4 Ocak 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

4 Ocak 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

WAsnnısani SON POSTA KU bülhamit,' Sarayın Belli Başlı Oburlarına Ait Menkıbeler Anlatıyor Emin,Mustafa, Ahmet Beylerîarîlı;n Yemeği NasılYediler? NAKILİ ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 190 — 330 Eylâl 4 9A e 16 Dün akşam . yemekte börek vardı. Fakat biraz çiğ olduğu için Abdülhamit yemedi. Hatta Müşfika Kadınefendiye de yeme- mesini tavsiye etti. Kadınefendi, böreğin cazip kokusuna dayana- madı. İki tanecik yedi. Fakat gece yarısına doğru da midesinde bir rahatsızlık baş gösterdi. Ab- dülhamit — Kadmefendiye elile (setliç) yaparak — içirdi. Fakat rahatsızlık yine geçmedi. Sabah- leyin erkenden doktora haber gönderdi. Doktor geldi. Âbit Efendinin yatak odasında Kadı- nefendiyi muayene etti. Ve ilâç verdi. Bu münasebetle Abdülhamit maziye ait yine barı enteresan geyler hikâye etti. Bunları da aynen kaydediyorum : — Size, tanıdığım bazı obur- ların - vak'alarını - anlatayım — da gülünüz... Kilercibaşı Emin Bey isminde biri vardı. Bu adam bo- ğgazını pek severdi. Hem de şa- yanı hayret derecede — yemek yerdi. Öğle yemeklerini (mabeyn) de yediğim zaman, huzurda bu- lunurdu. Bana yemek tepsisi geldiği zaman kuşhanelerde hoşa gide- cek bir yemek olduğunu derhal onun elvarından anlardım. O ye- meği önüme koydukları zaman mahsus yemezdim. Onu kıdır- mak için: — Alın bunu içeri kalfalar yesin... Y HS Read'ya Derdim. O zaman Emin Bey, hemen gözlerini âçar, yüzünü ekşiterek: — Zift yesinler. Der ve öfke ile odadan çıkardı.. Kendisini lıkrıı= çağırtır : — Niçin böyle söylüyorsun. İşitirlerse sana darılırlar. Der demez, daha ziyade öl- kelenir : — A benim şevketlim.. Tek © kuşbane benim önüme gelsin de, varsın onlar da darılıversin.. Diye cevap verirdi.. Bu Emin Beyin iki arkadaşı daha vardı. Bunların üçü de çok tuhaftı. Bunlardan biri, ( Muzikai huma- yun) da idi. Adıma Mustafa Bey derlerdi. Diğeri de (Hademci Ha Abmet Beydi. Bunların üeü bir araya geldi mi insanı kırıp çirirlerdi. Bir gün bunları ça- Zardım: — Söyleyiniz.. Ne yemek iş- terseniz size yaptıracağım. Amma, bir şart ilefkarşımda oturarak ye- yeceksiniz. Dedim. Derhak: — Ferman Efendimizin... I Dediler. Bir bütün kuzu kt- zartması; — bir — lenger zeytin- yağlı — enginar, bir — lenger pirinç unu helvası, bir bü- yük — tabakta salafa — istedi- ler. Derhal mutfağa habır. gön- derdim, yaptırttım. Ayni zaman- da doktor Mavruyani Paşaya da haber yolladım. Gelsin de manza- rayi görsün diye... Yemek gelir gelmez bizim oburları — çağırttım. — Geldiler, Karşıma geçtiler, Yere bağdaş kurup oturdular. Kollarını sıva- dılar, şapır, şapır yemiye başla- dılar.. Onlar tuhaf - vaziyetlerle yedikçe ben gülmekten katılıyor- dum... Evvelâ kuzuyu yediler. Beş dakika zarfında tepsinin içinde kuzunun yalmı iskeleti kaldı. Ondan sora da enginarı ye- diler ve lengerin dibini de par- maklarile sıyırdılar. Onun Üze- rine de helvayı yiyip bitirdikten sonra şöylece parmaklarının larile bıyıklarını bükerek: Elhamdülillâh.. Hergünkü gi- bi bugün de Sayei Şahanede doy- duk. Dediler... Hemen Mavroyani Paşaya döndüm: — Nasıl? Dedim. Mavroyani, — omuzla- rını hayret ve taaccüple kaldi- rak: — Bu, doktorluğa sığmaz.. Bizim kitapta yeri yok. Ceyabını verdi... Bir gün bu Mustafa Beyi bir düğüne davet etmişler, Yemek zamanı gelmiş: — Yemeğe buyurun. Demişler. Mustafa Bey, sof- raya oturmuş. Ortaya gelen ye- meklerden, alelâcele berkes gibi yemiş nihayet sıra böreğe gelmiş. Ortaya börek tepsisi gelir ge- mez hemen Mustafa Bey tepsiyi önüne çekmiş : — Kusura bakmayın.. yeme- ğe, yeni başlıyorum. Dedikten sonra böreği bir u cundan tutmuş, cigara gibi bük- müş, iki avucunun içine alarak yemeğe başlamış, Bütün sofra- dakiler de baka kalmış. Nihayet bazı davetliler, — Canım Mustafa Bey bize Abir şey kalmadı. Demişler. Mustafa Bey, ağ- zında börek, homurdana homur- dana: — Benim ne kabahatim var.. vaktile gözünüzü açaydınız. Diye cevap verdiği zaman katıla katıla gülmeklen kimsede can kalmamış... Bunların üçü de her gece otururlar, gece yarısına kadar işret ederlermiş. Sonra da bir lenger pastırmalı yumurta yerler, oldukları yerde - sızarlar- mış... İnsan bunlara bakınca bay- rette kalıyor. Biz bir tek börek yiyoruz, mide ağrısından ölüyo- ruz. Onlar, lengerler dolusu ye- mek yiyorlar, birşey olmuyorlar. Zahir bu da tabiatin bir garibesi, ( Arkası var Resminizi x Bize Gönderiniz, * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... 119 BAHRİYE HANIM : Sokul- gan ve laübali değildir. Ken- | dini ağır tu- tar, sayılmak ve saydırmak- tan hazeder, çabuk ahbap olmaz. Eşya- sını ve para- sıni hüsnü is- n * timal — eder. 'Tomüzlik hususunda titizlik gös- terir. 120 ALİ EFENDİ * Asabi ve < alıngandır. Ta- hakküme, ağır söze gelemerz, bazan olgun- luk göstermek İster, — sureti umumiyede mukabeleye mütemayildir . | Usül ve me- rasime riayet- ten sıkılır, hürriyetini zevk ve eğlenceyi sever. Cesaret ve kah- ramanlık — mevzularından — haze- der. İmzasını oku- yamadığımız bir. karimiz ) Haval ve lât- bali değildir. Çalışma ktan çekinmez, is- raftan ve so- kulganlı ktan Müçteniptir . NDeha ziyade kendi âlemin- de yaşamak ister. Temizlik ve intizam usullerini al etmez. 115 ŞEVKET DOĞAN BEY : ş#güzardır. Menfaatle rini israf — etmez, j Hefsine —has- retmesini bi- lir, Tetkik ve tecessüse mü- temayildir. Te- mizliği sever, intizam kuyu- datile pek mu kayyet olmak istcnez, şöhret ve ikbalden hazeder. 116 BALYADA ( Fotoğraf Tahlil Kuponuna 1linci Sayfamızda bulacaksınız. | ŞARK YILDIZI Holivuta Nasıl Kaçtım.. Yıldızlar Arasına Nasıl Karıştım? | 5T — İki gün sonra — — Geçridiğiniz tehlikenin ne- kadar büyük olduğunu biliyor musunuz Mis Selma?... — Geçti değil mi, Mister Çang?. Artık bunun ehemmiyeti kalmadı... İyi bildiğim birşey varsa, bu defa da benim hayatımı kurtardınız. Anlıyorum ki, ben sizin muhitinizde — bulundukça, bütün ölümlerden muaf kalacağım... Fa- kat bu tuhaf değil mi?. Galiba siz bütün odamın eşyasını bu bhastaneye taşımışsınız. Bu, benim odamdaki (mabud) değil mi?... Çang güldü ve cevap verdi: :— Sizi, sevdiğiniz şeylerden ayırmak istemem... Kazanın er- tesi günü, vak'adan ailenizi ha- berdar etmek.. icap ediyordu. Adresinizi aramak için odanıza gitmiye meecbur oldum. Derhal kollarıma dayanarak belimin üstünde doğruldum: — Ah Mister Çang.. Yoksa bunu yaptınız. mı?.. Fena, çok fena oldu... O, derhal beni omuzlarımdan tutup yatırarak : — Hayır.. Hayır.. Müsterih olunuz. Buna imkân hâsıl olmadı. Lütfen heyecanı bırakınız. Dok- torlar, daha henüz bugün söz söylemenize müsaade ettiler. Siz susunuz. Ben herşeyi anlatırım. — Fakat çabuk. — Siz bana yalnız İstanbullu olduğunuzu söylemiştiniz. Aileni- zin ikamet ettiği yer hakkında hiçbir. şey söylememiştiniz. Bu- nun için adresinizi ancak evrakı- nız arasında arayıp bulmak ihti- mali vardı. Çok büyük bir hicap ile söylüyorum ki, yine sizin iyili- ğiniz için evrakınızı karıştırmak mecburiyeti — karşısında kaldım. Ailenizin adresine dair İngilizce birşey bulamadım. Türkçe yazılarınız. arasında belki bir şey vardı. Fakat sizin en çok mahrem şeyiniz olmak lâzımgelen defterlerinizi ve yazı- larınızı, Türkçe bilen birini bu- lup okutmiya da cesaret ede- medim. Derin sonra: — Ne iyi olnuş, Mister Çang... Son dakikama kadar vaziyetim- den ve mevcudiyetimden - onla- rin haberdar olmasını - istemiyo- rüm. Çang, güldik — Mis Selma... Emin olunuz, son dakikanız gelmiş ve geçmişti. Şu anda daha hâlâ hayatta bu- hanmanız, tamamen bir mucizedir. imiz de sustuk., Birkaç saniye süren bu süküt esnasında ikimiz de düşünüyorduk. — Bir mucize.. evet, ben zaten © mu- cizeyi bekliyordum. — Ben nasıl kurtuldum. Mis- ter Çang.. onu da anlatır mısınız? O anda Çangın gözleri, daldığı noktadan ayrıldı. Bir an kadar ( mabud ) un üstünde dur- duktan sonra, oradan da kaya- rak, — şükranla — mahmul — bir halde semaya kalktı ve öylece kaldı. — Anlatır Çang ?.. O, sanki — bu suüallerimi hiç işitmemiş gibi söze başka suret- te devam etti: — Odanızda gördüğüm bu (Çin Mamud) u, çok nazarı dik- bir. (oh!..) çektikten mısıniz, — Mister YAZAN: Selma Z — katimi celbetti. Herhalde buna ehemmiyet verdiğinizi anladım... Netice, ne olursa olsun, ister korkularımız tahakkuk etsin; is- terse harikulâde bir kuvvet - sizi tekrar hayata iade eylesin, sizin sevdiğiniz ve ebemmiyet verdiğiniz şeyleri sizin muhitinizde bulun- durmanın — çok — iyi — olacağını düşündüm ve bunları aldım.. buraya getirdim. Tıpkı odanızda olduğu gibi yatağınızın karşısına yerleştirdim. Zayıf bir ümit.. Belki gözünüzü açar.... Çangın sözünü sordum : — Rica ederim Mister Çang.. Doğru söyleyiniz.. Bu mabuda itikadımız var mı? Çang bir an tereddüt etti ve sonra gülerek şu cevabi verdi: — Şimdi, herşeye inanıyorum Mis Selma... Ve, ayağa kalkarak ciddi bir sesle devam elli: Artık konuşmak hitam buldu.. Doktor bugün yalnız elli kelime söylemenize müsaade et- mişti. Halbuki, yüz elliyi de geç- ti.. Haydi bakalım.. Gözlerinizi yumunuz. Hiçbir. şey düşünme- den biraz daha uyuyunuz... kestim ve * Artık hastanedeki — tedavim hitam bulduğu için (Sanatoryom) a naklettik. Üç gündenberi burada- yız. İki günü, yerleşmekle ve istirahatle geçirdim. Bugün de yazıya başladım. Mister Çang ta yanımda... Uzun müddet benim hastalığımla uğraştığı için çok üzüldü ve çok zay fladı. Doktorlar bir müddet ona da istirahat tavsiye ettiler. Şimdi, (Kaliforniyajnın, daima bir ilkbahar havası kokan, (Okya- nus) denizlerinin bipayan ufukla- rına bakan bu saf ve temiz sa- yiz. Yerleştiğimiz bina bir hane)den ziyade zarif ve şirin bir köşk, Biz bu köşkün bir dairesini işgal ediyoraz. İki yatak otası, bir salon, bir de ban- yo ve tuvalet kısmından murekkep bir yuva... Eğer Allab, dünyada bir (Cenneti Âlâ) yapmıya karar verseydi, şüphesiz onu burada yapar ve şimdi — oturduğumuz köşkü de, yine şüphesiz benim gibi yüz bin çile çektikten son- ra dünya imtihanında tam uw- mara alan kullarına sunardı. (Arkası var) BUGUN— 3 kânunusani 9532, Pazar, Rumi 21 kânunuevvel 1347, 23 Şaban 1350. GÜNEŞ — Doğuşu 7,18 Batışı 16,41 K NAMAZ VAKİTLERİ — Sa- bah 5,48, öğle 12,18, ikindi 14,29, akşam 16,48, yatsı 18,26. Kasım — 56 — Esir Melike — Ervelallah — Sevda macoraları — Zor aikâh — Şekerim — Amal şeför ETUVAL — Haydut şarkası FERAH — Konser, varyete FRANSIZ TİYATROSU — Yunan turupa GLORYA <- Ölüm çenberi BİLÂL — Son bölük KEMAL B, — Ruhum aanema MAJİK — Dişi köpek MELEK — Âşıklar kulubil BÜLLE — Rea kulan OPERA — Fahişa ŞIK — Küçük daktile DARÜLBEDAYİ — Maya ÜSKÜDAR HALE — Sumru Kadıköy SÜREYYA —Varşova kalşel ALKAZAR ALEMDAR ARTİSTİK ASRİ EKLER ELHAMRA

Bu sayıdan diğer sayfalar: