15 Kasım 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

15 Kasım 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SO N-POSTA TİMURLENK İstanbulda İki Buçuk Ayda —'143 — Muharriri: —» Kadın, Timura Bir Bard;ıkı Şarap Sundu ; Yüzü görünmemekle beraber pek nefis bir mablük olduğu anlaşılan kadın, yürürken gende- liyordu, Timurun — önünde dız çöküp kalktıktan sonra Beyazı- dın karşışında eğilmişti. Bu eğiliş, yıkılışı andırıyordu. Fakat kö- leler, ayni ande Beyazıdın sağına ve solupa Şeçtikleri için kadıp, yıkılmaktan kendiai korudu, kılıf- sır. ve parlak kılıçlardan - sanki kuvvet —aldı, dimdik — durdu, bekledi. Beyazıt, iki yanında yer alan cellâdımsı olmadı, - belki manslı duruşunu da — görmedi, — bütün dikkatile kadim' süzüyordu. Onun vücudünü adamlar'a — alâkadar onların büründüğü tül, yarıya örtüyordu, yüzündeki peçe yarı ise pek kalın olduğu için her- | şeyi kapıyordu. — Yalnız — gözü biraz görünüyordu. işte bu yarı görünen gözlere bakıyordu - ve onlarla üzücü bir aşinalık seziyordu, Eğer o gözler, mütemadiyen kendine baksa şüpbesini kolay- Ikla giderecekti. Lâkin kadın, çarçabuk — cepheyi ti, sırtmı. Beyazıda ve Timura çevirmişti. Şimdi mağlüp hükün- dar, bu kapalı vücudün omuzla- rını, kalçalarımı, topuklarını göre- biliyordu, bunların ifade ettikleri nefasetten rubunda mana ise nihayet ibaretti. Timur, bir mütcakıp emir verdi: — Şarap dağıtın! Kadin başka bir kız kısa düşünceyi tarafın- dan getirilen altın tepsiden Edolu | bir bardak alarak Timura sutidu. Bu işi yaparken tıpkı öbür saki- | ler gibi bir dizini büküp yere oturmuştu, Son cür'a Şahinşahın | ağzına dökülünceye kadar da beklemişti. İkinci kadehi yine o vaziyette Beyazıda urzattı. Maglüp kendi eline değecek kadar ya- kınlaşan zarif parmakların titredi- ğini gördü ve titredi. Sebebini bilmiyordu, sanki kadının Elle- Tin di i etmişli. Fakat çebresi değ bakışı değişmedi, İçerek geri verdi, Şimdi kadın, orada bulunan- ların hepsine birer birer litreyiş kendi verilen kadebi şarap Sunuyordu. Yalnız onların karşı- | sında kısaca boyun eviyordu SON POSTA avadis ve Halk garetesi ç İstanbult Eskl Zaptiyey İdare. Çatalçeşme sokağı 25. Telefont İstanbul - -20203 Posta kutusur İetanbal - 761 'Telgrufi lstan bul SONPOSTA | ABONE FİATİ TÜRKİYE ECNEBİ 1400 Kr. 1 Sene 27CCKr 750 , GAy 1400 , SO 5.D y 800 , MAĞ İptuğo,, 300 , Gelen evrak geri verilmez Dânlardan —mes'uliyet alınmas S0vap için mektupl ara () kuruşluk ilmesi (20) kuruştur. Gazetemizde çık; " Bütün hakları mahlar. v alttir. Esir bünkâr, | ! keskin bir sayba murla Beyazıda yaptığı gibi diz çökmüyordu, galibin ve mağlübun gözleri hep onun ayağında İdi, ikisi de kadının yürüyüşünü, du- ruşunu, — tepsiden — kadeh. alıp Prenslere, Tarhanlarâa mertebe sırasile verişini takip ediyorlardı. Timurun bu bakışlarında zalim bir har, Beyazıtın. göründe ise bur hutlu bir endişe vardı, Kadın, herkese birer kadeh şa- rap sunduktan sonra salonun or- tasma kadar geldi, kollarımı çap- razlayıp - “durdu, bekliyor gibiydi ve Timurun yüzüne bakı- yordu. Lâkin o bakışta korku, emir | elem ve birçok şey vardı. Hatta ter bile görünüyordu. Demek ki çok muztaripti, çok müteheyyiçti ve büründüğü tülün altında ter döküp duruyordu. Timur, yine sakin misafirini süzdü, sert bir sesle şu | görünen | emri verdi: — Haydi bakalım oyna. Emir Üüt türüdee | | Hazretleri senin oyununu mutlaka eğiştirmiş- | beğenecektir, çünkü sevdikleri şeydir. Kadın dış salondaki sazın abenğine ayak uydurup raksa irişti. Çılgın bir feveran içinde dönüyordu. o, dönüyor, Şimdi Beyazıdın kaşları çatıktı, | yüzünde ağır bir düşüncenin göl- | geleri dolaşıyordu. Çünkü sazın, türkistan nagmeleri değil rumeli havası — haykırdığımı Bu tahavvül — nedendi kadın kimdi? O çehresini ekşite ekşite bu mülâhazaları geçirirken tüllü ka- dın dönmesine, eğilip bükülme- sine devam ediyordu. Gerç rak- görüyordu. ve bu | sında | atmış, Yüz Bin _'["qne Yo (Baştarafı 1 inci Bayfada ) Karlman mağaza- & getirmiştir. Bu mağazanın — mü- dürü — fransızca azeteleri okur- en Pariste Yo- Yo isminde bir oyuncak — çıktı- gını, herkesin elin: de görüldüğünü görmüş, — derhal getirtmiş. Musevl çocukları vasıta- sile eylül — orta- pPiyasaya hemen satıldıklarını anla- yımca ikinci bir parti daha getirt- miştir. RakipÇoğalıyor! Fakat ticare- tin ezeli ve ebedi kaidesidir * Bir mal revaç buldu mu derhbal satıcı- ları çoğalır, Bu itibarla : Uzunçarşıda bir çıkrıkçı ye- varlak tahta par- çalarının — harıl harıl satılmakta olduğunu gös rünce bunlardaa kendisinin de yapabileceğini düşünmüş, hemen işe sarılmış, derken komşuları da onu taklide girişmişlerdir. O tarz- daki bugün artık Avrupadan oyuncak gelmemekte, hepsi bura- da vapılmaktadır. İyilerinin fiati toptan 30, orta cinslerinki 3 kuruşter. Kaç Tane Satıldı ? Tahmin edildiğine göre şim- diye kadar yüz bin tane Yo-Yo satılmıştır, bu mikların azlm kısmı İstanbulda kalmış, bir kısmı An- karaya ve İzmire gitmiştir. Bir tetkike nazaran oyun me- rakı en ziyade çocuklardadır. Denilebilir ki 100 çocuğun sek- seninde Yo-Yo vardır. Büyükler- de Yo-Yo ancak yüzde 20 yi bulmaktadır. En Meraklı Semt.. Yine tetkike nazaran en fazla sıada maharet vardı, incelik var- dı, lâkin o meharetin ve inceliğin Ü arasından istirap ta sızıyor gibiydi, adımlarında — yarâlı bir yüreğin çır ıntısı düpe düz görünüyordu. Oyun belki daha devam ede- cekti, çünkü saz, susmamıştı ve Timur da, durmak emrini verme- Fakat kadında yavaş- ya- vaş yorulmak emareleri belirdi, o eski hız azaldı, ayakları apaçık sendelemiye başladı ve - nihayet fırlatarak yere yılaldı, uzanıp kaldı. Saz bâlâ haykırıyordu. Timur, kalkmıştı, Beyazıt da — ihtiyarsız ona uyarak yerinden fırlamıştı, öbür erkekler lıblıtı;lo ayakta bulunuyorlardı. Yalın galçlı kö- leler, gözleri Beyazıdın üzerinde olduğu halde, vaziyetlerini muha- faza ediyorlardı. Şahinşah, işte bu dekor ara- sında ağır ağır yürüdü, bayılan kadının yüzündeki peçeyi açtı: — Emir Hazretleri dedi, bu kadın sizin sarayınızda da böyle bayılır mıydı? Mağlübun gözü, yerdeki açık Yo- Yo Arnavutköy, Şişli, Bey- oğlu ve Cihangirde yörülmektedir. TT staaow semtinde şalgın nispeten azdır. Xi ğ Fenni Kaide Nedir ? Bu mukaddemeden sonra Yo- Yo- nun hangi fea kaidesine tâbi olduğunu öğrenmek istedik. Fen Fakültesi Müderrislerinden Fizik Doktoru Fahir Beye sorduk. Ga- zetecilerin mütecessis olduklarını çehreye çevrilir çevrilmez, #salo- nun direklerini sarsan yeni bir sayha yükseldi: — Namert! ( Arkan) var ) bildiğinden tacizi mazur gördü va söyledi: — “ Aşağıya bıraktığınız vakit kütle bir sürat kesbediyor. Yak nız dikkat ediniz, aşağıya düştü- Ganç kızlardan | | | | | | - kahveci Hüseyin Ağaya kadar herkeste Yo-Yo.. ğü zaman el hareketi yapılmıya- cak olursa kütle yukarıya gelmi- yor. Binaenaleyh kütlenin aldığı süratin istikametini o küçük el hareketi ile değiştirecek olursa- nız o vakit kütle aldığı asüratin aksi işaretli bir süratle yukarıya çıkmakta ve bu iniş ve çıkışlar tekrar etmektedir. Bu sürati mük- tesibe kanununa göre oluyor. Bizim evde çocuklar almış, tetkik ettim ve bu neticeye vardım. ,, İkinci İzah Fen Fakültesi ve Mühendis Mektebi Mihanik Profesörlerinden Salim ve riyaziyeci Ali Yaver Beyler ise Yo - Yoyu şu şekilde izah ettiler: — * Cazibeden dolayı kütle sukut eder. Sukuttan sonra küt- lenin işini tutan adamın elinde bir aksi tesir ve bir hareket hâsıl oluyor. Bunun neticesi olarak müteharrik cisim tekrar ipe sarı- hyor ve yukarı çıkıyor. Bu inip çıkmada kütle nekadar ağır ve tülde nekadar kısa olursa hare- ket okadar canlı olur. İp uzun olduğu takdirde delkitemas ve havanın mukavemetinden — dolayı bu harsket istenildiği şekilde olamıyor. Bu sukut ve aksi tesir kanununa göre oluyor... Ruhi Meseleye Gelince.. Buraya kadar olanını anladık, fakat : — Basit bir oyuncak bir salgın | halinde geçti? Bunu da anlamak istedik, ve Ruhiyat ile meşgul olan Doktor Abdullah Cevdet Beye müracaat ettik. İçtihat mecmuası sahibi, Kustav Lebonun aşağı yu_kı_n bütün eserlerini tercilme etmiştir. Doğrusu biz bu eserlerin İçinde Yo- Yoya —uyacak bir bahsin bulunup bulunmadığını, batırlayıp hatırlıyamıyacağını — merak - edi- neden herkesin eline -Yo yorduk: Şu cevabı. verdi: Zihni sirayet, maraz! sirayel- ten daha az sahih ve herhalde daha az kuvvetli değildir. Bah- settiğiniz oyunda bu Pisikolocyal unsurun asrin rolü muhakkaktır. Danse de St, Gurz malümu- nuzdur. Ağlıyanı görenin ağla- mak ve güleni görenin gülmek temayülü ve her bir esnemenin, hatta bir öksürmenin, bir camide | bir mecliste birçok esnemeleri, öksürmeleri davet ettiği dur. Bu itibarla bükümetin inti- malüme | n atıldı sip bir iştir. A- partıman yapmak hüsusunda da asa bi bir - sirayetin tesiri muhakkak- tır.Bugün 30 bin liraya çıkan bir gayri (menkülün nihayet üç sena sonra 20 — bine müşteri — arayıp bula mı ya cağını | şimdiden söylemel 'I Gçürkeaki ölünya * | maliyundan ok | mıya da İlüzum | yoktur. Çünkü | 1927 senesinden ; 193i — senesine kadar210,000(iki yüz onbin) nüfus İstanbulda eksil- miştir ve eksilmek. tedir.İnşaatı hitam bulmuş binaların yüzde sekseninin : kapısında “kiralık apartıman,, levhası görülürken mü- temadiyen bina yapmıya devam etmenin sirayeti zibniyeden başka mücssiri aranmamalıdır. — Bizim paramız, evrakı nakdiyemiz sağ- lamdır, çünkü azdır ve bukadar paranın arkasında altın temsil eden istihsalâtı arziyemiz vardır. Bina yapmak sıtmasını izah için paramız ve emniyetsiliğini ileri sürenler haltediyorlar. Vakıâ sizin sualinizden uzak- laştığım görünüyor. Fakat sira yeti zihuiye meselesinin şümulü dak- resindeyiz. Cibanın şimdiki inki- şafı, hayaller ve hakikatler adile tercüme ettiğim ve basılmakta olan çok mühim bir kitabında merhum Üstat Dr. Gustave Le Bon bu bahiste gu satırları ya- zar: Sirayeti zihniye bir hâdisei ruhiyedir, ki tesirine maruz olan fertler bu hâdisci ruhiye saye- sinde, şahsi iradelerine göre değil, kendilerini ihata eden kim- selerin iradelerine göre fill ve harekette bulunurlar. Sirayeti zihniye, zekâ üzerine w”w l l[ &ç az, fakat bissiyat üzerine çok tesir icra eder, sirayeti zihniyenin telkinlerinin tesiri altında, cumhur halinde insanlar cümleten ayni suretle hiseder ve ayni tle aksülâmelde bulunurlar... Fikirler dahi bazı kere fakat ancak bissi yahut sırri muhtevalarile mütena- ip olarak sari olabilirler, tama- n akli olan bir fikir sari de- dir. hardan bahsetmeyi gazetecilere | — Bir Türk darbımeseli: olan “Kır yasak etmesi| hayli gecikmiş mu- (Devamı ll incl sayfada )

Bu sayıdan diğer sayfalar: