4 Haziran 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

4 Haziran 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bin o ır esleİ;'v Sahibin ad ; AliRiza Bey, 3üncü Hukuk Mahkeme- sinden Para Bastırmak Hakkı İstiyor İstida sahibi, istidasının parayı tabettireceği matbaaya havalesini talep etmekte ve birçok matbaa isimleri zikretlikten sonra şu ricada bulunmaktadır; — Âcizlerine zaruretime mebni &z bir peşin para ile para tabet- meleri ve matbaaların tabıdan Bonra, basılan paradan masraf- larını almalârımı tenbih etmeniz pek çok mütemennadır. Bu efendiler 6 senedenberi para darp — ve tab'etmedikleri tarafımdan görüldüğünden mer- hameten mahkemeli aliyenize da- vetle iyilikle bu işin kendilerine yaptırılması, şimdi ilerde zahmet çekmemek için bu sıfatı da âcizle- rine öğretmeleri müsterhamdır. Bn doğru işin yani para darp ve tab'ının maddelerinin bidayet is'i- naf ve temyizleri müterddit defalar olmuş ve kesbi kat'iyet etmiş hüküm ve ilâmları da çıkarılmış ve resmi kanunlarda yazılmıştır. Onun için lüzum görülürse bu işin ierasının hüküm ve ilâmının mah- kemei aliyenizce kat'i ve kahili dera bir hüküm ile hükmolunması mütemennadır! Ali Riza Bey, cezakanunundan ve matbuat kanunundan birçok maddeler zikrettikten sonra isti- dasını şöyle bitirmektedir! “ — Diğer memur beyler ka- munları mektebi hukukta görme- diklerinden bu vazife olbapta!,, demektedir. Ali Riza Bey iddiasında çok haklıdır! Bir vatandaşın para darpedip zengin olmasına mâni olanlar tecziye edilmelidirler. Hem Ali Riza Bey bu keşfini yapıp mevkii tatbika koyuncıya kadar, bütün bu bildiği ilimlere göz nuru dökmüş ve bu parlak neticeyi bin bir müşkülâtla elde etmiştir! Ali Rıza Bey, bizde fikri te- şebbüs, fikri icat yoktur diyen- leri de bu hareketile susturmuş olacaktır ! Ali Riza Beye bu yolda mu- vaffakıyetler, büyük servetler, Avrupa seyahatleri, tedavi ve istirahatler temenni ederiz ! Ali Rıza B, ayni zamanda kü- Çük” bir akliye kitabı neşretmiş- sizindir tir. Bu kitapta karilerimiz için | faideli bulduğumuz birkaç cüm- | leyi aşağıya yazıyoruz : Zenginlik cam ile damgalı bakır nikel bronz ve kâğıt ola- rak tanınmıştır. Elmas pırlanta yahut zor bildiğimiz âdi renkli renksiz camlardan yapılmış kıy- metli taşlardan ibarettir. Altın bilkimya bronzdur. Bronz kalay- dan çıkarılan sarı bakırdır. Nikel de bakırın gı,beyazıdır. Gümüş, kuyu —sularından su gümüşü namile istihsal olunur. Asıl zenginlik damgadır, dam- ga da vesaitti.. Damgadan ve balâdaki mevaddan iyi âkıl ve Mümeyyiz olup ilmi olan ve ka- | Bunlara itaat eden istifade eder. Bazı kimseler — birtakım " kim- seleri elektrik — cihazlarına — al- Mışlar, anların — kalpleri — ile “Yücutleri ile ne arzu ederlerse andan öğreneceğiz diye ne ister- €rse anları yapmak İstiyorlar...Bazı kitaplarda işitmemezlik yazılıdır. nası akıli gayrimümeyyizlik- tr. Her anda Gzerinde bâsıl ol- — Maktadır. Bu kitaptan her kim olursa olsun bir adet edinirse müddeti ömründe akıl hastalığı görmez ve göremez.. Muallim, akliye ve hikmeti tabiye ve bilcümle tabii ahval tabibi kimyager, dava vekili Ali Riza imzasile 3 üncü hukuk mah- e kemesine bir istida verilmiştir. İstidamın içindeki fikir ve cümle- lerin zabıt ve raptı, sahibi hak- kında iyi bir fikir vermektedir. İlmin her şubesinde bebhresi ol- duğu anlaşılan Ali Riza Bey, bu istidasında para zarp ve tab'ı hakkında müsaade istektedir. ANAKKALE 1914 Te Türk Kabinesinin Ekseriyeti İngil'iz Dostu İdi. Fakat Talât Bey... (Baş tarafı | İnci sayfada) hizmetler etmiş bir devlet adamı az bulunur. Bu zat 1897 de İstan- bul sefaretine tayin olundu. On beş sene sefarette kaldı. Türkler ve Türkiye hakkında derin bir vükufu —vardı. Fakat şahsı da muvaffakıyetine yardım ediyordu. Sağlam — yapılı, çetin — bakışlı, kuvvetli — bir adamdı. Türkler nazarında Alınan kuvvetinin bir timsali gibi idi. Memuriyetinin son zamanlarında hemen de her istediğini yaptırabilirdi. Bieberstinden sonra İstanbu- la sefir tayin edilen Baron Fon Wangenheim yine o çapta ve o ayarda bir adamdı. 1914 te Tür- kiyeyi —Almanya lehine harbe girmiye ikna eden o oldu. Boğazlar Ruslara kapanınca, Fransaya yardım edeb'lecek Rus ordularının — bir. kısmı Kafkas cephesine — gidecek, İngilterenin Süveyş Kanalı tehdit edilebile- cekti. 1914 Temmuzunda Türk - ka- binesinin ekseriyeti İngiliz dostu idi. Fakat Talât Bey ve Enver Paşa çoktanberi Alman yardımı- na istinadı tercih ediyorlardı. Başlangıçta Talât Paşa İngik tereye — düşman — görünmüyor- du. Fakat — menfaatleri Türk menfaatlerile çarpışmıyan yegyâne devletin Almanya olduğuna kani idi.* Enver Paşa ise, 1900 da yaptığı Almanya "seyahatinden sonra Alman doeslu olarak çık- mıştı ve 1913 te Almanya ile bir itilâf akdine taraftardı. -Alman sefirinin elinde bir alet olan bu zat o vakit 33 yaşında idi. Karakterinin, kanaatinin kuv- veti sayesinde 1914 te Harbiye Nazırı oldu ve hbarp başladıktan sonra Türkiyenin yegâne kuvvetli adamı mevküni kazanı Almanya bu iki adamın yar- dımile 1913 te emellerine doğru hayli adım — atmıştı. — Balkan harbinden evvel Türk ordusu Fon Der Goltz Paşa tarafından ıslah edilmişti. Fakat onun mu- farakatinden — sonra İstanbulda Alman askeri heyeti kalmamıştı. Tersane ve mühimmat fabrikala- rında mütehassıs sıfatile çalışan bir iki Alman zabiti vardı. Fakat bunların biçbir nüfuzu yoktu. Hat- ta birçok kimseler, Balkan harbi maglübiyelini Almanlara atfedi- yorlardı. Türkler bu Harpten sonra ordularını ıslah için pek az şey yapınışlardı. İşte tam bu sırada, Baron Fon Nangenheimin tesirile Fon Sandersin kumandası altında Tür- kiyşyı 70 kişilik bir Alman as- keri heyeti — gönderildi. Bu he- yete vasi salâhiyet verildi: Bu tedbirin neticesi büyük — oldu. Şünki Üç ay içinde Almanların ürk ordusu Üzerindeki nüfuzu yüksek bir dereceye vardı. Yine bu sıralarda Almanlar, Türklere kendi kuvvetlerini gös- terecek bir. vesile buldular. İs- tanbulda —İngiliz donanmasının ve — İngiliz gemiciliğinin — tesir büyüktü, hatta Türk donanması | İngilizlerin vasayeti altında bulu- L Almanlâar, en yeni ve en mükemmel zırhlı kruvazörleri ( Goeben ) i İstanbula günderdi: ler. Bu gemi, boğazlardan o za- mana kadar geçen harp gemile- rinin en muazzamı idi. Bu ziyaret İngiliz donanmasının tesirini der- hal izaleye yardım etti. Gemi Alman sefaretinin önünde demir- ledi. O gün birçok kabuller yapıldı. Akşam gemi baştabaşa elektriklerle donatıldı. Boğaza işliyen küçük vapur- lar zırhlının ta yanından geçiyor ve yolcular bu muazzam sefineyi hayretle seyrediyorlardı. Sulh za- manında tek bir geminin buka- dar büyük tesir yapbığı görül- memiştir. Nitekim yine Eıı ggeııi- vin boğazları geçmesi Türkiyeyi bir harbe sokmak için kâfi gek miştir. (Arkamı var) —— RADYO — 4 Haziran Cumartesı İstanbul — (1200 metre) 18 Gramo- fon, 19,5 Hafız Ahmet Bey hoyeti, ta- rafından alaturka könser, 20,5 diş ta: >ibi Suat İsmail Bey. tarafından konle- rans, 21 Hahz Alımet Bey tarafından konser, 22 orkostrası, Bükreş — CSM4 imotrg-) 20 tüdyo- da bir tiyatro temsili, 9),45 Rumen muşİkisi. Relgrad — (429 metre) 20 gramofon, 20,5 musahabe 21 akşam konaeri, 22,44 Saksifon konseri, 23,33 Avrupada bir gesinti. Roma — (441 metre ) 20 Haber, konferans, 21 gramoton, 21*45 Püriton isimli bir melo dram ! Prağ — (488 metre )20 Maüdolin konseri, 20,40 şen geco, 23 şon haber- Jor, ve dana havaları. Viyana —( ö17 metre) 19,385 sokak musikisi, 21,20 Jon Lanv isminde bir komedi, 28,15 akşam konteri. Peşte — ( 550 metro ) 10,5 Cemba> 1o konseri, 20,40 Macar şarkıları, 21,15 gön musiki, 21 askeri banda. Varşova — (14ti metre) 20 musa- habe, gramofon, ajans haberleri, 21,15 hafif konseri 28,10 bir Şapon konseri. Berlin — (1635 metre) 20 İngilizçe dors, 21 Frankfurttan naklen - komedi 29,20 rasat raporu ve dans havaları, HARUNURREŞİ — GEREENA 111 A Yacar X Ç M | Tarihin Esrarengiz Sayfaları | Mütehevvir genç, ısrar etti: — Aliyyenin İbnülmaliğe veril- mesi rezalet değil midir? — Zati âlilerini hoşnut etmek için, kız, kime verilmeli idi? İbnülhadi, tabiatile “ Bana! , diyemedi. Çünki karşısında duran kadına o gece bile aşkını temin etmişli, çılgın incizabı hakkında yeminler içmişti ve bu muhab- betin ebediyetine dair taahhüt- lere girişmişti. Bu yepyeni hatı- raları çiğniyerek başka bir kadın için temayül ve iştiyak göster- mek çok çirkin bir hareket ola- caktı. Bu sebeple genç prens yultkundu, yardımcı arar gibi dört tarafa göz gezdirdi ve sonra kekeledi: — Peki amma — Aliyyenin evlenmesi biraz da veliahtlık mese- lesile alâkadardır. Zübeyde, kahkahalarla güldü: — Yavrum, dedi, sen haki- katen şaşırmışsın. Kiminle konuş- tuğunu unutuyorsun. Ne söyle- diğini ise hiç bilmiyorsun. — Aliy- yenin izdivacı neden veliahtlıkla alâkalı olsun. Emirülmümininin lehülhamt oğulları var. Emin ile Memun, — yekdiğerini — takiben saltanala geçmek üzere veliaht ilân edildiler. Sen, bu bakkın damatlara da mı teşmil edilmesini istiyorsun? İbülhadi, kıpkırmızı — kesildi ve ne pahasma olursa olsun içini dökmek iztırarını yenemedi: — Emirülmüminin, dedi. - gullarını — veliaht ilân ederken © sıfata başkalarının da ehliyeti olduğunu düşünmediler. Kızlarını evlendirirken — gafletlerini tashih edeceklerini umuyordum. Demek ki aldanmışım. Fakat aldanmak, miskin miskin — susmayı — icap ettirmez. — Ya, Amcana isyan mı ede- ceksin? — İsyan elimden gelmez, yal- niz şikâyet edeceğim. — Yapma, aldanırsın dersem? —Maattessüf dinliyemiyeceğim! — Hürsün yavrum, dilediğini yap! Âşık ve maşuk, gözlerini biri- birlerinin çebresinden - çevirdiler. Bu, behimi iştiyaklar üzerine ku- rulan gönüller itilâfının bozuldu- ğuna işaretti. Erkek — münfail, kadın münkesirdi. O infial ve inkisar, aşk zannolunan çürük münasebeti temelinden sarsmıya kâfi geliyordu ve İbnülbadi ile Zübeyde, artık biribirini u1utmuş bulunuyordu. Biraz gonra Zübeyde maymu- nile şakalaşıyor ve hain hain gü- lümsiyerek mırıldanıyordu: — Oyun başlıyor. İbnülhadi saldıracak, Harun sarsılacak. Be- nim de istediğim bu idi. İbnülhadi de, at üstünde rüz- gâr gibi sokakları geçiyor, amca- 81 İsmaili arıyordu. Büyük Facia Vak'a, artık tarih safhasına geçmiştir. Bizim için o safhayı hayali renklere hoyamak caiz değildir. Binaenaleyh - tefrikamı- zın son kısımlarını en kuvvetli bir arap müverrihinin ve roman- cısının kalemine terkediyoruz. Bu zat, İbnülhadinin İsmaille görüş« mesini şu suretle anlatıyor: İbnülbadi - dişlerini gıcırdatı- yordu, alnından ter döküyordu. İsmail dinliyordu. Delikanlı, ba- basının vezir Yahya tarafından zehirlettirilmesinden — tutturarak hedef olduğu bhaksızlıkları, veli- ahıtlık için çevrilen dolapları w en sonunda Aliyyenin İbnülmali ğe verildiğini anlattıktan sonra haykırdı: — Halife Harun değil, Ca- ferdir. Hâşimiler buna nasıl ta- hammül ediyor? İhtimal ki ihtiyar da delikanlı- nın fikrindeydi. Fakat onu cesa- retlendirmek, tehlikeli teşebbüs- lere girişmesini teşvik etmek istemiyordu. Bu sabeple teenni gösterdi: — Oğlum, dedi, Bermekiler hakkında yanlış fikrin var. Düş- — man gibi düşünme, âdil bir insan — gibi düşün. Bermekiler, bu dev- lete hiçbir kimsenin yapamadığı hizmetleri yaptılar. Ben Haşimi- yim. Damarlarımda halifenin da- — marlarındaki kan dolaşıyor. Onun — haysiyetini düşünmek borcum- — dur. Fakat haksızlık ediyorsunuz. — Bermekilere lüzumsuz bir adavet — gösleriyorsunuz. Onların gayret- lerini, fedakârlıklarını unutuyor- — sunuz. Yahyanın pederi ve Ca- — ferin dedesi Halidin, — hilâfeti Emevilerden almak hususunda * Ebumüslim ,, e yardım etmek suretile sülâlemizin iktidar mev- küne geçmesine hizmet ettiğini bilmiyor musun? Bu devletin par- — laklığını, azametinin esasını yine Bermekilerin teşkil ettiğini dü- şünmüyor musun? İşte, Bağdada bak: Her yerde onların eserlei! Kitaphaneleri, hastahaneleri,mah- kemeleri tesis eden, zabıtayı teş- kil ve tensik eyliyen kimlerdir, — Bermekiler değil mi?. Herşeyi- mizi onlara medyunuz. İlmin, fek- sefenin milkimüzde — bulduğu in- — kişaf onların sayesindedir. Ace- — min, Hindin ve Yunanın kitapla- — rını onlar tercüme ettirdiler. Ta- — babeti yükselttiler, riyaziyeyi ge- nişlettiler. Halifenin sıhhatinden ümidi- — mizi — kestiğimiz halde — hekim “Menka,,yı celbedip hastayı iyi- leştiren kimdir? Kendi paralarile tesis ettikleri bastaneyi idare eden doktorları dünyanın ta öbür — ucundan bulup getiren kimdir? Ya kâğıda ne dersin? Kâğıdın nasıl yapılacağını ve nasıl kulla- — nilacağını bize öğreten yine Ber- — me kiler değil midir? Şairlerimi- zin divanlarını yazmak için cey- — lân derisi kullanıyorlardı, bugün — ellerinde — kâğıt varl. Tekrar ederim: Bermekiler saltanatın şa- — nı, şerefi ve direğidir. Saltanatı sevdiğim için Bermekilerde se- verim. Sen onların hasetlerine, — rakiplerine, düşmanlarına kapık — ma. Âdil ol, Munsif ol! h Ibnülhadi köpürdü: — Amca, acmca, — dedi; bana çocuk gibi muamele edi- yorsunuz. Hezyan ettiğime zahip oluyorsunuz. Ben Harunürreşide karşı mücadele edemek. Benim istediğim şey ondan sonra Hilâ- fete gçmektir. Bermegin oğlu | sukut ederse ben halife olaca- — ğım., Çünkâ amcamın oğulları, şimdiki — veliahtlar benimle boy ölçüşemezler, âcizdirler ehliyet- sizdirler. ğ | Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: