30 Eylül 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

30 Eylül 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Müsahîb_; 30 Her Kırtasiyecilikten ihi ıBir Nümune Kızılcahamam (Hususi) — Se- mer köyünden Sabri isminde bir çocuk nüfus kaydını çıkarmak için nüfus dairesine müracaat etmiş, fakat memur Bey kayıtta Arap harflerile yazılı Sabri ismi- nin altındaki nokta biraz büyük- çe yazıldığı için Hayri okunmak- ta olduğunu ileri sürmüş ve bu noktanın küçültülmesi için mah- kemeye müracaat edilmesine lü- gum göstermiştir. Bu noktanın büyük veya küçük yazılmasında hiçbir. günahı olmıyan iş sahibi mahkemeye müracaat — etmiştir. 'Tam 750 kuruş sarfederek ve şahit dinleterek noktanın küçül- tülmesi için karar ve ilâm ala- cak, temyiz müddetini bekliyecek ve ancak bir, bir buçuk ay son- ra işini yaptırabilecektir. Eskişehirde Bir Ev Ve Bir kadın Yandı; Eskişehir (Hususi) 28— Burada bir yangın faciası olmuş, istasyon semtinde çıkan bir yangında bir de kadın yanmıştır. Yanan ev tren makinistlerin- den Faik Efendinin evidir. Faik Efendi hamama gittiği esnada evdeki gaz ocağı parlamış ve ateş çıkmıştır. Yangın çıkınca * Evde bulunan kadıncağızın serası tutmuş, — biçare — kurtulamamış, yanmıştır. Bu kadının vücudu ta- mamen kül haline gelmiş, yalnız iki bacağı bulunabilmiştir. Yan- gin hakkında adli tahkikat ya- pılmaktadır. Balya'da Sir Mektepte Ügü Kuşu Yakalandı k fay? mesçit Ci 4 yakalayan mekt. lak iz.. İA Mustafa BL — Balya (Hususi)— Kocamağara | mektebine yırtıcı hayvanlardan bir Ügü kuşu gelmiştir. Bu kuş | mektepte çocuzlııı ders - öğret- Lmek için beslenilen 15 kadar güvercini görmüş ve — bunları yemek için pençereden içeri gir- miş, gövercinleri çil yavrusu gibi | dür, | kat bol sulu, bol Adana'da Avcılık Adana, (Hu- susi) — Çukur- ovada avcılık tetkike değer ge- niş ve enteresan bir mevzudur. Mıntakada av sahaları mebzul- biribirine çok yakındır. Bir tarafı denize öte tarafı karlı dağlara müntehi olan bu dar, fa- ağaçlı, bol yemli sahade kış ve yaz birçok nev'i av bulmak müm- kündür. Ovanın Toros eteklerine dayanan arızalı kısmında keklik, tavşan, daha yukarılarda karaca ve geyik av- lanır, Tilki, sansar, çakal, kurt | gibi vahşi hayvanlar da bulunur. Ayı ve pars Torosların sarp kö- şelerinde yaşamaktadır. Bu dağ- larda iki üç tane de kaplan vu- rulmuştur. %ıbile yakın kısımla ovada bıldırcın, çülluk, üveyik, ördek gibi mevsimlik gelip geçici kuşlardan başka yalnız bu mın- takaya mahsus olan “ turaç ,, isminde bir nev'i kuş avlanır, Sülün ve çile tesadif edilmemiştir. Bu avların içinde en kıymet ve ehemmiyet verileni turaçtır. Fran- sızlar bu kuşun adına “frankolin,, diyorlar ve Jlâros frankolinin Kilikya ile Irak ve Cezayirin bazı mintakalarında bulunan bir nevi kuş olduğunu yazar. Rengi bir parça çili andırır, fakat daha koyu, daha nakışlıdır. Endamı bıldırcına benzer, eti balık eti gibi beyaz, lezzetli ve cesameti küçük bir tavuk kadardır. Za- garla avlanır ve uçara vurulur. Bir avcı beş altı turaçla dönerse kendini güzel bir av yapmış addeder. Ceyhan ve Seyhan ne- hirlerinin iki tarafındaki sık söğüt ormanlarının kenarlarındaki çalı- lıkların, kaba otların içi turaç yatağıdır. Kış aylarında ilginlik- lar Bekas ile dolar. İyi bir avcı için birkaç saat içinde yirmi otuz. bekas avlanmak mümkün- dür. Adana civarında on on beş sene evvel çok ceylân bulunurdu. Çiftçiler ekmedik tarla bırakma- Ha ürn — S Üveyik Gelirken Bir Bulut Gibi Güneş ni Olur Turaç avına çıkmış bir grup | ların üstünden uçarken güneşe mani olur, bulut gibi gölge yapar. Silâh nekadar fazla patlarsa üveyik o kadar işler. Yağından güneşte fazla uçamadığı için sık sık ağaca konar. İyi işliyen bir ağacın altında iki saat içinde yüz fişeğiniz varsa yüz tane üveyin vurabilirsiniz. Üveyik avı azami bir ay devam eder., Eylül ortalarında yağan ilk yağmurla beraber onlar da ovayı 'terketmiye baş- larlar. İkinci ve nihayet üçüncü yağmurda bitmiştir. * Bu havalide halk her nevi kuşun ve hayvanın haleti ru- hiyesini inceden inceye tetkik etmiş, hepsine mahsus ayrı ayrı garip avlama usulleri -bulmüştur. Çukurova avcısı avı yalnız silâh- layapmaz. Şahin, doğan gibi vası- talar da kullanır. Asıl şayamıdik- kat olanı zekâsile yaptığı avdır. lğeıellbubddırcıu için: vın bulunduğu yere gelişi; zel tutma çizmeleri bırıııyorl'ıl: Sekiz on kişi kara donları bacak- larından — kollarına — geçiriyorlar ve sallıyarak avcı hattında yürü- miye başlıyorlar. Bıldırcın. bunu rünce alıcı kuşu zannederek orkusundan uçamıyor ve sevk edilen tarafa doğru kaçmıya baş- hyor. Çimelere yalaştıkça sahayı küçültüyorlar. Nihayet - bıldırcın- lar gizlenecek bir yer bulduk Zannile yerde yatan çizmelere gi- riyorlar ve böylece diri diri ya- kalanıyorlar. En garibi, en tuhafı ördek avıdır. Ön, on beş metre uzunlu- üveyik avı tamamen | derasyona ğunda bağırsak- ları alıyorlar. Ördeklerin meb- zul işlediği saz- lıklara — gidiyor, kendilerini kuş- lara göstermiye- cek biryer yapıp oturuyorlar. Bağır- sakları - rastgek sazların arasına uzattıktan sonra bir uçlarım yan- larına 'ahp ayr: ayrı çöplere bağ- hyor, yere diki- yorlar. Çöplerin ovnaması - örde- gin — bağırsağı bularak yemiye başlamış olması demektir. Avcı derhal oynıyan çöpü yerden çı- kararak bağırsağın ucunu - ele | alıyor ve iki dakika bekliyor. Bu müddet zarfında ördek bağır- saktan bir buçuk, iki arşımını yutmuştur. Sonra hissettirmeksizin gayet hafif bir şekilde bağırsağın ucundan üflemiye başlıyor. Midesi şişince ördek te düşüp bayılıyor. * Av malzemesini tedarik husu- sunda avcılar büyük müşkilâta maruz kalmaktadırlar. Hükümetin bu kadar teşvikkâr — alâkasına rağmen inhisar, işi bir türlü dü- zeltemiyor. Bazan istenilen boyda saçma, barut bulunamıyor. Bulunsa da satanlar ihtikâr yapıyorlar. Av malzemesinin burada belli bir piyasası yok. Esnaf dilediği fiatle satıyor. İnhisar dolularının aranı- lan numarasını bulmak her zaman kabil olmıyor. Şimdi piyasada dört numaradan daha küçük saç- malı inhisar dolosu mevcut değil- dir. Sebebini sorarsanız “ bunlar sarfedildikçe inhisar — başkasını göndermiyor ,, diyorlarki — buna ihtimal verilemez. * Haber ıldıtımı göre Halkevi spor komitesi bir avcılar şubesi açacak, bütün avcıları bir çatı altına toplıyacak ve avcılığın fenni bir şekilde ve zapturapt altında yapılmasını temine çalışacaktır. Diğer taraftan bazı müteşeb- bisler de müstakil bir avcı cemi- yeti kurmağı ve beynelmilel fe- ahil olmayı tasavvur etmektedirler. — Salâhattin Faaliyetin Menşei Nurullah Ata Geçen günkü yazımı, san'atın belki bir vehim yaratmaktan başka bir şey olmadığını söyli- yerek bitirmiştim. Sanat, olmıyanı var termek, bazan realite âleminde görülmesine imkân bu- lunmıyan şeylerin vücuduna bizi kandırmak değil midir ? Belki sanatla dalima meşgul olan, onunla ,geçinenler sanat eserinin bize “ olmuş, yaşamış, cereyan etmiş ,, hissini vumeıinı beklemezler; fakat büyük küt'e- nin şürde, romanda aradığı, dai« ma budur. Kendisine anlatılar bir yalan olduğunu kabul etse bile yine bu yalanı, hiç olma: içinde yaşadığımızdan mükemı:a bir âlemin unsurları diye kabı eder. Devler, denizkızları, periler ancak küçük bir zümre için bi-er remz, birer timsaldir; ekseriyet onlara inanır, bağlanır. İnsanın, esasında, hayvandan başka, ondan üstün bir varlık olduğunu kabul etmek hayli zor« dur. Bizde hayvanlardan bulunan« lardan başka tabii his aramak doğru değildir. Cemiyet kurmak insiyakı bile sadece bize mahsus değildir; daha birçok bayvanlarda vardır. Fakat biz hayvanların hisleri ile kalmayıp onları birçok yenilerini ilâve etmişiz, o kadar ki asıl tabit olanlarıni artık hor görüp ancak ötekilerine itibar ediyoruz. Bütün o yeni — hisler, birer peri veya birer dev gibi bir şey değildir. ve hepsi de yalnız sanatın eseridir. Bilmem — ölüm — korkusunun insana has olduğunu iddia etmek kabil midir? Ölüm korkusu ile nefsimizi — korumak — insiyakımı kasdetmiyorum. Ölümün mukad- der oluğunu bilmek, kaçmanın kabil olmadığını anlamak ve ona isyan etmek. Belki buda hayvan« larda vardır. Fakat herhalde insan bundan çok istifade etmiştir. İcat ettiği her şey, cemiyet, din, ahlâk bep bunun eseridir. Ölümden ko- runmak için toplanmış, bu dünyada mukadder olan ölümden biç olmaz- sa başka bir dünyada kurtulmak için dini icat etmiştir. Ahrete de inanmadığı zaman hbiç olmazsa hemcinslerinin hafızasında yaşa- mayı ister. Ölümü istihkar edip kahramanlık göstermesi de yine ölmek, —unutulmak — korkusun- dandır. Sanatın de asıl menşri bu korkudur. Onun yarattığı en büyük vehim ölmezlik vehmidir, Bizi, hiç olmazsa hayalen, ölmek- ten kurtarır. Bunun içindir. ki hergünkü hayattan değil, mucizeli âlemler- den bahseden eserler halkın rağ- dıkları için, hayvanlar barınacek yer bulmakta müşkilât çekmiye İ başlayınca Kozan ve Mercin ova- j İrora *i Kütahya Valisi Ve Meb'usları Tavşanlıda eç ; aü betini kazanır. ğ * Mamafih hergünkü hyı.hıı ııııned.u':üın mmnlu dllıır’ı!: tmıştır. Mektep Müdürü Mustafa Nuri ©- Beybu yırtıcı kuşu görünte hemen *)bir aanış Ve hayvanı güvercin- » zarar vermesine —meydan | sına hicret ettiler. Ş D gmoadan yakalıyarak bir kafese Üveyik memleketin her tara- selli bulurlar. Onlar öbürlerinden Ü muştür. Ügü kuşu intanlara | fında bulunan bir kuştur. Fakat de saftır: Yalmız ruhlarının değil, İ d:', af llll—':"hl' Şimdi talebelere vereli ee ç Te Ver eli vücutlarının bile ölümden kurtul- .| lıı':ıe::ier. için mektepte bes- Şeğdlri “Ba, köşler tam ” sasam | duğunu sanırlar. Gebze'de Taze Üzüm İhraç Edilecek Gebze (Hususi) — Bir. Alman “Wüpu, — Almanyaya taze üzüm “r zunnında İğzimgelen tetki- | bulunmak üzere Gebzeye &k bağları gezmiş ve mem- — n yetle avdet etmişlerdir. Mın- takamızın iktısadiyatında büyük bir rol oymyacak olan bu işten bağcılar memnun olmuşlardır. vakti, yani ağustosun yirmi be- şinde, yirmi sekizinde gelir, hu- cak tabir edilen nehir kenarın- daki sögüt ve zincar ormanlık- larına yerleşirler. Susam onları bir hafta içinde semirtir, bembe- yaz yağ bağlatır. O kadar ki düştüğü zaman yarıldığı vakidir. Iskarası yapılır- ken bir mahalle öteden üveyiği kokusundan tanırsınız. Gelişleri de gariptir. Milyonlarcasi birden gelir. Kuremler (sürüler) bucak- Kütahya vali ve Meb'usları Tavşanlı'da Tavşanlı, (Hususi)—Kütahya valisi ve meb'usları kasabamıza gelerek tetkikatta bulunmuşlardır. Vali ve meb'uslarımız münadiler vasıtasileği halkı davet ederek herkesle ayrı ayrı temas etmişler ve dileklerini, isteklerini sormuşlardır. Kasabanın Ortamektebe olan ihtiyacı şiddetle nazarıdikkati celbetmiş, bir mektep açılması için teşebbüsatta bulu- nulması kararlaştırılmıştır. Adapazarı'nda Sokaklarda Bıldircin Toplayorlar Adapazarı, (IYııoııııl) — Bura- da tuhaf bir hâdise olmuş, gece kasabanın üzerinden geçen bil- dırcın sürüleri elektrik ziyasından ürkerek yerlere dokülmüşler ve halka tarafından baygın bir vaziyette kolayca toplanmışlar- dır. Bu - bıldircinlar. — kafesler içinde İstanbula gönderilerek sa- tılmaktadırlar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: