24 Ağustos 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

24 Ağustos 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA İslâmiyet Aleyhindeki Neşriyata Cevap Vermek, Ebülhüdanın Vazifesi İdi Ayni Zamanda Hilâfet Propagandası Yapacaktı Muharrirt *& Her Hakkı Mahfuzdur —106— Osman Bey saraya gelip te iradeyi telâkki eder etmez, dor- hal huzura koşmuş. Abdülhamit: — İki defa arattım, buldura- madım. Nerede idin?.. Diye sormuş. Osman Bey de nereyo gittiğini anlattıktan sonra bu genç Rufai şeyhi hakkında birçok senalarda bulunmuş.. Sa- rayın eski an'anesi mucibince şeyhlere ve dervişlere ehemmi- yet veren Abdülhamit: — Bizim valdenin Rufai tari- kine intisabı vardı. Bu kadar sena ettiğin şu şeyhi çağır da, bir de biz görelim. Demiş.. Hemen İzzet Efendinin konağına bir araba ile yaver gönderilmiş. Ebülhüda, saraya celbedilmiş. Osman Beyin delâ- letile huzura çıkarılmış. Abdülhamit, kendisile uzun mzadıya — konuşmuş. Gençliğine rağmen ilim ve zekâsına hayran olmuş.. Mülâkat bitip te Ebülhüda çıkacağı zaman Abdülhamit kon- disini alakoymuş. — Vakıf işlerinizin. matlubu wöçhile tesrii için şimdi lâzım ge- Jenlere haber gönderirim. Siz şim- dilik Halebe gitmeyiniz. Bir müd- det burada kalınız.. Ve burada kaldığınız müddet zarfında da sık sık bana geliniz. Diye iltifatta bulunmuş... Ebük büdanın bu suretle teveccühe mazhar olduğunu görünce mabe- yinci Osman Bey derhal kona- gında bir oda hazırlatmış, Ebülhü- | dayı oraya aldırmış... Artık Ebül- hüda arada sırada saraya gidi- yör, her defasında ayrı bir iltifat ile Osman Beyin konağına avdet ediyormuş, O esnada Abdülhamit, (bilâ- müddet, Meclisi meb'usanı kapa: mış. İstanbulda meclisin leh ve aleyhinde birçok dedikodular ol- nıyabaşlamış. Bu ceryanlara Ebül- hüda da karışmış. Ve (daürreşat ilâ sebilül ittihat)unvalı arapca bir de risale yazmış. — Bu risalede Meclisi Meb'usanı müdafaa ederek (meşveret usulünün şerlati İslâ- miyeye muvafık olduğunu, bir memleketin bunsuz idare ola- mıyacağım izah etmiş.. Lâkin, meclis aleyhtarları derhal Abdül- hamide bunu haber vermişler ve Ebülhüdayi (efkâtı — umumiyeyi meclis lehine teşvik) ile itham etmişler. Hünkâr fena halde kızmış: — Derhal memleketine gitsin ve bir duha da böyle şeylere ka- Tışmasın. Diye haber göndermiş; maz- hâr oluğu ikbal ve teveccühten birdenbire sukut eden Ebülhüda, imeyus ve mütcessir bir halde " Hulebe dönmüş... O zaman Halepte, Kâmil Paşa Ka o vılı imiş. Kâmil Paşa, Mısır ve Avrupa — terbiyesi görmüş bir | adam olduğu için Ebülhüdanın bu şekilde avdeti nazarı dikkatini celbetmiş, Kendisile — görüşmüş ve ahbap olmuş. Hattâ, bu ah» baplık az zaman zarfında ilerlemiş ve samimiyet kespetmiş. Aradan bir müddet geçtikten sonra Ebülhüda - bir sabah er- kenden - Kâmil Paşadan bir mektup almış. Bu mektupta, ( mühim bir ruya gördüm, ya sen bana gel.. yahut ben sana geleyim) diye yazılı imiş. Ebülhüda Kâmil Poşa gibi bir adamın, böyle rüyalara ehemmiyet vere- ceğini hiç ümit etmediği için buna hayret ve laaccüp içinde kalmış, Kalkıp Kâmil Paşanın konağına gitmek —üzere iken Kâmil Paşaam bizzat geldiğini haber almış... Paşanın bu isticalinden hay- reti artarak hemen koşmuş, valiyi istikbal etmiş. Kâmil Paşa otur- muş, rüyasını anlatmış. Neticede: — Bu rüyadan istidlâl edile- bilir ki, yakın zamanda, ya sen ve yahut ben.. ikimizden birimiz herhalde İstanbula gideceğiz. Demiş... Aradan bir buçuk ay geçer geçmez (Mabeyin başkâtibi Fuat) Beyin imzasile vilâyete bir telgraf gelmiş. Bu telgraf şu mcalde imiş: (Seyyit Mehmet Ebülhüda Ef. Hazretlerinin muazzezen ve mü- kerremen Dersaadete izamı iradei seniyei cenabı hilâfetpenahi ikti- ç i I | zasından olmağa, olveçhile icab- nn icrası...| Kâmil Pş. bu telgrafı ahr ab maz koşa koşa gelmiş, Ebülhü- daya tebşir etmiş.. Ebülhüda, - vaktile hiç ehemmiyet verme- diği rüyanın bu suretle tahak- kukundan - mesrur ve şadan bir halde, Kâmil Paşaya birçok vait- lerde bulunarak derhal İstanbula hareket etmiş. İstanbula gelirge- mez saraydan gönderilen adam- lar tarafından — istikbal edilmiş. Doğruca Nabeyinci Osman Beyim evine götürülerek yine oraya yerleştirilmiş. Ertesi gün de hu- zura davet olunmuş. Abdülhamit, yine kendisine birçok iltifatlarda bulunmuş... Beşiktaşta ( Abbasa- ga) mahallesinde bir ev kirala- narak tefriş edilmiş. Ebülhüda oraya yerleştirilmiş. Ve bu defa kendisine de Abdülhamit tara- fından varife verilmiş... * Abdülhamit tarafından Ebül- hüdaya tevdi edilen vazifenin ana hatları başlıca şunlardan ibaretti: 1 — Diyarı ecnebiyede, İslâ- miyet ve makamı hilâfet aleyhin- de yazılacak olan kitap ve ma- kalelere rveddiye yazmak ve bunları müdafaa etmek. 2 — Hindistan ile sair İslâm memleketlerine hilâfet makamının ehemmiyetini anlatmak ve mü- nasip şekillerde propaganda yap- mak. (Avhı var ) gaa Kadınlar Deniz Kıyafetıle' Gazinolara Gidiyorlar! Deniz ve plâj iptilâm sun senelerde azam! haddini buldu. Bu İstilâ ile birlikte birde deniz mayosu modast ortaya çıktı. Mayo modaları her deniz mevsiminde başka bir şekil almaktadır. Mayo- lar giltikçe daha zarifleşmekle beraber, biraz daha dekolte olmak- tadır. Çıplaklık modasının da taammüm ettiği şu sıralarda kadınlar sokaklarda mayolarla dolaşmakta bile mahzur görmemektedirler. Resmimizde Avrupada bir gazinoda oturmakta olan mayolu kadın- lar görünmektedir. | insana ok Eski Devirlerde İstanbul Muazzam Kafile Ara- sında Nelçr Yoktu.. (Baş tarafı | inci sayfada ) üç defa döndürdü. Dördüncü Murat artık adamakıllı keyillen- mişti. Silâhtarağa —neye uğra- dığını şaşırmıştı. Fakat Dördüncü Murat köşede duran 200 okkalık demir gürzü de bir hamlede ha- vaya kaldırdı. vo sonra tekrar yerine geçerek — geçit resmini seyre daldı. Beş Bin Arabacı Akşama kadar sel gibi akan alay kafileleri arasında her çeşit insan vardı. Şimdi alay köşkünün önünden beş bin arabacının teş- kil ettiği beybetli bir manzara geçiyordu. Bu kafile arasında büyük kılgeçilere, — iri Samsun köpeklerine — çektirilen arabalar garip bir oyuncak hiş- sini — veriyordu. Bu kafilenin gerisinden gelen buğdaycı esna- h boğazlarına, içleri tohum dolu birer torba takmışlar, sağa, sola buğday serpiyorlar ve hep bir ağızdan haykırıyorlardı: “*— Benim elim değil, Âdem baba elidir. Halil berekâtı ver..,, Deliler Kafllesi O zaman İstanbulda beştımar- hane vardı. Zincirlerle bağlı üç yüz zır deli bu tımarhanelerde güya tedavi ediliyordu. Geçit resmi kafilesine bu zavallı has- talar da katıştırılmıştı. — Hepsinin elleri ve ayakları yaldızb zincir- lerle kösteklenmişti. Yedi yüz hasta- bakıcı ve güllâbi, bu perişan has- taları zincirlerinden — tutarak sürüklüyorlar, hekimler de de- Tilere ilâç dağıtıyorlardı. Ara- sıra da bir zincir koptuğu ve azgın bir. delinin halk arasına saldırdığı da oluyordu. Deli kafilesini götüren hasta- bakıcıların ve hekimlerin arka- sından müneccimler güruhu yü- rüyordu. Mektep Çaocukları Muazzam alayın en şen kö- şesini mektep çocuklarından mü- rekkep kafile teşkil ediyordu. O zaman İstanbulda birer muallimle idare edilen 1993 tana epcet ve elifbe mektebi vardı. Bu çocuklar ellerinde tef, ve dümbelek Eyüp oyuncakları, — başlarında — kâğıt külahlar oyoıya zıplıya yürüyor- lar ve ilâhi söylüyorlardı. Fakat adetleri pek azdı. Hattâ o zamanki vesikalı ve ruhsatna- meli hıııızlu Iııı küçük ve masum kafileden daha fazla yekünlü idi. Dilenciler Güruhu Bu ucu bucağı görünmiyen alay arasında yedi bin mevcutlu dilenciler kafilesi cidden görlül- miye değer bir mevcudiyetti. O zamanın telâkkisine göre dilenci- ler de buz gibi esnaftı. Hepsinin ellerinde bin bir çeşit bayrak, başlarında hasır ve hurma lifin- den külâhlar, arkalarında hırkalar olduğu halde köşke doğru yürü- yorlardı. İçlerinde gözden mahrum ©- lanlar — biribirlerinin -omuzlarına dayanmış düşe kalka gidiyor« lardı. Yürekler acındıran bu kafile arasında topal, kambur, salak, sarsak, elsiz, ayaksız in- san parçaları pek çoktu. — İçle- rinde çırılçıplak yürüyenler bile vard.. Hepsi de bir ağızdan (ya fettah) diye haykırıyordu. Tam köşkün —önüne gelindiği zaman yukardan avuç avuç altın ve gümüş para serpildi. Şimdi —manzara değişmişti. Herkes yerlere seriliyor ve para kapışıyordu. Kör dilencilere da torbalar içinde sadaka verildi. Büyük Kavuklular Alayın en hoş kafilesini adet itibarile esnafların €en azı olan (Şeyhülarafat) esnafı teşkil ediyordu 15 kişiden ibaret olan bu kafile efradınılı her biri, minere büyük- lüğünde kavuk taşıyordu. Her- birisinin kavuğü; — devrilmemesi için sekiz on kişi tarafından mu- hafaza ediliyordu. Bunları takip eden kafileler hayli kalabalıktı. Bilhassa saka- ların adedi on bine yakındı. Ko- valar ve kırbalarla geçen bu kafile garip bir manzara teşkil ediyordu. Alayın en gerisinde ekmekçiler, tornacılar, deniz tay- faları, aslancı ve ayıcı esmafı ge- Hiyordu. Aslancı ve ayıcı esnafının teşkil ettiği kafile binden fazla idi. Tabit zincirlere bağlanmış bin kadar ayı, aslan, kaplan, iri köpek, kurt ve saire de bu me- yanda idi, İşte, dördüncü Muradın irade- sile yapılan geçit resmi böyle muazzam bir esnaf ordusundan ibaretti. Yarın yine bu sütunlar- da İstanbulum eski- doktor ve eczacılarını göreceğiz. Şl— — -- .Mmmo—u—ı.. RADYO Ksansesasara aai yerAmAA LA AAA AA AAA SAA A 24 Ağustos Çarşamba İstanböl — ( 1900 motro ) 18 Gra- mofon, 19,5 birinci kısım alaturka kou- ser, 20,5 gramafan, 21 Münir Nuretlin Böy ile arkdaşları tarafından kunser, 22 örkesira . Bükreş — (39£ metre) 19,40 Bokom oporası. Belgrat — ( 429 metra ) 21 Kuvar tok, 21,40 Madam Butterilay operası. Roma — ( 44i melre) S1 gramolor plâkları, SİÇİS döktorün — tavsiyeleri, 21,45 Abrabamın masalı. Prağ —( 488 metre ) 21 Kuvartet, 23,20 konser. Viyana —(GLT metre) 20,50 Pronsea iamiudo bir komedi, 23,10 dans ha- vaları. Peşta — ( 850 metre ) 20,50 salon orkastrası, 22 Çigan. Vargova — ( 1411 metre ) 91,50 Solist konasri, 338 dans havaları. Berlin —( 1635 matre ) 21 klâsik operetler gecedi. e. 25 Ağustos Perşemhe İstanbul — (1200 metro ) 18 grar molon, 10,5 birinci kısım alatarka saz Fehmiye Hamımın iştirakile 20,5 grar mofon, 21 ikinci kısım alaturka saz Vildan Niyazi Beyin ve Fikriye Ha numan İştiraklle 282 arkostra. — (804 motro ) 2059 konler rans, 20,45 garkı kanssri, 91,10 konaer. Belgrat — ( 429 metre ) 20,90 Dok- torun tavsiyeleri, 21 *ılıhıxg tiyatro- sundan nakil. Roma —( 41 mötre ) 21,90 ev kadı- nına nasibatlör, 21,45 senfoni, 22,30 komedi, 23,15 kongar. Prağ — (488 metce ) 90 kabaro, 31 Salzburg tyatrosundan nakil. Viyana — ( 5I7 metra ) 21 Salzburg tiyatrosunda — verilccek olan — 9 unom konser, Şubart'in ( H. Met, Böflonisi, £2 akşam könseri. Paşte — ( 550 metrs ) 90 Napocun hakkında bir konferans, 290,900 Macar balk şarkıları, 91 küçük bir komedi Varşova — (14l1 matra) 21 hafif şar> kılar, 92 dans havaları. Berlin — (1035 metre) 20 İıılıtıt haberleri, 34 Viyanadan nakil Ağustos 24 —

Bu sayıdan diğer sayfalar: