22 Mayıs 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

22 Mayıs 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa DAT Dünya Garibeleri Çok Tuhaf Bir Reklâm Tarzı Geçenlerde İngilterede çok garip bir hâdiso olmuştur. Gaze- telerin — verdiği — tafsilâta göre Şmit isminde henüz on sekiz yaşında bulunan bir çocuk sa- bahleyin erkenden büyük cadde- lerden birinde koşmıya ve bağır- mıya başlamıştır. Çocuk acı bir sesle: “İmdat, imdat! Katil var!,, diye bağırıyor ve mütemadiyen koşuyordu. Bu acı sesleri duyanlar merak ve heyecan içinde çocuğu takip etmiye, tabii onlar da koşmıya başlamışlardır. Nihayet çocuk bü- yük bir kelbise ve — tuhafiye eşyası satan mağazanın önünde durmuş, yüksek bir yere çıka- rak etrafına — toplanan — bin- lerce kişiden mürekkep bir ka- labalığa şu şekilde bir nutuk irat etmiştir: “ — Bu gece bizim evimize bir adam girdi, annemi ve ba- bamı öldürdü. Katil herif bu mağazanın sahibidir. Bu herifi şimdi yakalayıp polise teslim et- meliyiz.,, Bu garip sözler karşısında herkes hayret etmiştir. Çünkü mağazanın sahibi bütün İ renin tanıdığı ve hürmet zengin bir adamdır. Hiç kimse bu adamın böyle menfur bir. ci- nayeti irtikâp edeceğine ihtimal vermemiştir. Lâkin ©o sırada mağazanın direktörü — kalabalığın “karşısına çıkarak çocuk tarafından söyle- nen sözlerin aslı olmadığını, yal- nız mağazanın çok sağlam kun- duralar imal etmeye başladığını, bunları ucuz fiyatle sattığını söy- lemiştir. Filhakika buraya heyecanla toplanan halkın bir kısmı hiddet etmişse de büyük bir kısmı da bu yeni kunduralardan satın almıştır. Dünyada Spor Ferrıre 18 (A.A) — İtalya bisiklet yarışı müsabıklarından fçü bu sabah muhtelif sebepler dolayısiyle müsabakaya gitme- mişlerdir. Marşizioya ikinci devre esna- | sında bir motosiklet çarpmış, Ve- çeddü ve Bianşi yolda giderken bir kamyona asıldıkları için dis- kalifiye edilmişlerdir. Roma, 9 (A. A.) — Bisiklet yarışında Ferrare - Rimini mer- halesini 6 saat 42 dakika 55 sa- niyede kateden Guerra birinci gelmiştir. Bu dördüncü merhale- nin imtidat sahası 219 kilomet- reden ibaret bulunuyordu. Di Pako ikinci, Meini üçüncü, Stopel — dördüncü, — Piemontesi beşinci, Pesenti altıncı, Mara edinci, Cipriani sekizinci, Marko kiımtelli lokuzuncu ve Binda onuncu gelmişlerdir. Davis Kupası Roma İS(LA) — Dayis kır pası için yapılan İlılyı-lıpınyı tenis maçının son günü Mayerin bir sukut hasebile sahayı terket- mesi neticesi olarak mumaileyhi enen İtalyan Palmiyerinin gali- Ğiynü ile neticelenmiştir. İtalyan dö Stefani Juanikoyu yenmiştir. İtalya bire karşı dört ıılıhıy:tlı İspanyayı mağlüp et- İıpıııyı Davis kupası müsa- bakasından ihraç edilmiş bulun- maktadır. Otumobil Yarışları Lankaster, 18 ( ALA. ) — (Kaliforniya ) Los Anjeloslu oto- l i | | ! | mobil koşucusu Stublefild 5 ki- İ — SON POSTA | ' AYAKKABI BORSASI! Amerikaya Sat'l'ıgımız Ayakkabılar Ah.. Bu Avrupa Malları Bizi Mahvettıl İşportalar içinde her renkte bir sürü Aayakkabı... Ketenlisi, sandal biçimlisi, vidalası, glâsesi, uzun burunlusu, yassı burunlusu, iyisi, ortası, kötüsü... Sonra, yüz- lerce, binlerce çift terlik... Kır- mızı, yeşil, sarı, pembe.. Güllüsü, gülsüzü, topuklusu, topuksuzu... Her işportanın başında bir ses: — Malın iyisi burada... Ter- likler altmışa! — Yalın kat ayakkabı... (280)e bıraktık!.. — Haniya, çocuklar için pa- tik... Yüz on kuruşa patikler... Ayakkabı Borsası Eğer — İstanbulda — Kambiyo borsası ile ticaret ve zahire bor- sası ve bir de hayvan borsasın- dan başka borsa olduğunu bik- miyorsanız size haber verelim ki Çarşıkapıda her sabah gürültülü bir pazar yeri manzarasını alan bir borsa daha vardır. Ayakkabı borsası!.. İskarpin, kundura, — sandal, terlik, mesi, pabuç, — yemeni hasılı ayağa giyilecek ne varsa nevi nevi, renk renk, boy boy, hepsini bu borsada bulabilirsiniz. Ne kadar ayakkabı işcisi varsa şehrin dört tarafından koşup buraya gelir ve mallarını teşhir | ederler. Sabahın çok erken bir saati idi. Tramvayla önünden geçer- ken caddeye kadar — taşan bir kalabalık gözüme ilişti: Borsayı, bugünkü kadar ha- raretli görmemiştim. Tramvaydan atlıyarak — aralarına karıştım. Keşki, borsanın hep öyle uzak- stan seyrine baksaydım ve iç- yüzünü öğrenmek merakına düş- meseydim... Bu kalabalığın hiç olmazsa yanısını alıcı farzederek : — Kundura işçiliği kârlı bir zanaat olmalı.. diye düşünürdüm. Meğerse, kazın ayağı öyle değilmiş. Zavallılar, buraya âdeta boy göstermiye gelir, çok defa a lometrelik bir mesafe dahilinde Kay Don tarafından tesis edilmiş bulunan otomobil sür'at rekorunu kırmıştır. Stublefild 4 silindirli bir “ Gi more,, otomobili ile saatte 133,918 mil katederek evvelce tesis olu- nan rekoru 3,5 mil farkla kır- mış bulunmaktadır. Mumaileyh saatte vasati ola- rak 147,355 mil tahakkuk ettir- mek suüretile 4 - silindirli bütün arabalar için mevcut eski rekoru da geçmiştir. sabahtan akşama kadar günler 2, haftalarca bekledikleri de bir çift kundura satamadan evlerine dönerlermiş. İri yarı birfişçi, elimde kalem kâğıdı görünce, hemen yanıma sokuldu : — Mal mı alacaksın efendi?. — Hayır!. Borsanızı şöyle bir geımıye geldim. Gazeteye yaza- cağım.. Adamcağız, bu cevabı alınca kolunun altındaki kundura — dolu sepeti fırlatıp attı: — Neyi yazacaksın cfendi.. Bizim halimiz, kâğıda deftere sı- ğar şey değil ki.. Şu malların ziyan zebil oluşuna bak bir ke- re!... Satıcı çok amma hani alıcı nerede? Her sabah, bunları güna- hımız gibi boynumuza vurur; ge- liriz. Mübarek müşteri, — sanki kuyruklu yıldız... Ara ki bulasın! 250 Kuruşa Ayakkabı Hasan be! Göster, şu yalın- kat malları. Alt - kalın — lâs- tik, üzeri yerli vidala, biçimli bir çıft iskarpin uzattılar: Efendi, şu ayakkabının çiftine müşteri ne verse beyenıı sin? 250 kuruş... Terlik mi alıyor- sun be Allahın kulu?.. 280 kuruşa kendine mal olan iskarpini bu adam, otuz kuruş ziyanına nasıl versin? 50 Kuruş Yevmiye Önüme bir başkası dikiliyor. — Efendi, gazeteye yazacak- san beni yaz.. İbreti âlem için, elli kuruş gündelikle çalışıyorum, varsa taliplisi çıksın karşıma. Yaşlıca bir adam,kalfa olmalı: — Bu gördüklerinin hepsi aile sahibi... diyor. Sor bakalım, ne yer ne ıçerler? Günde on sekiz saat çalış.. Sonra da böyle boşuna taban tep.. Yüzü sapsarı bir genç, söze kınşıyor İki senelik evliyim. Acaba bir gfxn ailemin yüzünü doya doya görebildim mi?. Çalış bire çalış.. Bari bu kadar uğraşmıya gö- re doğru dürüst ekmek parasını çıkarabilsek.. Ah Bu Avrupa Malları! Terlik başına on beş kuruş kâra razı olduk. Onu da veren yok... Ah, bu Avrupanın keten ayakkabıları, bizim elimizi ayağı- mızı işte onlar bağladı. , Keten ayakkabıdan bahsedildiğini —du- yan bütün işçiler, derhal etrafı- mı aldılar. Bir tanesi yana yakı- la anlatıyor. — 341 senesinde lâstik ayak kabının kilosundan 288 - kuruş ümrük Bir. ki- odan İ ayakkabı çıktığına îö" bir çift kundura- nın 144 kuruş gümrüğü vardı. Sermayesi de üstüne binince, kurtarmıyordu. Bu sayede, yerli keten ayakkabıları, dışardan ge- lenlerden ucuza malolduğu için Avrupa malına rekabet edebili- yordu. Sonra hernedense, tekrar Avrupadan — lâstik ayakkabıları gelmiye başladı. Hem bu sefer, kilodan 288 değil, 165 kuruş gömrük alımıyor. Bu vaziyet karşısında, buçnk atelyeler, işçilerine yol vermiye mecbur kaldılar. Malüm ya, mev- sim yaz. Asıl iş, bu keten ayakkabıları üzerine oluyor ! ,, Bana anlattıklarına göre İs- tanbulda 36,000 ayakkabı işçisi vardır. Bunların ancak — dört- te biri muntazam — haftalıkla çalışabiliyor. Geri — kalanları, böyle evlerinde geceli gündüzlü çalışarak bin müşkülâtla ekmek parası çıkarabiliyorlar. Kapıdan dışarı çıkmak üzere iken, altı meşin tek katlı ince bir terlik gözüme ilişti, sordum: Amerikaya Giden Dans Ayakkabiları — Dans ayakkabısı... dediler, nümune getirdik bir yaşıma daha irdim. Meğer, bu dans terlikleri, îmenkıyı ihraç — ediliyormuş ! Ancak bir gecelik ömürleri olan bu tüy gibi hafif şeylerin en iyisini, en ucuzunu ve en kulla- pışlısıni bizim — işçiler çıkarıyor- la irmiş. Bir aralık sordum: — Siz, burada yalnız toptan Mektep Hayatı Feyziati Lisesi Müsameresi Her sene hususi mektepler sene sonu münasebetile müsamere verirler.. Bu son senelerde bu usul daha genişliyerek — resmi mekteplere de intikal etti. İstan- bul Kız Ortamektebi, Vefa Li- sesi ve sairede olduğu gibi, Geçen cuma günü Arnavut- köyündeki Feyziati Lisesinin mü- sameresi de güzel oldu. Maarif- çiler, adliyeciler, gazeteciler, ve- Hiler salonu doldurmuştu. 1— Güzel bir musiki ile İstik- lâl Marşından sonra perde açıldı. Temiz bir dekor içinde köy elbi- sesi giyinmiş kız çocukları köye ve toprağa merbütiyeti şiir ve şarkı ile ifade ettiler. Şehir ço- cukları köyü gezmiye geldiler, Biribirlerine şehirli ve köylü diye takıldılar, birleştiler, oynadılar, şarkı söylediler. Bu oyuna 14 çocuk iştirak etti. 2 — İki küçük tarafından dansedildi. 3 — Peri padişahının oğluna bir taş bebeği nişanladılar. Küçük bir operet. Orijinal kıyafetler. 25 çocuk tarafından muvaffakı« yetle oynandı. 4 — Yine dans ve oyun ve bedil hareketler. 15 dakika teneffüsten sonra iradenin kuvveti hakkında bir hanım kız bir şür okudu. İradenin kuvvet ve kudretini yükselten bu şiir, bir erkek ağzına elbette ki daha yakışırdı. Fakat kadının bugünkü muva“akıyell:rin: işa- ret ettiği için, Lanlaşılan, rolda şahsiyetin değişmesi münasip gö- rüldü. 5 — Nihayet İncigül opereti oynandı. Cadılar, güzel sesli bir kız çocuğu: nu büyü ile kaçırıp bülbül yaptılar. Periler gelip kurtardılar. Bu oyun fevkalâde alkışlandi. Müsamerelerde ekseriya kala- balığı idare edememekten müte- vellit intizamsızlık olur, Fakat bu müsamerede ayakta duranlar ol- masına rağmen intizamsızlık ol madı, gerek sahne tertibatı ve gerek oyunlar çok iyi idare edildi. Çocukların kostümleri keıdi- lerine — ve oynadıkları akıştırılmış ıdi Rollemıde hhll diler. Alkışların sıklığı ve dışarının kalabalığı — kendilerini — meşgul etmedi. Oyunlar ve danslardaki hususi kıyafetler ve kıyafetlerle oyunlar arasındaki ahenk ümit edilmiye- cek derecede muvaffakıyetli idi. Bu muvaffakıyetlerdeki amiller- den başlıcasını şüphesiz alle ter- biyesinde görmek doğrudur. Ço- cuk, aile muhitinde ne görmüşse kolaylıkla - taklidini yıpıbıliyor Bilhassa Cin ve Peri opereti en küçük yaşta çocuklar arasında oŞ:ınmışh Çocukların bu efsane ve hurafelerle bizzat meşgul oluş- ları onların Cin ve Periler hak- kında terbiyevi fikirler almasına yardım cdiyordu. Mektebin, aile terbiyesile hâsıl olan görgü ve istidadı inkişaf ettirmek hususun- daki vazifelerinden Feyziati, aza- mi surette istifade etmiştir. Halil Lütfi ——— ——— M değil, biraz da perakende satış yapsanız olmaz mı? Hemen birisi atıldı: — Sen alıcıdan haber ver Efendi.. Toptan da veririz, pe- rakende de... Şunlardan bir tane beğen al.. Konuya komşuya da haber ver... Hepsi gelsinler! Ca- mekânlarda sekiz İiraya mostu- rasını koydukları malı biz. bura- da dört liraya bırakıyoruz.. xX | | | | —— eI — AM

Bu sayıdan diğer sayfalar: