19 Eylül 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

19 Eylül 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

y | ambak 'a A LN Büyük Tarih? Roman Mubarriri: A, R. No.1: 29 19 - 9 « 934 Ormandaki Eşkıya .. İlk Tesadüf Edecekleri Türk Kuvvetleri Onları Padişahın Huzuruna Götüreceklerdi.. — Bu bir tesadüftür. — Bendeniz de, huzuruâlinizde bunun aksini iddiaya cür'et ede- miyeceğim. Ancak... — Ancak ?.. — Bu sabah Menzil hanının Gnünde atlarımıza yem kestirirken bir muhavere kulağıma çarptı. Bir İki kişi toplanmışlar, bize adetâ acıyor gibi nazarlarla bakıyorlardı. İçlerinden biri, şimdi şu gireceği- miz ormanda bir Türk akıncı ke- lunun dolaştığını söyledi. — İyi ya.. Bizim Için bundan daha hoşa gidecek birşey olamaz. ilk tesadüf edeceğimiz Türk kuv- | veti, bizi Padişahların huzuruna kadar başlarında taşıyacaklardır. — Ona hiç şüphe etmiyorum, Şövalye.. Af buyurursunuz, Kont Dö Pari Hazretleri... Yalnız, o konuşanlardan diğeri, bu sözü tekzip etti. Ormanda dolaşanla- rın, Bosna eşkıyası olduğunu söy- ledi, — Ben, buna da inanmak istemem, — Antuvan... — Işittiğime göre Boşnaklar dürüst adamlar- dır. Eşkıyalık etmezler zanne- derim. — Mademki böyle buyuruyor- sunuz; bendeniz de bunu böylece kabule mecburum. Fakat bir me- sele daha var ki bunu da arzet- miye mecburum. — Sakın bu da bir hayalden ibaret olmasın. — Kulunuz. da, bu sabaha kadar buna bir zan ve hayal na- zarile bakıyordum, Fakat, bu sa- bah artık bir hakikattan şüphe- lenmiye mecbur oldum, — Ne gibi?.. — Arzedeyim... — Muhterem Kont Hazretleri, yollarda sık sık arkamıza baktığımın farkına var- dılar mı acaba?.. — Hayır. — Şu halde bendeniz arze- deyim ki, böyle bir mecburiyet karşısında kalmıştım. Çünkü, — Paristen çıktığımız gündenberi yüzü sım sıkı —kapalı bir papazın bizi takip ettiği zan ve zehabina kapılmıştım. Bu pa- paz, menzillerde uzaktan, şöylece gözüme çarpıyor.. fakat o anda kayboluyordu. Bir iki defa onun üzerine atılmak ve yakalamak iş- tedim, Fakat, göründüğü anda, bir şeytan gibi kayboluverdiği için bu fırsatı ele geçiremedim. Bu sabah, bu papaz yine bir ara- lk gözüme ilişti. Fakat bu defa, menzilhaneden tamam üç yüz adım uzakta atına binmiş, bizim bu gittiğimiz yola doğru, hayvanını dört nala sürmekte idi. O anda atima atlayıp arkasından koşa- caktım. Fakat aksi gibi menzil- haneci yanıma geldi. Hayvanların yem parasını İstedi. Tabiidir ki bu kara şeytanı takip edemedim. Kaç gündenberi devam eden ve bu gün de artık kuvvetlenen bu şüphemden, zatı asilânenizi ha- berdar etmiye karar verdim. Bu sözler, şövalyeye de azçok « bir şüphe vermişti. Fakat cesur şövalye, _Antuvıınn kalbine giren endişeyi izade etmek istedi. Sü- — künetle cevap verdi: — Ben bunda telâş edilecek hiçbir şey görmüyorum Antuvan.. Bu papaz bize ne fenalık yapa- — bilir?... — Papazdan gelecek fenalık, ğği —e el lll e ĞĞT ĞĞ eeei GÜĞÜ Ç ĞÜRREREİRÜNEAEEĞA A ĞÜĞ ĞĞ e gea küfeler dolusu gelsin, asaletmeap.. Ben ondan endişe etmiyorum. Beni biraz düşündüren bir nokta varşa, şudur. Acaba bu papazla, bu sabah menzilhanede söyledik- leri akıncılar, eşkıyalar gibi bu civarda dolaşan meçhul kuvvet- lerin arasında bir rabıta olmasın?. Şövalyenin vücudu, adetâ ha- fifçe ürpermişti. Pariste maruz kaldığı muameleleri bir anda fikrinden geçirdi. Muhtelif ihti- rasların çarpıştığı bir muhit da- hilinde, pek nazik bir vazife ifa etmekte id. Buna binaen, bu ih- tiraslarda menfaattar — olanların kendisini takip etmeleri, istib'at edilemezdi. Aynl zamanda bera- berinde bulunan hediyelerin kıiy- meti, adetâ bir hazine değerinde idi. Hiç şüphesiz ki herhangi bir çapulcu kuvveti, bu büyük serveti ele geçirmek isterdi. Şövalye bunoları düşünürken sükütu, yine Antuvan ihlâl etti: — Bakınız, bendeniz ne dü- Şünüyorum, efendim. Şövalye, dalgın dalgın sordu: —Ne düşünüyorsun, Antuvan.. — Bendenizce en kıymettar olan şey, sizin sevgili hayatınız- dır. Şayet, bir taarruz karşısında kalırsak, tabildir ki ilk hücum, zatıasilânenize olacaktır. Şu halde farzettiğimiz bu — muhacimleri şaşırtmak Vâzımdır. Bunları şaşırt- mak için meselâ, sizin elbisenizi bir başkasına giydirsek.. Size de... Şövalye, elindeki kırbacı sal- layarak şiddetle reddetti: — Hayır.. Hayır, Antuvan.. böyle birşey, şövalyeliğe tamamen mugayirdir, — Şüphesiz ki — mugayirdir... Haaaa, o halde, elbisenizin üstüne gayet sade bir manto alsanız... Ve sonra da biraz daha fazla ih- tiyatkâr bulunsanız... Şövalyenin atı, şiddetle kişne- miş.. Antuvanın — sözünü — kes- mişti. O zaman şövalye; özen- gilerinin Üstüne basarak — et- rafa göz gezdirmiş, üzüntülü bir sesler — Hayvan, koku aldı. Demişti. Bu sırada, kafile sık bir Oormana giriyordu. On dakikadan beri yılankavi bir şekilde devam eden yolun iki tarafı yüksekçe kayalıktan ibaret bulunuyordu. Önde giden kılavuzlardan biri, bağıra bağıra Macarca bir şarkı söylüyordu. Şövalye, atının gemine asılarak durdurdu. — Kaflleyi bir araya toplamak ve şayet bir baskına uğrarlarsa kendilerini müdafan edebilmek için tertibat almak İstiyordu : — Yüklü hayvanları ortaya alın.. Dört süvari geri kalsın.. Üçer süvari, sağa sola ayrılsın.. Ötekiler — ileri.. Antuvan, — sen benim yanımdan ayrılma.. İki süvari kılavuzları gözden kaçır- mıyacak.. Diye yüksek sesle emirler veriyordu.. Fakat bu tertibat alınp ta tekrar yola devam edileceği — zaman yolun iki tarafında bir kaynaşma oldu. Bir anda atlarını mahmuzlıyan kıla- vuzlar, yolun sol tarafındaki ba- yıra doğru kaçıyordu. Şövalye: — Tutun... ea Arkası var ) - BÜ e e e n Hava İ Seyahatlerinde Garsonluk — Ne yapıyorsun? — Hava yolcu tayyarelerinde garsonluk yapabilmek için antren- man yapıyorum!.. Dünya İktısat Haberleri Dünya Petrol |Istihsalâtı |Artıyor Yapılan dünya petrol istihsalâtı nesinde bir yıl evveline kıyasla istatistiklere — göre 1934 se- artmıştır. 1933 gsenesi ilk altı ayında dünyada 97 milyon ton petrol çıkarılmışken. bu miktar | 1934 senesinde 103.901.000 tona yükseltilmiştir. — Yani — istihsalât yüzde 7 nispetinde artmıştır. Bu 103 milyon ton istihsalâtın dünya yüzündeki inkısamı şöyledir: 1934 1933 64.697,000 Amerika 61.890,000 Venezuella — 9.328.000 — 7.982.000 Meksika 2.297.000 — 2419.000 Diğer yerler 98.179.000 — 24.749.000 Birlikte 103.901.000 — 97.030,000 Bu istatistikten — anlaşıldığı üzere artış Amerika Venezuella- dadır. Asıl çoğalış diğer yerler kısmında gösterilen rakamdadır. | Bu da Irak gibi yeniden başlayan memleketlerle geçenlerde Sovyet Rusyada bulunduğunu habgr ver- diğimiz yeni kuyuların istihsalâtı arttırmalarından ileri gelmektedir, * Fransız — iktısadiyatı — içinde senelerdenberi ek- meklerini kazanan mühim miktardaki ecnebi — işçilerin mevcudiyeti — efkârı umumiyeyi daima endişe ve hoşnutsuzluğa sevkeden bir âmil olmuştu. Son zamanlarda Fransa'da İşsiz ade- dinin çoğalması üzerine bu endişe ve —memnuniyetsizlikler - artarak böyle çok — miktardaki ecnebi işçilerinin çalışmasına karşı muh- telif yerlerden protestolar yapıl- mıştır. — Paris Belediye meclisi azlsı Kopinya, ecnebi İşçilerinin temamen memleketten — ihracını Sein belediyesinden talep etmiş- tir. Belediye, Fransa'da işsizligin çoğalması gibi bir sebeple ecnebi işçilerin böyle toptan ve cebren memleketten ihracını tecviz etme- miştir. Zira, böyle bir hareket, Fransa'nın diğer memleketlerle aktetmiş olduğu itilâflarla tearuz etmektedir. Seine belediyesi şimdi bir beyanname neşretmiştir. Bu beyannamede işsiz kalan ecnebi işçilerin memleketlerine dönmele- rine belediyenin yardım edeceği bildirilmektedir. Ecnebi işçilerin memleketlerine gönüllü olarak dönmelerini teşvik Fransada ecnebi işçiler | Her aşkta muhakkak iki ta- saftan biri, diğerinden fazla sev- aya kapılır. Cezminin de aşkı enihanınkinden daha kuvvetli <4 Cezmi muhakemesi yerinde, herşeyin olmaz tarafını da düşü- nen bir gençti. Seniha ile âvlen- meye karar vermeden evvel tam iki defa uzun uzun düşündü. Se- niha fakir bir kızcağızdı. Temiz ruhundan, — güzel — vücudünden, cesaret dolu kalbinden başka bir şeyi yoktu. Hattâ birkaç lira | geliri bile, İ Evlenecekleri zaman sandet- lerini sarsmak ihtimali olan se- bepleri Senihaya açıkça söyledi. Seniha, elemini gizlemeye çalıştığı sakin, masum tebessümile ona: — Anlıyorum, dedi, eğer biraz zengin olsaydım. Hiç olmazsa zengince çeyizim olsaydr. Fakat bilmem neden? bu işlerin düze- leceğine eminim. Aksi takdirde beni terkedeceğini de biliyorum ! Tereddütle” geçen uzun — iki aydan sonra bir gün Cezmi Senihaya : — Ne olursa olsun. Artık ev- lenelim. Dedi. Nikâh günü Seni- hayı nikâh memurluğuna götür- mek için kendi otomobille geldi. Her otomobil sahibine zengin denemez. Cezmi de zegin değildi. O, kullanılmış küçük, spor oto- mobilini pek ehven fiatla satın almıştı. Başında portakal çiçekle- rinden bir taçla, beyaz elbisesi içinde göklerden inmiş bir melek kadar güzel olan Seniha birkaç saat sonra kocası olacak gencin yanına oturduğu iİçin iftiharla göğsü — kabarırken ikide bir | sevinçle: —" Kendimizi düğün seya- | hatine — çıktık — zannediyorum ,, diyordu. Hafifçe yağmur çiselemtsine | yağmen hava güzel, serin, tatlı bir yaz günü idi. Şimdi sür'atla | Belediye dairesine ilerleyen kü- çük otomobil bir az sonra onları, hayatları ebediyen biribirlerine bağlı olarak geri getirecekti. Davetlilerin otomobilleri küçük gelin otomobilini takip ediyordu. Belediye dalresine giden yokuşa saptıkları zaman yağmur biraz fazlalaşmıştı. Spor otomobilinin tekerlekleri kaydı, yokuştan aşa- ğıya inmeye başladı. Cezminin bütün gayreti, korne çalmadan bir- denbire köşeden çıkan otomobile çarpmıya mani olamadı. Müsade- me neticesi gelin otomobili dev- rildi. Etraftan yetişenler devrilen otomobilin kapısını açtılar, bitap | edecek olan bu teshilât, Fransız iş piyasasının yükünü mahsus derecede hafifletmiş ve Frasa'da çalışan ecnebi işçilerin adedinden 1930 danberi 400,000 1 azalmıştır. * Bir müddettenberi Beyrat I- manı ile Hayfa limanı — arasında büyük bir reka- bet devam etmek- tedir. Bu rekabet bilhassa İngi- lizlerin yeni Hayfa limanını yap- tıklarından sonra şiddetli bir hal almıştır, İrak petrollarının bir kolunun da bu limana dökülüşü bu ehemmiyeti bir kat daha art- tırmaktadır. Diğer taraftan İngi- lizler Beyrutun coğrafi vaziyetini Hayfa lehine çevirmek için Hayfa ile Bağdat arasında muntazam Bu Sütunda Hergün Yazan: Firdevs İsmail KAHIR YÜZÜNDEN LUTUF | bir. vücut... - Zavallı Senihanın beyaz tüller içinden bereli vücu- dünü çıkardılar! Cezminin de elbi- sesi yırtılmış, kendi perişan bir halde idi. Böyle vaziyette, böyle feci bir anda belediye dairesine gitmele- rinin imkânı yoktu. Daha sonra, artık Allah bilir Seniha iyi oldu- ğu zaman nikâhları olurdu. Herşeyden evvel zavallı yav- rucağı en yakın bir eczaneye gö- türmek lâzımdı. Damat Bey, yırtılmış ceketi, çamurlanmış şap- kası ve pantalonile köşe başına gelen hava gazl fenerine dayan- miş dürürken sabahin dokuzunda evini arayan bir sarhoşa benzi- — yordu. Felâketin müsebbibi kıs- men kendi olduğu için vicdan azabile kıvranıyordu. Ertesi gün Ayni azap onu, Senihanın hasta- hanedeki karyolasının başucuna mıhladı. — Anlamiyorum nasıl oldu? Fren bile yapamadım. Makine kendi kendine kaydı... Kabahat benim eski otomobilimden fazla habersizce karşımıza çıkanda... Bundan daha fecl birşey tasavvur olunamaz; nikâha giderken felâ- kete uğramak! Merak etme biran sonra birşeyin kalmiyacağını dok-« tor söyledi. dedi ve hastanın başı ucunda duran gazeteyi alarak şöyle bir göz gezdirdi. “Bir otobüs önünden giden otomobili geçmek isterken yuvar- lanmış, kazazede bir kızcağıza otobüs şirketi iki bin lira tazmi- nat vermeğe karar vermiş.,, Cer- mi yüksek sesle okurken birden- bire durdu. — Okusana. Ne oldun? O, biraz şaşkın: — Hiç. Dedi. — Söyle, çabuk söyle Allah aşkına ne oldun? Birdenbire bir şey düşündün. Düşündügünü öğ- renmek İstiyorum? — Evet kazazede kıza iki bin lira tazminat vereceklermiş. — O, bugüzel iştel Felâkete sebep olan otoblsün sabibinden demek epice bir para alabile- ceğiz. Gördün mü, beni aldığına fena etmedin. Ben fakir bir kızım, fakat uğradığım kaza neticesi alacağım para ile haya- tımızi pekâlâ — yoluna — koya- biliriz. Hakikaten öyle yaptılar. Cez- minin de İşleri iyi gittiği için o meş'um otomobili sattı, yerine güzel bir lüks otomobil aldı. Küçücük Seniha da “ Seniha Hanımefendi ,, oldu. bir otomobil postası ihdas etmiş- lerdir. Bu yeni hat Suryelilerin (Çöl geçiti) nammı verdikleri ve Beyrutu İraka bağlıyan yegâne yolu yakından _hlıtit etmektedir. Bu vaziyet Beyrut limant ile meşgul olan alâkadarları ciddi bir surette meşgul etmektedir. Iranın Beyrutta bir serbest mın- taka Aayırtması ve Akdeniz ile olan ticaretine bu limanı kapi olarak tayin etmesi bir dereceyö kadar endişeleri uzaklaştırmışsa da yine Hayfa rekabeti tamamile bertaraf edilmiş sayılamaz. Bu vaziyet göz önünde tutularak İn- giliz yollarına tamamile rekabet edecek hatlar vücuda getirmek üzere Suriye ve Fransız sermaye- sinin iştirak edeceği bir şirketin kurulması günün meselesi olmuştur. — .__—A—.mr—m——m—— D

Bu sayıdan diğer sayfalar: