5 Nisan 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

5 Nisan 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA c Z PEZMAIYA CAR S EO L LR Kanatsız Tayyare İle Kurşun Gibi Gidiyorlar Avrupadan Xmerikaya 3 Saatte Gidebileceklerini Ümit ğ Ediyorlar İngiltere ve Almanyada tay- yarecilik sahasında akıllara hay- ret veren iki mühim ihtiradan bahsediyorlar. Bu iki ihtira da biribirine benzemektedir. İki mil- | let muhterileri de kanatsız ve kurşun şeklinde bir tayyare tec- rübeleri yapmaktadır. Almanlar bu yeni tayyare ile üç saatte Bahrımuhiti geçerek Amerikaya gidebileceklerini ümit ediyorlar. Diğer — taraftan İngilterede Cierva isminde meşhur bir tay- yare muhterii, kanatsız bir tay- yare icat etmiştir. Bu tayyare gürültü yapmaz ve aklın alma- dığı bir sür'atl» uçar. Bu yeni tayyareye kurşun tayare diyorlar, Cierva Londra tayyare kulübünde ilk tecrübe sini yapmış ve muvaffak olmuş- tur. Şimdiye kadar gizli altı tecrübe yapılmıştır. Tayyare bir iki defa sıçradıktan sonra hava lanıyor. Kanatlı bir tayyare gibi tehlikesizce uçüyor ve sonra kalktığı yere dönüp iniyor. Cierva şimdiye kadar ihtiramı gizli tutmuş, kimseye bir şey söylememişlir. Son tecrübelerde U yeni tayyareyi gören müte- hassıslar, kurşun tayyarenin yolcu ve eşya ile birlikte şimdiye ka- dar — tahayyül bile edilmiyen bir sür'atle uçtuğunu söylemektedir- | ler. Bu tayyare bir otomobil garajına girecek kadar küçüktür. Son zamanlarda bir Fransız tayyarecisi de tehlikesizce tay- yareyi yere çarpmak tecrübesini yapmıştır. Bu suretle tayyarelerde kaza ve tehlike ihtimali haddi asgariye indirilmiş olacaktir. Bu ihtiralar tatbik edildikten sonra tayyare dünyanın en sağ- lam ve teklikesiz nakliye vasıtası olacaktır. Dürrüşehvar Ne Giyecek? Haydarabat Nizamı ile evle- nen sakit Halifenin kızı Dürrü Şehvar şimdi Hindistanda bulu- nuyor, Fakat — Avrupada yaşamış, ve çarşaf, peçe giymemiye, ser- | best gezip — yaşamıya alışmış olan Dürrü Şehvarın şimdi Hin- distanda ne kıyafetle gezeceği meselesi ortaya çıkmış. Nizam, balkı rencide etme- miş olmak için prensesin saray- dan çıktıgı zaman yüzüne peçe koymasını istemiştir. Prenses bu- na razı. olmayınca Haydarabat nizamı, kadın kıyafetlerinde bir yenilik yapmağa karar vermiş ve peçeyi kaldırmıştır. * Sun'i Gıda Yapıyorlar Güneş ve havadan terkibi ge dalar vöcude getirmek tecrübe- leri, Amerikada Harvard Darül- fünununda hayli ilerlemiştir. Bu tecrübeleri yapan doktor diyor ki: “Klorofili. havi her hücre güneş şuamdaki kudreti emebilir ve bu kudreti hamım karbona tahvil edebilir. Hayat ta buna istinat ettiği için, güneş ve ha- vadan gıda almak mümküüdür. '" T;ntukuıunu. ilk defa 18 inci asırda Fransada Strasburg şeh- rinde çıkmış ve bütün dünyaya Graf von A- bensbergin buradan yayılmıştır. Alman öre dusunde 32 #ğtu verdi Hindistanda 80 yar şında bir erkek ve 12 yaşında karısı » Dünyanın nere- sinde hiç çocuk doğmadığı halde nufus *6 60 nis- betinde artmış- tır? (Cevap ge- lecek hafta) Uç dallı bir Palmiye (Amerikada) Bu inek 305 günde 7,5 ton süt vermiştir. BİLİR MİSİNİZ NİÇİN? Üfürünce Mum Söner, Ateş Yanar? Birçok mühim şeyler evvelâ hep böyle manasız ve garip gö- rünürler: Meselâ ateşi yakmak için üf- leriz, sonra mumu söndürmek için yine üfleriz. Bu nekadar t- baf bir şeydir? Halbuki herke- sin bildiği gibi, bunun gayet ba- sit bir sebebi vardır. Kuvvetli bir hava alevi yaşatacak derece- de hararet olmadığından mum söner. Halbuki, ateş rüzgâra kar- şı daha fazla mukavemet göste- rir. Hava ceryanı zaten yanma- ga başlıyan kömürleri daha fazla müvellidülhamuza ile temasa ge- tirir ve bu suretle ateş daha ça- buk yanar. Sıcak Su Bardağı Niçin Çatlatır Bir bardağa — çok sıcak süt veya çay konduğu zaman bar- dak ya çatlar veya kırılır. Bu- nun sebebi de gayet basittir. Sıcakta herşey biraz genişler ve büyür. Meselâ sıcak hayalarda şimendifer rayları biraz kabarır, | Hattasbunun içindir ki rayların birleştiği yerde azıcık ayrık bi- rakırlar. Bunun gibi bardak içi- ne çok sıcak — birşey konduğu zaman, bardak ışınır ve genişle- mek ister. Fakat birdenbire ge- nişleyemez. Diş tarafı da iç ta- rafı kadar sür'atle vakit bardak çatlar. Gümüş Çaydanlığa Şeker Niçin Konur? İhtiyar ev sahibinin bilhassa gümüş çaydanlığı kaldırıken içine bir parça şepet koyması da onun tecrübesi sayesinde kazandığı iyi | lar kömürlerin arasım |“tedbirlerden birisidir. ısınamaz. ÖO | Kömür İslanınca Niçin Yanar? Misal olarak başka bir ateş meselesi alalım: Mangal tıka basa kömürle dolu olduğu zaman daha iyi yan- ması için bazan üstteki kömürle- ri çıkarırlar. Bu bize tuhaf bir- örünür. Halbuki, t kur- :e:;cg bir harekettir: zğğ:r kö- mürler aralarında müvellidülhu- muzanın geçmesine meydan ver- miyecek kadar fazla sıkışık olur- sa aralarından hava geçmez ve kömürler yanmaz. Onun için kö- mürleri seyrekleştirince hava cer- yanı başlar ve kömürler daha iyi yanar. Keza ateşin daha fazla yan- masını temin İçin Üzerine su dökmek bize garip görünür. Fa- kat bir yıgın madenkömür tozu alıp tecrübe ediniz. Bu kömür tozlarını evvelâ yanmakta olan bir ateşin Üüzerine dökerseniz, ateşi söndürebilir. Çünki bu toz- doldurur ve havanın geçmesine mâni olur, Fakat üzerine biraz su dökerse- niz, sönmüş gibi görünen ateş derhal canlanır. Çünki su kömür tozlarını islatır ve toplar. Bu su- retle tozların yayılıp ateşi sön- dürmesine mâni olur. Gümüş bir çaydanlığı tama- mile kurulanak hemen mümkün değildir. İçine konulan . şeker, | | çaydanlığın rutubetini emerek ev sahibinin işini tamamlar, Eğer çaydanlığı iyite kurulanmadan kaldırılırsa paslanır. Şeker rutu- beti çekliği için çaydanlığı pas- lanmaktan kurtarır, Çaydanlığı Niçin Isıtırız ? Çayı içinde haşladığımız çay- danlığın çok defa çay haşlan- mazdan evvel ısıtıldığını hayretle görmüşsünüzdür. Halbuki iyi bir çay yapabilmek için bu en iyi bir usuldür. Çayın lezzetini suya verebilmesi için kaynar su ile haşlanması lâzımdır. Eğer çay- danlık sıcak — olmazsa — suyun hararetinin bir kısmı çaydanlığı ısıtmak için kaybolur. Bu suretle suyun çayı haşlamak için lâzım olan derecesini düşürür ve çayın lezzeti suya kâfi derecede çık- maz, Tencerenin Dibini Niçin Siyah Tutarız? Bu ateş meselesinde olduğu, gibi, hayatta da basit ve tuhaf görüp te öğrenmek istediğimiz çok şeyler vardır. Nereye gitseniz böyle basit meseleler karşısında kalırsınız. Maamafih şimdilik ocak başından daha uzağa gitmeğe de hacet yok. Mutfakta ateşin ba- şında oturup yemeğin hazırlan- masına dikkat edelim. Evvelâ çaydanlıktan başlıyabiliriz. Etrafınıza bir bakmız. Rafla- ra dizili olan tepsilerin, sahanla- rın ve diğer mutfak takımının hepsinin tertemiz pırıl pınl par- ladığımı — görürsünüz. Halbuki elinizdeki çaydanlığın altı simsi- yahtır. Bu, kat'iyyen ev sahibinin pisliğine delâlet etmexz Bilâkis Yeni Bir Mesih Çıktığını Haber Veriyorlar İııgiltered; Yeni Bir Din Salikleri Orta Zaman Hayatı Yaşıyorlar Hindistanda (Mehdi baba) is- minde yeni bir mesih türemiştir. Bu yeni peygamberin İngilterede bile salikleri vardır. Mesihin Hindistanda binlerce tevabii mevcuttur. Müritlerinin id diasına göre Mehdi baba muci- zeler yapacak kudrettedir. Mese- lâ bir hastayı iyi edebilir, bir ölüyü diriltebilir, bir körün göz- lerini açabilir. Mehdi baba bir Acemdir. Hindistanda yaşamıştır. Hintliler arasında yedi sene kadar serseri bir derviş gibi yaşadıktan sonra Mesih olduğunu ilân etmiştir. Bu Mesihin İngilterede bir kolonisi vardır. Bu koloni ücra bir köyde, cemiyetten ve hayat- tan uzak bir halde yaşamakta- dırlar. Bunları ziyaret eden bir gazeteci gördüklerini şu suretle tasvir ediyor. “Saatlerce ince patikalardan ve tarlalardan geçtikten sonra koloninin bulunduğu yere geldim. Burasi bir çiftliğe benzer bir yer- di. Duvarla çevrilmiş bir bina gö- rünüyordu. Kapıyı açıp içeri gir- dim. Böyük bir bağ içinde bulunan binaya doğru ilerledim. Binada pencereden bir baş uza- narak ne istediğimi sordu. Ken- disine maksadımı anlattım. İndi. Beni bir avluya soktu, orada oturtup kayboldu. Birkaç dakika sonra tekrar döndü. Beni alıp bir odaya soktu ve birkaç dakika beklememi söyledi. Oda zengin — bir kütüphane idi. Hemen de her mevzua ait eserler vardı. Bunların ne biçim insanlar olduklarını düşünürken kapı açıldı. Üstünde uzun be- yaz bir cüppe, ayaklarında san- dallar bulunan uzun boylu esmer bir adam içeri girdi. Bu adam, koloninin reisi idi. Bu zat bana Mehti babayı ve prensiplerini anlattı. — Bu zatın anlattıklarına göre buradaki ko- lonide yaşıyanların hayatı Ffevka- lâde basit ve sadedir. Her gün güneşte beden hareketleri- ve güneş banyoları yaptıkları avluyu gösterdiler. Dua ettikleri odalari, çalıştıkları atelyeleri, yemek ye- dikleri yerleri ziyaret ettirdiler. Yemekhanenin masa ve sıra- ları, yataklar, — oturacak yerler bep kuru tahtadan yapılmıştı. Hiçbir. yerde mobilya namma bir şey yaktu. Aralarında gençler, güzel kızlar da vardı. Bütün koloni sebzeden başka bir şey yemezler. , Elektrik, ha- vagazı gibi medeni vasıtalar kul- lanmazlar. Şimdi mesihlerinin gelmesini bekliyorlar. ——— onun tecrübesine delâlet eder. Çünki bunun böyle olmasının gayet makul bir sebebi vardır. Tencerenin — dibindeki — siyah is tabakası hararet celbeden en iyi bir vasıtadır. Bu suretle dibi isli tencere, İssiz tencereden daha çabuk isınır ve — içindeki suyu daha çabuk kaynatır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: