5 Temmuz 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

5 Temmuz 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKÂYE | İngiltere Hükümaeti tarafından Gaği ğ Ç A N A K K A L E AAS L MelŞE ni VK llit Ceneral O glander s3 Verilen Talimat, İstanbulu Müdafaasız Ve Düşmana Açık Bırakıyordu Bu — sert şerait” dahilinde ne kadar büyük bir kuvvete ihtiyaç hissedileceği — hakkında merkezdeki —erkânı — harbiyenin fikri sorulmamıştı. Hatta, ilkba- harda garp cephesinde yapılacak taarauza ilâveten, bu yeni ve mu- azzam cepheyi İniglterenin idare edebilecek askeri olup — olmadı- ğını düşünememişti. Bunun böyle oluşu, kismen — İngiliz. Başkı- mandanından alınan bir telgraftan dolayı idi. Fakat Jeneral Hamil- ton muvaffakıyetinden emin gö- rünmekle beraber, elindeki bütün kuvvetini kullanmıya mecbur ola- cağını vo ihtiyat kuvvet - bırak- mıyacağını da bildirmişti. Ayni zamanda Jeneral Hamilton bu- raya yeni tayin edilmişti ve ken- di hatiratında da yazdığı veçhile Türkler ve Çanakkale hakkındaki malümatı sıfırdı. * Şimdi öğreniliyor ki, o vakit Sir Edvar Greyin, İngiliz donan- masının — Boğazları — geçmesinin İstanbulda yapacağı tesir hakkın- daki tahmini doğru çıkmıştır. Leyman Fon Sanders ve İstanbul- daki Alman Sefiri, Çanakka- lede harici istihkâmların sı- kut etmesi Üüzerine İstanbulda telâş ve endişe başladığını kay- detmişlerdir. Istanbulda herkes itilâf do- nanmasının Boğazları geçeceğine emin bulunuyordu. Almanlar, iti- lâf donanmasını İstanbul önünde demir atar atmaz şehirde bir ih- #lâl vukuundan ve - Türklerin münferit bir sulh imzalamaların- dan endişe ediyorlardı. Türk hükümetinin itibarı en aşağı dereceye düşmüştü. Hükü- metin askert plânları her tarafta muvaffakıyetsizliklerle neticelen- mişti. Hazine boştu. Memleket harap bir hale gelmek üzere idi. Ufak bir hâdise hoşnutsuzluğu isyana çevirebilirdi. Leyman Fon Sanders, Türk karargâhı umumisinin, Boğazların geçilebileceğine kani olduğunu bildirmişti. Padişahın ve askeri makamatın Anadoluya kaçırılması için de her türlü tertibat alın- mıştı ve buü ihtiyati tedbirleri almakta dâ haklı bulunuyorlardı. 18 Martta — Çanakkale Türk mağlüp olma teh- başlamıştı. kumandanlığı likesini hissetmeğe Mühimmatın — yarısından fazlası sarfolunmuştu. — Bu mühimmatın yerine yenisini koymak ta müm- kün değildi, — Türk topçularının maneviyetleri bozulmuştu. Hatta Alman zabitleri bile, ertesi gün taarruza devam edildiği taktirde boğazların geçileceğinden endişe | etmiye başlamışlardı. Dokuz tor- pil hattınden birçoğu altı aydan- beri ayni mevkide bulunuyordu. bunların da mühim bir kısmı ya cereyanlara kapılarak gitmiş, ya- hut batmıştı. Kalanlar da eski ve itimat edilir şeyler değildi. Zaten aralarındaki mesafe bir geminin rahat rahat geçmesine de müsa- itti. Bir Alman gazetecisi, hücum | birdenbire durduğu zaman sahil —amüdafilerinin — kahramanlıklarını " takdirle kaydetmektedir. Bu ga- SON POSTA Siperlerde Türk Mehmetçikleri zeteci, sahilde bulunan Alman gemi topçularının — donanmanın Boğazları geçeceğine emin olb- duklarını — söylediklerini — beyan etmektedir. İstanbulun müdafaası için alı- nan askeri tertibata gelince, Ley- man Fonsanders, Türk karargâhı umumisinin 20 Şubatla 1 Mart arasında verdiği talimat ta İstanbu- lu müdafaasız ve düşmanın kara kuvvetlerine açık bırakıyordu. “Eğer verilen karar tatbik edilmiş olsaydı, dünya harbinin | mukadderatı 1915 ilkbaharından | sonra değişecek ve Almanya ile | Avusturya harbe başlı başlarına | devama —mecbur — kalacaklardı. Fakat daha hâkim olmuştu. makul — nasihatler İngilizlerin şubat nihayetinde Gelibolüu adasın 40 bin kişilik Türk kuvveti bulunduğu hak- kındaki — tahminlerinin de hata | olduğu — anlaşılmıştı. — Halbuki o vakite kadar bütün Ça- | nakkale mıntakasında yalnız iki fırka Türk askeri vardı. Bunun biri Rumeli diğeri — Anadolu sahilinde — bolunuyordu. — İngiliz bombardımanı başladıktan ancak 26 gün sonra, ayani mart orta- larına doğru Türk kuvvetleri 40 bin kişiyi bulmuştu. 25 şubatta haricl istihkâmla- | rın sokutundan sonra, bir müddet elde ihraç edilecek asker olsaydı, karaya kolaylıkla asker çıkar: | mak mümkündü, Müdafaa cephesinin sağlam Yevmi, Siyası, Havadis ve Halk 'Telgraf: İstanbul ABONE FİATİ TÜRKİYE 1409 Kr. 750 » 6 Ay 400 » 8 > Ü Ü Ale Ecnebi ST0 K 1400 » 800) » 1 Sene 900 » Gelen evrak görl verilmez. Ugulardan cevap için Mmektuplara 6 kuruşluk Pul ilâvösi lâzımdır. mes'üliyet —alınmaz Adres değiştirilmesi (20) kuruştur. | raya asker ihracı bir hale konmaması iki ay sürdü. | Yalnız şubatın nihayetinden iti- | baren tehdit edilen mıntakaların takviyesine — başlanmıştı. Mart başlangıcında — İstanbuldan — iki fırka ve iki jandarma alayı göne derilmişti. Ay ortasına doğru da İzmirden on beşinci fırka getirilmişti. Bi- | naenaley 18 martta büyük laar- | ruz başladığı zaman, müdafaa | kıtaatı Jenaral Hamiltonun kav- vetlerina müsavi miktarda idi. Ve ileride görüleceği üzere, ta- arruzdan itibaren beş hafta zar- fında Türkler müdafaa - hatlarını mükemmelen takviye etmişlerdi. * Nihayet Başkumandanlık ka- için plânını tanzime başladığı sırada, karşılaş- tığı vaziyet şayanı dikkatti. Evvek den bir plân ve hazırlık yapık madan büyük bir ordu tehlikeli bir maceraya sevkediliyordu, kı- taatın bir kısmı düşman sularına varmış bulunuyordu. Fakat bir dost limana çıkıp | aislah tanzim — edilmedikçe, | bunları karaya çıkarmak müme kün değildi. Karaya asker çıka- rılacağımı anlıyan Türkler, can bahasına çalışıyorlardı. Hazırlıksız ve ber şeyin açıkta yapılması, bu seferi tamamen macera ha- lino getiriyordu. Fakat Ceneral Hamiltona, bu teşebbbüsten vaz geçilemiyeceği bildirilmişti, Bo- ğazlar, her ne pahasına olursa olsun, — geçilecekti. — Müşkülâtı anlamak için asker almıya ihti- yaç yoktu. ve | ( Arkan var) G Yeni Neşriyat Olimpiyat Pazarlesi ilâvesi çıktı Rasing, Galatasaray maçının heyecanlı taf- silâtı, tenkidi, en nefis enstanta- neler. Fiati: 7,50 Havacılık ve Spor Havacılık ve Spor Mecimuzemın 1 Ti dkan T4 Üncü kayısında büt i hava mlurindan uhiti tek korunma f ine, Amerikalı kadın tayy başına geç ö rociye dnair faydalı yazılar — vardır. Spor ve ödebi kıstınları da çok — zen- gindir. Foto Süreyya — Momleketin Fo- mecmuasıdır. 1Ğ İnci . nüsğağt züzel resimlerle İnlisar etmişti. to vo sinema | Bu Sütunda Hergün Sabah ——; Muharriri: Kalbimi Iğiraladım O, bizim kiracımızdı. Sakın | benim bir eve sahip olduğumu | zannetmeyiniz. Hayatta bir çadı- rim bile yok. Yani amcamın evinde kiracı idi. Ben de am- camda misafirdim. E, nekadar olmasa ben de ev sahipleri arasındaydım. Yazı amcamın evinde geçireceklim. Hiç işim gücüm yok gibiydi. Ka- zancım yanima kalıyordu. Am- bedava yiyor, yatıyor, banyo yapıyordum. Elbi- sem ütüleniyor, çamaşırlarım bile yıkanıyordu. Çalışmıyordum, kazancım ya- nıma kâr kalıyordu. Hayatımdan memnundum. Her arzum tatmin ediliyordu. Fakat bütün bunlara nğmcı-ı bende bir aptallık, bir muvazenesizlik vardı. Bir şey, için için beni kemiriyordu. Ka- bim boştu. Alışmış kudurmuştan beterdir. derler.. Bir atel odası gibi hergün başka bir ziyaretçi ile karşılaşmıya alışan kalbim artık bomboştu. O, arada sırada bizim kata geliyor, şuradan buradan konu- şuyorduk. Ben ona, haval neşeli hikâyeler anlatıyordum. Saf, te- miz, neşeli bir hayatın zevkini tadamamış bir kadındı. Fakat sokulgan ve sıcak kanlıydı. Birkaç ay bende hiçbir intiba camda içiyor, | bırakmadı. Bu muhitte alâkadar olacak başka bir şey bulunma- dığı için mütemadiyen onunla meşgul oluyordum. Hergün kar- şısına başka bir sima ve başka bir seciye ile çıkıyordum. Bir gün çok neşeli, ertesi gün kıskanç, öbür gün sadık, baş- ka bir gün hercai ve bir hafta sonra lâkayt davranıyor- dum. O, beni anlamak istiyor, fakat bir türlü anlıyamıyordu. Onunla çok iyi arkadaş ol muştuk. Amma tam manasile bir arkadaş. Onunla saatlerce konuşmak en büyük zevkimdi. Bütün kirli arzulardan, sinir te- heyyüçlerinden uzak yaşıyordum, Ona kendimi tamamile anlatr yordum. Macera dolu hayatımı | r Muhafızgücü Bisikletçileri en İnce noktalarına — varıncıya kadar harfi harfine dinliyordu. Yedi senelik hovardalık ha- yatımın her safhası onun malümu idi. Bütün maceralarımın ihmal ile neticelendiğini öğrenmişti. El- hasil her şeyimi ve mesleğin bütün sırrımı öğretmişti. * Gel zaman, git zaman ahbap- lığımız ilerilemişti. Bana piyano çalıyordu. Bazan gramofon çalıp dans ediyorduk. Onu sevmiyorum amma, onun- la dehşetli surette alâkadardım. Belki etrafta başkası olmadığı için ben yalnız bununla meşgul oluyordum. Etarfımızda müteces- sis bir hava hâsıl olmştu. Biz etrafımızı görmüyorduk. Amcam ve yengem : — Haydi hayırlısı, diyorlardı. * Bence — dünyanın en — aptal adamları Aşiklardı. — Onlarla in- alay ederdim. Korktu- ğum başıma gelmişti. Ben bu kadına âşık olmuştum. Hem de tam manasile... Ağlıyordum, Erl- yordum, Yanıp tutuşuyordum. Ar- tık evlenmek — istiyordum. Fakat derdimi bir türlü anlatamıyordum. Onun şeytani bir parılti ile ya- nan gözleri: — Yağma yok.. Beni de kandıramazsın!. Diyordu. Ve ba- sıyordu kahkahayı. Neler yap- madım, ne fedakârlıklara kat- lanmadım. Bütün- yaşayış tarzımı değiştirdim, fakat imkânı yok onu inandıramadım. — Yavrum ben senin ne mal olduğunu biliyorum, bana kendin anlattık... Bütün dünya ile alâkamı kesmiştim. Kalbim kış mevsimini geçiren bir sayfiye oteli gibi bomboştu. Ben ağlıyordum, — eriyordum. mahvoluyordum. O, — mütema- diyen — gülüyordu. bunun — b kahkahasında — şimdiye kadar tanıdığım — tanımadığım, — İsmini bilmediğim kadınların intikamı, gözyaşı ve ahı vardı. safsızca — Maraş ( Husust ) — Memleket dahilinde uzun bir seyahate çıkan | Mubhafızgücü bisikletçileri şehrimize uğradılar ve parlak tezahürat | arasında bir istikl Harşılandılar. Maraş gençleri Güçlü sporcularımıza samimt vrasimi yaptılar.' Misafirlerimiz aramızda kaldığı müd- det zarfında güzel saatler geçirdik. Misafirlerle bir arada çekilmiş bir resmini gönderiyorum, Maraş - gençlerinin Ali Riza SDKT A SÜa e el BÜ el SA eei dilenn

Bu sayıdan diğer sayfalar: