23 Mayıs 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

23 Mayıs 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

23 Mayis SON POSTA K C AAA VAT ea n ——— Efîale r Dîyarı Demircide Güzel Bir İstihale Tabiatin Bu Şirin Köşesi, Feragatle Çalışmanın Bir Timsalidir Demirci Tasarruf Kooperatitinin halı tezgâhları ve kooperatitte bir alış veriş sahnesi Demirci, ( Hususi ) Bir zamanlar — “Demirci, — denince akla ilk gelen şey, sırtı sırma çepkenli, ayağı — poturlu, beli saldırmalı ve tabancalı, efe tip- leri idi. — İzmirden — ayrılırken, Demircide bâlâ bu tipleri göre- ceğimi tahmin ediyordum. Bahu- sus, Gördesten sonra Demirciye kadar tamam beş saat at Üze- rinde, bir buçuk saat kadar da yaya olarak kat'a mecbur kaldr ğım dağlık arazi bendeki zannı takviye etmişti. Tabiatin bütün güzelliklerini e€emeden Demirci kasabasına gi- fince, bu zannım yerini büsbütün ayrı hislere bıraktı. Tarlasında daima çalışan ve yaşamak için her türlü fedakârlığı seve seve iktiham eden Demizcinin fedakâr balkında gördüğüm çalışma 2zev- ki, ilk kana atlerimin yanlı;lığır D derhal bana anlattı. Demirci halkı zevkine pek bağlı görünen, çok neşeli bir ruh taşıyor. Güneşin doğumum- dan iki saat evvel tarlasına, çif- tine giden halka sokaklarda, bahçe aralarında sık sık tesadüf etmek - kabil oluyor. Esnaf ve tüccar pek erkenden vazifesi başına geliyor. Akşamları yine erkence — işinden aile ocağına Gdönüyor. Demircide bekâr bir adamın ayda 20 - 25 lira ile geçinmesi kabildir. Anadolunun hemen her yerinde olduğu gibi burada da süt, yoğurt, tereyağı ve et çok ucuz. Fakat bunun haricinde ka- lan ve hariçten temini icap eden havayici zaruriye çok pahalı... Meselâ şeker, kahve, elliselik kumaş ve saire, bariçten temin edilen ihtiyaçlar olduğu için ateş Pahsına, Buna sebep, demirciye vesaiti hakliyenin çok güçlükle temin edilmesidir, Bir zamanlar efeler Memleketi olmakla tamnan De- Mircide şimdi münevver ve çalış- kan bir halk kütlesi vardır. Bura halkı Maarife fazla ehemmiyet atfediyor. Fakat okuma hayati umumiyetle iptidat tahsil derece- sini aşamıyor. Çünkü halkın ik- tısadi varlığı, çocuklarını civar vilâyetlere —göndermiye — müsait değildir. Burada, (Son Posta) karileri tarafından —alâka ile takip &- dilecek bir mevzua tesadüf ettim: Demircinin tasarruf koopera- tfi... O24 senesinde 15 âza teşkili suretile işe başlıyan — Demirci tasarruf kooperatifi, tesisi günle- rinde âzasından yevmiye beşer ve ayrıca aylık 50 şer kuruş aidat toplamak suretile işe baş- lamıştır. Öyle zannediyorum ki, dünyada hiçbir şirket bu kadar derin bir feragat ve tasarruf zihniyetile faaliyete atılmamıştır. Şu şirkeli, tasarrufla bir ideal olarak mütalea etmek kabildir. 925 senesi haziran ayında içtima eden 15 müessis âza, la- sarruf şirketinin bir tasarruf ko- operatifi haline ifrağım muvafık görmüş, bu hususta verdiği ka- ryarı İktıisat Vekâletine tasdik ettirmiştir. Anlattıklarına göre; 96 İira mevcut makitle faaliyete atılan Resminizi Bize Gönderiniz, || Şj | SizeTabiatinizi Söyliyelim. || cini istemiyor ) İçli, mahçup . ve çe kingendir. Söz söylerken muhatabinın yüzüne pek dikkatli (bakamaz, kendi yüzüne bakanlardan süratle mülteessir ve çabuk münkesir olur. Müşkülât karşısında metin değildir.. Başkalar- nn kederlerinc samimiyetle İştirak eder. Nadiren neşeli olur. SimOn Et, ; Atak ve atılgandır. Sporu sever,mü- nakaşadan, — id- diadan — çekin- mez, fill ve ha- reketlerinde ace- leyi ihtiyar eder. Her şeye uysab lk — göstermez, Bazan serkeş olur, — rahatine Yazla Güşkünlük göstermez, — bor gazını ihmal et- mer. Şükriye Hanım: ( Fotoğrafının der- j HÜSEYİN A=|| EFENDİ: Sâkin ve çekingendir. Gürültücü ve kavgacı değildir. Muhatabına faz- la — bağlanmaz, itimat *tmez. Menfaatlarımı is- Taftan müçtenip- tir. Cesareti me- deniyesini az kuk- lanır. Necmi B İşinde bar beceriklidir. Bazen inatçı olur. Lâubaliliğe alaya — gelemez, menfaatlerini ile mal Ve İsrafa tar raftar — değildir. Çok — söylemez, tert muameleye tokça mukabele eder. bi Ankare (İsveç) Bürhanettin Bey: (Fotoğrafının dercini istem'yar) Müteşebbistir. — Kendine — ehemmiyet verdirmesini bilir. Kuvvel — iknaiyesi vardır, eyi konüşur, hasis ve münzevi değildir. Nefsini zevk ve eğlenceler- den mahrum etmek istemerz. ve H. Hulüsi Bey: ( Fotoğrafının dercini İstemiyor ) Ateşin ve atılgan: dır, külçük bir yeyi büyültür, kendi- ve el işaretleri- , TOMANI Ve ti Tayı sever, bir yerde n sıkılır, soyahat ve te- bazeder ” bu şirket, © zaman birçok kim- selerin alay mevzuu bile olmuş. Fakat müessis âza, işi lâtife yolile değil, ciddi telâkki ettiklerinden muntazam bir mesai programı çizmişler ve pahalılıkla mücadele için mevcut sermayeyi mala tah- vil ederek satışa başlawışlar. 926 senesinde — şirketin — sermayesi ( 105.381 ) lira 58 kuruşa balığ olmuş; bu müddet içinde temin ettiği kâr da (3153) lira 66 kuruşa kadar yükselmiş. Şirket bundan sonra faaliye- tine daha geniş bir saha bulmuş; halı tezgâhları işletmiye başla- mış; gayri faal ellerde hapsedi- len altınları kabili istifade bir | hale koymuş ve sermayesini bu yükseltmiye suretle muvaffak olmuştur. Şimdi şirket büyük bir faa- liyet sarfederek halıcılığın - inki- şafına vesile olmaktadır. Bu mef- küre kaynağından ayrılırken ben- de kalan his sadece takdirdi. Adnan HARUNURREŞİT KA 99 EAREREARAAA. Yocan : X X MN Tarihin Esrarengiz Sayfaları Bu sebeple Yahya, Darülka- rar sarayında çevrilmek istenilen entirikaları anlamakta gecikme- di. Kendi casusları - için alelâde “eğlence, — görünen © rüyalı sahnelerin altında nelerin hangi emellerin — gizlendiğini keşfetti ve — mukabele çizdi. İhtiyar — vezir, — Zübeydenin kendi oğlunu Abbaseye sevdirmeli istemesindeki maksadın Haşimileri kızdırmak, Harunu tehlikeli bir mevkie düşürmek olduğunu an- lamakla beraber o0 muhabbetin husulünü temin etmeyi kararlaş- tırdı. Zübeydenin ektiği tohumu, ©o besleyip büyütecekti ve mah- sulünü de biçecekti. Bu, muha- taralar atlatarak, ölümlerle pen- çeleşerek bir ev soymuş olan usta bir hırsızın elinden bir hamlede herşeyi almak gibi bir iş ola- caktı. Fakat Yahya, bu işi yap- makta ailesi için büyük faide- ler buluyordu. Binaenaleyh Ab- basenin Cafer için hasıl ettiği meyli körüklemeyi kurdu. Yahya sabık halife Hadinin oğlu Caferle Abdülmalikin oğir İbrahim —arasında — Aliyye için başlıyan sinsi rekabeti de İbra hime taraftarlık surelile müra- kabe altında tutmayı tasarladı. Çünkü — İbnülhadi kendisine düşmandı ve bu düşmanı şu siyasi aşk Ooyununda da mağlüp etmeği lâzım görüyordu. İşte Abbasiler tarihinde bü- yük bir yer tutan “Caferin ve- zareti , bhâdisesi Yahyanm bu kararından doğdu. İhtiyar - vezir ilkin büyük oğlu Fazla ve müte- akıben de Cafere vezareti dev- retmek ve ettirmek için Harunun müsaadesini aldı. Kendisi mes"- uliyetsiz hâkim sıfatile bir köşe- ye çekildi, saltanatın idaresini Cafere bıraktı. Harun, küçüktenberi hakkında büyük bir muhabbet beslediği Caferi, vezir mevküne çıkarmak- tan derin bir haz almışt. Hele onun askeri, mali ve siyasi cep- helerde çarçabuk gösterdiği yük- sek idare kabiliyeti kendisini büsbütün memnun etti. Fakat Emirülmüminini genç vezire ta- mamen bağlıyan başka bir sebep vardı: Weşrep uygunluğu |.. İkisi de ayni yaşta idiler, ayni şeyler den hoşlanıyordular. Bu uygunluk onları emir ve vezir vaziyetinden uzaklaştırıyordu, teklifsiz arkadaş baline getiriyordu. İçtikleri su ayrı, gitmiyordu, ber akşam bir- leşiyorlardı, beraber içiyorlardı, beraber yiyorlardı ve yine bera- ber hovardalık yapıyorlardı. Cafer, şahsen güzel olduğu kadar fikren de yüksekti. Haru- nürreşidi zekâsile meshbur ve mağ- lüp etmişti. Nükteli sözlerile iş- ret sofrasında şaraptan fazla ne- şe veriyordu, çeşit çeşit zekâ cilvelerile eğlence meclislerinde meşat ve inşirah yaratıyordu. Ve- zarete geldikten üç, beş gün sonra Fenhası affettirmişti, evivi, yeniden yapıp san'atine de baş- lamasına izin verdirmişti. Emir ve vezir arasıra oraya gidip eğ- leniyorlardı. Bağdadın ayyar de- milen külhanilerile, orta malı ka- dınlarile ayak takımı çalgıcılarile “ mütenekkiren ,, buluşup bağı- kolayca plkammı rışıyorlardı. Yahya, Behlül ile maymunun ahlâki denilemiyecek şekillerde oyunlara — alıştırıldığını ileri sürerek o meşhur - serseriyi Darülkarar Sarayından koğdurt- tuğu gibi ayni sebeplerle Abba- senin oraya adım atmasını da menettirmişti. İbnülhadi, Basrada ikamete memur — idi, İbnülmalik iltifat görüyordua.Zübeyde, bu dar- belerin ve bu değişikliklerin han- gi tesir ile yapıldığını henüz bik miyordu. Yaln 7 plânlarının sarsık- dığını ve kocasının - evvelkinden daha kuvvetli olarak - ayakta durduğunu — görüyordu, — kendi kendini yiyip duruyordu. Maama- fih Caferin Bağdada — gelişine memnundu, çünki Abbaseye aş- ladığı zehirle filizleneceğini umu- yordu. Menküp ve sarayında mahpus Emirenin bu tahmini yanlış çık- madı. Çünki Abbase, yengesini ziyaretten meredilmesi — üzerine kardeşine müracaat etti: — Ya Emirülmüminin, dedi, benim nasibim yalnız elem midir? Harun ailesi içinde herkese tercih ettiği ve herkesten fazla sevdiği hemşiresinin bu tozallü- münü haklı ve ayni zamanda acıklı buldu, ona kendi sarayında yer verdi ve sik sık ta meclisin- de bulundurmuıya başladı. Fakat talisizliğine merhamet ettiği ka- dar sözünden halinden haz aldığı bu güzel dulu meclisinde bulundurabilmek için Caferi feda etmek icap ediyordu. —Anane, prenses Abbase ile vezir Caferin ve ayni sofra başında bulunmaları- na mani idi. Harun, bu vaziyetten rahatsız oluyordu. Şehinşahlarda ekseriya görülen manasız kaprislerden biri bu kudretli hükümdarada musal- lat olmuştu. Gün batar batmaz kurulan mükellef sofranın bir ucunda Abbaseyi, bir ucunda da Caferi — bulundurmak — istiyordu. Buna muvaffak olamayınca camı sıkılıyordu, titizleniyordu. Nihayet, Caferle Abbaseyi biribirine nikâblamıya karar ver- di. Böyle bir tedbir, aradaki kaç göç mecburiyetini ilga edecekti ve her iki genç, günaha girme- den ve dedikodulara sebebiyet vermeden onun yanında buluna- bilecekti! Şu kadar ki Harun, aile haysiyetini de düşünmekten geri kalmıyordu. Haşimilik kanı taşı- yan bir kadın, alelâde bir kanla yaşıyan bir erkeğin zevcesi ola- mazdı. Halife, hayati bir kıymet ifade ettiğine iman getirdiği bu noktayı ihmal edemediğinden ta- sarladığı nikâhn zifafsız bir akit olmasım muvafık gördü ve bir gün Caferi buzuruna getirterek şu sözleri söyledi: — Zekâna hayranım, diraye- tini takdir ederim, bana sadaka- tine de şüphem yok. Yalnız bir şey öğrenmek isterim: Herhangi bir tesir altında olursa olsun şe- refime hürmet edecek — kadar metanetin var mı? Cafer, tereddütsüz cevap ver- di: e — Şerefiniz haya'zma feda etmeyi şeref bilirim. için ( Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: