10 Nisan 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

10 Nisan 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

IOSG!fl . SON POTA Cenup Denızlerınde Bir Seyahat Macerası Altın peşınde.. Üç Serseri.. Üç Milyoner “kaza: İMakarın Haftalardanberi ri İçinde Sakla- dığı Hiddet Birdenbire Coşarak Boşandı| :" Makar : — Demirliyecek yeri bulmak güç değildir. Biraz durunuz | Mansaptan takriben iki mil ile- ride diğer bir nehrin mansabına Makar yelkenleri indirtti. Mak- sadı sandal ile gemiyi buraya çektirtmekti: Burası adeta küçük bir kör- fezdir, diyordu. Dışardan kolay kolay görün- mez, gemiyi alelhusus biraz da yeşillik ile örtersek burada sene- lerce bırakabiliriz. Hem de hiçbir tehlike olmadan. Haydi sandalı indiriniz! Sandalı indirdiler ve bir halat ile geminin baş tarafına bağlad- lar, sonra başta Makar olmak üzere hep birden içine atladılar. Zenci Ceki dümeni idare etmek üzere gemide kaldı. Makar doğru söylemişti. Sol sahilde küçük bir körfez halinde açılan — girinli Üç — tarafından kesif bir ormanla muhattı, ge- mi buraya sokulduğu takdirde hariçten görünmiyecekti. Küreklere sarılarak sandalı ve sandal vasıtasile gemiyi çekmiye başladılar. Yelkenli — körfeze girdi, burası epeyce derindi, beş on metre kadar ilerledikten sonra sandaldan sahile atladılar, bu defa da gemiyi iple — sahilden çekmiye koyuldular. Talileri yine yardım etti. Önlerine âdeta rıh- tım gibi denize amuden inen bir toprak parçası çıktı. Gemiyi bu- rada sahile yanaştırarak iple Lir ağaca bağladılar: — Yerimiz fena değil, çıkma- ı da girmesi kadar kolay, di- yorlardı. Güneş gurüp ederken tekrar gemiye atladılar ve yemek yemek üzere kamaraya girdiler. Orada Hagton haftalarca deniz üstünde çalkandıktan sonra Üç taraftan kara ile mahdut bir geminin için- de bulunduğuau düşünerek garip bir his duydu, diğerleri bu tebed- dülü farketmemiş göründüler. ( Makar ) m kılağuzluğu bit- tiği dakikadan itibaren kuman- dayı tekrar deruhde etmiş olan kaptan Hul istikbal için plân yapmıya başladı: İ — Yarm burada kalır, biraz dinleniriz. Öbür gün de kafamız dinç olarak sandal ile köye gideriz. Şimdi bana öyle geliyor ki, yerliler ile dostane münase- hat tesis ettikten sonra gemiyi ileriye götürmek lâzımdır. Çünki aksi takdirde altınları buraya | taşımak için sandal ile birkaç sefer yapımlık icap edecektir. Seyahatın ilk gününden itiba- ren güya kaptan Hulun vücudu bütün benliğini felce uğratmış gibi kendi kendine - sessiz bir hayat yaşamıya başlamış olan Ma- kar yataklardan birinin kenarına ilişti Ve iki elini bir - dizinin üzerine kenetliyerek: — Efendiler, ben kaptan Hul ile hemfikir değilim, dedi. Bu teşebbüsü vücude getiren ve bu dâakikada bile definenin anahta- rına yegâne malik olan ben ol- < duğuma göre fikrimi ileri ıh—ı mekte azx çok hıkhıı vardır, zannederim. Kaptan ( Hul) un mırıldan- dığı anlaşılmaz birkaç kelime arasında Makar devam etti: —Alelhusus meseleyi kafamda iyice pişirdim, hem sizin hem de kendimin manfaatini nazarı dik- kate alarak söyliyorum, gemi te- şebbüsün sonuna kadar burada kalmalıdır. Kaptan Hul: — Ya, öyle mi? diye bağırdı. Bana öyle geliyor ki burada fikrini hakim kılmak ve bizi bir koyun sürüsü gibi yürütmek arzusun- dasın! Yoksa yalnız kendini mi işten anlar zannediyorsun? Ben- ce define bulunduğu zaman ge- mi tahmil — için bazinenin saklı oldugu yere kadar götürülmeli- Muharriri: Stakpool e dr. Eğer yerlilerin muhalefetine maruz kalacak olursak herifleri edep dahilinde bulundurmak için elimizde silâh bulunduğunu unut- mamalısınız! Yalnız — şurasını dü- şün: Eğer gemiyi burada bıra- kırsak altmi taşımak için sandal ile on, on iki sefer yapmak, seferin her defasında da sandala refakat etmek lâzımdır. Bu za- manlarda defineyi veya gemiyi kime emanet edeceğiz? Hagton bütün bu muhavere esnasında Makarın — gözlerinin kaptan Hul üzerinde dikili kak dığına dikkat etti. İki adam arasında mevcut olan kini bil- miyordu. Fakat Makar'ın göğsü- nü kabartan hiddetin derecesini tahmin etmemesi mümkün değildi. ( Arkası var ) Parisin Sö — —— — —e < zlü Saati Faaliyete Başladı Paris rasathanesi, saat Ayarları için vücuda getirdiği yeni bir âleti bir müddettenberi işletmiye başladı. Bu âlet, evvelce de kısaca kay- dettiğimiz gibi sözlü bir saattir ve otomatiktir.Telefonla rasathaneden saat âyar etmek istiyenlere bu saat cevap vermekte, herbangi bir operatör veya memur kullanılmasına lüzum hissedilmemektedir. Hem iktısadi, hem de çok faydalı bir buluş. Bayram YALNIZ BiR GAZETE ÇIKAR Bütün Memleket Sadece “Hilâliahmer,,i okur “ Hilâliahmer ,,de çıkan ilân yüz binlerce halka hitap eder. Şimdiden yer tutmak için İstaribulda Ankara caddesinde İstanbul İlânat » Odasına müracaat ediniz. Tel, 20085 &| DİŞ TABİBİ ALi RiZA FEYZULLAH ANKARA: BALIKPAZAR CADDESİ: Günlerinde Türkiyede No. 3 TELEFON 1096 HİKÂYE Bu Sutunda Hergun KEFAL Muhat ET. Genişliği ufuklara kadar uza- ve biri fidana, biri de ineğe sahip iki bedevi farzediniz. Gü- neşin bütün kızgınlığile hüküm sürdüğü birgünde inek aç kab di ve bir' tek gül fidanına saldırdı. Bir saniyede gülfidanı ineğin karnına inmişti. Fidanın sahibi köpürdü, belinden hançe- rini çekti ve ineğin böğrüne sap- ladı. İneğin sahibi bu kanlı te- cavüzü yine kanla temizlemek istedi. O da hançerine sarıldı ve Bedeviyi cansız yere serdi. Geniş çöl ortasında geçen bu facia sil- silesi bir dakika gibi kısa bir zamana sıkıştırılmiştir. İneğin sahibi gadre uğramıştı. Fakat bir inek için bir cana kıy- mak reva görülmedi ve katil Bedevi halife Ömerin riyasetinde toplanan kırk kişilik muhakeme- nin huzuruna çıkarıldı. Muhakeme çok kısa sürdü. İdam hükmü tefhim edildikten sonra mahküm yalvardı:” — Ya Ömer, Allahın takdi- rine itirazım yoktur. Fakat sana yalvarıyorum. Çölün bir yerinde yetim kardeşlerime ait babamızdan kalma bir miktar altın gömülüdür. O hazinenin yerini balnız ben biliyorum. Bana ruhsat ver, gidip kumdan altınları çıkarayım, kar- deşlerime vereyim. Sonra döner ve idam hükmüne hazır bulu- nurum. Bedevinin — istirhamı — heyeti sarstı. Ömer kaşlarını çattı ve Mahkümü dışarı çıkardılar, Mahkeme azasının mühim bir kısmı — teklifin kabul - edilemiye- ceğini, çöle giden bir idam mah- kümunun bir daha geri dönmi- yeceğini söylüyorlardı. Ömer en sonra reyini beyan etti: — İşin içinde yetim hakkı var. Mahkümun, bir kefil göster- mesi şartile tahliyesine taraftarım. Mahkeme azaları bu fikri mülâyim buldular: — Ya Ömer, dediler, senin teklifin en adilâne olamdır. Bu kefalet şartı tebliğ edil- diği zaman mahkümun gözleri yaşardı ve yalvardı : — Ya Ömer, dedi, ben bir Bedeviyim. Medine ehalisinden kimseyi tanımam, Ömer ona ümit verdi ; — Allahın takdirine razı ol Yüzlerimize iyi bak. Hepimiz müslümanız. Belki içimizden biri sana kefil olur. Mahküm biraz canlandı! Göz- lerini dışarı fırlatltı ve bmün hâ- kimleri tekrar tekfar süzdü, sonra bağırdı: — Ya Ömer, kefil olacak! Mahkümun işaret ettiği, adam, uzun sakallı, mavi gözlü Ebuzeri Gaffar idi. Mahkümun bu işareti ortalığı heyecana getirdi. Herkes ve bizzat âmer göz'lerini Ebuzere dikti. Onun “Evet,, veya “Hayır,, demesini — bekliyorlardı. Medine halkiının en çok hürmet ettiği, Ömerin en çok sevdiği Ebuzer sükünetle cevap verdi: — Ya Ömer, mahkümun ke- buzat — bana faletini kabul ediyorum. j Ömer kürsü üzerinde duran Kur'ana elini basarak son sözünü söyledi: — Şu mukaddes kitap üze- rine yemin ederim ki hükmü ke- — faleti arkadaşım ve büyük dos tüm |Ebuzer hakkında — infar edeceğim. * Hükmün infaz edileceği gün bütün medine halkı siyaset mey« danına toplanmıştı, herkes ve bizzat Ömer büyük bir heyecan içinde idi. Mahküm gelmemiş, Ebuzeri Gaffarinin idamı vacip olmuştu. Camilerde bütün gece dualar edilmiş, mahkümun kalbine hükmü ilâhiye mutavaat hissinin ibzali için sabaha kadar yalvarık ımnıştı. Fakat mahküm gelmemiş ve herkes Ebuzeri Gaffarinin idam edileceğine inanmıştı. Muayyen saatte mahkeme he- yeti ile beraber Ebuzer meyda- na geldi, Ömer, gözleri — yaşlı, Fakat sesi gür ve metin, kefalet ilâmını okudu. * — Ya Ömer, geldim, diye bağırdı; hava çok sıcaktı. Kum beni öldürdü. — Verilen ruhsati :;f:ım saat geçirdiğim için benl Herkes yaşlı gözlerini açtı, Ömer iki adım geri çekildi, Ebu- zer sakalı titreyerek ona doğru yürüdü. Mahküm, Ömerin önünde ye- re kapanmış, omuzları — sarsıla sarsıla ağlıyordu. Biranda bütün meydan gök- lerden gelen bir gürültü ile dol- du, Kumluğu dolduran binlerce “insan, tek bir ağızda tek bir arzu İzhar ediyordu: — AR, Af, Onu affediniz.. Müteakıben davacılar tarafın- — da bir hareket görüldü ve mak-« tulün en büyük oğla ilerliyerek Ömerin önüne geldi : — Davamızdan vazgeçiyoruz, dedi. : İ Şimdi meydanda tekrar Hâhi bir gürültü uğulduyordu : — Ebuzer, Ebuzer.. onu bize bağışladı |. 'SON POSTA evmi, Siyası, Havadlı. ve Halk gazetesi Istanbul: Eski Zap! Çatalçeşme sokağı Allah İdara : Telefon İstanbal - 20203 Posta kutusu: İstanbul - 741 Telgrafı - İstanbul SONPOSTA ABONE FİATİ TÜRKİYE ECNEBİ | 1400 K — 1 Sene - 2700 Kr. B 150 » — 6Ay wo . | M gi B 800 » F 150 » ı , S00 , Gelen evrak geri verilmez. ! İlânlardan mes'uliyet alınmat İf Cevap için mektuplara 6 kuruşluk ğ pul ilâvesi Jâzımdar. Adres değiştirilmesi (20) kuruştur. l

Bu sayıdan diğer sayfalar: