10 Ağustos 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

10 Ağustos 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gâvur Kara Mehmet Yürek Cetesi Tefrika No. 85 Rus Sefiri Hükümete Bir Nota Verdi Abdülhamit bunu soukkanlılıkla karşıladı ve Sefiri bizzat çağırttı — Arkadaşlarınıza söyleyiniz. | Cephaneyi gayet idareli kullan- | sınlar. Türklerden tam bir hedef görmedikçe silâh atmasınlar. Emin olunuz ki, bu gece hepimiz bura- dan kurtulacağız. Cevabını vermişti... Fakat bu cevap, Dimoyuğj tatmin etmedi. Tekrar sordu: — Geceye kadar dayanamaz- sak ne olacak?.. Bu sual, çok mühimdi. Şöyal- ye, birdenbire buna cevap vere- medi. Muztarip bir tavır alarak kekeledi: — ©O zaman.. ozaman... Dimo asabiyetle tekrar etti: — — Evet.. o zaman... Şövalye, sözünü ikmal edemi- yor; artık saklıyamadığı endişe- sinin bütün Aazap ve ıztırabile kıvranıyordu. Birdenbire — dima- ğgından şimşek gibi bir fikir geçti. 'Elini, Dimonun omuzuna koyarak: — Bayrak.. bana bir bayrak bulabilir. misin?.. — Ne bayrağı? — Ne bayrağı olursa, olsun., bir ecnebi bayrağı... — Evet.. bizim kaptan, oda- sında daima . bir Rus ve bir Ka- radağ bayrağı saklardı. — Getir.. onları çabuk bana getir... Dimo, bayrakları — getirdiği zaman, Bonelli büyük bir sevinç hissetmiş, bunları derhal, deniz- den görünecek tepeye diktirmişti. Bonelli'nin bundan maksadı aşikârdı. O zamanın siyasetini pek güzel kavramış olan - bu adam, hükümetin ne derece zayıf olduğunu biliyor. Ecnebilere karşı verilen imtiyazdan azami dere- cede istifade etmek istiyordu. Bonelli, bu düşünüşünde çok isabet etmişti. Çünkü Arnavut- köyünde Karadağlı taşçı amelesi ile zaptiye kuvvetlerinin muha- rebe — ettiğini Beyoğlu — frenk mahafili çarçabuk haber almış, bazı sefaret erkânile, ecnebi ga- zete muhbirleri ve bazı meraklı- lar atlara binerek o civara yak- laşmışlardı. Rus sefaretine men- sup olanlar, tepenin üstüne Rus | ve Karadağ bayraklarının çekik diğini görür görmez, derhal sür'- atle geri dönmüşler, kendi sefa- rethanelerile diğer sefaretleri vel- veleye vermişlerdi. Beyoğlunda her kafadan bir ses çıkıyordu. Meselenin aslını hiç kimse bilmediği halde herkes ayrı bir fikir ve mütalea yürütü- yordu. Her vesileden istifade ederek hükümeti küçük düşürmek istiyenler, bu hâdiseye çok gü- zel bir şekil uydurmuşlar ve Karadağlıları mazlum ve suçsuz gösterecek bir tevil bulmuşlardı. Bunlar, Mecidiyeköyündeki İslâm muhacirlerin Karadağlıları soymak için taşocaklarıma hücum ettiklerini söyliyor; mutatları veçhile İslâm ve Türkleri zulüm ve vahşetle ittiham ediyorlardı. i 'H çıkan frenk gazeteleri de derhal birer ilâve neşretmişler: (Bu, ne demek oluyor?.. Os- manlı hükümetinin payıtahtı olan bir beldenin içinde hiristiyan- lara karşı alenen yapılan bu te- cavüz. ve hakarete tahammül edilebilir mi?.. Bugün buna karşı müsamaha edilirse, yarın bütün huıristiyanların katliam edilmeleri ihtimali muhakkaktır. Sefaretler bunun icabına bak- malı; Babiâliyi tazyik ederek bü- yük bir felâketin önünü almalıdır.| Diye sefaretleri harekete ge- tirecek vesileyi ihzar eylemişlerdi. Rusya sefareti, İstanbulda bulu- nan (Kolkida) ismindeki beylik gemiye emir vermiş, Arnavut köyü önlerine göndermişti. Ayni zamanda Rus sefiri ile Karadağ maslahatgüzarı Babiâli- ye müşterek bir nota göndermiş- lerdi. Bu notada, Rus ve Karadağ bayraklarına karşı yapılacak ha- karetin. pek — müessif — netice tevlit edeceğinden bahsediliyor; taşocaklarını kuşatan zaptiye ve msker kuvvetlerinin derhal geri çektirilmesi isteniliyordu. Rus sefiri, bununla da iktifa etmemiş, baş tercümanı doğruca Yıldız. sarayına — göndermişti. Baş tercüman, sefir namına beya- natta bulunarak şu maddeleri teklif etti: 1 — Taşocaklarındaki müsa- demeye derhal nihayet verilmesi. 2 — Zaptiye ve asker müf- rezelerinin hemen geri çekilmesi. 3 — Mecidiye köyü ahalisin- den olup Karadağlılarla Hırvat- lara hücum eden sivil adamların tevkif ve tecziye edilmeleri. 4 — Sebebi henüz meçhul olan bu mesele hakkında tahki- kata girişmek üzere Rus ve Ka- radağ memurlarile Osmanlı me- murlarından mürekkep bir heyet teşkil edilmesi. Bu maddeler, Abdülhamide arzedildiği zaman, hiç telâş gös- termedi. Bu tekliflere karşı doğ- rudan doğruya da cevap ver- medi. Sadece: — Sefir, bizzat gelsin.. Ben kendisini görmek istiyorum. Demekle iktifa etti. Baştercüman, — sefir namına vaki olan beyanatile sarayda bü- yük bir telâş husule getireceğini ümit ederken, böyle bir sükünet ve soğuk kanlılıkla karşılaşınca hayrette kaldı. Derhal sefarete avdet ederek — vaziyeti — sefire anlattı. “ BSefir, saraya geldi. Büyük bir iltifatla karşılandı. Abdülha- midin huzuruna çıkarıldı. Abdül- hamit, Sefiri büyük bir kayıtsız- hkla kabul ederek görüşmiye başladı... Sefir, sabırsızlıkla Ar- navutköy vak'asından bahsetmiye hazırlandıkça Abdülhamit, sözle- rini afaki şeyler üzerinde döndü- rüyor, dolaştırıyor.. mükâlemeyi istediği gibi idare ediyordu. Ni- hayet, sözü para meselesine intli- kal eitirdi: - Y söa öi b S80N POSTA |(Büyük 'Bir Endişe ! lira 'Ebe Mektebine Nasıl Girilir ? Tıp — Fakültesine merbuttur bu sene mektebe Ortamektep mezunlarından derecesi en iyi ve iyi olanlar alınacaktır. İstidalar eylül iptidasına kadar aşağıdaki vesaike rapten Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâletine gönderilme- Hidir: , Hüviyet — cüzdanı, şahadetnamesi, hüsnühal sahibi olduğu ve evlenmemiş bulunduğunu mübeyyin — tasdikli — lmühaber, 4,50X6 ebadında üç fotoğraf Ankara, Sıvas, Erzurum, Diyarı- bekir, İzmir, Bursa, Konya, Ada- na, Samsun veya İstanbul çocuk hastanelerinin birinden alınacak sıhhat raporu da bu vesaika ilâ- ve edilmelidir. Bundan başka bu ç bir zarf içine konarak zar- fin kapatıldığı yer, hastane baş- tabipliğince mumla — mühürlene- ektir. Alınacak taliplerin yaşları 20 den aşağı 30 dan yııl:!n olma- ması ve ileride mecburi hizmetle- rmi ifaya mani bir hastalık bu- lunmaması lâzımdır. Diğer taraftan her talebe ta- ahhütnamenin gösterdiği madde ler haricinde kalarak mektebi terk veya yurttan ihraç edildiği takdirde yapılan masrafları fai- zile beraber ödemiye mecburdur, Nafıa Fen Mektebine Nasıl Girilir Beyoğlunda Ahmet Beye: Nafin fen mektebine girebilir- siniz. Yaşınız ve l eniz müsaittir. Nafia fen mektebi 17- 25 yaş arasında lâakal ortamek- tep mezunu kabul etmektedir. talipler cebir, hesap ve hendese- den imtihana tabidirler. Tam devreli lise mezunları imtihansız kabul - edilir. Mnklî leylidir. Kayıt zamam 15- 30 4 kadardır. Kayd için mektebe cumartesi, — pazartesi, — çarşam- ba günleri müracaat edilmelidir. Müsabaka imtihanı 16 eylül cu- martesi günüj saat 9da yapıla- caktır. * Feshane mensucat fabrikasında do- kuma dairesinde 266 oumaralı Sabri Beye: Askeri mekteplere bir daha müracaat ediniz. Belki bu sene küçük sınıflara da talebe alırlar. Sonra resmi liselerin leyli mecca- nilik imtihanı vardır. Bir kere de talünizi bu imtihanda deneyiniz. Bedbin olmayınız. * Turgüluda Filorinnlı Hahz Yaşar oğlu Remzi Beye: Ticaret mektebine girmenizi tavsiye ederim, Ankarada böyle bir mektep yoktur. Ancak Ziraat Bankası kendi memurlarına mah- sus bir kurs açmaktadır. Bundan istifade edeceğinizi tahmin etmi- yorum. h SAA ADi Ki d TaSil A RDAbE 5a HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Nakleden: Hatice Seniha Hanımın Koleksiyonu Müz'iç bir yağmur mütema- diyen — yağıyordu. — Gökyüzünü kasvetli bulutlar kapamıştı. Se- niha Hanım bugün her zaman- kinden daha mahzun, daha ke- derli idi. O şimdiye kadar hiçbir zaman — yalkızlığın — acılığını bu karanlık kış gününde - hissettiği derecede anlamamıştı. Birkaç sene evvel sevgili kocasını kaybetmişti. Bu büyük acıdan sonra onun yegâne teseb- lisi kızı olmuştü. Fakat kızını da bir gün elinden alıp götürdüler. Avrupa seyahatine çıkmışlardı. Feriha ona gittiği yerlerden sık sık mektup yazıyordu. Fa- kat bir haftadan beri Seni- ha kızından haber alamamış- tı, Bunun için bugün biraz fazla- ca asabi idi. Yağan yağmur si- nirlerini büsbütün harap ediyor- du. Kahvesini içip hizmetçisinin eline fincanimı verirken: “Eğer mektup gelirse hemen buraya getir!,, Diye tenbih etti. Sonra -acele ile ilâve etti: “Biraz başım ağrıyor. Keyfim yok. Eğer misafir filân gelirse ladm mı?,, * Seniha Hanım sedirine uzanıp dinlenmek için bu emri verme- mişti. Onun istediği eski ve tatlı hatıraları karıştırmaktı. -Seniha H. n harikulâde bir kolleksiyonu yardı. Hizmetçi kız odadan çıkar cıkmaz kapısını kapayarak, bu sevgili kolleksiyonu bir kere da- hâ seyretmek için dolabına yak- laştı. Cebinden küçük bir anhtar çıkararak kapağını açtı ! Bu dolabın içinde bir. sürü eski bebek vardı! Bu bebekler rellıiı:l:r giymekte idiler. İçlerinde kısacık çocuk elbisesi giyenleri, uzun elbiselileri vardı. Hepsinin de saçı siyahtı ! Bunlara bakarken Seniha Ha- mımin solgun yanaklarını hafif bir pembelik kapladı. Gözleri doldu. Çünkü bu bebeklerin onda binbir hâtırası vardı. Seniha Hanım bu bebekleri kendi giydirmiş- ti. Bunların üözerindeki elbiseler kızının elbiselerinin parçasından ve tıpkı onların biçiminde dikil- miş şeylerdi! Bu bebeklerin hepsi de Ferihasının birer fotoğrafı gibi idi. Bugün, bu şeyi kemali ihtimamla yaptığından © kadar mes'uttu ki... Bu Seniha Hanımın en kiymetli bir kolleksiyonu idil, Bu bebeklerin içinde bir tane pikeden uzun elbiselisi vardı! Bu elbise Ferihasının ilk elbisesinin modeli idi. Sonra sıra ile hepsi- nin de ayrı ayrı birer hatırası olur. Renk renk elbiselileri geli- —aapa — Maliye muhtetif boyda idiler ve muhtelif | liyordu. İşte yedi sekiz “yaşlarında iken elma ağacından düşerek al- mnm yarıldığı gün şu mavi elbi- seyi giyi, Mektebe ilk başladığı gün şu pembe çizgili elbiseyi giymişti! işte ilk uzun elbisesil sonra ba- bacığile ilk defa olarak baloya gittiği zaman giydiği o filizi töl- den olan tuvalet!.. İşte yine ba- basının ölümünden sonra ilk yap- toği koyu gümüşü elbisesi!... En sonra da beyaz dantelden gelinlik elbisesil... Seniha H. gelin elbiseli bebeği eline almıştı. Bu kollek- siyonun sonuncusu idi. İşte bu elbise onu kızından ayırmış bu- lanuyordu. Kalbinde derin bir büzün —vardı. Dalgın gözlerle sevgili kolleksiyonuna bakıyor ve =ı,om— İşte —bütün — bir İstikbal ona daha ne hazırla- yordu ? İçinde korkuya benziyen bir heyecan vardı! Birden dışa- mıda bir zil sesi işitti. Titredi| Yüreği oynamıştı! Acaba kapıyı kim çalıyordu ? Bir telgraf olma- sın! Fena bir haber getiren bir telgraf !. Sesler işitiyordu! O hizmet- çisine tenbih etmişti, Misafire “evde olmadığını söyleyecekti! O halde bu şeyerağmen içeri giren böyle edenler kimdi ? Onu muhakkak görmek mi işti- yorlardı!.. Fena bir haber mi getiriyorlardı !.. Kızı'., Evet bu ses Ferihanın sesı idi Kapı şid- detle açılmıştı. Ferihanın meser- retinden çehresi kıpkırmızı anne sinin boynuna atılmıştı. “ Anneciğim... Canıml.. ,, ç ıt Seniha H. heyecandan bir söz iyecek halde değildi. Bir kol- onun — yüzünün — solgunluğundan korkmuştu: — “Nen var neneciğim... Hasta değilsin yal.. Mahsus sana daha evvelce avdetimi yazmadım!. Böy- le birdenbire gelmek istedim!,, — “Yok yavrucuğum hiç hasta olur muyuml.. Seni birdenbire görünce öyle sevindim ki.., Ye- niden öpüştüler, Damadı bir ke- narda duruyor, onlara mütebeasi- mane -bakıyordu. Seniha H. yaşlı gözlerle kızına bakıyordu. Feriha daha güzelleşmiş gibi idi. Üstünde enfes bir seyahat elbişesi vardı. Annesinin #turdu- ğu koltuğun kenarına oturmuş ona sarılmıştı. Birden gözleri açık duran dolaba tesadüf etti. O zaman çehresini derin bir he- için ondan da bir. dtürimü Vekâletinden: 1 — 2257 numaralı Madeni Ufaklık para kanununa tevfikan silik olmu- yan ve ayarlarile nizami vezinleri tam bulunan eski gümüş paraların; ileride tedavül kıymeti refedildiği zaman halkın mutazarrır. olmaması için, Devlet alacakları mukabilinde bir mecidiye 37 kuruş hesabile kabulü takarrür ettirilmiş ve bu bususta malsandıklarına tebligat yapylmıştır. 2 —Cumhuriyet Merkez Bankasınca da behâr on gram ıııdıdı l..qd. aei Belin. gözmüş 10 Kaetöe eatee GÖSSLÜNE Ö Ki

Bu sayıdan diğer sayfalar: