4 Şubat 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

4 Şubat 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MUALLI f SAYFASI Mektep MOoSmUu! |Derslerde Hâdisattan Na- Haftada Bir Defa Muallim Sayfası Her Hafta Perşembe Günleri Neşredilir. Bu Sayfada: Yeni terbiye cereyanları - Büyük ter- biyecilerin hayatı - Türkiyede yeai mazariyelerin — tatbikatı - Muallimlerim dertteri- Yenl tecrübeler — vezalre, Müşahede Oyunları Mualliım arkadaşlarımızm, mek- tepte — çocukların oynlyacakları oyunları bulup öğretmekte güç- lük çektikleri ihtümali batırımıza geldi. Vak â ötedenberi mektep- lerde oynanın bazı oyunlar var- dir; fakat bunların mütemadiyen tekrarı çocukları da, muallimleri de bıktiriyor. Oyunda tenevvü Lizımdır. Biz bu tenevvüü de temin etmeyi düşündük. Şöyle böyle yüzü mütecaviz — oyun biliyoruz. Bunları muallimlerimize de göstereceğiz. Bugünlük bir oyun nümunesi veriyoruz. Muak limlerimizce makbul olacağı itika- dındayız. 'Taklit Oyunu Oyun yerit Salon veya avlu (oyun meydanı ). Oyuncularıa sayısı 6 - 15. Mevsim: Sonbahar, kış, ilk- bahar. Oyunun — tertibir. Oyuncular biribirinin arkasında durarak bir kol teşkil ederler; en başta olan oyun başıdır, oyunu idare eder. Oyun nasıl oynanır? Oyun başı, bütün arkasındaki arkadaş- larının aynen taklit etmeleri lâ- timgelen hareketleri yapar. Yü- rür, koşar, sıçrar, durur, tek ayakla seke seke yürür, sağa, aola, ileriye, geriye döner, dairevi yürüyüşler yaparken ellerile de aklına gelen hareketleri yapar, Oyuncular, sıra ile oyun başı olurlar; eski oyunbaşı kolun ta | e«n gerisine gider, Hata, oyun başıyı aynen taklit etmemektir. Her yanlış yapan oyuncu kolun nihayetine gider, bu suretle oyun başı olması ge- cikir, Düşünme Meşhur İsviçreli ölim ve Pe- dagok Ed Claparöde söylüyor; “Ruhi hayat silsilesinde dü- Şöünme, bi'giden olur. Bilgi, dü- şünmenin eserinden başka bir şey değildir. Halbuki mektep, her şey bilgi imiş ve düşünme birşey değilmiş gibi tedris etmekte de- vam ediyor. Bu suretle mektep msaırlardanberi sapanı öküzlerin SAĞLAM AKIL Bir kiz mektebinde akşam M#nütaleası: Kızlar çalışırken, tam Bir sükün büsüm sürüyor. Esasına İstinat Kusan Fil Çocuklarm — okuyabilecekleri kitap meselesi dünyada büyük bir ehemmiyetle takip olunan meslelerdendir. Büyük milletler içinde geri kalmış sayılan Fran- sa da bile çocuklar için sene- de, her yaşa göre yüzlerce ve yüzlerce kitaplar yazılıp basıl- maktadır. Biz. bu mezelede de çok geriyiz. Bu geriliğin sebep- lerini burada tahlil edecek de- ğiliz. Yalmız yeni bir cemiyet vücuda getirmiye çalışan Rusya, çocuk - kitaplarına diğer mem- leketlerden daha fazla ehmmiyet vermektedir, Resmimiz, otomatik bir filin ağzı altındaki yarığa para atmakla meşgul — çocukları — gösteriyor. Atılan para üzerine filin ağzından bir çocuk kitabı çıkmaktadır. Çocuklar için hem faydalı, hem çok cazip bir eğlence. Ve Bilgi önüne koyuyor. Bunların yerini değiştirmek zamanı gelmiştir.,, Mektep bir dereceye kadar Ammeye tâbidir ve bilhassa tadili lâzım gelen de âmmenin fikridir. Âmmeyi — tedrisatın mahiyetine değil, terbiyenin kıymetine alâ- kadar etmek lâzımdır. Binaena- leyh mektep iyi düşünmeyi öğ- retmelidir, çok okumağı değil. SAĞLAM VÜCUT Bir kez mektebi” Jisanastikhanesinde : Ağaç at üzerinde kol müvazene hareketleri. Bedeni hareketler, basketbol, tenla, kriket, | | yüzme gibi açık Bava oyuaları, muallimin | nezarsti alanda yapılır, Eden Hesap Bilgisi Derste Müşaheıi;;i Müm- kün Olmıyan Şeyler Nasıl Öğrenilir? Ülkmekteplerin — birinci — dev- vesinde — tedrisatın — merkerini ( Hayat Bilgisi Dersleri ) teşkil eder; yani “lisan, hesap, hen- dese, elişi, resim, musiki, cim- mastik dersleri,, hayat bilgisi derslerile sıkı sıkıya münasebet- tardır. Birinci devrede çocukla- rın elinde kıraatten başka kitap yoktur. Bütün dersler müşahede- vidir. Bundan dolayıdır ki bazı muallimler, hayat bilgisini ted- riste ban güçlüklere — tesadüf ediyorlar. Meselâ program, 9 uncu sayfadaki 4 üncü fıkrada * Göneş tutulması, kuyruklu yıl- dız. zuhburu, Şşimşek — çakması, yağmur, kar ve dolu yağması, feyezan gibi hâdiseler — vukuları zamanında — tedrisatta — hareket noktası — itlihaz — olunmalıdır ,, diyor. Güneş tutulması her sene vaki olan cevvi bir bâdisedir; fakat dünyanın her yerinden ayni suret ve ayni dörecede görülmez. Vukuu, bazan — tatil aylarına düşer. Hulâsa bu hâdiseyi, bir devre zarfında çocuklara göster- miye imkân bulunmaz. Kuyruklu yıldız. züuhürü ise çok nadir vaki olan bir hâdise- dir. Bazan bütün bir hayat kuyruklu yıldız görmeden geçe- bilir. Feyezan da nadir hâdiseler- den ise, bazı - bol zamanlarda, — küçük feyezan örnekleri görüldüğü var- dır. Şimşek çakması, yağmur, kar ve dolu yağması, memleke- timizin hemen ber yerinde, az çok muntazam olarak görünen hâdiselerdendir. Simdi muallim güneş tutulmasından, kuyruklu yıldızdan bahsedebilmek için, bu bâdiselerin zuhüruna mı intizar edecek ? Kuyruklu yıldız. zuhüru tedrisat esnasında vaki gösterilir. Buna benzer başka bir hâdi- se yok mudur? Meeselâ şehap- larin uçmasını çocuklara müşa- hede ettirterek kuyruklu yıldız hakkıuda velev basit olsun, bir fikir vermek kabil değil midir? Güneş — tutulmasını — göstermek mümkün olmazsa, ay tutulmasını müşahede ettirmek mümkün de- ğil midir? Ay tutulması, günceş tutulması hakkında kâfi bir fikir bilir, Proyramın her hâdiseyi vu-« kuu anında öğretmek İüzumun- dan bahsetmesi, elbette pek sey- rek vaki olan hâdiseler için de- gildir; hergün, veya pek sık vu- kubulan — hâdiselerden — şifahen bahsetmiyerek tedrisatın müşa- hede esasına istinat etmesi lâzım- geleceğini anlatmak içindir, yağmurlu mikyasta olursa Her şey müşahedenin dikkatli ve esaslı olmasına bağlıdır. Mü- şabede ve tetkik, bilmcdîğimîll birçok şeyleri kendi kendimize | öğrenmemizi temin eder, sıl İstifade Çinlilerle — Japonlar #arasında harp, filen baş- ladı, altmış milyonluk adalı bir halk, dört yüz milyon tahmin olunan Çinlileri tehdit ediyor. Biliyoruz. ki, Japonya emperyalist bir gaye ar- kasında koşuyor. Bu itibarla Çinlilere acıma- mak kabil değil. Yak nız bu hâdiseden bir ders çıkaracağır: Fikir ve duygu itibarile biri- birile mütesanit olm- yan, tam bir birlik vü- cuda getiremiyen bir halk, mekadar — kala- balık olursa olsun, kuv- vetli ve mütesanit kü- çük bir kütle önünde ezilmiye mahkümdur. Beynelmilel bir ada- let yoktur; ve ezilen haklı da olsa, kimse imdada koşmaz. Bu münasebetle Japonyada omum! bizmete girecek - kızlar için bir tahrir! imtihan resmini ı dam Edilebilir ? dercediyorurz: Toklodaki Koris bikavada müstahdemler dairesi, ot Üç yaşında olup bu bahar, ilk mektebi — bitirecek — olan 500 — kızı bankalarda — İstih- edilmek — üzere İmtihan etmektedir. 500 kızdan ancak 33ü kabul edilecektir. Talebeye Mücazat Ve Mükâfat VerilmeliMidir? Muallimlerin Cevaplarına Devam Ediyoruz Mükâfat caiz midir? Değil | yeniden zaruri midir ? vermek — için midir? Mücarzat suallerine — cevap zaman ve mekânlarda tatbik edi- lerinin tabiatine bakmak zarureti kendiliğinden - hissedilir. Ortazaman tedris ve terbi- yesini ileri “götürmek için elbet- te bol mükâfatlar vermek, ağır cezalar tatbik etmek mecburi- yeti vardı. Halbuki XX inci asrın pedagojisi, psikolojisi, didaktika- sı Çocuğu mevzu ittihaz etmiş bulunuyor. Muasır cemiyette ter- biyenin geniş tatbik sahası olan mektepler, henüz - egosantırizim- den kurtularak içtimai kıymetler iktisap etme devresinde bulu- nan ilk tahsil çocuklarını, hakiki hayata hazırlıyan en müsait bir muhit olduğuna göre çocuk bu mes'ut yuvada korku ve vaitlerle değil içinden gelen bir istekle bizatiht alâkalı mevzuları tetkik eder. Dolayısile içtimaileşir. Ce- miyetin arzu ettiği iyi itiyatları alır. Eskiden olduğu gibi enesi ile eşya arasınada sun'l vasıta- lara ihtiyaç hisetmez. Burada mürebbinin vazifesi bile nihayet muhit hazırlamaktan, ihtiyaçlar yaratmaktan ibarettir. Bazı fevkalâde ahvalde dahi mü- cazat ve mükâfat gibi yapmacık | legelen terbiye ve tedris sistem- W | | İ iade —eden bir ço- cuk, mensup olduğu camiaya heder olmak Üzere — olan bir hayat kazandırdığı için herhalde arkadaşlarının, talim — beyetinin samimi takdirlerine mazhar olur, Olmalıdır da. Bu fedakâr ço- cuğun tereddüt etmeden belki de kendi hayatımı istihkar ederek mukabilini beklemeksizin gördüğü iş, heyeti umumiyenin maddi bir lütufkârlığı ile karşılanabilir. Fakat bu, kat'iyen an'anenin bize öğrettiği mükâfatlarden hiç birisine benzemez. Bu mukabele takdirkârlarının mücessem menm- nuniyetlerinin — bir — ifadesindea başka birşey değildir. Esasen kahraman çocuk bü- tün bu tezahürlerden evvel haki- ki takdiri mükâfatı, duyduğu vic- dan hazzından farzlası ile almış tır. Yine fevkalâde ahvalden ad- dettiğim bir çocuğun bir gayri- tabüliği, içtimal müvazenesizliği mevcut manevi cezalar degil, o gayritabillik ve müvazenesizliğin uzvi veya ruhl olan hakiki se- bepleri araştırılarak — tedavisine, telâfisine doğru gidilmelidir. Bu. günün mektepçiliği zaten maru- zalımı âmirdir. Muhabere meselesine gelince: Çocuklarımızı memleket dahilinde merasimlerden tevakki — edilme- İ i l ebedi armağanla- | ibelerim dahi kana- | etmektedirler, Bi- | lâde ahval tabi« Evet faraza bir atlerimi teyit raz evvel (evk rini kullanmıştı: arkadaşını herhangi ten kurtarmakla | bir vaziyet- | ona hayalını l muhtelif yurt köşleriyle, hariçte, komşu veya uzak diyarlarla kone trole tabi mektuplaşmalarını çok lemenniye şayan bulurum. Muha« bere mevzuları coğrafi ve edebi bahisler özerinden cereyan elti- rilirse mütekabil islifadenin eheme miyeti bir kat daha artar. Yanlpanar yabı a M. DÜND

Bu sayıdan diğer sayfalar: