27 Nisan 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

27 Nisan 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sıy_lı I Dünya Hâdiseleri i_ —— ——— Yine Yeni Bir İcat Haber verildiğine göre son Deniz Altı| Zamanda denizin Ha;ıaıh Fi!f dibindeki — hayatı Çekili, ve hareketi filme l2 YeLYor| çekmek için yeni bir Televizyon aleti keşfedilmiştir. Aletin esası denizin dibine salıverilen hususi bir tertibata bağlı yeni bir makinedir. Elek- trik ile işleyen bu makine deniz altındaki balıkların yaşayışmı ha- reketlerini ve hususiyet'erini çok güzel tesbit etmektedir. Hattâ balıkların — teneffüs cihazlarının çıkardığı hafif ve kulakla işidil. meyen ses dahi bu alet vasıta- sile —kolaylıkla — duyulmaktadır. temin edildiğine göre yeni sinema aleti sayesinde balıkları ve deniz dibi mahlüklarını tetkik etmek işi gçok kolaylaşacaktır. Mektepler ve ilim müesselerinde verilen ders- lerde de bu alet çok işe yaraya- caktır. İlâve edebiliriz ki bu - keşif hakikaten büyük ve vaktinde ye- tişmiş bir keşiftir. Çünkü karadaki aşk macera- larından, muharebe sergüzeştle- rinden ve daha bin türlü esrar rengiz filimlerden bıkan sinema meraklıları bu defa deniz altı manzaralarile oradaki mücadele ve maceraların safhalarını görerek biraz da öyle oyalanacaklardır. Ayas kiymetli şikler * eçen gün — Pariste yüzü mavi, saçı mavi elleri ve tırnakları — mavi l:;::.:: bir adamın sokak- | masını da arzu etmedi. Hem Adamlar | 't8 8ezdiği görü- | zengin, — hem kadınlara —— müş, hayret - ve merakı mucip olmuştur. Bu adam etrafına toplanan meraklılar - tarafından — durduürül- muş, nereden geldiği, kim olduğu s#orulmuştur. zamlığa geçirdi. Mumaileyh sorulan — suallerin hiç birine cevap vermeden bön bön bakmış, bu harekelile de biç “bir şey anlamadığını anlat- “mıştir. Halkın merakı gittikçe artmış, gözlerinin içine kadar masmavi olan bu esrarlı mahluku nihayet polis karakoluna götür- mek lüzumu hasıl olmuştur. Yapılan tahkikatta mavi ödar min Pol Grenye ” isminde biri olduğu — anlaşılmıştır. Grenye Paristeki Pastör müessesesinde tedavi edilirken — vücudüne bir şırınga — yapılmış, ilâç sonradan höyle- bir tesir göstermiş, fazla olarak — hastanın — muhâkemesini bile bozmuştur. « B Adamın her tarafını kaplıyan - maviliği gidermek ve aklımı yeri- ne getirmek için” yeni şırıngalar yapılmış ve epeyce uzun bir. te- daviden sonra cildin asil renği ve muhâkeme yerine gelmiştir. t İddia edildiğine göre Şırınga : kobaylar üzerinde tecrübe vedik mek üzere hazırlanmışken yanlış- — hkla tedaviye gelen Pol Grenye- — gün vücudüne zerkedilmiştir. Yan- lışlığı yapanlar hakkında muamele yapmak üzere müessesece tahki- at açılmıştır. Maamafih mavi ilâcın vücut üzerinde bazı şifa verici tesirleri görülmüş olduğundan bunun üze- rinde de ayrıca tetkikat yapıl- maktadır. İşin bu safhası tahak- | kuk ederse bundan sonra sokak- | larda masmavi v rmazı İnsanlar göreceğiz | lemektir. dinin üstünde cezayı — verirdi. ketlerde yordu. her devirde zibat « Vay, Onun mümsik bir vezir aradı ve bu meziyetlerin Lütfi Paşada mevcul olduğunu görerek onu Sadra Lütfi Paşa âlim, fazıl bir ve- zir idi. Serveti, tantanası yerinde idi. Padişahın damadı olduğu için tek kadınla yaşamak meburiye- tinde bulunuyardu. Sultan efen- ne halayık — iş- tifraş edebilirdi, ne ikinci bir kadin alabilirdi. İster istemez “tek yatakdaş kahri çekecek,, ti, bir ömrü tek bir çiçekle geçirecekti. Bu adamın büyük bir kusuru vardı. En küçük suçlara en ağır İlmine, rağmen zalim tabiatli idi. Merha- met bilmezdi, şefkat tanımazdı. Bir tavuk çalanın hiç acımadan kolunu kestirirdi, bir cam kıranın evini başına yıktırırdı. Bu şidde- tile, bu insafsızlığile bütün mem- leketi - korkutmüştu. Yeniçeriler bile onun gülmek bilmiyen sert çehresine - titremeden bakamaz- lardı. Kubbealtı vezirleri, yanına gelirken yüz “Kul'euzü,, okurlar- dı. Hulâsa yaman bir adamdı. Bir gün, divanda vazife gören kazaskerlerin huzuruna suçlu * getirildi. Bu aröhayaya üygün ölmiyan “hare- Arühaya - tabiri, hemen mefhum taşır. Kanuni Sultan Sü- leyman zamanında da zabıta me- murları bu eğilip bükülmeğe çok müstait tabirden alabildiğine isti. fade ediyorlardı. Nitekim divana getirilen delikanlının da müsbet bir suçu şöyle dursun, davacısı bile yoktu. Onun elinden ırzı incinmiş bir şikâyetçi mevcut de- ğildi. Lâkin kullukçu denilen İn- memurlarından Kırk elli halayık sadrazamı apar, Paşa öldüğü zaman Kanoni Süleyman düşündü. Bu Sadrazamın devlete bıraktığı miras yüz on iki çocuktan ibaretti. Koca vezir, öbür “Sadrazamlar gibi ne mal bırakmıştı, ne mülk, Hazinesi boştu, ahırları boştu. - Yalnız harem dairesinde sıra sıra be- vardı. ve bu -beşiklerin kırk tanesinde henüz süt çocuklar sallanıyordu. Kanuni Süleyman, yeni intihap edeceği Sadrazamın böyle züğürt bir adam olmasını istemedi, ayni zamanda kadın düşkünü bulur- SON POSTA Tarihi Müsahabe îğâiçliği Sana Mı Dokundu, Kâfir ? topar merdivenlerden aşağı yuvarladılar ile pek meşgul ve pek meluf suçluya verilmemişti. Evli olduk- olduğunu ileri sürerek - kendisini | ları halde aşk yapan kadınla oraya kadar getirmişlerdi! erkeğin toprağa gömülüp Divan u.,.g[ün. ;ıürı bu gibi | tutulmasını ve o süretle — öldürül- maslahatları kazaskerler tetkik | mesini tecviz eden din bile, ederlerdi. - Sadrazamla — vezirler | iğdiçlik cezasını kabul etmemişti. yalnız seyirci olup sessizce dava- | Fakat Lâtfi Paşanın her emri ların görülüşünü dinlerlerdi. Fa- | kanun kuvvetinde olduğu için bu kat Lâtfi Paşa, usul dinlemez, | hükmü de hemen ve tereddütsüz kaideye kıymet vermez bir ve- | infaz edildi, zavallı delikanlı zirdi. Davanın uçkur namusu- | ömrü oldukça bekâr yaşamak na taallük ettiğini anlar an- | mecburiyetine sokuldu! lamaz Rumeli ve Anadolu kazas- mın kendi kerlerinin v.ııifılerine .ıılııorlı kubî:dr:;:nı gidip :;;ıktı: d: ı','ud'hd' etti, suçlu d""ı“_ de- | orada bulunurken kimlerle ko- likanlıyı bizzat sorguya çekti: nuştuğu, nasıl oturup kalktığı, ne — Bre — veledüzzina, — dedi, | yeyip içtiği, neler yaptığı, daki- neye haram işlersin? Tanrıdan | kası dakikasına zevcesi olan sul- korkmaz — mısım, Peygamberden | tana haber verilirdi. O günkü utanmaz mısın, padişahtan perva | vahşi muamele de-kendi avdetin- etmez misin, cezadan çekinmez | den evvel - sultan hazretlerinin misin? kulağına ermişti. O ve nedimeleri, Delil Ki v Ba bîı delikı:l.ı:m bu şekilde gadre uzun ve Ürkütücü sözlerini endi- xîmax beşbaşa verip :;"(i' dîli:le:ıiı onun Azgın yüzüne | | »tfi Paşayı tenkide koyulmuş- aktı ve müstehzi bir | yardı. Sadrazam saraydan dönüp '“'ı"s:: ""mlilı AD konağa girince - eşikten salona H kuırı:c:.en:linü;"'h::nncı kadar - bariz bir husumetle karşı- günah işlememek elden gelmiyorl. | Wti Bütün h::"'_k,':,'_ B Lütfi Paşanın yüzü büsbütün nün kuvafürleri ) bir yılan görmüş korkunçlaştı, - sesinde müthiş bir gibi kendisinden uzaklaşıyorlardı. hmf_' â:::lciıı:dediğin kanası Sultanda aynı mh?a;u:y:lâ eküiliğiğİ gösürdü 've Z, ::'mg“ Sen hiç mi haya h=nheüne tercüman olarak Delikanb ayni istihzah ağı | V oSatnın yözüne haykırdı: kullandı : j — Bire zalim, © delikanlıya — Hoş:gör ulü vezir. Bir gün | nice kıydın? hiç mi tanrıdan gelir, siz gibi biz de tövbekâr | korkmadın, peygamberden utan- oluruz, bizim gibilere öğüt veririz. | madın? Delikanlı, — şimdi Allahtan, | — Lütfi Paşa - bir padişah kızın- peygamberden bahseden, arüha- | dan da olsâ- hakaret görmeye yayı dile dolayan sadrazamın da | Mmütehammil erkeklerden değildi. gençliğinde bir hayli kozlar kır- | Karısının bu ağır sözü üzerine i aklı başından gitti: terekesi, emen karşı fazlına — Vay, dedi, onun iğdiçliği sana mı dokundu kâfir. Dur seni de ona benzeteyim de gör! — Bu sözü en hançerini deçekmişti, fahametpenah zevce sinin Üzerine saldırmıştı. Fakat kırk, elli halayık ve yirmi otuz haremağası odaya doldular, ken- disini — yakaladılar, —apar topar merdivenden aşağı yuvarladılar, Lütfi Paşa ertesi gün Dime- tokaya sürüldü ve son yıllanm orada bir tarih kaleme almakla geçirdi. Nekadar yazık ki bırak- tığı eser, kendi macerasını bize daha mufassal surette öğretecek gatırları ihtiva etmiyı MKĞ F ayı a de büyük bir suçtu. O sebeple sadrazam, kara bir köpük küme- sine döndü, çavuşlara haykırdı; € durman, gü melunu e nf itham edili- Bu ceza, o tarihe kadar hiçbir ÇAREE HAĞi öi b seyyal bir MT -biri - zina ı Kari Mektupları Gebzede Bir Elektrik Mesel, Gebzeden Hasan Bey zade 1 yin imzasile yazılan bir meki deniliyor ki; “929 senesinde Gebzede € trik tesisatı yapan bir fabriki kasabanın — sokaklarını — evv (100), sonra (60) lira ücretle | vir ediyordu. Fakat iki sene vel belediye ile arasında bir i lâf çıktı, cereyan kesildi ve saba sokakları tam iki sene ranlık kaldı. Geçenlerde —bir başka | yeni bir elektrik fabrikası & ve sokakları meccanen tenvir i de belediyeye müracaat etti. | nu gören eski mütcahhit sok ları kemakân — (60) lira aylı| tenvir edeceğini bildirdi ve be diye ile mutabık kaldı. Belediyenin ortada meccan tenvirat deruhte etmek - istey bir zat durürken tenviratı be diye zararına (60) lira ücretle evvelce taahhüdünü ifa etmen bir zata sır. ve ilân ihale etmesi ga değil midir Alâkadar makamın nazandikk tini celbetmenizi rica ederim. - Son Posta: Biz, bu mektix muhteviyatını — naklettik. —Üm ederiz ki vaziyet şehir ve haz nenin lehine olarak halledilir. | Mecidiya Köylülerin Bir İstej Köyümüzün yakinine kadıi tramvay hattı mevcut olduğ halde tramvaylar Şişliden dönü gidiyorlar, Son merhaleye ks dar bu tramvaylar işlerse köy müz için gayet eyi olacak; b hassa sabahları mekteplerine den çoçuklarımız bu on beş, yir mi dakikalık yolu — yürüyorlar Sonra Mecidiye köyü bugün mesire yeri olmuştur. Gün güne rağbet buluyor. Binaenaleyi buraya gelen halk tramvaydar da istifade etmelidir. Mecidiyo köylü karilerinizden: Recai Galip Kadirgadan Yaşar Beye: Ba'lebek harabeleri Asurilere nit çok eski bir mabedin barar beleridir. Mektubunuzdaki arm- Tarmmız mümkün mertebe nazarr- dikkate alınacaktır. efendim. * Çanaxkaleden M. Kemal Namik Beyei linden tahkik ettirir ve doğru yazarız efendim. * “Edirmeden B. Ş.” ve Emetten' F. Talip imazalarile —mektup gönderen kerilerimize : ise * : > Beşiktaşta Kemal Efendiye ! Hususi - bir ıılleıeoeı:';h lı:. muru olduğunuz — ve talel hususi ve şahst olduğu için biz | neşriyat — yapamayız. - İstanbul Mıntakası Ticaret Müdürlüğüne müracaat ediniz efendim. * Heybeliadada Nesibe Hanıma : —AF kanunundan zevciniz isti- fade edebilir. Ancak af kanunu istihkakta müruruzamanı refet- memiştir. Bu nokta hukukt bir meseledir. Mamafih bir kere res- mi teşebbüslerde bulununuz efen- . dim.

Bu sayıdan diğer sayfalar: