20 Kasım 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

20 Kasım 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tegiltere HMükümetl taralından Gasl Br.ne hediye edilen eserin terefimosi ÇANAKKALE Teblıı;a Göre Yazan: Ceneral Oglander | Mukabil Taarruza Geçilecekti Fakat Türkler hlç yılııı- dan ilerlemekte devam ettiler ve bir müddet sonra 400 rakımlı tepenin kenarlarından uzun piya- de kolları ileri atılmıya başladı. Türklerin 400 — rakımlı tepe üzerindeki siperleri Ayustralya- hların siperlerinden takriben Iki- yüz yarda mesafede idi ve ara- daki arazi her nekadar fundalık idise de bir masa sathı gibi düm- düzdü. İşte bu düzlükten Türk- ler saf saf ilerilemeğe başladılar ve Avustralyallar da kimisi ayak- ta, kimisi olurur vaz'iyette ateş açarak bu safları biçmeğe başla- dıdar. Daha şimalde Ouinnn's mevkiine karşı bilâhare heş defa tekrarlanan daha şiddetli bir hü- curı yapılmakta, ayni zamanda Popes, Nek, Bolton, Courtney's mevkilerine de ayrıca — taarruz edilmekte idi. Fakat yalnız bir mevkide Türkler Anzac siperlerini mu- vakkat bir surette işgal edebil- diler ve saat (5) te büyük taar- ruz artık akamete uğradı. Taar- ruza yeniden can vermek Üzere bir iki noktada mahalli bazı gay- retler yapıldisa da bu küçük taar- ruzlar başlar başlamaz — derhal piyade ateşile tevkif edildi ve sabah saat 11 de muharebe ni- hayete erdi Kendi resml tebliğlerine naza- zan Türklerin bu muvaffakiyetsiz taarruzdaki zayiatı 10000 kişiye baliğ olmuştu. Yalnız Anzac si- perlerinin önünde ©o gün sayıla- bilen Türk şühedasının mikdarı 3000 den Fazla idi. Buna muka- bil Avusturalya ve yeni Zelanda kuvvetlerinin zayiatı ancak 600 kişiden ibaretti. Bütün on dokuz mayıs günü © civarda elân büyük Türk kav- vetlerinin bulunduğu haberi Jene- ral Birdwood'un karargâhında oldukca endişe uyandırdı ve esir edilen bir Türk zabitinin Ferdası sabah daha büyük mikyasta taar- ruza geçileceğine dair verdiği ifa- de bu endişeyi bir kat daha arttırdı. Bunun üzerine Jeneral Birdwood derhal karargâhı. umu- miye telgraf çekerek hâlâ Helles- de bulunan yeni Zellanda livası © akşam W sahilinden irkâp edi- lerek — sevkedildi. 18 mayıs akşamı Onzacdaki efrada verilen emirdeki düşman taarruzu akim kaldığı takdirde mukabil taaruza geçilmesi hiç mevzuubahs edilmemiş — olduğun- v —e a Resim — Tahlili — Kuponu | Tabiatinisi üğrenmek — istiyorsanız | sesininizi S adet küpoa ile bir- hkte gönderi tâbillir Roamiviz wraya | ve ada edilimeı. | EEC eee U eler AĞ İ veya san'at? Lulunduğu n kllşasl 3O U kurüylük Pumuksbllkulo gönderil odi 2 | olamıyacağını bildirdi. Bu dıın maatteessüf düşmanın en şaşkın bir vaz'iyette kaldığı bir sırada böyle bir mukabil taarruza geçilemedi. Öğleden sonra saat ikide Jeneral Godley, (Welling- ton) atlı piyade kıtaatından yüz kişilik bir müfrezenin Türklerin Nek mevkiinde bulunan siperle- rine basşkın yapmasını emretti. Fakat o zamana kadar Türk mev- zilerinde intizam iade edilmişti. Binaenaleyh baskın — müfrezesi siperden baş kaldırır. kaldırmaz öyle müthiş bir ateşe maruz kal- di ki Jeneral Gödley evvelce vermiş olduğu emri derhal geri almağa mecbur oldu. On beş da- kika sonra Karargâhı umumiden gelen bir tebliğde düşman hü- cumları def edilir edilmez muka- bil taarruza geçilmesi için her fır- sattan İstifade edilmesi emredili- | yordu. Fakat artık muvaffakiyetli bir mukabil taarruza kalkışmak zamanı geçmişti. Avusturalyalıların 19 mayısta kazandıkları — muvaffakiyetlerden biri de evvlece bazı parçalarının Helleste ele geçen Türklerin Ya- rıma da haritasının birkaç pafta- | lermi daha ele geçirmiş olmaları idi. o zamana kadar Akdeniz kuvayı seferiyesinin elinde bulu- nan haritaların hepsi yanlış ve noksan bulunduğundan zaptedilen bu paftalar sayesinde yeni hari- talar tanzim edilerek pek ax bir zamanda bütün kıt'alara tevri edilebildi. Anzac Mütarekesi 19 mayıs akşamı, - siperlerin önünde bir hayli Türk cesedinin bulunması sırf sıhhi noktai nazar- dan Anzac kıtaatı için yeni ve tehlikeli bir mesele teşkil etmişti. Anzac siper — hattını bir tek adım daha geriye almak kabil | değildi. Fakat birkaç gün sonra ileri hatta barınmak imkânsız ola- caktı. Bu vaziyet karşısında Je- neral Birdwoot 19 mayıs akşami | karargâhi ümümiye telefon ede- rek ferdası gün düşman kumada- nı ile temas edip ölülerin ve ya- ralıların kaldırılıması için bir mü- tareke akdedilmesini teklif etti. Jeneral Hamilton böyle bir teklifin düşman tarafından propa- ganda vasıtası olarak istimal edil- mesinden korktu ve Jeneral Bird- woota haber göndererek Anzac kıtaatı tarafından kat'iyen böyle bir mütareke teklif edilmemesini Fakat Türkler ölülerini defnetmek | | bazı köylüler bu ağaçları keserek için böyle bir teklifte bulunurlar- sa derhal kabul edilmesini bildirdi, Jeneral Birdwood cevap ve- rerhk Türklerin böyle bir teklifte bulunmaları ihtimali — olmadığını | l fakat bir iki gün sonra cezetler- | den hasıl olacak taaffün yüzün- | tutunmak — kabil haber üzerine Jeseral Hamilton Avus- turalya kıtaatının Türk siperleri- ne kâıt atarak onları — ölülerini defnedip yaralılarını kaldırmıya davet etmelerine muarız bulun- fakat hiçbir — suretle den siperlerde madığını | beyaz bayrak çekilmemesini ve Anzac cephesinde düşmanla res- men mülâkat yapılmamasını em- retti, a ( Arkası var ) | | çalışacaklardır. SÖON ?OSI'A lMudemslerımız Neden Hareketsiz ? (Baştarafı 1 inci ııyfıdı ) acaba bunun sebebi yok mu ? Tabiler İlmi eserler satılmadığı için basmıyorlar. Müderrislerin de bunları kendi hesaplarına bastı- racak kadar — paraları Bu sene gerek — Darülfünun bütçesinde ve gerekse Maarif Vekâleti bütçesine İlmi eserleri bastırmak mıştır. için tahsisat konma- Darülfünün müderrisleri inkı- lâp karşısınde vazifelerini yapmak için çalışmaktadırlar. Gazi Hazretlerinin irşatlerile Tetkik Cemiyeti ile, Türk Tarihi Cemiyetinde müderrisler vazife almışlardır. Vazife alan müder- risler kendi ihtisasları dahlinde Ben de — Türk tarihinin Osmanlılar kısmı - ile ordu tarihini yazacak, Türk mi- marisi hakkındaki etüda yardım edeceğim. Darülfünunun inkılâp vazife- sini yapmadığı hakkındaki noktai nazarı doğru bulmuyorum,,. Fahrettin Kerim Beyin Düşüneszleri Tıp Fakültesinden Fahreddin Kerim Beyde düşüncelerini şöyle hülâsa etti: — “Bu işi bir cepheden gör- mek doğru değildir. Evelcede muh- telif vesilelerle ve muhtelif yerler- de söylediğimiz ve yazdığımız gibi Darülfünun arzu edilen şekilde vazifesini ifa edememişse bunun birçok sebepleri vardır. Yalnız Gazi — inkılâbında — Darülfünun | elinden geldiği kadar büyük şe- ve çizdiği yol- | refin arkasından dan yürümeğe çalışmış ve yetiş- tirip anayurda gönderdiği genç- lere bir taraftan bilgi aşılarken diğer taraftan da — inkılâp ve memleket sevgisi ve bilhassa va- zife aşkı telkin — etmiye çalış miştir. — Anadolunun — mühtelif | köşelerinde vazife başında bulu- nan genç arkadaşlardan gelen mektupları dosyemizde iftiharla saklıyoruz. Fakat yaptığımiz işin daha çok verimli — olmasımı biz de arzu ederiz. Sırası ve zamanı gelince — bu verimi çoğaltacak tedbirlerin esirgenmiyeceği mu- Urfada Yabani Fıstık VAğaçınn Tahrip Ediliyor Urfa, (Hususi) — Harran ©- vası üstünde Tektek dağında bulunan yabani fistbik ağaçları son günlerde harap edilmektedir, | hakkaktır,, şebre getirmekte ve odun olarak satmaktadırlar. Halbuki bu ağaç- lardan meyva almak suretile da- ha büyük istifadeler temin et- mek mümkündü. Hasta Mısınız?... Aradığıma doktorun adresini Son Postanın Küçük ilânlar- Rğ ında Bulabilirsiniz. Pazartesi -Perşembe yoktur. | | rında, teşkil edilecek edilmek Türk Dili | | diye | cinayetin faili bir türlü buluna- HİKÂYE Bu Sütunda | Hergun Yarzan: Abdü lgafur EfRndi Yirmi sene oluyor Tahtaminare imamı Abdülga- far Ef. o gün Evkafa uğramış, yaklaşan ramazan için kandillere yağ ve son cemaat yerine de iki adet hasır istemişti. Ona müte- vellinin olmadığıntı biraz sonra gelmesini söylediler. Serin ve kapalı bir hava idi. Evkafın loş, rütubetli koridorla- ayaz kesmekten ise bir kahveye gidip nargile tokurdat- mayı münasip buldu. Fakat öyle kıraathane gibi yerlere girmeyi mugayiri ahlâk buluyordu. Sağım da, solunda, ötesinde berisinde is- kambil, tavla oyniyanları görmek onların kumar oynıyarak - işledik- leri günaha iştirak etmek de- mekti. Evkaf yokuşundan aşağı doğru indi. Sağa bir sokak kıv- rılıyordu. İleride kahvemsi bir yer gördü. — Hah... dedi. Mahalle kah- vesi olmalı... Acele Acele yürü- dü. Kahvenin buğulu camlarından içersi görülmüyordu. Kapıyı itti, fakat müthiş inkisarı hayale uğra- mıştı. Çönkü her masanın üstün- de kâğıt oynanıyordu. Müşteriler de sağlam ayakkabı — değildi, hepsi kopuk, serseri — güruhun- | dandı. Kiminin kaytan bıyıkları vardı, kimi ceketini omuzuna atmış ayağında sivri yemeniler, ceplerinden çıkardıkları ufak şi şeden ara sıra demleniyorlardı. Geri dönmek - istedi, fakat kah- veci yanma yaklaşmış elinden şemsiyesini almıştı bile... Etraftan: — Buyursunlar hocafendi sesleri, duyuldu. Gaffar Efendide bilmecburiye selâm verip oturdu. * Gafur Efendi gözleri kapalı salavat çekerken Kulaksız Recep yanındaki Kel Ahmedin kulağına eğildi: — Ulan be... şu hocaya. oyun oynıyalım. — Nasıl? — Bende bir esrarlı cıgara var. Ne yapalım, fedakârlık edip tüttürelim şuna... — Olur be.. O sırada tesadüf Gafur Efen- di de iri tabakasını çıkarmış kalın bir cıgara- sarmıya başla- mıştı. Kulaksız. Recep yerinden doğruldu. — Pabuçlarını — ayağına sokarak Gafur Efendiye eğildi. — Buyurun hocam, Gafur Efendi gözlüğünün üs- tünden Recebe baktı. Kafasını sallıyarak: — Teşekkür ederim — evlât, hazır clgırı dokunuyor bana.. bir Rccıp bu sefer israr etti: | — Tenezzül etmiyor musun hocam, Biz de müslümaz. Allah allah.. Gafur Efendi çarnaçar cıgarayı aldı. Ve arkasından Re- | cebin çakmağı parladı. İ Hoca efendi artık evkafa bile uğramıyarak evin yolunu - tuttu. Çünkü başına ağrılar gelmiş, şa- kakları zonklamıya, midesi bu- lanmiya başlamıştı. Âdeta koşarcasına eve gidi- yordu. Fakat tam camün!önü- ne gelmişti ki mttezzin koşarak yanına geldi. — Norde kaldınız. hocafendi hazretleri, vazzı unuttunuz. mu? Cemaat bekliyor sizi... Eyvahh... Gördünüz mü belâ- yı Gafur Ef, bugün vaız olduğu- nu unutmuştu bile, Müezzin âde- ta sürükler gibi çekiyordu, pa- buçlukta — ayakkaplarını bıraktı ve kalın perdeyi iterek hocayı içeri soktu. — Geldi, efendimiz geldi di- ye koştular elini öptüler. Kürsliye doğru sallanarak — yürürken ihti- yarca bir kadın yanına yaklaştı. — Hocafendi hastamız vefat ettil Gafur Efendi ne söyliyeceğini kestiremiyordu bile - Allah ka- vuştursun - dedi ve kürsünün merdivenlerini tırmandı. Cebinden küçük kitabım çıkarırken şöyle bir derin geyirdi. Cemaat da- galandı ve her ağızdan bir ses yükseldi. — Estağfurullah... Gafur Ef. bütün kudretini toplıyarak söze başlamak istedi : — Ey cemaatı müslimin.. Bilirsiniz. ki rakı içen, zina yapan, fakirlere yardım etmiyen, namaz kılmıyan ilâh.. ilâh.. cen- nete ve bunları icra eden cehen- neme gidecektir. Cemaat biribirinin — yüzüne baktı, o Ffütursuz devam edi- yordu. — Bu hesaba göre, dans oy- nayanir, sinemalara, tiyatrolara gidenler, resimlerini çıküreı:ler. cennettedir. Demektir. Allahutaalâ emir buyurmuşlar- dır ki zinhar... Sözün —sonunu — getiremedi. İkinci bir geyirti daha işitildi. Amanyarabbi ne baş ağrısı idi bu. Sanki beyninin içinde bir davul çalınıyordu. Gözümün önün- de tuhaf tuhaf hayallar vardı. — Ey camaat bütün yaptık- larınızı Allah rızası için. Durdu, — dudakları dökülür gibi: — On para diye mırıldandı. arasından Karaısalı da Mühim Bir Cinayelı'n Faili Tevkif Edildi Karaisalı, (Hususi) — İki sene evvel, bağlar içi bir cinayet olmuş, Salyaş köyünden Mamut oğlu Mehmet öldürülmüştü. Şim- kadar yapılan tahkikatta mış ve meçbul kalmıştı. Yeni jandarma kumandanı İbrahim Et- | hem Bey devam eden bu tah- kikata vaziyet etmiş ve Mamut oğlu Mehmedin bir kadınm mace- rası yüzünden ayni köyden Ali oğlu Mehmet tarafından öldü- rüldüğünü — tesbit ederek katili " yakalamış ve adliyeye vermiştir. ——— —— —- Yeni Neşriyat İstanbul Ticaret Odası Mec- muası — <(Sinci — ölldinin 10 uncu Birinci Teşrins ayısı cıkmıştır. Faydali Kitap — İzmir zührovi hastalıklarla Mücadele Cemiyeti gen$ kızlara annelere hitap eden bir küçük kitap çıkarmıştir. Bu kitapta trongl bastalığının virayot tarzları misallerle izah odümiş ve renkli resimlerle gös” torllmiştir. Gürbüz Türk Çocuğu — Ht maysi Etal Cemiyeti tarafından — 000“ redilen bu mecmuanın 72 inci sayıtt birçok kıymetli yazılarla çıkmıştır. Hiyalle — Umumsi hütüphamt noşriyatırın 26 mci - kitabıdir. Plati 10 kuruştar. » .

Bu sayıdan diğer sayfalar: