20 Kasım 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

20 Kasım 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Sıyfı İstanbullnlar haberiniz olsun SÖN POSTA MEKTEPLİKIZLARMW İDıplomatIaraHukmeden GizliKuvvetler <OT g BiZİi ıDARE EDE NLER Ali Suavi Efendinin Cansız Cesedi Muammayı Halletmişti Ali Suavi Efendi Mitat Paşanın Aleyhinde Bulunuyordu WKaharriri 4 Her Hakkı Mahfuzdur —193— Şevkefza kadına: — Siz de geliniz. Dedi. İkisini de merdiven ba- gadaki küçük odaya götürüp ithal ettikten sonra kapı dışar- dan kilitledi. Haremağasına da: — Sen burada bekle. Sakın bir yere ayrılma.. Gözünü pat- latırım ha... Emrini verdi. Hasan Paşa, bu işi gördükten sonra süratla mercivenlerden in- di. Merdivenle kapının arasındaki dehliz, bir maktel haline gelmişti. Muhacirlerden mübim bir kısmı ölmüş, yaralanmış, diğerleri de raftan duyulduğu için civar kara- kollardan mütemadiyen askerler köşüyor ve saray civarında git- tikçe artan bir velvele dalgala- nıyor. — Açılın. geliyor.. Bu ses Üzerine askerler iki tarafa açılmış kapıdan büyük rütbeli zabitler ve yaverler giri- yordu. Bunlar, yıldız. sarayından geliyorlardı. O sırada henüz yıl- dıx sarayına nakleden Abdülha- hamit, silâh seslerini duyar duy- maz fena halde telâş etmiş, hâ- diseyi anlamak Üzere derhal bir tahkik heyeti göndermişti. Açılın.. — Paşalar Hasan Paşa, daha hâlâ elinde | kanlı sopası olduğu halde bu heyeti karşladı. Vak'anın nasl gereyan — ettiğini anlattı. Daha hâlâ maksadın ne olduğu ta- mamen anlaşılmamıştı. Fakat Ha- san Paşa, (Nişli Salih) hakkında izabat verir vermez, tahkik he- yetinin derbal gözleri açıldı. Hep beraber merdiven başı- n gittiler, Evvelâ Nişli Salihi gördüler. Sonra da- yüzüstü ya- tan, büyük sarıklı adamın cese- | dini, arka Üstü çevirdiler. — Aaa.., Ali Süavi. Dediler.. Ali — Süavi, değildi. Fikrinde ve mesleğinde tevazün olmıyan bu adam, bizzat kendi aleyhinde birçok dediko- dulara sebebiyet vermekle iştihar etmişti. — Rüştiye — mekteplerin- de — muallimlik ederken Avru- paya firar eden, Pariste ( Ye- ni Osmanlılar ) cemiyetine i- tihak eyliyen, fakat orada müna- sebetsiz. muameleleri — yüzünden istiskal görerek (Londra) ya ge- çen, Londrada hükümet aleyhinde gazeto çıkarırken, Abdülhamidin davetine icabet ederek İstanbula gelen ve bu suretle de saraya | intisap eden bu adamı, tanıma- mak mümkün değildi. Ali Sua- vinin biruh cesedi, henüz muam- ma halinde bulunan bu hâdisenin bütün esrarını faş etmiye kâfi telmişti. sAray | mensuplarınca meçhul bir. adam | Derbal — tahkikat — başladı. Binbir maceranın sahibi olan Ali Suavi Efendinin, bu kanlı ma- ceranın da kahramanı olduğu anlaşıldı. Tabit bunun da sebebi araştırıldı. Nihayet, şu neticeye varıldı: Ali Suavi Ef., Abdülhamidin davetile İstanbula geldikten sonra kendisine ( Mektebi Sultani ) mü- dürlüğü verilmişti. Ba xat, bir taraftan mektep umurile meşgul oluyor, diğer taraftan da o vak- tin gazetelerine siyas! mekaleler yazıyordu. Bu meyanda, saraya da devam ediyor, — (Mesalihi — muazzamai devlet) hakkında Abdülhamide lâyihalar takdim ediyordu. Bi hassa Mithat Paşanın aleyhinde bulunuyor ve bu süretle -Abdül- hamide yaranmıya — çalışıyordu, Lâkin.. Hususi ve mesleki haya- tında tuttuğu yol, dürüst değildi. Daima garip kıyafetlerde geziyor ve herkesin mazarı istihzasını üze- rine celbediyordu. Londradan ge- lirken, bir de genç kadın gelir- mişti. Bu kadın, mektepte yatıp kalkıyor ; fakat oynak hareketle- rile gerek mektep muhitinde ve gerek hariçte birçok dedikodu yaratıyordu. ÂAyni zamanda mek- tepteki tedrisat ta altüst olmuştu. Bütün bu hallere binaen Ali Suavi Bugün: Her halde MELER Sinemtsına gidiniz. ve LİLİAN HARVEY ve ARMAND BERNARD'! Kibar âlemi ve müzikhol lüks ve ihtişamı arasında cereyan eden PALYAÇO (OLICK) zengin ve fantezi filmini görünlr. J' Efendinin artık mektep müdürlü- ğünde bakası calz görülememiş, azledilmişti... Suavi Efendi, bu darbe altın- da sersemlemiş; elinden bir İş gelmediği için maişetini lemin edemiyerek — adeta — sürünmiye başlamıştı. Bir müddet hayatını böyle sürükledikten sonra, artık bu hale tahammül edemiyerek (fevkalâde bir şey) yapmıya ka- rar vermiş; (Filibe muhacırların dan Ahmet Paşa) İsminde cabil ve boş kafalı bir adamı kandıra- rak Sultan Muradı tahta çıkar- mak ve bu suretle bir sırmalı külâh kapmak İstemişti. Fakat.. Bir gopa darbesi, onun mühteris ve muvazenesiz dimağını parçalıyarak bütün bu plâmı altüst ettiği gibi, Ahmet Paşa müebbet kürek — cezasına mahküm olmak ve Ali Suavinin emrine verdiği zavallı adamlar- dan yirmi kişi de kurşun ve sün- güler altında can vermek surelile bu şuursuzca plâna uymanın ce- zasın çekmişlördi ( Arkau var ) Yarından - itibaren M I LD î Sinemada İSTANBUL SOKAKLARINDA Darülbedayi artislerinin Iştirakile tema ( edilen Şik ses!i «özlü Tück Bilml Bugün matinelerden itibaren BALO Hissi filimlerin en güzell ve emsalsizi Mümeselllerir GERMAİNE DERMOSE, ANDRE LE FAUR Ayrıca Lüveten çok gülünçlü komedi. HAYDİ ASKERE : Mümessili komik LESLİ FOLLER KONGBRıLlıA Buş hayal'niz önünde bir şeyler tecessüm ettiren bir lelm değil mi? KONGO Meydana çıkarılamıyan bir. çok esrara dolu, —Afrkanın ortaş, Ü şuda balta görmiyen orman GORİLLE Ebedi havf ve beyecan, #ize ilk olarak yaklaşmağa ve filme çekmeğe klın cesaret edeb'lir ? P İspanyol güzellikleri... Toreador'ların gururu... KARMEN BİZET'in meşhur operası. Pek yakında: BARTİSTİK'te > Bugünıin en güzel filmi K'te 41 KALPTEN KALBE GEORG ALEXANDER, MARTHA EGGERTH, TRÜDE BERLİNER, LEO SLEZACK? Bu müstesna fimi görenlere sorunuz. Fevkâ âdeliğine, zevk ve neş'e iç'nde hayran kaldıklarını söyl'yecekler ve size: (muhakkak görünüz) diy>ceklerdir. İtüvetan (Radio) dünva haherleri, Entelicens Servis Memur- ları Nasıl Yetişir? ( Baştarafı 1 inci esyfada ) affolunmak pıhıımı sırf macera seven tabiatlerinin sevkile bu işe girmişlerdir. Bir kısmı İse ivatsız olarak İngiliz vatanına hizmet etmek için.. bbgiliz — İmpratorluğunun bir nevi “Hassa ordusunu, — teşkil eden bu gençler, büyük bir dik- katle sınıflara ayrılırlar, Burada, bütün ordunun -muhtelif sımfları da bir takım genç zabitler tara- fından temsil edilir. Bunlar, men- sup oldukları sınıflar namına, ileride, Entelicen servisin icra vasıtaları olacaklardır. “Devonshire,, Casus mektebi- nin ilk iki senesi, daha ziyade vücut idınanlarile geçer. Çünkü iyi bir casusun mahir bir cambaz kadar atlayup sıçramakta mahir olması vücut itibarile son derece dayanıklı bulunması şarttır. An« cak Üçüncü seneden itibarendir ki mektep talebesi, muayyen usuk- ler dahilinde casusluk işlerine alıştırılmıya başlarlar. Casusların ister kendi aralarında, ister amir- lerile muhabere usulleri hakkında, burada kısaca bazı malümat ver- mek münasip olur: Meselâ bir müstahkem mevki veya bir topçu bataryasının mev- kiini, yahut ta düşmanın zayif olan bir noktasını göslerttekıi- niz. Bunun için bir meşe yaprağı resmi çizmek kâfidir. Yıprıîın içindeki damarlara verilecek şekil ve istikamet mallüp neticeyi te- min edecektir. Bu demek değil- dir ki yaprak resmi, muayyen bir manaya gelir. Hayır, bu, bir misâl değildir. ve gizli konuşma ve yazı dili İi dili daima ':ığııem Bunun haricinde meselâ bazı düşman kuvvetlerinin bulunduk- ları yerler mi göterilmek isteni- yor ? Muhtelif resimlerle bunu da anlatmak mümkündür. Fakat mu- hıbuı lisanı ııfıdl olduğu — için bu şifrenin bir anahtarı, elbetteki casuş ta bulunmak iktiza eder. Şifre lisanile muhabere etmek insanların eskiden beri başvurar geldikleri gizli bir konuşma var sıtasıdır. Bunu ilk kullanan eşki Yunanlılar tahmin edildiği için, bu vasıta, o bugün, bir hayli terakki ılulft:n Casusluğun p:k eski zamandanberi yapılagelmekte olduğu, Devonshire mektebinde, şu misal ile talebeye anlatılır: Eski Siraküs şehrinin müste- bit hükümdarlarından biri, Y nanlıları İran hükümdarı Dara aleyhine kıyama teşvik etmek için bir memur göndermiye karar vermiş, İranlılar, gelen geçen her yolcuyu gayet dıEkıtlı aradıkları için bu adam, memurunun başnı fıraş ettirmiş ve bildirmek İste- diği haberi adamın kafasına yaz- dırmış. O da, İran memurlarının elinden kolayca kurtulup istediği yere çitmiye muvaffak olmuş. Maamafih, şunu kaydetmek lâzmıdır ki dünyanın anlaşılması en zor şifre lisanı ne İngılııluln. ne diğer başka bir milletindir. Bu, Fransızlarla Japonların şifre- sidir ki halletmesi gayet güçtür. Bu noktadan, İngiliz eııııs'ırınıı bir vazifesi de bu şifreleri okuyup hal'etmek ça!elenuı bulmaktır. Bu mektep, umumun gözünde hakir görülen ve “ çasus - kli- mesile tezyif olunan muayysü bir sıtıf insanlar yetiştirir. Fakat onun ziımuinda olmak üzere dün- yanın en büyük feragat misalları, vatanperverlik nümuneleri de yine orada gösterilir ve ders maka- mında takrir edilir. Böyle bı mektepten menfaat hissine ka- pılmıyarak sirf vatan - endişesile yetişen bir adamın azmi önünde yıkılıp devrilmiyecek hiçbir mâni ve set yoktur. Entelicens servisin büyük muvaffakiyetlerinin büyük sırlarından bir tanesi ve :'.ııd başlıcası işte budur. Kerıman H İzmirde... Karşılandı, alkışlandı, konuklandı, karilerimiz tafsilâtile okudular, yukarıya dercettiğimiz resimlerde ise bu hüdisenin bir iki enstat” tanesini göreceklerdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: