27 Kasım 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

27 Kasım 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2T İkinci teşrin Bir gündelik gazete için ehem- miyetsiz bir havadis, fakat benim görüşüme göre çok ehemmiyeti olan bir mesele: “Yangın Kulesi- nin elli senelik bekçisi tekalit edilmiş,, ne demeli? Dünyanın hali! İasanlar — çalışırlar, — ihtiyarlarlar, artık çalışamıyacak hale gelirler ve tekaüt edilirler, tekaüttlük fena şey değildir. Uzun didinme sene- lerinden sonra bir rahatlık.. Tekalit olmuş adam artık hergün işinee gitmeyi düşünmez. Mahalle kahvesile evi arasındaki yoldan başkasına pek #sapmaz, Pijamasını daha doğrusu gecelik entarisini, sokağa çıktığı elbise- sinden daha fazla sırtında taşır.. Bu her tekaüt edilen insan için böyledir amma bakalım, Beyazıt- taki kulenin bekçisi için de böy- le mi? Elli sene bütün Iİstanbulu yüksekten seyretmiş, herşeye te- peden Bakmıya — alışmış olan. Şükrü Ağa acaba Aksarayın, yahut buna benzer başka bir çu kur yerin mahalle kahvesinde oturabilecek mi? Yerden gök — seyrel'iğinden çok gök yüzünden yere bakmış ve kendi kendine çok defat — Aca bu Istanbul halkı bu kadar çukurda nasıl yaşıyor? Diye şaşmışken şimdi o çu- | kurda yaşamıya kendisi taham- mül edebilecek mi? Alçakta alışmışken, yükseğe çıkmayı herkes ister amma yük- sekte alışmışken aşağı İnmeye kimse katlanamaz. Elli sene bu; dile kolay. Bir milyona yakın İnsanı kendinden aşağıda gördükten sonra onlarla beraber, onlarla ayni yerde ob- mak kolay mı? Şükrü Ağa ile konuşmadım, kendisini tanımam böyle ob- makla beraber eminim ki ona bugün şu anda soraam. Çok Horlemiş yaşına rağmen o, yine kulenin merdivenine çıkıp İnmeyi bizimle aymı yerde yaşamaya tercih edecektir. Hakkı var öyle alışmış! Pazarola FASAAR BEY — hharan bey bü çamur rew: gindeki pardesüyü niye aldın? — Kiş günleri Istanbul sokak- larında gezerken Üzerime s çra- yan zifosları belii olmasın diye! aa ea — e e — CAR TP ŞDT SRRERDE SON POSTA PAZAR OLA Çalıyorum Her vakitte ben ber telden Ş"' çala çalıyorum: '#zgeçiyor her emel en; Kala kala kalıyorum. x Söyliyorum yana yana Ne lâzmdır ona sana Kolum uzun dört bir yana Sızla sala salıyorum. » Sırtta pek yok cepte keza: Bu hal oldu cefe, exr:; Ben razıyım çoğa, aza Ala ala alıyoram.. * Hoş değildir. günüm gecem Ne olscak hem neticem; Olanları edince cem; Dala dala dalıyorum! P. O.H. B. | — Halılara niçin yavaş yavaş yavaş vuruyorsun kızım? — Toz çıkmasın diye dikkat ediyorum efendim! Hasan Bey — Öyle yapışmış ki çekiyorum, çekiyorum bir türlü içerden çıkmıyor. y rı— — Onun için Hasan bey söy- leni: — Ben dilenci- lere sadaka ver- memi! — Niçin? — Kendime ve- rildiğini İstemem de onun İçin! İstemedim Hasan beyin ka- rısının doğduğu gündü: — Kocacığım, dedi, bugün beni tebrik etmedin.. — Bir yaş daha ihtiyarlamış ol- duğunu — yüzüne vurmak - istemie- dim de! — Doktorlar, karıma gezmesini lüvsiye ediyor- lar. Fakat onun kapıdan dışarı çıklığı yok. — Hele sen bol para ver, bak ©o zaman nasıl dükkân dükkân gezip dolaşacaktır. Kış Gelince Yine geldi buralara, Kara kış hüküm sürdü.. Rüzgâr, soğuk, yağmur, bora; Yel üfürdü, su götürdü. * Evin içi çok soğuktu. So! la ayaz caba pek boğuktu. Sığmıyordu hiçbir kaba, y » Sobalrrdan ““:I duman. İhtiyaçlar belirin Kese oldü didik Lüâzım oldu hem en Önce; Palto, fanle, papuç, İâstik! P. O.H.B. Desene Hasan Bey bir adama sordu: — Sen ne İş görürsün? — Kışın sokaklardan karları Süpürürüm. — Desene ölü mevsimi çok uzun süren bir meslektensin! — Hasan Bey, herkesin iddia ettiği gibi ben karımı parasına tamah ederek almış değilim. — Apartımanına tamah etmediğini de söyliye- mezsin yal ———T Tevekkeli Değil Hasan Beyin karısı söyledi: — Dikkat ediyor musun, bizim hizmetçi her sabah gözlerine | takma kirpik takıyor, — Tevekkeli değil elbise fır- | çamda kıl kalmıyor. Kabahat Kimde Hasan Bey hizmetçiye darıldı: — Ne vakıt mutfağa gelsem seni hiçbir iş yapmazken görü- yorum. — Kabahat benim değil Hasan Bey ayaklarınıza yumuşak terlik giydiğiniz için geldiğinizi duya- mıyorum. Kalmadı Karısı, Hasan beye: — Hizmetçi bugün yalnız bir tek tabak kırdı. — Bir tekse zararı yok, yarın artık hiç kırmaz! — Evet; çünkü artık evde ta- bak kalmadı. Rahatlık Hasan bey bir otelde caktı; otelci oteli medhetti: — Burada adetâ kendi evl nizde gibi olacaksınız Hasan beyl — Öyle ise ben bu otelde kalmiyorum. — Neden ? — Ben buraya rahat edeyim diye gelmiştim! Tembellik Tembel öğle vakti yataktan kalkıyordu: Hasan Baey bir tavsiyedo bu- lundu: — Bundan sonra odana gü« neş girer girmez kalkacaksın! Ertesi gün tembel yine öğle vakti kalktı. Hasan Bey söyledi: — Hanl sana bon ne tavıiye etmiştim. — Tavsiyeni dinledim Hasan Bey hatta güneş daha oduya eden kalktım. Akşam y: tar- ken perdeleri adam akıllı kspa- mıştım. > kala Ne Fena Bir meciste hiç konuşmuyan bir hanımına H san Bey sordvı ; — Siz hiç konuşmiıyorsunuz hanımefendi? — Dinliyerum; efendim! , — Ne fena âdet, insan bu kadar — merakli olmamalıdır. — | Daha iyi * Ayakkabıcı Hasan Beye bir ayakkabı — giy- dirdi: İ — Size tbir eldiven kad r uy gun geldi. Ayakkabı Ha-s san Beyin ayağı- nı sıkmıştı. — İıteıneııı. dedi, bir eldiven kadar değil, bir ayakkabı kadar uygun gelsin da- ha iyil

Bu sayıdan diğer sayfalar: