27 Ağustos 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

27 Ağustos 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— ründü ve Gül Hanıma: Havımefendi! oğlu ilk d 41 GÜL HANIM Haçlılar, Mücahitler, Fedailer Arasında Doğan Zaloğlunu Görür Görmez Köpürdü Ve Atını Sürdü | Ömer Rıza lleb erede birdemin iyliği ça| bu darbeyi c kelkinie” Küzyüikli | buk unutmasa! Çünkü üçümüzün mukadderatı da onun teveccühüne bağlı! peki, bu kadın size buraya gelmemeyi tavsiye ettiği halde ne diye geldiniz? — Kadırın samimiyetine mi inanmadınız ? Halbuki onun samimi olduğu Kurt: — Evet, dedi. Amcamızın v—';:üı'yuhgwı'—ım ben bu Şeyhülcebelden korku- yorum. Gül Hanım titredi ve: — Ben bu adamdan çok kor- kuyorum. Zaloğlundan korkum bile onun korkusu yanında sıfır kalıyor. Hele bu adamın gözlerini üzerime dikmesi beni hasta edi- — Kolay değil! Fakat bizim arada mahpus olmamız bile bir nimettir. Fakat ne kadar zaman esir ve mahpus kalacağımızı Allah , bilir. Tam bu sırada Mesrure gö- — dedi. Daire- niz hazırdır. Efendimiz sizi oraya gütürmemizi emretti. Ziyafet za- manına kadar orada istirahat edeceksiniz. Zerre kadar telâş etmeyiniz. Çünkü istediğiniz za- man kardeşlerinizle görüşeceksiniz. Sonra kardeşlere” döndü: | — Siz de biraz atlarınızla — meşgul olunuz. Atlarınıza binerek — bahçede dolaşınız. Atlarınız sizi — avluda bekliyor. Bu kadın size yol gösterir. Mesrure, gençlerin - zırhlarmı — temizleyen — kadınlardan — birine işaret ettikten sonra ilâve etti: — Muhafızlar da size refakat edecekleri Doğan ayağa kalktı ve Gül — Kardeşim! Dinlen! Dedi, akşama tekrar buluşuruz! Kalktılar ve istemeye isteme- ye ayrıldılar. Dühan ile Reyhan avluda bekliyorlardı. Sonra siü- vari fedsilerden bir kaçı da ha- zırdılar. İki kardeş atlarına bine- rek kumla döşenmiş, olan yollar- da ilerlediler. Bu yol, kaleyi çe- viren uçurumu takip ediyordu. Bu-suretle masyef dağ tepesinde bir ada gibi idi. Adanın muhiti beş altı kilometre kadardı. İki kardeş, uçurumu hep sağ- larında tutarak - atlarını koştur- dular. Muhafızlar hep önlerinden gittikleri için atları nisbeten ya- vaş gidiyordu. Çok geçmeden fedai süvarilerinden bir kafileye " yast. geldiler. Zaloğlu bu süva- rilerin arkasından geliyordu, Kurt kardeşine: — Bak! dedi. Zal oğlu, Sina- nin hediye ettiği ata binmiş! * Doğan bu Adamı görür gör- mez köpürdü ve sayha kopararak kıhenı çekti. Zaloğlu da öyle yaptı. İkisi de atlarını sürdüler we karşı karşıya geldiler. Zal b indirdi. Doğan sıra ona gelmişti. Fakat kılıcını kaldırmadan fedailer yetiştiler ve ara'arına girerek atlarına çektiler. - —Eurdde&, bizi dılar, iş olup bitecekti! sen de taş köprü üzerindeki mübareze- den kurtulurdun! — Fakat Doğan, Ben o işten ki senin -darben muhakkak onu haklardı. İki kardeş yollarına devam et- ler, Ve Zal oğluna bir daha rast gelmediler. Kurtla Doğan gide gide taş bağlıyordu. İki kardeşe rehberlik eden muhafızların zabiti atını köprüye doğru — cevirerek — ileriledi. İki kardeş'te onu takip ettiler. Doğan önden, Kurt arkadan goliyordu. Köprüyü geçtikten sonra durdu- lar. Muhafızların zabiti geri dön- dü, Ve bu sefer daha fazla sür'- atle köprüyü geçmiye başladı. Doğan bağırdı: ğ — Kurt, biz de süratle geçe- m! Sonra atını mahmuzladı: Reyhan kuş gibi uçuyor, Du- han ondan 'geri kalmıyordu. Bu asil atlar, fedainin önlerinden gitmesini, onları geçmesini kibir- lerine yediremedikleri için sür'at- lerini arttırarak koştular. Zabitin atına yetiştiler, Sonra yanına so- kularak onu geçtiler. Onc müt- hiş bir andı. Köprünün üzerinde uçuruma — yuvarlanmak - için bir parmaklık mesafe kalmıştı. En cüz'i inhiraf, atı da, sahibini de ademe iletirdi. İki kardeş iç şe- hire vardıkları zaman fedailerin hepsi parmak ısırıyorlardı. Feda- ilerin amiri: — Mükaddes yüzük namma yemin ederim ki, bunlar insan değil, birer şeytan! Hele atları, birer dağ keçisinden — farksız, yanımdan havanın kartalları gibi geçip gittiler! Fedailerden biri cevap verdi: — Atlarda yaman, binicileri “de yaman! Mübareze gecesi, gö- rülmiye değer bir manzara seyre- İki kardeş, yine kum döşeli yoldan gidiyorlordı. Bütün iç şehşi dolaşmış gibi idiler. Muhafızların geliyordu. İki kardeş kalenin av- lusuna girerek atlarından inmiş, hayvanlarımın eyerlerini çıkarmış- lar, atları ahıra götürüp dönmüş- lerdi. Fakat mubafızlar hâlâ yolda idiler. İki kardeş âtlarını sıvararak yemlerini verdiler, sönra misafir- haneye girdiler, Gül Hanımı bul- mak ümidinde idiler. Fakat bu- lamadılar. Oturup — konuştular, Başlarına gelen şeylerden bahset- tiler. Kimbilir daha neler görecek, nelerle karşılaşacaklardı. Vakıt geçiyor ve güneş gurup ediyordu. Ellerinde meş'aleler ta- şıyan kadınlar odaya — gelerek onları da aldılar ve şimdiye kadar görmedikleri muhteşem bir odaya götürdüler. Burasının - yapısı da fevkalâde idi, F işlenmiş Ka ee eti kela ni Si sinriğ aa ei şlr l aai sen e ğinişanmdtein Ğ aai ni eini ae Söünlalin bir kubbenin altında idiler, sağ tarafta beyaz sütunlara dayanan kemerler vardı. Kemerlerin arka- sında mermerden bir taraçanın merdivenlerinden bahçeye - çıkılı- yordu. Büyük odanın zeminine şilteler konmuştu ve her *şiltenin üzerinde bir misafir oturuyordu. Şiltelerin her biri de inciler) işlenmişti. — Misafirler — belki de söz söylemiyordu. Sanki hepsi de uyuyorlardı. Kurtla Doğan buraya girdik- ten sonra meşaleler taşıyan ka- dınlar onları bırakıp gitlilersBo- yunlarında altın zincirler taşıyan köleler onları alarak odanın orta- sındaki yüksek şiltelerin üzerine oturttular, Şilteler bir sofranın etrafında - dizilmişti. —Fakat bü sofrada iki kardeşten başka bir kimse yoktu. Yalnız şiltelerin biri diğer şiltelerden biraz daha yük- ıelîıhve daha muhteşemce idi. i kardeş kendilerine göste- rilen yerlere oturdular. Ve çok beklemediler. Çünkü saz sesleri ve bir sürü kadınların şarkılarını duydular. Gözlerini seslerin gel- diği yere çevirdikleri zaman Si- Sinan adım adım yürüyor, ve odanın ortasına doğru ilerliliyor- du. Manzara tuhaftı. Önde Sinan geliyor, onu güzel kadınlar takip ediyor, daha sonra ihtiyar dâiler geliyorlardı. Şeyh, kıpkırmızı bir elbise giymişti, sarığı da kiranbaha mücevherlerle süslü idi. Şeyhin etrafında dört siyah l köle vardı. Her biri bir meşale taşıyordu. Şeyhin iki dev gibi muhafızı onun arkasında idiler, Şeyh görünür görünmez herkes ayağa kalktı. Sonra hepsi de yer- lere kapandılar ve şeyh oturun- | c.ya kadar başlarını yerden kal- | dırmadılar. İki kardeş yalvız aya- ğa kalkmakla iktifa ettiler ve dimdik durarak bu eşsiz. manza- rayı temaşaya kouldular, Şeyh oturduktan sonra em- retti: — Kalkınız! - Ve herkes kalktı, sonra yeris ne oturdu. Sinan etrafa sabırsızlıkla ba- kitiyor, herkes susüyordü. Çok geçmeden iki kardeş bu sabırsız- lığın sebebini anladılar. Çünkü Şeyhin girdiği kapıdan bir alay sazende kadın göründü, onların arkasından dört meş'ale taşıyan dört siyahi cariyenin ortasında'da Gül Hanım geliyordu. Mesrure onun arkasında idi. ( Arkası var ) <—— TAKVİM B | Gün PAZAR Hızr | 3i 27 AĞUSTOS 0933 14 | Arabi Vakii | Erani/Vasati Kı urtuluş Savaşının Y ıldıîıimün.dlı: vit 27 Ağustos Gününün Mühim Mevkii ( Baştaraf « inci sayfad. ) — Büyük Gazinin verdiği em- ri, Türk ordusu, istenildiğinden daha çabuk ve çok kısa bir za- man içinde başardı. x Plân mucibince Yunan cephe- sinin Afyon cenubundan — şimale doğru yarılması lâzım geliyorlu. Filhakika Türk ordusu pek ya- man bir.savletle ileri — atıldıktan biraz sonra Afyon- Toklu sivrisi hattı arasında Yunan cephesini yarmıya ve bu açılan gedikten içeriye akmıya başladı. . . * ve icap eden yerlere son sür'atle yetişerek- düşmanı kaçırmamak gibi çok mühim bir vazife almıştı. Kahraman — süvarilerimiz daha 25 -26 ağustos” gecesi, büyük * bir maharetle Ahır dağmın geçit- düşman mevzilerine taarruz etti. Ba sırada bir süvari bölüğümüz Afyon-İzmir demiryolunun düşman cephesi gerisindeki istasyonlardan biri olan Küçükköye geldi. bura- sını ele geçirdi, hemen demiryolu ile telgraf ve telefon tellerini tahrip etti. Bu suretle düşmanın muhaberesiz be muvasalasız kal- masını neticelendirdi. — | Süvari Kolordumuz27 Ağuslos günü, harekâtına daha gayretli bir şekilde devam ederek Ay- valı- Akçaşehir-Küçükköy — mınta- kasını aldı, Bu suretle İzmir-Af- yon demiryoluna, yani düşma- nn çekilme hattına tam manisile hâkim oldu. Süvarilerimizin bu muvaffakiyeti, taarruzun kat'i bir zaferle neticelenmesi — üzerinde büyük bir tesir yapmıştır. Çünkü Yunan ordusu 26 Ağustos günü birinci müdafaa hattında inhiza- ma uğradıktan sonra Dumlupınar müstahkem mevzini tutmak iste- di ve bu maksadın temini için çok çabaladı. Fakat süvarilerimiz Dumlupınara giden yolu canlı ir — kale bi sım — sıkı tuttukları için — Yunan ordusu buraya gidemedi. * Piyadelerimize — gelince, 26 ağustos sababı şiddetli bir topçu ateşi himayesinde hücuma kalkan Mehmetçikler akşama kadar her atılışlarında muvaffak oldular ve adım adım ilerlediler. 27 ağustos sabahı taarruza başlıyan Meh- sırada dün alınamıyan “ Çekilte- pe » de elimize geçti. 27 ağustos saat 14 ten sonra düşman ordusu tam manasile inhizama uğramış ve Sincanlı ovasına perişan bir surette atılmıştı. Bu sırada Afyon- karahisar da elimize geçmişti ki bu süretle — taarruzumuzun ilk hamlesinde sağlam bir muvaffa- kıyet kazanmış oluyorduk. 27 ağustos akşam Üzeri ise, cephenin bu kısınında çalışan ko- Tordularımız düşmanın ikinci mü- —— mana doğrudan doğruya cephe- den taarruz ediyo: . Bundan maksat düşmanı da tut- mak, cenup ile, yani yarma taar- ruzu yapılan — kısım ile irtibatını kesmekti. , Eskişehirdeki üçüncü kolordumuz da düşmana taarruz kuvvetlerimiz. bu maksadı tama- men yerine getirerek düşmanın şimaldeki kuvvetlerile cenuptaki kuvvetleri arasındaki irtibatı kes- miye muvaffak oldu. Yani Gazi Başkumandanın bu husustaki em- rini başardı. Çünkü Büyük Gazi verdiği emirde şunu istiyordu: Korliç. mevzilerini zaptetti. Eski- şehir cıvarındaki üçüncü kolor- dumuz ve en şimaldeki Kocaeli * Küçükköy - Dumlupınar hattından geçen üçüncü müdafaa mevziinide toplanmıya çalışıyordu. (Arkası yarın) Yeni Nıııl!nc İtatyadan Amerikaya Nasıl deniz tayyaresile İtalyadan vikaya gilti ve oradan da tekrar İtalyaya avdet etti. Bütün dünyayı alâkadar edes hakkında çok ve çenalı malümatla gdoldurulmuştur. Beş on sene evvel manal gibi dinlenk Hitleç, ve Nasyonal - Sasya- üzm — Almanyadaki milli Sosyalist hareketlerile dünya siyasetini allak bul- lak eden Hitler kimdir, nasil yetişmiş tür, bütün cür'etile tatbika çalıştığı huy- ret verici siyasetini hangi kuvvetlerden alır, ne yapar, nasıl çalışır? Bürün bu sualleri yukarıdaki altında M_;H:w bulacaksınız. Ki A

Bu sayıdan diğer sayfalar: