3 Nisan 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

3 Nisan 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

F Dünya Hâdiseleri Geceleyin - Tenis Nasıl — Oynanır? Ü. Tenis oyunları son zamanlarda ı"ıf Veren kalâde merak sar- Sabun — | Gaçdığı bir. spor Köpüğü olmuştur. Bundan dolayı gündüzün vakit bulup ta bu oyundan merakını alamıyanlar geceleri tenis oynamak deliliğine kadar gidiyorlar. Yalnız geceleyin aşığın göz kamaştırıcı — olması veya sahanın küçük tenis topla- rını derhal görecek — derecede azdınlatılamaması tenis meraklı- larını çok müşkül mevkide b- rakmaktadır. Son zamanda Amerika mi- hendisleri bu işe yeni bir çare bulmuşlardır ; — Tenis civarına birkaç tane sabun kö- püğü istihsal eden cihaz vazedi- yor, bunları — işleterek sahanın Gstünde milyonlarca sabun balonu vücude getiriyorlar. cihazların bulundurdukları balonlara — doğru vakit — derhal orada düz © giyasına benziyen saf, berrak — vebeyaz bir ziya vücude geliyor. Bu ışık bir membadan çıkmadığı — we göz kamaştırıcı bir şiddette olmadığı için her istikamete doğ- ru giden top gözle kolaylıkla takip edilebilmektedir. yanıbaşında projektörleri çevird.kleri Bu icat kolay esaslara istinat | — etmiş bulunduğu ıçin her yerde | kabili tatbik olacak bir mahiyet- tedir. " Sabun köpüğü imal eden mâ- — kinelere konan maddeler (20) — kısım suya (1) kısım gliserin (2) — kısım Marsilya sabunundan iba- N — rettir. ediliyor. Havagazi borusunu veyahut bir idrojen - müvellidülma şişesini bir kauçuk boru ile yukarda söylenen cihaza daldırdıkları va- kit derhal havalanmıya başlıyan sabun balonları kolaylıkla ist.hsal * Amıpınıı birçok — memle- ketlerinde ilim, sanat ve ıenı ıdıı:lınnın irleştiği bir ce- bir. Akademi miyet ğıudu-. Bu- - D Azası | ga Akademi der ler. Meselâ Fransız Akademisine aza olmak, bir ilim adamı için rütbelerin en büyüğü ve Ahır ömründe gelen bir nimettir. Yo- rucu ilim ve fen tetkiklerinin, ilme uzun bir hizmet bhayatının mükâfatı olmak üzere teveccüh eden bu nimet, rütbelerin sonun- — evsu olduğu için her alime veril- mez. Cemiyetin aza adedi mah- gduttur.. Birisi ölünce yerine baş- kası intihap edilir ve umumiyetle 41 Yaşında bu azalar gayet yaşlı adamlardır. | Bununla beraber son zamanda — bu yaşlı adamlar cemiyetine — intihap edilen Gaston Yülya — isminde bir alim ancak 41 ya- şındadır. Akademi için bu yaş pek gençtir. ve Gaston Yülya bu yaşta işine yarayacak tetkik ve tetebbu eserleri vermiş ve Aka- demiye aza olmuş olmakla aklın yaşta değil başta olduğunu bir kere daha ispat etmiş demektir. ğ -— TAKVİM — Gün SALI Kasım 30 3 NİSAN 934 M7 Arabi I Zilhicce 1353 Rumi © 21 * Mart» 1350 iğ — | 1835 | 188 |20 07 Amerikahların fev- ——— Tarihi Müsahabe sahasının | | Bazan Cennetlik Değilsem Boş Oi Benden! y W Harunürreşide seyrettirilen eğlencelerin temetini yine halayıklar teşkil ederdi Harunürreşidin zevcesi Zübey- deye hem muhabbeti hem hür- meti vardı. Çünkü Zübeyde gü- zeldi, zeki idi, — zarifti. Bu meriyetlerile kendini — kocasına savdiriyordu. Harunürreşidin am- cası kızı olduğu için de hürmet görüyordu. Fakat bir halifenin, hele Ha- run gibi Çin hududundan Fas kıyılarına kadar uzayan bir ülke- de gelişi güzel ve dilediği gibi hüküm süren bir tacidarın tek bir kadına bağlı kalmasına imkân mı vardır? Her erkeğin yüreğinde bir kelebek yaşar derler. Padişah yürekleri bizatihi kelebektir. Mut- laka çiçekten çiçeğe konarlar. Kadın dediğimiz gülen ve kon- şan çiçek de bu vefasız kelebek- ker için âdeta büyülü bir incizap besler. Onun kanatlarından kendi kıvrımlarına bir zerre yaldız bu- laşması için çıldırır. Harünerreşitte Zübeydeyi can- dan sever görünmekle ve daima saymakla — beraber — halayıktan halayığa gönül taşımaktan geri durmiyordu. Onun yüreği gözün- de ve yüzlerce kadının gözüde bu serseri yürekte idi. Her doğan — güneş, Bağdadın bu kudretli — halifesini bir başka kadının yanında — görüyordu ve batan güneşin gözü, — sabahki yüzden başkasını — selâmlıyordu. Harunürreşit, arasıra sevgili zevcesinin sarayında da gecelerdi. Bu seyrek ziyaretlerinde kendisini | eğlendirmek için her şey yapılır- dı. Zübeyde, bütün zekâsını ve zerafetini kullanırdı, kocasına çeşit çeşit eğlenceler seyrettirirdi. Bun- ların, bu eğlencelerin temelini yine halayıklar teşkil ederdi. Fakat Harun, kendi sarayında | yaptığı gibi Zübeydenin sarayında lâübali ve pervasız olamazdı. Huzurunda saz çalıp danseden, eğilip bükülen, açılıp güzel kızlara sarkıntılık edemezdi. şahlanan — hırsını saklayıp kızlara karşı görünmeye savaşırdı. Çünkü ka- içinde kayıtsız | rısından çekinirdi. Bir gün, o kızlardan biri ile can- dan alâkalandı. İçine aşka benzer bir ateş, bir iştiha ateşi düşmüştü. Kendi gözü önündeki sıra sıra cariyelerin B&ö sözleri, ne sazları artık bir meş'e vermiyordu ve saçılan | biç bir şey, © Kâzı unutturam- yordu. Gönülden gönüle dolaş- mayi seven Harun, tek bir kadın düşünüyordu, tek bir çehreye tapıyordu. Hülyasını bir güzele tahsis etmişti, rüyasımı yine bir tek kız örüyordu. Lâkin bu kız, bu halayık memnu bir meyvaya benziyordu. Çünkü sahibi. başkası idi, şeriatta ise başka birinin cariyesine göz koymak büyük bir günah sayılı- yordu. Şu memnu aşkı meşru bir şekle koymak için halayığı Zü- beydeden satın almak lâzımdı. Başka türlü onunla uyuşmak mümkün değildi. Daha doğrusu Allaha karşı günahkâr mevkiine düşmeden böyle bir — neticeye erilemezdi! Harunürreşit, aşkını - tatmin için karısından resmen müsaade almak kabalığını ihtiyar edemi- yorda. Zübeyde, onun yüzlerce odalığı bulunduğunu — biliyordu, fakat gözile görmüyordu, başka bir sarayda yaşıyordu. Ondan şu halayığı istemek, sezip te görme- diği bir faciayı apaçık seyrettir- mek olacaktı. Harun, bunu yapmadı, yapa- madı. Fakat aşkmı da gidere- medi. ÂArtık kendi sarayımı bırak- SON POSTA Yeoml Siyasi, Havadis: ve Halk gazetesi İdarez aa zi Sokak Na Telefon : — 20203 Posta kutumu: İstanbul — 741 'Telgraf Istanbul SONPOSTA Abone Fiatı 'Il'llkl_YE ECNEBİ a » Sene — 2700 K, ıdöc , 800 » Ahon bedeli pesindir. evrak geri verilmer. n mes'uliyot alınmaz, Cevap için mektuplara (10) kuruşluk pul ilâvesi lâzundır. Adres değiştirilmesi (25) kuruştur. Gazetemizdeçikan resim ve yazıların bütün bakları mahfuz ve gözetemize aittir. 1 | mıştı, karısırın yanında vakit geçiriyordu. Sevgilisini her vakit görmek, görebilmek zevki, bu husranlı günlerin acısımı biraz azaltıyordu. Bir gün yine orada, Zübeyde- nin sarayında sevgilisini düşüne- rek -bahçeyi dolaşıyordu. Her çiçekten onun kokusunu alır gibi vehmi hazlar — topluyordu, kuş seslerinde yine onun çıldırtan ahengini buluyordu. Böyle yan deli bir duygu buhranı geçirerek gezerken bir kameriyenin altında onu, © gönül Mmevlâsını gör- mesin mi? Zavallı Harun, hiç ummadığı bu tesadüf Gzerine bulunduğu yerde sendeleyivermişti. Zübeyde uzakta, çok uzakta idi. Sevgilisi dse işte karşısında İdi. Aşkını bahtiyar etmek için yalmız bir kelime söylemesi, “gell,, demesi kâfi idi. Milyonlarca halkı koş- turmak kuvvetini taşıyan bu ke- lime, şüphe yok ki, aziz sevgiliye de kanat verecekti. . Harun, orada yaratacağı sah- nenin bir günah teşkil edeceğini de düşünmüyor değildi. Fakat, önün- de gülümsiyen zevk okadar en- gindi ki Allahı gücendirmek bile kendine biraz basit — geliyordu. İşte bu hissiyet içinde kameriye- ye girdi ve yerinden — fırlayan güzel kızın — omuzlarına ellerini | koyarak, on oönbeş günlük iştiya- kını mırıldandı: — Seni seviyorum güzel kız sen de beni sev! Hârun, Zübeydenin malı olan şa halayığın birdenbire -titreye- ceğini, işittiği müjdenin heyeca- nile sarsılıp yere düşeceğini ve ayaklarımı öpe öpe: —"'Ne saadet, ne saadet!,, de- ye bağıracağını umuyordu. Fakat kız, sükünetle geri çekildi, utan- dırıcı bir. tebessümle şu cevabı | verdi: — Emire Zübeyde sizi çok seviyor. Siz de onu biraz seviniz. Çünkü vazifeniz budur! Hâraunun gözü önünde teress süme başlayan elmas şato, paldır küldür yıkılırken halayık, nurdan bir gölge gibi silinip — gitmişli, kudretli halifeyi kırık bir ümidin enkazı arasında yalnız bırakmıştı! * Bu vakıadan bir iki ay sonra Kari Mektupları Tomruk Suyu Açıldı Geçen ayın 22 sinde çıkas gazetemizde “ Bıktık bu su der dinden,, serlâvhalı yazımızda Tom ruk suyunün zabıta - tarafından mübürlendiğini yazmıştık, “Tom» ruk suyu sahibi Sabriye Saip, imzasile. aldığımız bir mektuba göre, Belediye bir muayenesımr de bu suda nitrik bulduğunu ileri sörerek suyu temhir etmiştir. Fakat bazı yerlerin tamirinden sonra su tekrar tabhlil edilmiş, bu sefer içilmiye salih bulunarak mührü kaldırmıştır. Meseleyi bu süretle tavzih ederiz. İstanbul Kız Lisesi Riyaziye Dersleri Münasebetile verakadır. Muhterem gare asnda İstanbul n beş oduğu ve riyaziye deralerinla ikdaci devrede okutulmadığı ve seme başındanberi çocule ların — mitalilmaiz — kadığı — yanlmaktadık Mektebimlide Br tek saat bile beş ve muallimsiz değildir. Hasta ve izinlk bule: man riyaziye mualliminin yerine Maarli Vekâleti yüksek — makamınca derhal bir vekli tayin edilmiş ve bu vekil vanifesin” muntaraman devam etmiştir. Hatta — mekter — bimlade talebenin derelerini takviye etmab için mutat santler haricinde bile riyaziye dereleri verilmiştir. Esasen smnıfları delgat mektepte talebenle cevaz — verilemen le Yavzihimi rica ederler İatanbul Kız lisesi müdürü: Subri Harun, yine Zübeydenin sarayına gelmişli. Saz çaldırıp şarap içk yordu, arada sıradada karısile öteden beriden konuşuyordu. Bir aralık söz, cenmhetle cehenneme imtikal — etti. Harun, — sarhoştu, gevezelendi. Kendinin mutlaka cennetlik olduğunu ve ahrette de böyle zevk süreceğini İddiaya kalkıştı. Zübeyde, ölümden son- raki mukadderatının da hayatte olduğu gibi meçhul — olduğunu söylemek istedi. Haran kızdı ve bağırdı. — Üçten dokuza kadar şari olsun ki. ben cennetliğim, eğer değilsem boş ol benden! Bir sürü halayığın, kölenin önünde yapılan bu şart, Zübey- denin nikâhını tehlikeye - koymuş oluyordu. İşitenler mutlaka - onun kocasından boş olduğuna hük- medeceklerdi. Bu sebeple kadım cağız telâşa düştü, ağlayıp sızla- mıya koyulda. Harun da sabahle- yin ayılınca aynı telâşı gösterdi, büyük hocalardan birini çağırttı, meseleyi örtbas edecek bir fetva istedi. Hoca, bir az düşündüktem sonra, sordu: — Ağır bir günah işlemek elinizde iken —Allahı düşünüp nefsinize hakim olduğunuz var mıdır. Başınızdan böyle bir şey geçti mi? Harun, birdenbire kameriye hâdisesini hatırladı, o gün hala- yığı zorlamayışını ve serbest br rakışını - Allaha karşı bir cemile saydı: — Evet; dedi; böyle birşey var, Başkasının malı olan bir cariyeye tasarruf etmek kudretim dahilinde iken Allahı. düşünüp bu günahı işlemedim. Hoca, fetvayı verdi: — O halde cemnetliksiniz. Çün- kü Allahı düşünerek bir günahı işlemekten — çekinenlere — cennet vadolunmuştur. Bu fetva, yalmız Zübeydenin telâşını gidermedi. Harunun hus- rana uğrayan aşkına da adeta merhem oldu. Ve için için kir- lan gürürünü tamir etti!.. M. T

Bu sayıdan diğer sayfalar: