3 Aralık 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

3 Aralık 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e dlaem aei Ha Son Keşiflre Ve Tetkiklere Göre ERMREEENEETENEENN Conaze Merasimin- HAZRETİ YUSUF HAZRETİ MUSÂ AA Yeran: Ömer Rua a £ b Kadın Yusufu Kendine Ram Edeme- yince Kızmıştı İntikam Alacaktı Evvelki Günkü ve Dünkü Kısımların Hülasası Hazreti Yakubuün oğlu olan Yusufu diğer kardeşleri kıskanırlardı. Kar- deşleri Yusulu bu yüzden bir kuyuya #tular. Sonra onu oradan geçinekte olan bir kervan'a Battılar. Yusuf ker- vanla birlikte Mısıra gitt. Yusulf'u Mısıra götürenler onu Fir- avnın en ileri gelen adam'arında o- lan Potifara sattılar. Yüsut Potifar'ın her emrin! yerlae götiriyordu. Yusulf konağa hâkim oldu. Artık evin hanı- mımn emirlerini tolâ'tki ediyor ve onu yorine getiriyordu. Potilara'nın karısı Yusufsuz duramaz oldu. Kadın, Yusü- fun aşkile kıvranıyordu. Yusuf, kadının İsrarları karşısında iradeelle mücadele ott. Bir #aralık mağlüp vaziyette iİken İirade kuvveti #ayesinde kendisini kurtardı ve kadı- mın taleplorini redetti, O zamanlar İyece namuskâr davrand.ğ nı, hanımın Misir'de büyük konaklarda hanımlar, genç kölelerle rezalet sahnelarine sebep oluyorlardı. Fakat Yusuf, elendisinin kendisine gösterdiği itimadı yıkmak İstemiyor va kadına diyordu ki: «Sana dokunmak ©n büyük günahtır.» Fakat Potifaramın karısı Yusufu mutlaka iğlal etmek istiyordu. Artık gerok konakta, gerekse diğer k'bar konaklarda bu maceraya ait dedi ko- dular dal budak salmıştı. Birgün Hanım diğor kibar karılarını evine — çağırdı etti ve bağrıp çağırdı. Hane bal- kından geri dünenler hep koştu- lar, kadın, kalktı ve onlara anlattı : — Bakın; efendinin bu eve getirdiği Yahudinin yaptıklarına. Bu adam namusuma taarruz . için yanıma geldi. Üzerime atıldı. İttim, kaktım, fayda vermedi. Nihayet bağırıp çağırdım. Bağır- mamdan korkarak didik didik elbisesini de yanımda bırakıp kaçtı! Hane halki, işin artık bir ne- tice vereceğini tahmin etmişlerdi. Hamm, Yusufa tutkundu. Fakat Yusuf, ona boyun iğmiyor ve ona ramolmuyordu. Bunu bepsi de biliyor, hepsi de Yusufun son de- aşkına mukabele etmediğini bili- yorlardı. Onları evden savan Yusuf değildi. Hanımdı. Yusuf.a yalnız kalmak istiyen, Yusufu harimine sürükliyen o idi. Fakat Yusufun yine mukavemet ettiği anlaş lıyordu. Mukavemet etmez- se böyle bir mesele çıkmazdı. O halde hanm muvaffak olamamış- tıda o yüzden Yusufun aleyhine ve bir ziyafet verdi. Kadınlar güzel |dönmüştü. Onun için Yusuf gözden Yusulu görünce bayretten yşaşırdı ar ve yemek biçaklarile şaşkınlıktan ellerin! kestiler. Potifarın karısı artık kararını vermişti. Bu sefer Yusufu bir pusuya düşürecekti. Bir gün hanım, Yusuf ta, ko- cası da yok iken tertibat aldı. Bütün harem balkımı evden d- şarı savdı. Yusufu bu sefer eline geçirmek, onun pençesinden kur- tulmasına imkân vermemek için her tadbiri aldı. Yusuf eve döndüğü zaman, hânımin mutat emirlerini telâkki etmek için hareme girdi. Hanım onu karşıladı. ve onunla konuşa konuşa içeri girdi Sonra onu yakaladığı gibi sürükliyerek oda- Bına gölürdü. Yusuf, maksadı anlıyarak yine kaçmak istedi. Kadın bırakmadı. —— Yusuf yalvardı, yakardı, iyi likle kurtulimak için her şeyi. yaptı. Fakat muvaffak olamadı. Kadım omnu birakmıyor, — onun kaçmasına — imkân — veriyordu. Nihayet Yusuf, kendini ka- daam — pençesinden sıyırmak için kuvvetini kullanmıya karar verdi. Silkindi va kadının kollarından firladı. Fakat sirtin- daki elbise, didiklenmekten yır- tılarak — kadının elinde kaldı, Yusuf onu da bırakarak, fırlayıp gitti. Hamm, hiç te bu muameleyi klemiyordu. Yusuf, ona karşı, Pek sert, pek kaba davranmış Ve kaçmıştı. Bu hakaretli mua« Mele kadının içindeki sevgiyi daha ateşli bir kine çevirdi. Artık Usuftan intikam alacak, onun Canını — yakacak, — onu — rezil, Tüsva edecek, onu zifdanlara Altıracak, elhesıl onu mahvede- tekti. Kadın, hırsından ağlıyor, ":İ:iyu ve ateş — püskürü- .. Hane halkmın — geri dönmeleri onun içindeki alev- leri — dökmesine — vesile — teşkil | düşürmek, Yusuftan intikam almak isliyordu. Zavallı Yusuf, namusu- na, efendisine hürmet etmesine, efendisinin karısına dokunmama- sına kurban gidiyordu. Hanımın hiddetine payan yoktu. Mütema- diyen Yusuf aleyhisde söyleniyor, ve uğradığı hakaretin, *içinde açılan yaranın iztırabile kıvranı- rak kocasının gelmesini bekli- yordu, Hane halkının hepside Yusu- fun lehinde idiler, Fakat bir kimse de hamma karşı söz söylemeğe cesaret edeme- mişti. Kadın, Yusuftan intikam almaga okadar — hahişkerdi ki onu herkese karşı rezil etmekle kanmadı. Kocası dönüncüye ka- dar elbisesini — yanında sakladı. Kocası evine geldiği zaman aynı rolü ona karşı da oynadı. Ona da Yusufun — arzına tasallut için yanma girdiğini, Üzerine atıldığını ancak bağırıp çağırmak sayesinde kendini kurtardığını, fakat Yusu- fun da elbisesini bırakarak küç- tığını acı bir dille anlattı. Potifar, karısının bu anlattık- larından okadar — hiddellendi, emniyet ettiği adamın böyle irz düşmanı — çıkmasından — © kadar kızdıki Yusufu tuttuğu gibi zin- dana attırdı. * Kıssanın buraya kadar anlat- eğimiz. kiısmı hem Tevrat, hem Kur'an tarafından verilen malü- mata az çok mulabıktır. Fakat burada Kur'anın Tevrattan ayrı- lan mühim bir noktasına işaret etmek icap eder, Tevratın ifade- sinden Yusufun, kadın tarafından itham edilerek hapse atıldığı anlaşılır. Kur'an ise bu noktai- nazarı reddeder, Kur'an hâdiseyi şu şekilde tasvir ediyor: “ Yusu- fun evinde bulunduğu kadın, Yusufu kendine rametmek istedi. ( Arkası var ) '» de Hâdise Çıkarmı- ya Lüzum Yoktu ( Baş tarafı 1 inci saylada ) (A Te sına müracaat &t- tiğimiz Müftü Has (S->> san Febmi Bey: S ,9) — Mazur görü- YAY nüz, beyanatta bu- lunamam, — ancak birisi — tarafından resmen bir işli- da ile müracaat yapılırsa vamazının kılınup - kalın- mıyacağı hakkındaki resmi ka- naatine yine resmi şekilde bil- diririm, dedi. 5i Fafız Hayreddin Efendi.. Gördük ki, gazeteci sıfatiyle cevap almanın imkânı yoktur, müteakip müracaatlarımızda alel- âde bir meraklı sıfatını takındık ve o sıfatla konuştuk vebu sıfat- la Yeni cami hatibi hoca Hay- reddin Efendiyi gördük, fikrini sorduk, dedi ki: — Abdullah Cevdet B. mer- humun bütün eserlerini yakından takip ettim. Hatta doktor Düzi- den tercüme ettiği tarihini de tet- kik ettim. Abdullah Cevdet Bey bir müslümandır. Müslüman doğ- müş, müslüman yaşamış ve müs- Küman ismini taşımıştır. Tabil din hükümlerine tâbidir. Cenaze na- mazı eibele kılmacaktı. Müslü- manlığını gösteren bu kadar bariz deliller karşssında bir adamın Allahile arasına girmek doğru değildir. Bir müslüman kolay ko- lay tekfir edilemez. Bir adam hasbe'beşeriye günah işliyebilir, batta fasık ve münafık olabilir. İslâmiyeti tenkit eden bir eserin tercümesi onun imansızlığını de- Zıl hatta — imanının zafını bile göstermez. Oda bir bakıştan hiz- mettir. Hoca Nazif Efandi Bundan sonra yine bir meraklı sıfatiyle Ayasofya baş hatibi Geredeli hoca Nazif Efendi de bu husustaki din hükümlerini şöyle izah etti: — Abdullah — Cevdet Bey müslüman doğmuştur. müslüman ismini — taşımıştır. — Binaenaleyh müslümandır. ve cenazesinde de islâm ahkâmı tatbik edilir. İs'âm- da asıl olan itikattır. Âmel ikin- ci derecede gelir. Bir insan gü- nahta işleyebilir, fakat islâm ca- miasınan çıkmaz. İslâmda yalnız günahkârlara değil, zemm! olmak şartile kitabı hristiyan ve Musevilere de hürmet edilir. Hastalanırsa ziyaretlerine gidilir. Cenazelerinde bulunuyor. Bir misal anlatayım : Tarihten Bir Vak'a.. Hasan Basri Hz.nin duvar bitişiği bir Yahudi komşusu vard. Bu Yahudi duüvarı delmiş, Hasan Basrinin — kütüpbanesine pislik bile atarmış. Nihayet Yahudi bir gün hastalanmış, Hasan Basri ziyaretine gitmiş, Yahudi ölüm yatağında doğrularak — kendisini hürmetle — selâmlamak islemiş. Böyle bir İslâm âliminin kendi- sini ziyareti çok memnun etmiş, Bu memnuniyetini lıllmiyeu ka- bul etimekle ödemiş. Kelimei şa- hadet getirmiş. Ve o gün ölmüş. Müslüman ahkâmı üzerine cenaze namazı da kılınmıştır. İdris Efendi., Ayasofya imamı İdris Efendi- yi de gördük: — Ne lüzumu var bu sualin diye başladı, bir saniye düşündü, sonra: — Bu hususta fikir ileri sür İ ; Ioma,tlaxâHükmed ĞizlıKuvveüe İngiliz Casusu Reily'yi Öldürten Adam... larımın arasından kayıp kurtuk mıya muvaffak oluyordu. Aynı zamanda, İngiliz komünist teşki- lâtile uğraşan ve onu şuurlandır- mıya çalışan ik| çeka memu- nun hüviyet ve adreside bir törlü bulunamamıştı. — Helsing- fors ve Riga şehirlerindeki İngi- liz casusluk merkezlerine verilen emir ve talimatları da bir netice vermemişti. Bütün bu muvaffaki- yetsizlikler İngiliz istihbarat teş- kilâtını son derece asabileştirmiş ve heyecana düşürmüştü. Bu sırada, İngilizleri — son derece Ümide düşüren bir hâdise oldu. Andrci isminde bir adam, Sovyet hududunu aşarak Finlan- diya hudut muhafızlarına iltica etmiş ve Finlandiya'ya geçmek istediğini bildirmişti. Aynı zaman- da, imalı bir surette anlatmıştır ki kendisi Sovyet çekasının mühim erkânından biridir. Son zamanda Rus bükümetinin itimadımı kay- bettiği için firar etmiye mecbur olmuştur. Bu adam, kısa boylu, tıknazça ve Mongol vari sarkık - bıyıklı idi. Saçları kıvırcık ve karışık bir halde bulunuyordu. Bu adam, bir müddet Finlandiya zabitasının nezareti altında tutuldu, sonra, kaçmadan elde etmiye muvaf- fak — oldugu — pasaportu — ile sair evrakı muntazam bir halde olduğunda serbest bırakıldı. Onun bir müddet muhafaza altında bu- lundurulmasının sebebi, en yakin İngiliz istihbarat memurma hâdi- senin haber — verilmek istenmesi idi, Bu iş yapılınca şüpheli Rusun da hurriyeti iade olundu. Bu adam, paralı bir şeye ben- zeyordu. Avrupa'yı bir müddet baştan başa dolaştı. Evvelâ Lon- dra'ya sonra Hamborg'a, oradan da Berline gitti. Fakat bu seya- hatleri yaparken yanında bazı kimseler daha vardı. İngilizler Andreyi kat'i surette satın almıya karar vermişlerdi. bunun için pe- şinden ayrılmiyorlardı. Bu ada- mın İngilizlere emniyet veren bir tarafı da, bütün bu seyahatleri esnasında hiç bir Sovyet memuru ile temasa gelmemiş olması idi. Bilâkis, her şeyden korkar görü- niyor, âdeta bir intikam pususuna düşmekten çekinir bir halde bu- lunuyordu. Andreyi Berlin'e vardığı xa- man İngiliz istihbarat memurları ufak bir hata yaptılar. Herifi bir müddet gözden kaybettiler, Tek- rar izini buldukları zaman yanın- da başka ve yeni bir adam gör- düler. Münasebetlerinden, gayet sıkı döst oldukları anlaşılıyordu. Bu adam bir Rustu, adı da Pav- lonoski idi. İngiliz bu adamı gayet iyi taniyorlardı. Çünkü Pavlonos- ki'nin Çeka ile arası açıktı ve bir kaç bankonot mukabilinde bu adamı satın alınak işten bile de- ğildi. Pavlonoski'nin adresini bul- mak İngiliz memurları için kolay bir şey olmadı. Çünkü o da Çeka- — — mek benim selâhiyetim haricin- dedir, dedi, * Netice olarak kaydedelim: Hocaefendiler bu meselenin Üzerinde durmiya — bile lüzum görmemektedir. Hâkim olan fikir şudür: Astımız dini münakaşalar ile uğraşılacak asır değildir. mu intikamından korkuyor ve Berlin'in bir okyanosunu andıran bina kâlabalığı| içinde saklaniyor« du. Fakat inat ve israr He arama- ları, nihayet semeresini vermekte" gecikmedi. Pavlonoski'nin Koman: danten cadde de, bir gazete fo- toğrafçısının Öönünde, pansiyoner olduğunu — tesbit ettiler. O, sıkı bir torassut altına alındı ve anla- şıldi ki Rusya'dan kaçan Andrey'in Pavlonoski'den başka Berlin'de dostu yoktu. Herifi satın almak kararlari, elde ettikleri bu netice He büse bütün — kuvvetlenmiş — oluyordu. Üçüncü bir adamın delâletile Pavlovoskyi müzakereye davet etliler, konuştular, herife para verdiler, daha fazlasını da vadet- tiler. Pavlovoski kendisine isto« nen tavassutu kabul etti. Bir gün sonra tekrar İngilizlerce temasa geldiği zaman Andreyin İngiliz» lerle müzakereye kirişmeyi kabul ettiği ve herhanği bir randevuya gelebileceğini bildirdi. Pavlonoski ayrıca şu cevabi da getirmişti: *“ Andreyi, Çekanın elinden kurtulmak için Rusyadan firar etmiştir. Fakat avrupada, yine ayni Çekanın adamları tarafından tarassut altında bulundı na emindir. Fakat düşe manlarile birleşerek Rusya aley« hinde çalışmadıkça, Çekanın kene disin bir fenalık yaptıracağını zannetmemektedir. Mamafih elin deki para bittiği için hayatını kazanmak — mecburiyetindedir. — Bunun içindir ki kendisine ya pilan teklifi kabul etmiş ve Çe- kanın çalışma sistemi hakkında bildiklerini söylemiye karar ver- miştir. ,, Berlindeki İngiliz memurları, bu cevabı derhal Londraya bile dirdiler ve ertesi gün, Entelcins servisini yüksek erkânından bi« rinin Berline geldiğini hayretle gördüler, bu zat, Steniy müstear ismi altında seyyahat ediyordu. ( Arkası var -— —— RADYO —— 3 Kânunusvvel Cumartesi İstanbul — ( 1200 metro ) 18 dea tibaren. 1B,45 Darüttalim, 18,45-19,20 Orkestra, 19,20 - 1945 Pransızça dere ( Müptedilere mahsus ) 19,43 - 20 Öre kottra, 20, 21,80 — Darüttelim. 21,90 22,80 — Örkestra. Bükreş — ( 804 metre ) 20,15 grar mofon , £1 Radyo orkestrası, 321,43 şarkı koönseri. Relgrat — (4d01 matrs) <0 Komedi 90,55 Kuvartet, 21,25: Ş'n gece 23.38x | Günün haberlerindon — sonra abhşam konseri. Roma — (441 metre ) 21 haber ve gramofon, 21,45 palle arköslrası, ee bür optralardan parçalar. Konser fue sılası oenasında konlorana ve habur. Prağ— (488 matre) 2.,5 konsor 23,16 merkez tiyatrosundan nakll. Viyana — (518 metre' 20,25 şarkı konseri 21,15 küçük bir komedi 23,15 akşâm könseri, Peşte — (550 metre) 21,15 Macar musikişinasları cemiyetinin müsame- rösl. 29 habor ve çığın. Varşova — (Ç I1412 matre ) 20 muhtelif, — 20,4ö Trüdyo g getesi, 21; hatif kouser 24 dang bavmurı, Berlin (1635 mptro) 21z Kalser- damine'den naklon San'at göcosi, F ği inellr

Bu sayıdan diğer sayfalar: