22 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

22 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

silenkem aereaa ae sezemen “Açık Gözlülük i Onun dişi ağrıyordu. Bir dişçiye gitti. Dişçi, dişi muayene ettikten sonra * — Çare yok, dedi, çıkara- cağım. Hissini iptal edip çıkar- tırsak iki lira verirsiniz. Eğer hissini iptal etmezsek elli kuruşa olur. O, dişin hissini iptal ile ç- kartılmasını İstedi. Dişçi şırımga yaptı. İlâcın tesirini göstermesi için bir hastaya bakıncıya kadar salonda beklemesini tembih etti. Dişçi onu tekrar çağırdığı zaman bulamadı. Çıkıp gitmişti, Akşam dişçi, bir başka dişçi arkadaşını ziyarete gitmişti. Ko- nuşurlarken anlattı: — Bugün bana bir müşteri geldi. Dişini çekecektim. Hissini iptal etmek için şırmga yaptım. O sırada başka bir müşteri ge- di, beklemesini söyledim. Fakat çıkmış, gitmiş.. Arkadaşı dişçi şaşırdı.. — Tuhaf, dedi, bugün bana da bir müşteri geldi. Hissini ip- tal etmeden şu dişimi çek, dedi, bet de çektim. Elli kuruş bı- taktı gitti. Balkon Suphi B. ev arıyordu: — Azizim, balkonsuz ev tut- mam, nekadar iyi olursa olsun, balkonu olmadı mı nafile, bir işe yaramaz.. Arkadaşları itiraz etliler.. — Canım, penceresi var ya bunun, balkon ne olacak.. Suphi Bey arkadaşlarının an- hayışsızlığına hayret etti.. — Nc düşüncesiz şeylersiniz, günün birirde belkâ mühim bir adam olurum.. Halk, evimin önü- ne toplamır, onlara pencereden başımı uzatlıp — söz söyliyecek değilim ya, — Balkon - olmazsa vafile.. İyi Anne, Baba — Ance, benim Fransızca va- zifemi yapmama yardım eder misin?.. — Ben Fransızca bilmiyo- rum ki... — Ne iyi annen, baban var- mış. Fransızca öğreteceğiz diye, seni zahmete sokmamışlar.. Muzir İki ayyaş arasında: — Bana doktorlar rakı içme, bir kadeh bile içsen senin için muzırdır, dediler. — Demek rakıyı bıraktın. — Hayır, yalnız artık kadehle içmiyorum, şişeyle başıma diki- “ v llt — Bütün hayatımızda seninle biribirimizden bir saniye bile ayrılmadan ne güzel yaşıyacağız.. — Benimle evlenmakten vaz mı geçiyorsun?.. ——— Lokanta sahibi yeni garson yetiştiriyordu. —— Bak bizim meslekte âdettir. Müşteriye daima hak vermek icap eder, ne derse peki demeli.. — Patron, bu sabah bir ta- nesi siz, hepsiniz dolandırıcısınız, dedi. , — Ha, sen de aksini iddia etmiyecektin.. Hatta söylediğinin doğru olduğuna kendisini ikna etmek için hesap puslasına yeme- diği birçok yemeklerin de para- sını yazıp alacaktın!.. " Sebep — Beni ömrümde bir defa bile deniz tutmamıştır.. — Bir ilâç mı alıyorsunuz.. — Dikkat ediyorum, bir gün dajireye geliyor, fakat ertesi gün muhakkak gelmiyorsunuz.. — Ne yapayım müdür Bey?.. Hergün evde ka- dacak olursam canım sikiliyorl. — Hayır hiç vapura kbinmedim, j - —e——A) Çirkin Salı günü Kadr köy iskolesi hınca- binç dolü idi. Va- purlar sisten İşle- miyor.. Otobüsler: den inen, öteden beridan — toplanan kadın, grkek İska- lenin yanında va: puru bökliyorlardı. na vapur bekleyon bir kadın varsa ya- dina gider belki abbap olurum. Arkadaşım g — Bu kalabalıkt yalnız kalmış kadın kim biltr nekadar Çirkin olmalıdır. yağğanz . Genç Kızlara Nasihat Bi Biri size, gel dese; Hemen yanaşmayınız.. Yanılıp ta severse; Bu işe şaşmayınız.. * BDolaşın akın akın.. Gülünüz çapkın çapkın. Dinleyin, fakat sakın, Haddini aşmayımız.. x Tak dedi şimdi cana, Söylerim yana yana, Yaş otuz; 'artık bana Fazla salaşmayınız.. — Siz ikl kardeş biribirini- nekadar — benziyorsunuz, Anneniz babanız sizi nasil ayırt edebiliyartar?. — Gayat kolay efandim, be- nim sesim kardeşiminkinden biraz daha kalındır. n Bir erkek, yanında bir kadın, tamir — edilen bir apartımanın önünden - geçiyorlardı. Apartıma- mn boyunca İskele kurulmuş, üzerinde birçok amele çalışıyor- du. Erkek yukarı baktı.. — Tehlikeli bir şey, bu tarz- da çalışmıya müsaade etmemeli!, Kadın tasdik etti., — Evet hakikaten tehlikeli, | ya bir tanesi sokaktan geçenlerin başına düşecek olursa!, Yükseklerde — Naciyenin gözü daima yük- seklerde idi. Nibayet meramına nail oldu.. — Ne yaptı? — Bir tayyarecile evlendi.. ! — desin ee ene e eee e aa aa sena | Zehir n raman e enene İ Levi, Salamonun; Moiz de, Ko- henin ortağıydılar. Kârlı bir iş için dördü birden birleştiler.. İş yapıldı, on bin lira kâr ettiler.. Parayı Levi ve Salamon mücsse- sesi tahsil etti. Yarısını araların- daki hususi mukavele mucibince Moiz Kohen müessesesine vere- ceklerdi, Levi ortağı Salamona bir akıl öğretti: — Ne dersin Salamon, kazan- dığımız on bin liranın yarısını ya- rın Kohenle Moize vermemiz lâ- Zun; ben bir şey düşündüm, bu ak- şam kazancımız şerefine bir zi- yafet veririz, onların kadehlerine gizlice zehir koyarız. Ölürler, para bize kalır. Salamon Levinin fikrini be- ğendi. Ziyafette dört kişi ayni masada oturdular.. Fakat ilk ka- dehleri içer içmez dört yahudinin dördü birden zehirlenerek öldüler. Dört kadehe de biribirinden ayrı dört nevi zehir konulmuştu. Zarar Ziyan Ali Bey karısile bir otomobil gerintisine gitmişlerdi. Otomobil bir. yol dönemecinde devrildi. Ali Bey karısına sordu: — Bir yerine bir şey oldu mu? — Hayır.. Ali Bey karısınn — kolunu hızla çekti. Kadının kolu çıktı, — Efendi ne yapıyorsun ?.. — Hiç, otomobil sahibinden zarar ziyan talep edeceğim 1.. Bağırmak Genç kız genç erkeğe darıldı: — Yanıma sokulmayınız, et- rafımızda bu kadar insan var, şimdi bağırır hepsini başıma ti ın.. — Peki, © halde tenhada yanınıza sokulurum. Rus Havyarı İsmet Hulüsi bakkaldan hav- gı:üıhyordı. Bakkal malını met- etti: — Halis Rus havyarıdır; bir parça tadın anlarsınız. — Nereden anlıyacağım canım, tadınca Rusça konuşmuya başlı- yacak değilim ya! Kayınvalde Tren hareket ediyordu. Bir genç kondüktöre bağırdı. — Kondüktör efendi, aman, kayınvaldem istasyonda kaldı.. — Ne yapalım Beyefendi, tren daha hızlı hareket edemez kil.. Tuzluk — Gidip bakkaldan tuz alıp geleyim.. — Ne yapacaksiın.. — Nişanlım gelirken bir tuz- luk hediye getirmiş! Bu Da İş Salamon yatıyordu, Moiz zi- yaretine göldi.. — Korkma Iamön, — dedi, daha yetmiş başta Sa- sen beş yaptadasın, doksana gelmeden Allah se- i almaz.. monu bu göz memnun etmedi. Bilmem amma, Allah işini — bilmi- yor mu? Yotmiş beşte almak varken doksana çıksın di- D — Otomobilin içine dikkatla baktınız mı?, — Kıymetli bir şeyiniz mi vardı?. — Yolda galirkea bir köylüden birkaç tane ye bekler mi hiç.. taze yumurla almıştım, acaba duruyor mu?

Bu sayıdan diğer sayfalar: