5 Nisan 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

5 Nisan 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Üç Serseri.. Uç Mılyoner Her ne ise olan oldu. Bundan sonra hâdisenin tekerrür etme- mesine çalışmalı ve ona göre tedbir almalıyız. Hey, sen nere- ye gidiyorsun? Bu son cümlesi ile (Makar) a hitap ediyordu: Makar: —Pipomu aramıya gidiyorum, diye cevap verdi. — Sonra ararsın, — sözümü bitirinceye kadar bekle! Badema sen de arkadaşların gibi çalışa- caksın. Anladın mı, haydi baka- hm ilk iş olarak Cekinin yanında dümen başınal Makar itaat etti. Bundan “ gonra ( Hul )un Makar ile, ( Tik man )ın da Hagton ile müşte- reken nöbet tutmaları ve Ceki- nin de icabına göre her iki tarafa yardım etmesi tekarrür etti. Mercan Denizi.. Önbeşinci arz dairesini geçe- rek Mercan denizine - girdiler. Hava gittikçe sıcaklaşıyor, deniz gittikçe — mavileşiyor ve sema gittikçe yıldızla doluyordu. Nibayet Bank adaları da gö- ründü, Kaptan Hul; — İşte, dedi önünden ilk de- fa olarak geçmediğim bir yer, ne dersin Mak? *— Madamki bundan eminsin, ne diye soruyorsun ? Tilman bu iki düşman arasın- da mmuhaverenin tekrar şiddet kesbetmesi ihimalinden korkarak: — Hemen hemen Torres bo- gazına varmak üzereyiz, dedi, Fakat bu tarzda yola devam etmek tehlikeli değil midir, gece münasip bir yerde durursak fena mı olur? Kaptan Hul: — Ne münasebet, diye itiraz etti. Ayaydınlığı ortalığı adeta gündüz yapıyor. Hiçbir tehlike yoktur. Hayır yola devam ede- ceğiz. Doğrusu Makarın bahset- tiği dereyi biran evvel bulmak istiyorum. Zenci Cekiyi dümende bıra- karak aşağıya kamaraya indiler, Kaptan Hul çekineceden Yeni- kine sahilini gösteren büyük ha- rita ile Torres boğazını, Bank adalarını ve takip edilecek yolu gösteren maballi haritayı çıkararak masanın üzerine yaydı. Bu hari- talarda Makarın bahsettiği dere bir #ait işareti ile gösterilmişti. Kaptan Hul parmağını bu İşare- tin Üzerine koyarak: — Bank adalarımı geçer geç- mez Makarın bahsettiği derenin denize döküldüğü foktaya 180 ilâ 200 mil yaklaşmış olacağız. Cereyanı ve rüzgârın derecesini nazarı dikkate alırsak öbür gün sabahleyin de oradayız, demek- tir. Haritaya bakmız, gideceği- miz yer aşağı yukarı Holanda * Rine ,, sinin İngiliz “ Kine,, sin- den ayrıldığı yerdir.Makar dostum gözünü aç, kulavuzluk yapacağın zaman yaklaşıyor. ( Makarın ) gözleri garip bir aşık ile parlıyordu, bir haftadan- beri üzerine çökmüş olan kara Stakpool -X— Düşünmeye Lüzum Yok: On Beş Sene Evel Bütün Bir Gemi Halkı- nı Öldüren Adam Malıardır düşünceden hırhılınııı gibi ldı. Hagton bu değişikliğe nazarı dikkati celbedince Makar : — Evet, dedi. Burnum ko- kuyu aldı. Fakat ben kılavuzluk yaparken siz de bir hayli yorula- caksınız. Çünki eğer rüzgâr ar- kadan gelmezse gemiyi iple çek- mek icabedecektir. Kaptan Hul söze karıştı: — Merak etme Mak, elimiz- den geldiği kadar — çalışacağız. Fakat henüz önümüzde merak edilecek bir hadise yok iken vaziyetlerimizi — tespit — edelim: Senin ilk defa olarak bu ha- valiye — geldiğin — zamandanberi aradan tamam on beş sene, belki de daha fazla bir zaman geçti. Oh biliyorum, gerek haritayı gerek tafsilâtı Semith adını taşı- yan bir adamdan aldığını söyli- yorsun, fakat biz senin Landm g: visinde çalışmış bir tayfa ol- duğünü — farzedebiliriz. — Bura- da hepimiz de sözüne — doğru insanlarız. Aramızda gizli ka- paklı işler bulunmasına lüzum yoktur. Bununla beraber senin sırlarını tamamen deşmek arzu- sunda değilim. Fakat öğrenmek istediğim şu; o zaman Kinenin yerlileri ne lnklı idiler, kavgacı u, yoksa uysal mı? — Vallahı kendilerine hitap etmenin — şekli bilinirse yerliler dalima sakin insanlardır. “Makar, ın hikâyesini (Kurlvis)e anlatırken kendi ağzından ve kendi anlattığı şekilde dinlemiş olan Hagton şimdi bu adamın kaptan — Hul tarafından - yapılan imayı bu kadar soğuk kanlılıkla karşıladığını — gördüğü — zaman hayretten —ağzı açık — kaldı. Dsmek ki Makar on beş sene evvel ( Land ) in mi- rettebatı arasında bulunmuştu. Şu halde Terçelling adını taşıyan gemiyi — batırmakta — (Land)a yardım etmiş, sonra da bizzat ( Land ) 1 öldürmüş demekti. — O halde şimdilik bu ma- lümat ile iktifa edebiliriz. Kendi hesabıma — ben Kine sahillerini şöyle bir dolaşmıştım, pek iyi bilmem. Maamafih yerliler ister- lerse uysal insanlar olsun, ister- lerse olmasınlar, elimizde kendi- lerini yola getirmek için silâh ve cephane vardır. Fakat evvel emirde bir defa — silâhlarımızı gözden geçirelim. Mister Tilman tüfekleri ve rüververleri çıkarır mıs niz ? ( Arkası var ) MeşhurBir Tablo Senele ce Sonra Meydana Çıktı —a Bu Tablonun Kıymeti Yarım Milyon İngiliz Lirası Tahmin Edilmektedir Bundan üç sene evvel Lord Dreyfüs Dovying meşhur ressam Abrahem Con Hopnerin bir tablo- sunu 8500 İngiliz lirasına satın almıştır. Tablo satın alındıktan birkaç gün sonra Lordun şatosuna hir- sızlar girmiş ve bir takım kıy- metli eşya arasında bu tabloyu da çalmışlardır. Bu tablo ile beraber çalınan eşya ( 35,000 ) İngiliz lirası kıymetinde — idi, Polisin yaptığı tahkikata rağmen hırsızlar bulunamadı. Fakat ayni zamanda tablonun satılmak ihtimali olan memleket- lere haber gönderildi, tablonun bir de fotoğrafisi yollandı. Bu tablonun çalınması Lord Dreyfüsü çok müteessir etmişti, çünki bu meşhur tablo Hopnerin kendi eli ile yaptığı yegâne resmiydi. Lord, ölümünden sonra bu tablonun kıral ailesine verilmesini vasiyet etmişti. Birkaç gün evvel Marsilya polisi uzun zaman izi kaybedilen bu tabloyu tesadüfen meydana çıharmıya — muvaffak olmuştur. Hüâdise şöyle cırııı olnlıhr Maruf ressam Hopnerin kendi elile yaptığı tablonun resmi Fransız polisi, bir İngiliz ka- dınının bir tabloyı terhin etmek suretile para almaya teşebbüs ettiğinden haberdar olmuş. Kadın isticvap edilince inkâr etmiştir. Evi aranmış, şüpheyi da- vet eden birşey bulunamamıştır. Fakat boyu, makul hadden fazla uzun bir sandık uazarı dikkati celbetmiş, sandık muayene olun- muüş ve bunün içinde gizli bir ÂYE Bu Sütunda Hergün Muharriri : Esat — Şefik Anne, Bir Kız Sevdim! siyah Inplıııulıı-ını çarpıyor, rüzgâr kuru ve yapraksız ağaç dallarında ıslıklar çalıyor. Gece- nin on ikisi... Belki saatlerden- beri bu evin önünde üstü başı temiz, başı açık, paltosuz bir adam dolaşıyor.. Yağmur bu genç ada- min asil ve kibar çehresini, ince vücudunu — mütemadiyen kamçılıyor.. — Elbisesinden sular sızıyor. Titriyen elleri cebinde korkak adımlarla dolaşıyor, göz- leri evin pencerelerinde en son ışıkların sönmesini bekliyor. Çün- ki gece, onun yapacağı fenalık- ları siyah perdesi altında ört- melidir!.. * Lâmbalar söndü. Artık evin bütün sakinleri tatlı uykularına daldılar.. Genç adam birkaç da- kika daha gecenin “serinliğini, yağmurun ıslaklığını — vücuduna içirerek duvarın altında bekliyor. Sonra etrafımı bir daha tatkik ediyor. Kendisini gözetliyen hiç kimse ve hiçbir göz olmadığını anladıktan sonra çevik bir hare- ketle bahçenin dıvarından içeri atlıyor. Evin arka tarafındaki mut- fak penceresini sessizce açıyor, içeri giriyor.. Ufak bir çıtırtı hâsıl etmekten korkarak kapıları açıyor, sofolardan geçiyör, mer- divenleri çıkıyor, küçük bir san- dık odasına geliyor. Bu adam kim ve bu ev kimin evi?.. * Bu evde Şahinde Hamım oğ- lile beraber oturuyordu. Kocası se g “ne evvel uzun bir hastalık- tan sonra ölmüş ve Şahinde H. o vakittenberi — oğlu — İhsanla yalnız kalmıştı.. Hayatta bütün meşgelesini, kalbinin bütün sev- gisini oğluna vakfetmişti. Bu ak- şam oğlu mutadın harıcında geç kalınca merak etmiş, saatlerce beklemiş ve nihayet gelmiyece- ğini anlıyarak İâmbaları söndü- rüp yatmıştı. Fakat gözüne uyku girmedi. Tekrar yatağından kalk- tı. Lâmbaları yakmağa lüzum glıımyerek pencerenin önüne geldi. Dışarda yağmur yağıyor, rizgâr pencereleri sarsıyordu.Fa- kat göz görmiyecek kadar zifiri karanlık yoktu. Kamer bulutlardan sıyrıldıkça hafif ziyasile bahçeyi hatta yolu aydınlatıyordu. İşte kamerin bu- lutlardan sıyrılmadığı bir anda bahçe duvarından bir gölgenin içeri atladığını, köşke doğru iler- lediğini gördü. Bu, muhakkak bir hırsızdı. Şahinde Hanım bu hır- , SIzın mutfak penceresini açtığı- nı merdivenlerden — yukarı çıktı- ğini, sandık - odasına - girdiğinj, duydu. . Senelerin — yüzürde hâsıl ettiği buruşukluklara, kum- ——— —— — göz bulunduğu ve bu gözde de Hopnerin meşhur tablosunun giz- lendiği görülmüştür. Kadın aslen Fransızdır. 1925 te Marten Bennet isminde bir İngilizle evlenmiştir. Tabloyu bu adamın çaldığı ve kadın vasıta- sile satmıya teşebbüs ettiği zan- nediliyor. Tablonun kıymeti yarım mil- yon İngiliz lirası tahmin edilmek- tedir. rıl ııçlııınııı arasına karıştırdığı aklara, ve hepsinden ziyade bir kadın olmasına rağmen korkma- dı. Küçük' bir idare lâmbasını yaktı. Bir dolap açarak içinden kocasından kalma bir tabanca aldı, ve odadan çıktı. * Genç adam açık bir sandığın üzerine eğilmiş, bohçaları karış- tırıyor. Mücevher kutularını aç- yor, içinde bulduklarını ceplerine yerleştiriyordu. Sanki bir hırsız olduğunu unutmuştu. Sanki bu evin bir sahibi gibi kendi eşya- larını karıştırıyordu. Kalbindeki heyecanı, yaptığı: işin - dehşeti, herşeyi unutmuştu. Bunun için kapıya yaklaşan ayak sesini ve — hatta — sessizce açılan kapının — hafif — gıcırtısıı — bi- le duymadı. Neden sonra, odaya idare kandilinden loş bir aydın- lhık serpildiği zaman aklı başına geldi. Yerinden sıçradı.' Şimdi hırsız ve ev sahibi karşı karşıya duruyorlardı. İhtiyar kadın karşı- sındaki adamın yüzünü görünce morarmış dudaklarından bir inilti çıktı: — İhsan.. Sen... — Evet bu anda ana ve oğul karşı karşıya duruyorlardı. İhtiyar kadın daha Fazla ayakta dura- ınıdı kkeınkyo çöktü. Sonra açtı. Fakat dudaklarından yalnız boğuk bir mırıltı çıktı. — Amne... Ve sonra annesinin yanına koştu. Onun titriyen diz- lerine kapandı, hıçkırmıya başladı. — Anne ben bir kız seviyo- rum.. Tatlı esmer teni, derin si- yah gözleri, kıvırcık saçları var.. Ne güzel anne.. Ona bir hediye almak istedim. Param yoktu. Sen- den istiyemedim. Başkasından da alamadım, günlerce düşündüm, düşündükçe ıstırap çektim. En nihayet kendi evime bir hırsız gibi girdim. Senin mücevher lerini çalmak, ona bir hediye almak için anne.. Bilsen onu ne- çok seviyorum.. Ne güzel göz- leri, ne parlak saçları var anne.. Şimdi ihtiyar kadın oğlu ile beraber, oğlunun ıstırabma ağlı- yor ve onun ıslak saçlarını deri- leri buruşmuş — elile okşıyarak teselli veriyordu. Yeni Neşriyat Milli Mecmua Son çıkan nünhasında “ Göethe ihtifali dolayısile , adlı musahabe ile ; Aşkın psikolojisi, Bizde san'at ve halk, iptidai cemiyetlerin muasır eemiyetlere tesiri, Babilde kadın hayatına alt sahneler mevzulu ma- kaleler, şiirler, tefrika ve salr kıye metli yanlar vardır. RESİMLİ ŞARK 16.N. Nisan nüshası Çocuk haftasına dair Fehmi Razi, Kâzım Nami, merbum muallim Mu- bahbat Beylerin kiymetli yazılarile Viyana sergisinda Türk gürzel san'at» leri, Göethe, Rüyalar dünyası, Rus ihtilâli, asarı atikaya ait makaleler, şiirler, hikâyeler, yeni keşiflere dair muhtelif yazılar ve üç renkli güzel bir kodak içinde İntişar etmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: