13 Haziran 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

13 Haziran 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BÖN POSTA Tngiltere Hükümeti tarafından Gazi Ez. no hediye odilen eserin tercümesi, 10 Sayfa ÇANAKKALE İlk Yapılacak Şey, İhraç Noktasını Ve HücumHattını Tayin Etmektenİbaretti! Birinci proje Jeneral Hankey tarafından verilmişti. İngiliz Je- nerali garp cephesinde bir şey | büyük yapılamadığına nazaran kuvvetin başka bir yerde veya | başka şekilde kullanılmasını tek- lif ediyordu. Ya demir tel ve toplarla himaye edilen siperleri zaptedelim, veya çekilip gidelim diyordu. O Almanyaya en büyük darbenin Türkiye tarikile vurular | bileceğine kanidi. İngiltere bir iki ay içinde Türkiyeye hücum için Üüç — kolordu hazırlıya- bilirdi. Eğer, Yunanistan Bulgariştanın da yardımı te- min edilirse İstanbulu zaptetmek fmümkündü. Böyle bir muvaffakt- yetten elde edilecek netice çok büyüktü. Bir defa Balkan devlet- lerinin iltihakı temin edilecek, Türkiyenin Almanyaya yardımı bertaraf olunacak ve Karadeniz yolu açılmış bulunacaktı. Ayni tamanda buğdayın fiati düşecek ve Karadeniz limanlarında kapanıp kalan üç yüz elli bin tonluk ti- caret gemileri serbest kalacaktı. İkinci teklif Loit Corç tara- fından yapılmıştı. İngiliz diplomatı İngilterenin pek yakında yarım milyonluk bir orduya sahip ola- cağını söylüyor ve bunun Garp cephesinde israf edilmesini iste- miyordu. Artık garp cephesinin yarılmaz bir cephe olduğunu ka- bul etmek lâzım geldiğini iddia ediyor ve bu kuvvetin garp cep- hesinde hiçbir değişiklik vücuda getiremiyeceğini söylüyordu. Orada ufak bir kuvvet bıra- | kılacak, sahili müdafaa için de bir kısım asker terkedilecek, mütebakisi yeni bir sevkedilecekti. Hükümetin ilkba- harda Akdenizde iki yeni hare- kâtı askeriye için hazırlanmasını teklif ediyordu. Birinci hareket, Selânik Üüzerinden Avusturyaya karşı yapılacaktı. Bu harekât için İngiltere 600 bin kişilik bir kuvvet tahsis edecek, ayrıca Ro- manya ve Yunanistanın yardımını temin edecekli, ikinci hareket Türk ordusunun Mısırla muvasa- lasını kesmek için Suriye sahille- rine bücum şeklinde yapilacaktı. Loit Corç böyle bir hareket yapmadıkça, mevcut vaziyeti 18- “ Jah etmenin mümkün olmadığını söylüyorda. Hazırlıklar birkaç ay mesaiyi istilzam edecekti. İlk ya- pılacak şey ihraç noktasını ve bücum hattını tayin etmekli. Sonra nakliye - vasıtaları edilecek, —kuvvetler — Akdenize cemolunacaktı. Hazırlıksız hare- ketlerin iflâsla neticelendiği gö- rüldüğü için, hazırlanımıya vakit kalttak Üzere derhal karar ve- rilmesini istiyordu. Bu muhtıra üzerine Lort Kiç- ner Sir Con Frenche 2 kânunu- sani 915 te şu telgrafı gönderdi: ç “Garp cephesinde — Fransız — ordusunun ileriliyemediği görülü- yor. Siperlere yapılan hücumlar | insan kaybetmekten başka bir netice vermiyor. Oradaki vaziye- timizi müdafaaya mecbur olmakla beraber, burada hâsıl olan ka- naate göre, bu kuvvetleri başka bir yerde daha nafi bir şekilde kullanmak — mümkündür. Fakat nerede, nasıl? Bu, uzun tetkika | ihtiyaç gösteren bir meseledir. * Bu meselede heyetinizin fikri nedir? Rusya Kafkasyada sıkıştı- ve | cepheye | temin | Yazan : Ceneral Oglander L Çanakkale siperlerinde rılmış ve Lehistan da kımıldıyamı- cak hale getirilmiştir. Vaziyeti kurtarmak için ye- ni kuvvetlere — ihtiyaç vardır. İtalya ve Romanyadan yardım | görmekliğimiz mümkündür. Bina- enaleyh birçok ümitler veren fakat müşkül olduğu muhakkak olan yeni bir mesele karşısın- dayız.,, Jeneral French Alman cep- hesini yarmanın imkânsiz olduğu kanaatini reddediyordu. Bunun için yalnız kâfi — derecede topa ihtiyacı vardı. Kanal limanlarının İngiltere için hayati bir ebemmi- yeti vardı. Almanlar Rusları ye- nipte bütün kuvvetlerini Garba çevirirlerse, vaziyeti kurtarmak için İngilizlerin elindeki kuvvete ihtiyaç — vardı. —Eğer başka bir harp sahası arıyorsa, Selânik tarikile Sırbistana hü- cum edilebilirdi. LA hükümet İktisadi ve Sınal Tesisat Maamafih kara muyasılasını | temin etmenin çok müşkül ol- duğu da muhakkaktı, Türkiyeye bücum yapmaksa, Almanyayı memnun - edebilirdi. Çünki mühim bir kısım kuvvetin cepheden ayrılmasını intaç ede- cekti. En iyi plân, İngiliz kuv- vetlerini Garp cephesinde toplı- yarak Almanları Belçikadan çı- karmaktı. Bu cevap gelmeden Londraya, Petrograttaki İngiliz sefirinden gayet mübim bir tel- graf geldi. Bu telgraf, hükümeti tedricen Çanakkale — hücumuna sevkedecek mahiyette idi. Bu telgrafta 17 kânunuevyel- den itibaren Kafkasyı bir Çevirme Rus ordus | ziyete reddetmişti. (Arkası var) ve İşletme Türk Anonim Şirketi İSTANBUL - AYVANSARAY Milli çivi fabrikasının ASLAN MARKA ÇiViLERİ Avrupadaki en meşhur markaların - fevkindedir. Ucuz ve dayanıklıdır. Milli sanayiimizi Himaye için tercihan her yerden isteyinlis. Telefon: Beyoğlu - 342 evvel, | cephesinde Tuz inhisarı ist, Başmüdürlüğünden: Memlâhalarda veresiye tuz satışının kaldırıldığı alâkadarana ilân olunur. Çocuk Bahçesi Ankarada hususi bizim mektepte geçen senedenberi muvaffa- kıyetle devam eden Çocuk Bahçesi tatilde de çocukların terbiye ve istirahatlerini teminle meşgul olacaktır. Çocuklarını güneşte ve kapalı evlerin bunaltıcı havasında Üzmek istemiyenler hergün mektebe müracaat etmeleri lâzımdır. | Büyüdüğü zaman köyün en güzel man Veli on iki yaşında idi. | su yoktu, Fakat köprünün altı Â YE Bu Sütunda Hergün İstanl_)uld_a — Oha, ooooha kara tosun.. küz arabası nalbant dükkâ- nının önünde durdu.. Yanık yüz- Iü, kumral bıyıklı |bir köy deli- kanlısı arabadan yere atladı. — Merhaba ustal.. — Merhaba Veli.. — Şu öküzleri dükkâna çek- mi?.. — Çek ağaml, Veli öküzlerin boyunduruğunu çözdü, nalbant dükkânının bir köşesindeki yemliğe ikisini de yanyana bağladı... Ne haber veli, köyde ne var ne yok? — No olsun usta, bu yıl yine kurak gidiyor, rahmet yağmazsa bostanlar kuruyacak. — Korkma, hava değişti; ya- ğar.. Sen niye kasabaya geldin?, — İstanbuldan misafir gele- cek te onu önlemiye çıktım.. tanbuldan misafir gelecekti. Veli, sabah daha gün doğmadan kalkmış, arabasını koşmuş, Gö- nene gelmişti. Eğer daha evvelden haberi olmuş olsaydı, misafiri vapurdan alıp köyüne götürmek için Ban- dırmaya kadar da inerdi. — Fatma geliyor.. — Fatma geliyor.. — Fatma geliyor.. Dün gecedenberi bu kaç defa tekrar etmişti. Fatmayı ta küçüklükten ta- nırdı. Komşu idiler.. Hemen he- men beraber büyümüşlerdi Fat- ma kumral saçlı çakır gözlü kır- mızi yanaklı güzel bir çocuktu.. sek sözü | kızı muhakkak o olacaktı.. Bir gün beraber oynarlarken Veli bakmış bakmış ta: — Fatma büyü de seni ben alayım! Demişti. Bu sözü söylıdişi zar atma daha sekizinde bile yoktu. Fa- kat çocuk olmalarına rağmen bi- ribirine karşı bir yakınlık, sev- giye benzer birşey hissederlerdi.. Hele başka bir çocuk Fatmaya dokunsun, hele biri Fatmayı dövmiye kalksın, Veli derhal bir arslan kesilir, Fatmaya el uzatana haddini bildirirdi. Bir gün Fatma harman yerindeki köprüden geçerken dereye düş- müştü, Yanlarındaki çocuklar kah- kaha ile güldüler. İçlerinden biri: — Veli gelsin, seni kurtarsın. Diye alay etti. Derede çok vıcık çamurdu. Fatmanın ayakları çamura saplan- vıcık elleri | mıştı, bir türlü çıkamıyordu. Veli, biraz ilerde harman savuruyordu. Kahkahaları, bağırış, çağırışları duydu, bu işte her- halde birşey vardı. İşini biraktı, koştu, Fatmayı dereden çıkardı. Fatmanın üstü başı su, çamur içinde olmasına rağmen — yüzü gülüyordu. Çünkü Veli kurtar- mıştı. * Fatmanın İstenbulda bir ab- lası vardı. Veli onu tanımıyordu. Çok küçükken İstanbula teyzes- nin yanma götürülmüş, orada büyümüş ve evlenmişti. Fatmayı yanına almak isti- ordu. Annesine “ Fatmayı al a gelir , diye mektup yaz- mıştı. Veli bunu haber aldığı zaman Fatmaya: Kız, şledi, gideceksin hal, — Kız yine gell — Kız 'sakın orada dereye düşeyim demel, — Kız unutma, büyürsen seni ben alacağım.. — Kız unutma, büyürsen seni [ ben alacağım!. Yazan: İsmet Halüsi n Geldi Veli, Fatmayı karşılıyacaktı, kimbilir şimdi ne kadar büyür müştür. Ne kadar güzelleşmiştir. Sekiz örgü saç, yeşil entari ona ne kadar yakışmıştır. Ayrılırken biribirlerine söz vermemişler miydi | Hele bir gelsin, köyde bir düğün yapsınlar.. * Çarşı camiinde öğle ezanı okunurken, Bandırmadan — gelen posta arabalarının tekerlek sesleri Gönenin kaldırımlarında takırda- dı. Velinin kulaklarında Fatma- nın sesi çınladı: — Fatma geliyor.. — Fatma geliyor.. — Fatma geliyor.. Birinci arabada ihtiyar bir köylü kadınile, yaşlı bir erkek.. İkinci arabada, kırk yaşların- da kadar bir adam, yanında biri çok genç, öteki biraz daha yaşlı iki kadın var.. — Sakın onlar olmasın?.. Veli arabaya doğru yürüyor- du. Evet Fatma; arabanın içinde Fatma var.. Fatma da Veliyi tanımıştı, © da onun yüzüne bakıyordu. Fatma İstanbullular gibi g- yinmiş.. Fatmanın başında yemenisi yok.. Saçları sekiz örgü değil.. Arabadan bir ses duyuldu: — Veli, Veli ! Bu seş Fatmanın sesiydi.. — Veli biraz gell.. Kırk y:ışlırındnii adam, sordu: — Bu.,köylüyü, tanıyor musun — Evet enişte, — tanıyorum; bizim köyden!.. Bu sefer, o seslendi.. — Ağa, gel bakalım... Veli arabanın yanına gitti: —Köy buradan ne kadar sürer? — Gün kavuşmadan gidilir, Paşam.. — Gün kavuşmadan ne de- mek, kaç saatl.. Veli cevap vermedi. Saat he- sabını nereden bilsin. Fatmanın yüzüne baktı sanki ondan yar- dim - bekliyordu.. Fakat Fatma onun bu maksadını anlamadı. Eniştesi Fatmaya döndü: — Bunasıl adam, köyünün bura* dan kaç saat olduğunu bilmiyor! Fatma bir kahkaha kopardı: — Sen de tuhafsın eniştel.. Dağda yaşıyan köylüyü bizim gibi mi zannetin, saatten ne haberi olur? * — Veli sen niye buraya geldin! — Öküzleri nallatacaktım dal. Veli yalan söyledi, fakat bir türlü dili, — Fatma, seni karşılamağa geldimi. demiye varamamıştı.. Arabacı, arabanın içinedeki- lerine baktı: — Gidelim mi? — Gitleliıııl..k K vi Bir kamçı şakladı, aral rüdü. Kaldırım taşlarında tıkırdır yan tekerlek sesleri Velinin ku laklarında Fatmanın kahkahasi gibi çınladı. — Dağdaki köylüyü bizim gibi mi zannettin?.. * — Oha, oocoha kara tosunl.. Öküz arabası iki odalı bir köy evinin önünde durdu.. Kumral bıyıkları düşmüş, zü sararmış bir köy delikanlı$! arabadan yere indi.. —- âclgin mi Veli?.. — Geldim ana, — Osman ağanın kızı Fat- ma İstanbuldan geldi; ya! ablası, eniştesi var. — Haberim var ana, buldan geldi. Ve Veli, bir daha Fataett biç, hiç anmadı. İstan-

Bu sayıdan diğer sayfalar: