmış gibi garip bir heyecana kapılmıştı. Fakat idi. Hızırla, Allahın yeryüzündeki iyilik memurile artık münasebet münasebetin OHızır (tarafından hoşnutluk © gösterilmek ( suretile başlamış olduğunu görüyordu! Arkadaşları, nihayet oderyadil bir seyyah olarak telâkki ettikleri perişan kılıklı dervişe gönderilen mezeden dolayı Ekmekçioğluna takılıyorlardı.. Lâtifeye başlıyan Zübde Beydi. — Ne o Ahmet, diyordu, Der- vişten ele mi alacaksın, kavuğu atıp sikke mi giyeceksin! Karanfil Oğlu, başka cepheden iğneliyordu: — Yok canım, yanlış anlıyorsun. Dünyayı tek bir derğâba çevirse- | ler, bütün Âdem oğullarını der- viş kaydetseler, bizim Ahmet Çe- | lebi yan çizer, yine köp dibinde yaşar, Onun fikri, şu miskin der- vişi, usta Bohora yamak yap- maktır. Pir aşkına omeyhane İ işleten bir adama, boğaz toklu- ğuna hizmet edecek kerli, ferli Tesis tarihi 1888 Sermameyesi Tamamen tediye edilmişı 30,000,000 Frank İdare Merkezi: İSTANBUL TÜRKİYE'deki GALATA İSTANBUL, İZMİR, YUNANİSTAN'daki ATİNA, SELÂNİK, Bilâmum banka muamelâti, Kredi besap küşadı. Hususi kasalar Şubeleri: SAMSUN, ADANA, MERSİN Şubeleri: KAVALA, PİRE mektupları. Her cins nakit üzerine icarı, memnun kalıp kalmı- | tesis ettiğine inanıyordu ve bu | İ nasibi yokluktur. dem tutuşu gibi sesi de kabadayı | ruhan mahzuz idi, hatta mes'ut | BÜYÜK TARİHİ TEFRİKAMIZ | şerefine içiyorum. Sinan Zade itiraz etti: — Hayır, hayır, ikiniz de anla- madınız. Ekmekçi oğluna pala ta- şımak ağır gelmiye başladı, koca | Edirme de dar göründü. Artık | keşkül (o taşiyacak, diyar diyar | dolaşacak. Malümya, yer değiş- tikçe zevk te değişir. Fakat arka- | daş unutmasın ki kargaya kılavuz- | luk ettirenlerin burnu çamurdan kurtulmaz. böyle dervişlerin de Mirim Çelebi, ciddi göründü: — Ben dedi, gönderilen mezeye acıyorum. Derviş dili biraz sahti- yana benzer! Ne tuzdan buruşur, ne tatlıdan kırışır. Böyle dil taşı- yan adama çerez vermek, sığıra baklava ikram etmek kadar abestir. Meyhanede bir münakaşa Sipahi Ahmet, bütün bu sözleri dalgın dalğın dinledi, sonra uyku- dan uyanır gibi birdenbire silkindi. Dervişe eşittirmek istiyormuş gibi sesini yükseltti: — Eh, dedi: “Gerçi kim haddim değildir. lutfunu kılmak dilek - A- rif olan çok bilir, anı nelâzım söylemekl,, Züpte B. gülümsedi: — Hünkâr ağzı kullanıyorsun, bu söz, Fatihin babasınındır. Bi- raz alçak gönüllü ol da saz şa- irlerine geç. Ekmekçi oğlu, kadehini bo- şalttı ve yine dervişe doğru ba- karak okudu: z Çün gönüldür hazinei esrar Talep et ol hazineyi ey yar! Sineni ruşen eyle yokluktan Ki sana ruşen ola her ne ki var! Sinan zade el çırptı: — Allah, dedi, Cemaliye rah- met eylesin. Onun mescitte okun- sun diye yazdıklarını bizim Ah- met, meyhanede ırlıyor. Bunlar duadır arkadaş, mevlütlarda oku- nur! Kendi vehmile, kendi huk yasile meşbu olan Sipahi, bu tezyife de aldırmadı. Bıyıklarını bir, iki büktükten sonra neşe'eli bir eda ile cevap verdi: — Eyleme âkıl isen mecnunu mahrem sırrına! Şimdi ayrı ayrı onu sıkıştırı- yorlardı. —Demek biz deliyiz, sen akıl- hsin. Aman kerem et te aklını önümüze koy, O mubarek nes- nenin rengini görelim, şeklini belleyelim. Beyaz mı, kara mı, iğri mi, yuvarlak mil Belki bu tarizler, bu kelime taarruzları üzayacaktı. Belki Si- pahi Ahmet, sinirlenerek arka- daşlarını Ovehminden haberdar edecekti. O vakit manzara da tabiatile değişecekti. Bu değişiklik iki şekilde ola- Spor esnasında, Bir aşk hikâyesi! —'. akaşam İŞTANBUL BELEDİYESİ p | Saat 21.30 da Namussuzlar Piyes 3 Perde AYI Komedi 1 perde Yazan: Jerolomo Rovetta Tercüme eden: Bedrettin ii İl HN lakında KALBİN SESİ BASKIN ALBERT PREJEAN tarafından ŞIK SİNEMADA Mevsimin en büyük sözlü filmi MAVI MELEK EMiL JANNINGS MARLENE DiETRICH tarafından temsil edilen muazzam şaheser Bu Akşam Radyoda Neler Dinliyeceksiniz ? 28 Teşrinievvel Çarşamba Saat 18-19 Gramofon konserleri 19,30 - 20,30 Saz heyetile beraber Studyo muganni he- yeti, Anadolu Ajansı gramofonla (opera neşriyatı Studyo saz beyeti ve Aksaraylı Hafız Yaşar Bey Studyo cazbandı ta- rafından Oo mahtelif dans havaları, borsa haberleri. 28 Teşrinievvel 931 Çarşamba HEİLSBERG, (276 metre, 75 kilovat) — 19,30, Dançiğden naklen Spinvakoski, klovye kon- seri. 20,05 Armiyen. 20,35: Dört serseriler komedi, dört perde. *21,35 Königsbergten Transmisyon. MÜHLAKER, (360 metre, 75 kilovat ) — 19,05 Esperanto dersi, 19,45 Frankforttan Trans- mision 21,10 komedi. 22 hava raporu. LOMBERG, (380 metre, 20,30 - 21 21-22 22 -22,30 kilovat) — 19,30 edebiyat bahis- | leri, 19,45 Varşovadan nakil, 23 dans havaları, BÜKREŞ, (304 metre, 16 ki- lovat )— 19,10 radyo orkestrası, “bilirdi: Ya kabadayılar, Ekmek- çi oğlunun kanaatine iştirak ile derviş hakkında müstehzi görün- mekten vazgeçerlerdi. Yahut, o kanaatin gülünç bir tevehhüm olduğunu söyliyerek hulyaperver arkadaşı maskaraya çevirirlerdi. Fakat muhavere devam edemedi ve o tahavvül de vukua gelmedi, çünkü keskin bir feryat işitildi ve bütün meyhane halkı, O fer- yadın tesiri altında kaldı. Esrarengiz Bir Ses Evet. Dışarıdan acı ve müessir bir feryat geliyordu. Ne erkek, ne kadın sesine benziyen, lâkin yaralı bir yürekten çıkar gibi ıstırap haykıran bu ses, meyha- nenin neşesini söndürüvermişti. Herkes merak ve endişe ile ka- piya bakıyordu. Hatta, kendi perişan (hesaplarından (maada bir şey ile alâkadar olmıyan usta Bohor bile, oân için kâr ve zarar rakamlarını zihninden silerek kulaklarını sesin geldiği istikamete çevirmişti. Ses, gittikçe acılaşıyor ve gittikçe © zayıflaşıyordu. o Sanki İ sıkılmış bir boğaz, son şehka- larını döküyordu. Meyhanedeki müşteriler, usta Bohor ve derviş kıyafetindeki (o ayyaş, (o gözlerini kabadayıların sofrasına dikmiş- lerdi, Onlar da zaten toplanmış- lardı, tetik üstünde duruyorlardı ve sessiz bir müzakere içinde İ hareket yolu çiziyorlardı. Etmekçi oğlu, dervişin de ken- dilerine baktığını görünce daha fazla tevakkuf edemedi, yerinden sıçıradız i palalarının 20 radyo darülfünunu, 20,40 gra- mofon, 21 Massenenin ( Manon? operası gramofon. KATOVİÇ, (408 metre 16 kilovat) — 20 hafif musiki, 21,16 musikili musahabe 23 gramofon. ROMA, (441 metre 75 kilo- vat) — 19,30 muhtelif haberler, 19,50 gramofon, 20,05 radyo ga- zetesi, 20,30 aile doktorunun tav. siyeleri, 21 büyük senfoni konse- ri, 22,55 son haberler. PRAG, (486 metre 5,5 kilovat) — 19,50 edebiyat musahabeleri, 20 büyük konser salonundan nak- len orkestra, 22 son haberler. VİYANA, (517 metre, 20 ki- lovat) — 19,25 rasathanenin ra- poru, 19,35 cazbant, 20,30 ço- cuklara mahsus musahabe 22 ge- ce konseri, son dans havaları, Peşte, (550 metre, 23 kilovat) 19,10 Drien şarkıları 20,40 salon orkestrası, son dans havası VARŞOVA, (14,11 metre 158 kilovat ) — 19,30 gramofon 20 salon orkestrası, 21 musikili tefrika, 23 dans havası, KONİGSVÜSTERHAVSEN (16,35 metre, 75 kilovat) — 20: Şen gece, 21,15 operet, sonra gece yarısına kadar dans hava- ları, — Haydi yoldaşlar, dedi, bize iş çıktı! Altı Kabadayı Dışarı Fırladı Altı kabadayı, kuvvetli bir yaydan lemhatülbasarada fırlayan altı ok gibi sokağa atılmışlardı. Onların beş gündeberi fasılasız şarap içtiklerine, bu uzun müd- deti hemen hemen uykusuz ge çirdiklerine inanmak için binbir şahit lâzımdı. Ne sendeliyorlardı, ne takatsizlik (gösteriyorlardı. Çelik gibi sağlam ve şimşek gi bi çevik görünüyorlardı. Elleri kabzasında, gözleri karanlığın böğründe, yere düş- müş müsellâh bir bulut gibi stizülüyorlardı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: