14 Ocak 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

14 Ocak 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA (Y AA LA Adülhamit, Devletleri Biribirine Düşürme İngiliz Donanması, 93E NAKILI — ZİYA ŞAKİR BHer hakkı mahfuzdur — 201 — Velev ki bugün düşman ve Mmuharip olsa bile hiçbir millet ve hükümet hakkında ağır ve fena #özler söylememeli... Bu fena sözler, bütün bülün kin ve ga- razı arttırır. Böyle, fayda yerine Mmazarrat verecek sözler yazacak- larına, bari: (Biz, İngilizler ve Fransızlarla şimdiye — kadar dost geçindik. Kırım Muharebe- #inde onlardan muavenet gördük. Biz (Mısır) n imtiyazını tastik ve kabul ediyoruz. Zaten İngiltere bükümeti de (Mısır) 1 muvakkaten işgal ettiğini itiraf etmektedir. Aramızda ihtilâf için bir sebep yok ) tarzında şeyler yazsalar... Vakıâ, —böyle şözlerle onların bize karşı olan hücumları durmaz. Fakat hiç olmazsa bize karşı Küzumundan fazla bir şiddet ve hüsumet göstermezler. Dedi. O sırada satdalyanın kena- mnda duran beyaz papağan yere indi. Yavaş yavaş Abdülhümidin yanına gitti.. Gagasile kürklü paltosunun eteğini tutarak çekti. Bu suretle kendisini haberdar ettikten sonra bacaklarına tırma- na tırmana Abdülhamidin dizine çıktı. Abdülhamit, gülümsiyerek onun başını kaşıdı ve sordu: — Ne yapıyorsun?.. Ben seni çağırmadım. Söyle bakalım ne istiyorsun?... Papağan, sanki bu suali an- hamış gibi başını mütemadiyen kaldırip indiriyor ve gagasını bir tarafa çarpıtarak onun yüzüne bakıyordu. Abdülhamit, Nuri Ağaya ses- lendi: — Bak, içerde — kutunun içinde badem vardır. Al getir de Şuna verelim. Dedi. Nuri Ağa bıden.ıi getirinciye kadar — Abdülhamit evvelce birkaç defa hikâye ettiği süt meselesini - bu münasebetle - bir daha anlattı. Bu esaada Nuri Ağa bademleri getirdi. Önümüz- deki masanın —üstüne - bıraktı. Abdülhamit, ' birer birer badem- leri papağana vermiye başladı. Papağan, Abdülhamidin elini ısır- mamıya dikkat ederek bademleri alıyor. tırnaklarıla tutuyor. Gaga- snın arasına sıkıştırarak Üüzerin- deki ince zarı çıkarıyor - ve çatırçıtır. yiyordu. Abdülhamit, tekrar söze de- yam etti: — Yıldızda yine böyle Avus- Kaçak et almayınız. Parça et almayınız Çünki hastalıklıdır. Siyasetini A bir pek beyaz O da cinsinden vardı. hayvandı. | turalya I papağanım | tuhaf — bir | Selinm Ef ile Zekiye Sulta- |na sütninelik ederdi. Çocuk- | ların sütnineleri, beşiklerini sal- hyarak ninni söyledikçe © da öğrenmiş. Sütnine ile beraber, ninni söylerdi. Hatta, sütnine bazan yalnız beşiği sallar, papâa- ğan da beşiğin sallandığını gör- dükçe yalnız başına ninni söy- lerdi. Çocukların bezlerini değiştir- dikleri zaman gelir, baş uçların- da dururdu. Şayet çocuk bilmi- yerek bir yerini tutsa, yahut sıksa, hiçbir şey yapmaz, sadece bağırmakla iktifa ederdi. Halbuki büyük bir adam elini uzatsa, derhal ısırır, hem de fena halde canını acıtırdı. Ben, papağanları çok severim. Çok zeki, çok dü- şünceli, çok vefakâr bir vandır. Dedi. 18 Şubat 830 5 Man Yü Ahdülhamit bu sabah gaze- teleri görür hiddetle yere atarak : — Artık, pek ileri gidiyorlar. Bütün bu neşriyatın ilerde yapa- cağı fena tesirleri hiç düşünmü- yorlar. Bu gibi sözler, hem mem- leket için muzur, hem de edebe mugayırdır. Bunlar, düşmanların kin ve garezini artırmaktan başka bir işe yaramar. İnsan biraz düşün- meli. Elbette bu harbin bir sonu vardır, bu... Yarın yine dost olacağız; yüzyüze bakacağız. Bu- gün kanlı, bıçaklı olduğumuz Âdeta, | hay- görmez yine çok | müteessir oldu. Elindeki gazeteyi | nlatıyor e Nasıl Marmaraya Girmişti? menfaat bekleriz. İnsanlar nasıl biribirine muhtaç ise, Zaman olur, milletler ve hükümetler de öylece biribirlerine muhtaç olur- lar. (93 muharebesin) de Ruslar (Ayastıfanos) a gelmişlerdi. Mağ- lüp olduğumuz için gayet fena şerait altında bir müahede ya- pıldi. Bu muahede bizi harap ediyordu. Şimdiki — Bulgaristan hududu teessüs) ediyor, Rume- lide (Devleti fliye) nin —mev- cudiyeti adeta tehlikeye giri- yordu. Düşündüm, taşındım, İn- gilizlerin - yüzüne gülerek bir iş yapmıya karar yerdim. sefirini çağırttım, Büyük iltifat- larla karşıladım, Vaziyeti ederek muahedenin tadilini rica ettim, Sefir, derbak: — Başfistüne | Hiç müteessir 'bir devletten belki yarın — bir olmayınız. Ben şimdi devletime yazarım. Dedi. Ve gitti, yazdı. Filha- kikâ birkaç gün sonra İngilizler meseleye müdahale ettiler. O zaman, ( İttifakı selâse ) — vardı. | z AA ) | lemesine lüzum kalmadan makina Rus, Alman, Avusturyadan mü- rekkep.. Almanlar, tabil mütte- fikleri olan Ruslar hesabına, Bulgarların tarafını iltizam edi- yorlardı. Aynı zamanda İngilizlerle hoş geçinmek siyasetini takip ediyor- lardı. İngilizlerin işe müdahalesi Üzerine nej yaptılar, tılar (Berlin) de - toplandılar. îâ:rhnı)' muahedesini yaptılar... İngilizler, işi bukadarlada bırıklııış:dd::. icap ederse Rusları bi tanbul * yevarniklan ::.iî:,ıî: mak için filolarmı Çanakkale boğazına gönderdiler, ( Marmara denizi ) ne girmek istediler. ( Arkazı var) Resminizi Bize Gönderiniz, * * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... Dİ; Temiz ve intizamperver- dir. Muamele- — sinde nezake- mütema- yüksek konuş- maz, elem ve , kederlerini if- Çaj şa — etmekten müçteniptir. SÜLEYMAN BEY; Şen ve hovardameş - reptir. Kadın mevzularile & alâkadar olur. Mağrurdur,ta- 0 hakküme, ağır taham- edemez, Li termek, — say- dırmak ve ta- nitmak İster. MEHMET FBEY; Müdek- ik ve müte- cessistir. İşle- rini acele ile | görür, iddia- cıdır. Usul ve merasime pek riayetkâr de- Bildir. Menfa- ae Mlerini ve sa- faimiyetini israf etmez, z 18 ALİ ŞEMSİ BEY; (Fotoğra- fımın dercini istemiyor, ) Şıik - ve naziktir, usul ve merasimle mu- kayyet olmak istemez. Arkadaş- larile daima bir arada ve neşeli bulunmak ister, kederli ve gam verici mevzulara lâkayt kalır, Fotoğraf Tahlit Kuponunu 11 inci Sayfamızda bulacaksınız. İngiliz | izah | | Holivuta Nasıl ŞARK YILDIZI Kaçtım.. Yildızlar Arasına Nasıl Karıştım? 67 Hotozumun üzerine giydiğim elmas tacın altından alnıma dö- külen, küçük frizeler, çok - cazip olmuştu. Şeffaf zannolunacak ka- dar ince yaşmağın altında, göz- lerim, daha irileşmiş ve çok sehhar olmuştu. Dolgun gerdanım, dik ve kabarık göğsüm, elmaslar içinde parlıyor ve beni Garp âleminin daima hayalinde yaşat- tığı şarkın haşmet ve füsun sa- çan bir güzellik timsali gibi gös- teriyordu. Nitekim, © kadar ciddi olan Doktor (Li) bile ilk görlüğü dakikada okadar derin bir hay- ret ve takdir tavrı gösterdi ve bunun için de ©o kadar mahçup oldu ki... zavallı adam, ve za- vallı bizi bilmiyenler!. Şarkın bakiki güzelliğini acaba daha nekadar zaman böyle taklitlerde ve sun'iliklerde arıyacaklar, bi- mem ki... Kapıda, çok lüks bir otomo- bit duruyordu. Daha merdiven- lerden inerken ve otomobile bi- nerken, etrafımız bir sürü müte- şevketmeap ... | cessis ve cür'etkârlarla dolmuştu. Otomobilin perdeleri inikti. Oto- | mobile bininciye kadar etrafımız- da birikenleri görünce, perdelerin kapalı olmasındaki isabeti takdir ettim. Şoför, her balde talimat almıştı. Doktorun hiçbir şey söy- hareket etti. Epeyce müddet tenha ve ses- siz yollardan gittikten sonra, ni- hayet şehrin gürültüsüne karıştık. Gittikçe gürültü artıyordu. An- hyordum ki büyük caddelerden | geçiyarduk. Anut bir kıskançlıkla her ta- rafı sımsıkı kapalı olan bu oto- mobildeki vaziyetimi düşündükçe gülüyor; ve: — Doktor!. Şimdi bizi böyle görseler.. Size, ( Sultan Hanım)ı kaçıran bir kahraman derler.. Diyordum. Doktor, bu sözle- rime sessizce gülüyor ve müle- madiyen saatile meşgul oluyor- du. Bundan da anlıyordum ki gi- deceğimiz yerin saat ve dakika ile münasebeti vardır.. Birçok köşeler — döndükten sonra, nihayet bir kapıda biran durur gibi olduk. Şoför de, kapı- daki adama birşey verdiğini his- settim, Her halde böyle olacak ki kapıcı: Ş — Giçiniz. Dedi. Tekrar, düz yollardan gittik; birçok köşelerden döndük, ve nihayet, durduk. Durduğumuz yerin epeyce ka- labalık olduğu etrafımızdaki gü- rültüden anlaşılıyor; birçok, er- kek ve kadın sesleri, biribirine karışıyordu. Bu seslerin arasında, bana yabancı gelmiyen sesleri de tanır gibi oldum. — Fakat doktor burası.. Doktor, çok ciddi, çok ter biyeli bir tebessümle lâkırdımı kesti: — Çok istirham ederim, Misş Silva.. Son dakikaya kadar, benden ne bir tek şey sorunuz.. vene de perdelere dokununuz,. Doktorun bu kat't sözleri birdenbire — beni — canlandırdı.. YAZAN: Selma Z. Sürpriz.. Hakikaten bir Bürpriz vardı. Fakat kime karşı?, Birden bire gözlerimin önünde bir şimşek parladı.. Acaba. Acaba?.. Uzaktan magafonla — emirler veriliyor ve yakında, kalabalığın uğultusu Üstünde kısa bir cüm- lenin sık &ık tekrar edildiği işik tiliyordu : — Kaybettiniz.. Kaybettiniz., Bu vaziyet, epeyce devam etti. Ve nihayet.. magafonla uzaktan gelen bir ses; — Müsabakaya iştirak edem ler arasında, evsafı haiz (kadın) bulunamamıştır. Buna binaen maalesef... Fakat daha yüksek bir ses, bu haykıran sesi susturdu; Durunuz.. — Müsabakaya iştirak etmek istiyen bir kadın daha var... İşte tam o anda, otomobilin kapısı açıldı. Doktor (Li), büyük bir çeviklikle otomobilden atladı ve elini bana uzatark; — Buyurunuz... Dedi. Bir anda otamobile do lan ziya gözlerimi kamaştırd. Asabım sarsıldı. Otomobilin açık kapısından, karşımda bir insan mahşeri gördüm. Bu mahşerde, renk ve güzellik kaynıyordu. Bir denbire bütün bu kaynaşma.. bü- tön bu'hareket durdu. Bütün n zarlar, otomobilde ve benim Üs- tümde toplanmıştı. O anda bütün kanım evvlâ kalbime ve sonra yü- züme hücum etti. Yanaklarımdan ve dudaklarımdan kan fışkıracak zannediyor ve beyecandan ütri- yordum. Kolumdan tutan Doktor (Li) biraz eğildi ve yavaş bir sesle: ( Arkası var ) Yeni Neşriyat: Mülkiye Mecmuası Mülkiye Mektebi Talebe Ce miyeti tarafından neşredilen Mük- kiye Mektebi Mecmuasının onun- cu sayısı çıkmıştır. Bu günkü demokrasi, bolşevik diktatörlüğü Türkiyede zirat kıredi kooperar tifleri gibi mevzular etrafında işe tifadeli yazılar vardır, Tavsiye ederiz. Daktilo İmtihanı Tatanbul - Müddelumumitiğinden: Daktilo vazifesine tayin edil mek için müracaatta — bulunup evrak ve vesaiki müsbitelerini ibraz etmiş olanların berayı imtik han 18-1-932 tarihine müsadif pazartesi günü saat 10,30 da Adliye Encümenine müracaatları,. Sinema VeTiyatrolar ALKAZAR — Esir Melike ALEMDAR — Ttanbul sokakları ARTİSTİK — Çingone ASRİ — Yeni revüsü uu.ı;.:ı K — Şekorim ELHAJ —I numaralı cüsur ETUVAL — Haydut şarkımı FERAH ——— — Parlak bir revo FRANSIZ TİYATROSU — Yunan turupu GLORYA — Siyahlı kadının kokusa mg.Aı. — Taç deviren canavar KEMAL B. — Ruhum annca MAJİK — Büyük varyete MELEK — Tali MİLLA — Sevda maceraları OPERA — Sanı maske ŞIK — San maske DARÜLBEDAYİ — Mum söndü/Yakımdaz Yalova türk ÜSKÜDAR HALE — Sumru — * öt Kadıköy SÜREYYA — Aşk hazrelleri ha zi sSükünebi n cbni Bti eee y Üai » ekİdldiy Hd 14 Kai e0 DN HĞÜ di Tei ee Ze

Bu sayıdan diğer sayfalar: