27 Temmuz 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

27 Temmuz 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ile Hasan Efendi Ba'leğ GÜL HANIM Haçlılar, Mücahitler, Fedailer Arasında nn Yazan: ek Emiresi Gül Hanım, Sizi Öme Rua Sultan Salâhaddine Götüreceğim Zaten tacir koyunları da gön- dermeyi ve çiftlikte teslim etmeyi teahhüt etmişti, onun için mesele yoktu. Yabancı tacir, müşteri kaçırmamakta çok usta idi. Kurt istediklerini seçtikten sonra onları gemisine de götürerek diğer mallarını da östermek istemiş, fakat Kurt Lı teklifi nezaketle reddetmişti. Ertesi gün de tacirle görüşen — Kurt onunla adeta ahbap olmuştu. Tacir ona adının Gürbüzoğlu Davut olduğunu söylemiş, ona ticaret hayatında ve deniz üstün- İe de geçirdiği maceralardan bah- setmiş, denizi tanımıyan Kurt bu hikâyelerden —derin bir zevk duymuş, hatta kardeşi Doğanın — kendisini görmek ve dinlemekten — uzun bahsettiler, memnun olacağını söylemişti. Kurt ile Hasan Efendi işlerini bitirdikleri için geri - döndüler. İkisi de Gürbüzoğlunun muame- — lesinden memnundular. Çiftliğe döndükleri zaman ondan uzun ve konağa Duman Beye de Tacir “Gürbüz Oğlu, Kurt ile m Hasan efendinin sipariş ettikleri koyunları getirmiş, tes- lim etmişti. Çiftliğe vardığı gün, arefe günü idi. Çiftlik halkı işi- gücü bırakmış, bayram hazırlığına başlamıştı. Ertesi sabah, köyün gamiinde bayram namazı kılına- caktı. Duman Bey ile biraderza- deleri, herkes gibi camie gelmiş, tekbirler arasında namazlar kılın- mış, namazdan sonra herkes ku- — caklaşmış, öpüşmüş, Duman Bey- — de bu merasim esnasında gürbüz ) — yaştı. Oğlunu tanımış, onunla da bay- ramlaşmıştı. Gürbüz oğlu, çiftliğe gelirken, yalnız koyunları getir- memiş, yanında bir sürü ipekli, sırmalı kumaşlar, halılar irmi: ve bunları da burada satmayı um- muştu. Onun için Duman Beyle bayramlaştıktan sonra ona bun- lardan bahsederek içlerinde pek — kiymetli ve kendisine layık secca- — deler bulunduğunu da söylemiş, Duman Bey de onu konağa çağır- Gürbüz Oğlu bu daveti cana minnet bilerek uşağı ile birlikte R konağa gitmiş, emir beklemişti. Duman Bey her tarafan gelen misafirlerini kabul etmekle meş- "'f:' idi. Öğle üzeri sekiz on sofra » uzaktan yakından ge- îkııhıâıkriıuolunıwç.cnı— — büzoğlu ile adamı da bu misafir- lerin arasına katılmış, yemiş, içmiş ve mallarını arzetmek — için | fırsat beklemişti. Fakat bayramın birinci -günü "Dmııı Beyin başı o kadar kala- balık, gelen gidenler © kadar — çoktüki onun halı ile ipek ile — meşguül olmiya vakti yoktu. Gür- ğlu bundan şikâyet etmedi. bi Bilâkis, köyde bir gece daha kalarak bekliyeceğini söyledi. Bayramın birinci günü akşamı Duman Bey çiftlik ve konak hal- kına bir ziyafet vermiş, Gürbüz B oğlu ile adamınıda davet etmişti. — Gürbüzoğlu naklettiği fıkralarla — Duüman Beyi eğlendiriyor, misa- firleri güldürüyor, seferleri esna- — gında geçirdiği garip maceraları kendine mahsus tatlı bir Hsanla anlatıyordu. Yemekler neş'e ve şetaret ile — yenmiş, fakat Duman Bey yeme- sonlarına biraz ağır- beynine perdeler iner gibi olmuş, sonra bu perdeler açılmış, B n BAD G AD a na ci A el C irbesi l düer aklına türlü türlü korkunç hatıra- lar gelmiye başlamış, içini derin korkular ürpertmiş, başını kal- dırıp Kurt ile Doğanı, sağında solunda görünce biraz sükünet bulur gibi olmuştu. Fakat deminki neş'eye, deminki şetarete, deminki — kahkahaya bedel, ortalığı derin bir süküt kaplamıştı. Kurt ile Doğan da susmuşlar, ikisinin başları da eğil- miş, gözleri yarı yumulmuştu. Sofrada oturanların gerisi de öyle idi. Hepside derin bir uykuya dalmış gibi idiler. Duman Bey kendini toplıyarak bağırdı: — Ne oluyoruz? Gürbüz oğlu cevap verdi: — Bilmiyorum. Gürbüzoğlu yerinden bir kedi gibi sıçırıyarak kapıyı açtı. ve cebinden çıkardığı gümüş bir düdüğü çaldı. sonra tekrar içeri irdi, onun bu hareketi Duman yi, fena halde şüphelendirmiş, o da sesinin bütün kuvvetile bağırmıştı: Darülfünuna Ait Haberler Yanlıştır ( Baştaafrı 1 nci sayfada ) girecek ve Darülfünundan çıka- cak olan profesör ve profesör muavinleri için başlıca üç esas | göz önünde bulundurulmaktadır: 1 — Altmış yaşından aşağı olmak. 2 — Behemehal Darülfünun mezunu olmak. 3 — Mutlak suretta bir ec- nebi lisanına adamakıllı - tasarruf etmek. Bu şartları haiz olmıyanlar için Darülfünunda yer kalma- mıştır. İsimleri zikredilen ve Darülfü- nuna girecekleri kaydolunan Mük- rimin Halil, Hilmi Ziya Bey- ler gibi nisbeten genç lise hoca- larına gelince: Bunlar, Darülfünuna alınacak olan ecnebi profesörlerine mu- avin verileceklerdir. Çünkü bü- tün kürsüleri matlup şartlar da- hilinde işgal edebilecek Türk profesörü bulmak — maddeten mümkün değildir. Genç namzet- ler ise istikbal için elverişli oi- makla beraber hali hazırda kâfi ilim hamulesi sahibi değildirler. Avrupadan getirtilecekleri söyle- nen profesörlerin epey kabarık bir rakamla ifade edilmeleri de, işte bu zaruretten ileri geliyor. Şimdi, bu şerait altında ve bu prensiplere — istinaden bizzat alâkadarlarda kendi vaziyetlerini kendileri tesbit edebilirler. * Çiftesaraylar üzerinde yapıl- makta olaı tetkikat — bitmiştir. Şimdi bir proje yapılacak, mas- rafı hesap edilecektir. Eğer ye- kün Maarif Vekâletinin iktiham edebileceği derecede olursa bina tamir veya yeniden inşa edile- cektir. ——————N f -— TAKVİM —— » Gün PERŞEMBE Hızır 31 27 TEMMUZ 933 83 Arabt | — Rumi 4 Reblülahır — 1352 "l-l * Temmuz - n VK Vakit (Eran? /(Vanatt | Si| Akşaa 12 — | 19 32 | 2 20| Yasa Di sa|21 24 16 17| sasak |7 12|2 4 Vakt' | İıuu._i'; 19 Öğle iicindi 448 815 | — Kızım, Gül, evlâdım Gül! Yemek yenen odanın yanı- başındaki odada oturan Gül Ha- nim koşa koşa kapıya geldi ve babasına sordu: — Ne var baba? — Kızım dikkat et! Bir tuza- ğa düştük! Gül Hanımın sesini duüyan, Gürbüzoğlu hemen ayağa kalktı: — Balebek Emiresi Gül Sul- tan! dedi. Bendenizi dayınız Sultan Salâhattin, gönderdi. Sizi ona götüreceğim! Gül H, korkarak döndü ve odasının kapısını sürmeledi. Fa- kat iş işten geçmişti. Deminki çalınan düdüğü duyanların ayak sesleri duyuluyordu. Duman Bey de vaziyeti anlamış ve: Hainler, diye bağırarak ayağa kalkmış, kızının bulunduğu odanın kapısına dayanmış — ve tekrar bağırmıştı: Kızım. Çabuk ol, kılıcı ver! ( Arkası var ) — İstanbul Tramvay Şirketi ve iŞark Demiryolları Kumpanyası Muhterem ahaliye ilân Halkın deniz banyolarına de- vamını kolaylaştırmak maksadile 14 Temmuz 1933 ten itibaren, tec- rübe olarak ve diğer bir karara kadar İstanbul - Florya - Plâj arasında gidip tenzilâtlı birleşik biletler satılmağa baş- lanacağı muhterem ahaliye ilân olunur. Bu biletler tramvayla şehrin her hangı bir mahallinden kesik- siz seferle Eminönü veya Sirke- ciye Demiryolu ile Sirkeciden- Floryaya, (Küçük Çekmece) azi- met ve Haylâyf, büyük — Plâj Sekmece plâjı ile Küçük plâj- an birine girmek ve demiryo- lu ile Sirkeciye ve Sirkeciden ayni araba içinde şebekenin her hangi bir mahalline tramvayla avdet için mutebrdir. TARİFE Nakliya vergisi ve köprüler rüsumu dahil olduğu halde : İWimler E;lenmeli, Kimler Evlenmemeli “Bizde Doktorun Değil Hastanın Fikri Galiptir,, Baştaratı 1 beti zayfada ) — Mahmut Atâ Beyin evi hıırıvıı mı? anılmamışım. — kapı! açan gözlüklü bir l'ıııdııı cz:ı:; veîıli. — Evet efendim burası. — Kendileri buradalar m? — Buradalar! * ıı':nd.hhed ika sonra tertemiz bir ya; le bembeyaz giyinmi. doktorla karşı kuıı’yı ıxil!:.ı e ei — Bir anket için rahatsız et- tim efendim! — Estağfurullah beyim... Mev- zuunuzu biliyorum. Fakat ne ©- lursa olsun, cevabı gazeteye ge- çecek bir sual sormasanız memnun olacağım. Sizinle gevezelik edelim, dedi- kodu yapalım, istediğiniz. mevzu- dan konuşalım! Fakat.. Yaz- ederek sussam; “acaba ne soracaktı!,, diye merak etmezmisiniz? Doktor güldü: — Kadın mıyım ben! — Aman duymasınlar! Te- cessüsü yalnız kadınlara hâs ta- lakki etmek te tamamen doğru dzğ'il. meselâ... Ben de kadın de- ğilim ama, “acaba sualimi sor- saydım ne cevap verecekti diye pekalâ merak ediyorm. — Ne soracaktınız. bakalım? — Efendim, farz bu İ evlenecek çağa gelmiş bir oğlu- nuz veya kızınız var. Alacağınız- gelinde veya edineceğiniz damat- ta sıhhi ne gibi evsaf arardınız? — Ha buysa kolay... Her hangi bir sari hastalıkla malül olmamasını isterdim? İsterdim amma, dünyada en kolay şe arzu ve talep etmektir, Bakalım yanılmaktan — kurtulabi- lirmiydim. * Siz, bu sualinizi, alacağınız cevapların — evlendirecek — kızları veya oğulları olan aile reislerine rehber olmaları maksadile soru- yorsunuz. Arzunuz, istediğiniz bu. Fa- kat muvaffak olabilecekmisiniz? Bizde en lâzım olan şey, nasihat ettirmek değil, nasihatları dinle- mesini öğrenmektir. Halk evvelâ doktora muayene olmasımı, ve doktorun tavsiyelerini dinlemesini öğrenmelidir. Faraza ben oğluma veya kızıma, hiç sari ve nesil için “tehlikeli bir hastalık geçirmemiş bir hayat arkadaşı bulmak arzu- sundayım. Almak istediğim ka- dın veya talip olan erkek hastalığının — sirayet — devresini geçirmişse bittabi muayenede bir şey bulamıyacağım. Onların da bana anlattıkları hastalıklardan 'i ten 10 Büyükler yaşına kadar içitr çacuklar karuş kuruş Tramvayın her - 98,75 50 heangi mevkü ve Demiryolu 1 nci mevki Tramvayın her 80,75 4 hangi mevkii ve Demiryolu 2 inci mevki Tramvayın her 6425 88 hangi mevkii ve Demiryolu 3 üincü mevki Bilet yukarıda isimleri beyan olunun dört plâjdan her hangi birine girmeğe salâhiyet verdiği gibi bu plâjlar dahilindeki tek- mil tarifeler Üzerinden *6 20 ve Küçük Çekmecedeki İstasyon bü- fesinden * 10 tenzilâta dahi sa- lâhiyet verir. İşbu biletler Sir- keciden geçen veya Eminönüne | varan tramvay arabalarında bi- letçiler tarafından verilir. Ahali mezkür biletleri tramvay batları müntaha noktalarının bir çoğunda plântonlardan dahi te- darik edebilirler. (5x4) bahsetmiyecekleri muhakkak de- gilmi? Bizde: — Evlenebilirmiyiz, bizi mua- yene edin! diye değill! — Evleneceğiz bize raj rin diye müracaat ederler. niyet olmadıktan sonra ne yap- sanız boştur. Çok kimseler, sahtekârlıkları- ve- na doktorları alet etmek gaye- sini güderler. AĞA A ? Geçenlerde müracaat — eden bir hasta: ğ yenede çocuğum olııı- ııcığı tahakkuk etti, fakat ben diyiverin! diyordu. ün, Frengili bir metçi kadın geldi. Evlenmesinde mah- zür olup olmadığını du. Hastalığının başladığı zamani sordum: — Ben ne bileyim, Belediye- de kaydı vardır elbet! demez mi! Bu kadına: — Haydi kızım git, dünyaya bir eşek eksik gelsin! demek mecburiyetinde kaldığımı söyler- soruyor- | sem beni haksız bulabilir misiniz? Dünyanın — bütün — denizleri mürekkep bütün ormanları kalem, ve bütün ovaları kâğıt olsalar da ben hepisini bitirinciye kadar bu misalleri yazsam, mutlaka dörtte üç buçuğu kalmış olur. Birisi gelir, * Sinirlisiniz evlen- meyin! ,, dersiniz, öteki gelir “ Bu hastalık icabı dört sene dünya evine girmeniz caiz değildir! ,, fetvasını verirsiniz! Onlar sanki: — Aman geç kalmışın, senin için en devakâr ilâç izdivaçtır! demişsiniz. gibi ayına kalmadan parmaklarına * Halkai nikâh ,, 1 geçirirler. Bakın size münasebeti gelmiş- ken bir fıkracık anlatıvereyim: Kadının biri akşam yorgun argın eve dönen kocasına: — Aman becey, aman bey, diyor, bizim hoca anlattı, Suriye- de kadının biri kızını döverken yerden bir keçi çıkmış! Olurdu olmazdı münakaşasın- dan sonra hoca ile temasa gelen efendi ertesi akşam karısına: — Vay basiretine turp sık- tığımın karısı vay diyor, anlayış dediğin de bu kadar olur! dın baş diriyor: — Ne olmuş, neyi yanlış an- lamışım! Beriki: — Behatün diyor, evvelâ hocannın anlattığı vak'a Suriye'de geçmemiş Mısır'da geçmiş, sonra vak'a kahramanı “ bir kadın ,, değil Hazreti Yusufmuş, kızını dövmüyormuş — oğlunu — kurban edecekmiş. Ortaya çıkan keçi ııııı..OHn inmişmiş!.. İşte bizde ekseri hastaların doktor - tavsiyelerini — anlayışları bu şekildedir. Noktainazar farklı olduğu için konsültasyonlar gizli yapılır. Çünkü anlamıyanlar bu farkları - doktorların - cehaletine delil sayabilirler. Bu meselenin münakaşasını da gazete sayfalarına aksettir- mek fayda vermedikten başka, aynı neticeyi doğurabilir ! Sonra kızınıza hastalıksız bir genç, oğlunuza illetsiz. bir gelin bulmakla işi halletmiş olmıyor- sunuz ki; izdivaçtan sonra tara- feynden birinin yakalayıp öbürü- ne aşılayacağı hastalığı ne yapa- hm. Yapılacak en birinci iş, has- talıklara karşı korunma çarelerini halka öğretmiye çalışmaktır. Almanyada frengi veya bel- soğukluğu — aşılayanlar — şiddetli cezalara çarpılırlar, Bizde de böyle yapılmalı. Biz- mikrop aşılayanlar cezalarını ha- pishanelerde çekmeliler. Bilile de onlar maddi tazminat vermiye mahküm edilmeliler. — Bizde kimler takim edil- melidirler? — O, bu mesele çok mühim- dir. Eski İspartalılar bu noktada Çok titiz davranmışlar ve en kısa “yoldan gitmişler. Nesillerini ko- rumak için, arada bir üreyen O gakat, alil mahlükları asmışlar, arımi getireceğim, siz ona”olur!,, | kesmişler. Fakat bu meselede fazla söz söylemek, şubem olmaması itiba- rile salâhiyetim — haricindedir. Maaamafih bu insan kafalarını yeni meşgul eden bir mevzu de- ğildir: Bütün dünyada kabul edil- miştir ki, tereddii ahlâk üzerinde irsiyetin büyük tesirleri vardır: İnsan ölmüyor, doğuyor: Şimdi beni şair yapabilir misiniz, size ( Devamı 13 üncü sayfada )

Bu sayıdan diğer sayfalar: