19 Temmuz 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

19 Temmuz 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“SON POSTA GÜL HANIM Haçlılar, Mücahitler, Fedailer Arasında Y Yazan: Ömer Rıza Zübeyde! Seni Seviyorum, Bana Varır Mısın 6 Doğan sordu: — Ne yazmışlar? Duman Bey kızına emretti: — Kızım şu yaziyı oku, Gül Hanim okuüdü: —" Bu kılıcın sahibi olan cesur adam ölmüşse kılıcmı onun- la beraber gömün. Ölmemişse kı- hemı kendisine iade edin. ileride belki tekrar karşılaşırız. “ Zaloğlu yahut başkası, ,, Doğan sordu: — Bu “ yahut başkası ,, ne demek olacak... Kurt cevap verdi: — Bilirsin ya, Zaloğlu okuma yazma — bilmez. Bunları onun emrile veya onun emri olmadan bir başkası yazmış olacak. Doğan bu te'vili kabul etmedi ve: — Zannetmiyorum, dedi. Sonra sordu: — Bu haydutlar tekrar bu taraflarda göründüler mi? Duman Bey cevap verdi: — Hayır! Fakat bu adamla- rın sizi tam gezmiye çıktığınız gün bulmaları, Beklemeleri ve üzerinize - saldırmaları beni çok meraklandırdı. Demek ki bunlar bizim içimizi dışımızı biliyor ve birtakım casuslar kullanarak bizi tarassut ediyorlar? Bundan böyle son derece dikkatli davranmamız icap ediyor... Kurt amcasını tascik etti: — Evet.. Fakat Doğan daha mühim bir noktaya ehemmiyet vererek sordu ve: — Amcal dedi, demin kayın biraderiniz Sultan Salâhaddinin Gül Hanımı mutlaka yanında bu- lundurmak istediğinden ve bunun için yemin ettiğinden bahset- tiniz. Bunun sebebini anlatmaz mısınız? Duman Bey cevap verdi: — Tabit anlatmak isterim, fakat uzün sürer, sense henüz zayıfsın, yormak istemem! Doğan ısrar etti ve — Yorulmam, amca! dedi. Duman Bey anlatmıya başladı: — Oğlum Doğan! Ben genç- liğimde Sultan Salâhaddinin en aziz dostu, çen sevgili arkadaşı “idim. Bugün aramız açık olmakla beraber onu yine sever, yine taziz ederim. Fakat © zaman içtiğimiz su bile ayrı gitmiyordu. Gece gündüz hep beraberdik. Babam da onun babasımın ayni şekilde, ayni samimiyette dostu idi. Ben gençliğin toyluğuna uyâ- rak büyük bir kabahat işledim ve Salâhaddini darılttım. Salâhad- dinin bize akran bir hemşiresi vardı. Çocukluğumdanberi tanır- dım. Birgün onu gördüm ve: — Zübeydel dedim, seni se- viyorum, bana varır mısın? Zübeyde, utandı, kaçmak is- tedi. Yakaladım. Ve sualimi tekrar ettim. Verdiği cevaptan onun da benimle alâkadar oldu- ğgunu anladım. Sevincimden bütün dünyaya sığamaz oldum. Salâ- haddinden isteseydim, kızkarde- şini bana vermez miydi? Elbet verirdi. Fakat tam © dakikada aklıma bir şey geldi: | | aei Ki bi — Zübeyde! dedim, birlikte kaçalım ve evlenelim?!.. Çünkü Zübeydeden artık bir dakika ayrılmak - istemiyordum. Zübeyde de Onu hemen atımın arkasına al- dım ve yürüdüm. Şamdan Mısıra geldik. Bütün bu civar, bana babamdan kalmış- tı. Mısır hududuna girdikten sonra hiç bir tarafa uğramadan buraya geldik, nikâhımızı burada kıydık ve evlendik. * Firarımız, çok geçmeden an- laşılmıştı. Her taraf taharri edildi. Ancak uzun bir müddet sonra bizim burada, İskenderiye civa- rındaki çiftliğimizde evlendiğimiz anlaşıldı. “ Firanımzın anlaşılması üze- rine, Salahaddinin bütün akrabası başına toplanmışlar, aleyhimde söylemediklerini bırakmamışlar ve nihayet ondan söz almışlardı: Salahaddin her fedakârlığa katla- nacak, Zübeydeyi geri alacak, onu ailesine kavuşturacak, ve beni cezaya çarpacaktı. Salahaddinin akrabası, sözle iktifa etmiyerek ona yemin de ettirmişlerdi. Yemi- nin yerine getirilmesi lâzımdı. Salahaddin ilk önce elçiler gön- derdi. Ve Zübeydeyi iâde etmemi istedi, reddettim. Elçiler gittiler ve tekrar geldiler. Fakat Zübeyde | “Gül, ü doğurduktan sonra ölmüş- tü. Elçilere vaziyeti anlattım ve savdım. Ben matemzede idim, matemimden başka bir şey dü- | şünmiyordum. Artık Salahaddinin benimle — uğraşmıyacağına — ka- nidim. Fakat sultanın akrabası yine onun etrafını almışlar, ( Gül )ü annesinin yerine iste- diklerini, — onu — yetiştirmekle Zübeydenin hasretini, hicranını dindireceklerini söylemişler. O da onlara yine söz vermek mecburi- yetinde kalmış. Elçiler tekrar geldiler, ve ( Gül ) ü vermemi dilediler. Ciğerparemi ve Zübey- denin biricik yadigârımı veremez- dim. Elçileri geri çevirdim ve Sultanın artık benimle uğraşma- masını, felâketzede bir adamla uğraşmanın doğru olmıyacağını söyledim. Gittiler ve uzun bir zaman gelmediler. Ben Salahad- dinin artık bu hâdiseyi unuttuğu- bana uymaz mı? | | na kail oldum. Meğer unutmamış | ve akrabasına verdiği eözü mut- gelirmeyi — kurmuş. Onün için ikide birde elçiler gelip gidiyor, “bet ,de - kızımı teslim etmeyi, mütemadiyen red- dediyordum. Anlaşılan Sultanın akrabası onu geceli gündüzlü tahrik ediyor, onu benimle uğraş- mıya sürüklüyorlar ! İşte bu yüz- den Sultanla aramız açıktır. Ve bu yüzden Sultan Salâhaddin (Gül)ü yanıma almak ister. Şim- diye kadar hep elçi göndermekle iktifa eden Sultanın ( Gül ) ü kaçırmayı düşünmesinden endişe ediyorum. Fakat (Gül) ün sizin gibi, candan iki kardeş muhafızı olduktan sonra mesele yoktur. laka yerine * İşte oğlum Doğan, merak | ettiğin işin bütün içyözü budur! | laşıyorlardı. Bir. îluîevı: Milyonlarını Kaybetti | Berlini * İki kardeş, şimdiye kadar | bilmedikleri bütün tafsilâtı hay- v ödedm Za . Haydi Kaçalım! retle dinlediler. Onların bütün bildikleri, Gül Hanımın Salâhad- dine akraba olmasından ibaretti. Amcaları onlara başka bir şey açmamıştı. Duman Bey bu malümatı ver- mekten, hayatının bütün mazisini karıştırmaktan, mazisinin bütün definelerini saçmaktan yorulmuş ve ayağa kalkmış: — Evlâtlarım, kendinize iyi bakınız! Sıhhatinize dikkat ediniz! Demiş, ağır adımlarla birader zadelerinin odasından ayrılmıştı. —- İki kardeş, bir ay daha ya- taklarından kalkmadılar. Doğan hâlâ zayıftı ve — başağrısından şikayet ediyordu. Fakat Doğa- nın da, Kurdun da yaraları ka- panmış ve geçmişti. İkisi de ©- dalarından çıkıp bahçelerde do- artık — iyileştiklerini gören Duman Bey bir gün bü- yük bir ziyafet vermeğe, ziya- fette şehit kardeşinin iki oğlunu bütün davetlilerine takdim ederek onların kahramanlıklarını — anlat- mağa, sonra kendi kılıcını Do- gana, şehit kardeşinin kılıcını da Kurda hediye ederek ikisini de sevindirmeğe, karar vermişti. Onların DArkam var ) | Milyonlarını arayan Alman yahudisi Liman Almanyadan kovulan Yahudi- lerden Liman isminde biri, vaktile Parisle rekabet edecek bir vaziyete sokmıya karar ver- miş, Parisin yerine Berlini bir eğlence şehri yapmak istemiş. 3 slliyon Hü saiğla " blüiyoli gazino ve oteller yaptırmış. Fakat Hitler hükümeti iktidar mevkiine elir gelmez Liman da diğer şabudier gibi Almanyadan ko- vulmuş. Şimdi, hakkımı almak için bir çare ariyor, bulamıyor. Nihayet, o da siyasi dava sahiple ri gibi Cemiyeti Akvama müracaat- etmiye ve hakkının verilmesini istemiye karar verilmiştir. a- hm bu garip davanın neticesi ne olacak ? DAKTiLO ARANIYOR (UMER Bank servislerinde istihdam edilmek üzere daktiloya ihtiyaç vardır. Ankaraya gitmeleri şarttır. Lisan - bilenler tercih olunacaktır. Talip olanların Galata'da SUMER Bank'a müracaatları. « (6647) ! de iştirak etmiştir. Bu TT O Ed “Türkiyenin K ıymetli İncisinde ,, K Temmuz 19 Güzel İzmiri Daha Güzel Yapmak Lâzım ( Baştarafı 1 inci sayfada ) Bence: Şu Bayraklıdan itibaren Hal- kapınara kadar zaman zaman batak- hk halini alan sahil cidden pek kolaylıkla kazamlabilir. Ben Fele- menk - seyahatlerimde ( İskevenin ) 1 ve onun denizden kazanılmış kısmını gördüğüm vakit bu fikrin daha çok hararetli taraftarı oldum. Lahey'de sefarethane binamız denizden yirmi sekiz santim alçaktadır. Hikâye- ye girmeden şu bizim deniz kenarı için düşündüklerimi size bir hulâsa yapayım, bunu sonra anlatayım: Tarak makinesile — denizi kenardan tara- makla bir taraftan sahile yakın olan yerde suyun umkunu derinleştirmek sonradan çıkan kum şu ve bu emsa- lini sahile ( Yine tarağın tertibatı mahsusasile ) döküp denizden çıkan bu mavat ile tedrici bir surette buraları evvelâ imlâ, sonra üstüne para ve vaktin müsaadesine göre ne | isterseniz Onu yapınız. — İzmirin bu sahil kısmı ne ka- dar zamanda dolabilir? — Şüphesizdir. ki haftada üç günü değildir, amma on sene evvel bu işe başlanmış — olsaydı. bugün bin- lerce metre murabbalık yer - ka- zanılmış olurdu. Ben, Karşıyakadan hatta tahammül edip Osmanzadeden ta' Halkapınara kadar tarak makine- lerinin senelerce çalışarak İzmirin bu en sevimli yerinin de ( Portofino) dan daha güzel yerler elde edileceğine şüphe etmem. Muhit müsait, iklim it, toprak, güneş ve her şey bu öyle beş bulacak bir iş müsait!... — Bize kadastro v& tapu İçin bir şey söylemiyecek misiniz? — Bunu artık biz halktan ve da- ire ile işi olanlardan dinlemek iste- riz. Hükümet Kanunu Medeni muci- bince taşu sielinin tesisinden dolayı malümdur ki mes'uliyet kabul etmiş- tir. Tapu siclini İsviçre federal siste- mine tevfikan tesis etmiş ve buna devam da ediyor! — Hükümet kadastro yapmakla acaba bu masrafı çıkarabiliyor mu? — Bu güne kadar hazinenin sar- fettiği meblâg kadastro harçlarile tamamen istifa edilmiştir. Mektum muhtelif, emvali metruke &lhasıl ha- zineye ait gayrimenkul olarak kadas- tro tatbikatı sayesinde muhtelif vilâ- yetlerde şimdiye kadar bir milyon sekiz yüz bin altmış liralık bir men- faati maddiye de temin etmiştir. Kadastronun — yapılmasmı — dolayısile mal — sahiplerinin kavuştuğu refah buzur ise bunun çok fevkindadir. — İzmir kadastrosu —daha kaç sene devam eder? — Malüm olduğu üzere denince hatırınıza — yalnız ketin şöylece bir haritasını gelmili ve ne de şöylece sarruf yoklaması . kadastro memle- yapınak bir ta- Kadastro heyetleri gayrimenku- kün hududunu, mıkdarını sahiplerini ve bunlar üzerindeki hakları tayin ederler, Tahrir müsakkafat ise yalnız | kiymet koyup geçer. İki heyetin vazife — ve gayeleri ayn ayrıdır. Bunları karıştırmamak lâzumdır. Mü- nazaa halinde kadastro idarelerinin mahsus mahkemesi vardır. İşler bu- radan geçer bilcümle merasimi ka- nuniye tekemmül eder. Mal sahibi, gayrimenkulün şekli, ciheti ve hak- lar buna göre tayin edilir. O halde tekmil memleket evleri, dükkanları bu muameleye tabidir. Müddet tayini hadisata tabidir. İzmirde — şimdiy& kadar (11139) porselin munmelesi ikmal vefüç bin porselin de derdest- tir. Dört yüz otuz dokuz bin beş yüz kırk beş lira harç ve tahrir resmi tahakkuk etmiş ve Maliyeyö verilmiş- tir. İzmirde bugüne kadar kadastro sayesinde — 1,378,764 liralık —mahlül 207,588 Tirahk mektum gayrimenkul tahakkuk ettirilmiştir ki yekünu bir milyon beşyüz seksen altı bin Üçyüz kark yedi liradir. F.N. Türk - Yunan Dostluğu Osmanlı İmparatorluğu Zamanmda Baştarafı | inci saylada ) cümanı addedilen (Tan) gazetesi unanis- tanla münasebetimizi tetkik mü- nasebetile yazılmış olmakla be- raber ehemmiyeti inkâr edilemi- yecek derece olan bu — telgraf aşağıdadır: Paris 18(A.A)—Havas ajansı bildiri- - Temps gazetesi, günün yazısını çı:klyznin siyasi İnkişafına tahsis etmiştir. Gazete Türk-Yunan yakınlığından memnuniyetle bahsediyor ve diyor ki: Eğer Yunan milleti, eski kinlerini unutup zaman - icabatına — elinden geldiği kadar uymak ceszaret ve dirayetini gösterdise, bu yakınlık şüp- hesi? ve aynı zamanda yeni Türkiye- min yaratmış olduğu ve eski Osmanlı imparatorluğu zamanında asla görül- mek - ihtimali olmıyan bu inkişafı tacil eden milli bir ruh sayesinde de kolaylaştırılmıştır. 'empes gazetesi için, Türk- Yunı barışması, bugünkü Türkiyenin - siy: tnkişafına lâzım bir başlangıç ol- muştur. stanbul ve Şarki Trakya tarafın- dan Türkiye — Avrupa levleti- dir. Bu, onu ergeç, hâdiselerin sev- kile, Avrupa çevresine — sokacaktı. Nerede lılrı.kl. Türkiyenin derin in- kılâbı garp prensip ve metotlarından ilham almaktadır. Türkiye Hariciye Vekili Dr. Tevfik Rüştü Bey, son Âvrupa seyahatinde Londra, Parin ve Roma'da mühim eler — yi memleketinin W devletlerle beynelmilel bir sahada münasebetini inkişaf ettirmek hususundaki arzusunu gösterdi. Temps gazetesi Fransız-Türk mü- ııııiâtr:rlıln mütekabil itimat izleri üzerine — kurulduğunu görüyor. İki İmkânsızdı | devlet arasında derin — ihtilâflara sebep olacak meseleler yoktur. Suriye hudadu meselesinin dostane bir şe- kilde hallinden beri, mahir bir siyast faaliyet sayesinde Türk-Fransmız mü- nasebatı tamamen tablidir. Türkiyenin siyasi Avrupa çevresine dönmesini Fransa'nın samimiyet ve iyi bir. görüşle karşılamaması için ortada hiçbir sebep yoktur. | |Kanserin Tedavisi İçin Mühim Bir Tecrübe Yapıldı Paris, 18 — Profesör Kalmet, dün ulüm akademisinde kanserin tedavisine dair bir konferans ver- miştir. Profesör Nevyorklu Mon- lesser ile Parisli Target isgindeki iki âlimin kanserin muhtelif şe- killerini tedavi için Kobra yılanı- nın zehirini hafif miktarda kul- lanmak fikrini ortaya atmış ol- söylemiştir. Bu sayede bazı şişler zail olmiya yüz tutmuş ve hastaların çekmekte olduğu ağrılar sızılar hafiflemiştir. M. imet, bunun üzerine Kobra yı- lanının zehirini kanserli farelere tatbik etmiş ve farelerdeki şişler on on iki enjeksiyondan sonra zail olmuştur. Profesör bu vakalardan müsbet neticeler istihraç etmek istemiyor. Yalnız bu vakaları kan- ser tedavisi için tetkiklerine de- vam etmekte olan kimseler için teşvik edici mahiyyette görüyor. L

Bu sayıdan diğer sayfalar: