28 Mayıs 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

28 Mayıs 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ağustos Böceği İle Karınca — Ne o, beyciğim? Elinde bavul, nereye gidiyorsun böyle? — Ankaraya gidiyorum. — Aferin Hasan bey! Arada bir kalp kuvveti almak İçin, sev- gili cumuriyetimizin —merkezine böyle bir ziyaret lâzımcır. — Ona ne şüphel Fakat be- nim bu seferki gidişim başka se- bepten.. — Hayzolal nedir? — Baksana, burada imtihan vermiye gücüne yediremeyen ne kadar okurlar varsa, oraya taş- mıyorlarmış., — Sana ne bundan? — İçime merak oldu. Gidip bakacağım, burada bu iİşi başa- ramayan, acaba Orada nasıl ba- şaracak? — Her gidiyor. — Nesine güvenecek? Mem- leketin kültür programlarında fark olur mu?.. Imtihanlar burada ne kadar sıkı İse orada da aynı de- recede sıkıdiır, elbet. Bir yurtta iki türlü ölçü olacağına İnana- cak bir kimse yarım yine bu yur- dun içinde nasıl hak koruyucusu olur, benim aklım da bunu kes- meyor işte. — Oraya gidersen kesecek halde güveniyor ki mi?, — Yook! Mesele orada değil. Bugünlerde benim kötü huyum iyi huyuma Üstün geldi. Bu okur- ların orada da İmtihan veremeyip, sapır sapır dökü'düklerini seyre- deceğim, gönül eğlendireceğim. — Sana yakışır mı Hasan bey? Ne isteyorsun, zavallı gençlerden? — Bir şey istediğim — yok. Bilâkis ben genç.eri de, gençliği de çok severim. Yalnız doğru ve acı söylemek benim ötedenberi Adetimdir. Sevdiğim bu gençliğin çalışkan olmasını isterim. Halbu- ki, gönlümce çalışmayorlar... Bu- nu görüyorum da içleniyorum ba- yağı.. — İrşat et, öğüt ver.. — Her biri, akılh, uslu, yetiş- gın delikanlılar, bayan kızlar enim Öğütlerime muhtaç olurlar mı? Onun için varsın gitsinler de hakikati bizzat anlasınlar.. Bir musibet bin nasihattan yektir. demişler. — Öyledir vakıa. — Bana geçenlerde bir frenk masalı anlattılar. Hayvanları ko- nuşturan bir adam varmış.. Frenk- çede * Çaşme ,, demiye gelen bir adı varmış.. Bu masalı da ©o yaz- mış. Anlattığına bakılırsa, ağustos SON POSTA ekeRAA A RAde AAA eee AAA AAASSS AAASASA AAA AAA SA SAA SAMAM AA sarerer ee AAA AAA i enasanar | Başbakan Türk Heva Kurumunda “... Türkiye İçin Hava Tehlikesi Vardır!..,, Dedi.. | — GAZETELER — Hasan B. — Bu felâketten kürtulmak istiyorsak, ba tayyarenin kanatlarını hudutlarımızın bir başından bir başına kadar uzatmıya çalışmalıyız ! Yüreğimi mey yaptım, Ne fena bir şey yaplım. böceklerinden biri, bir defa bütün yaz mevsiminde, vaktini yalnız ötmekle geçirmiş, kış — gelince, bakmış ki ne yiyecek ver, ne de içecek, karnı ril çalmıya başlamış, kanatları — tutuşmuş.. -Koşmuş doğruca komşusu — karıncaya: “Amanl! demiş, sana sığındım. Bana bir Jokma — yiyecek ver. Karınca, ““şi_ yüözüne bakmış ve sormuş: “Yahul bütün yaz ne yaptın?. Niye yiyecek biriktirme- din? ,, Böcek —cevap — vermiş: « Biriktiremedim, —çünkü — hep ötmekle vakit geçirdim.,, Karınca:. “ Ya? demiş.. Öttün, öyle mi? Eh, öyle İse, şimdi de oynal,, — Bundan çıkan #onunç? — Bundan çıkan sonunç şu: Bütün kış, kahvelerde tavla oy- nayan, İmtihan zamanı gelince işle böyle apışır. Yok Oğlu Yok! Bahar geldi, bir sabah, kıra çıkayım dedim; Yollar irak, derman kıt, bimecek de dülcül yok Şu bahçeye girip te, bir. gül kokayım dedim: Etrafıma bakındım, kokacak tek bir gül yok. * Ben nideyim baharı, böyle olduktan sonra? Çiçekler dallarında açıp solduktan Deli gönül kocayıp, kırkı bulduktan sonra, Gülistan hazır amma, şakıyacak — bültül yok. * Cayır cayır yakıyor beni bahar hasreti, Anladım ki acunda, her gey meğer iğreti, Boşunadır ettiğim bunca ağır minneti, Yarin kesik saçından sevilecek sümbül yok. * Tevekkell o çapkın, beni derde salmamış, Kırk senelik aşkımı, kale bilem almamış.. Yokladım da gönlümü, arzu, heves kalmamış. O eski yanar dağdan, bugün bir avuç kül yok ! MANİLER g Sana gönül bağladım, Hep inledim, agladım. Hasretinle güzelim Yüreğimi dağladım. Ev sahibi — Hasan B.! Fü yamda, senin bana altı aylık kirayı birden ödediğini gördüm.. Hasan B. — Zararı yok.. Bir iştir olmuş; paralar sende kalsın amma makbuz isterim! — Allah Allah! Haniya havat rewrledı, diyorlar?ı? — . Açmış erik delimn, Kuzusun, kınalısın, Senden nasıl geçeyim ? Alnımda yanılısın. Mâni Değilmiş! Hasan B. Yolda gidiyordu. Karşıdan gelen bir adam, Hasan B. in yanına sokuldu: — Affedersiniz.. dedi. Fatihe gitmek istiyorum.. Hasan B., Adamcağızın yüzüne baktı ve şu cevabı verdi: — Git dostum, git! Nereye istersen git. Ben hiç mâni değilim! Hasan B. in Yaşı Birisi, Hasan B. ye Iltifat için: — Maşallah! dedi; hâlâ genç- sin Hasan B.! Halbukl altmış yaşında varsın, değil mi? Hasan B.: — Hayır! dedi, altmış yaşında olan ben değilim, benim nüfus kâğıdımdır. Siyasal Siyasal ufukta seeserecceca TESFIKRALAR Z ) Çocuğun Kederi Kimin varsa, Tanrı bağışlasın: Hasan B. İn sevimli ve zeki fakat yaramız, altı yaşinda bir oğlu vardır. Geçenlerde bu çocuk, evin avlusunda hüngür hüngür ağlıyor- du. Hasan B. sordu: — Niçin ağlıyorsun? — Büyük annem merdivenla Ust başından taşlığa yuvarlandı. — Allah Allahl. Merak etme birşey olmadı; bak, — yukarıda gülüyor.. Çocuk burnunu çekerekten: — Evet amma, dedi.. Ben yuvarlandığını görmedim. Ona ağlıyorum | Nereden Anlamış ? Hasan B. le dostu Bay Avni sakakta karşılaştılar: — Geçmiş olsun Bay Avni. Epey hastalık geçirmişsin. — Eyvallah Hasan B. ciğim! Fakat hastalık geçirdiğimi nere- den haber aldın? Hasan B. güldü, ve: — Sizin bacıyı gördüm.. Bizlm evde lokma tepsisl olup olmadı- ğanı sordu; cevabını verdi. Diş Fırçası Paşa Kâzım, Hasan B.in evk ne yemeğe gitmişti. Ortaya çor- ba getirdiler. Kâzım çorbaya kaşık atarken, kâsenin içinden kullanılmış bir diş fırçam çıktı. Paşa Kâzım, tiksinerek : Bu ne, Hasan B.? diye sordu. Hasan B. yerinden fırladı, fırçayı kaptı ve : — Tuh ! Allah lâyığını ver-« sin .. dedi.. Ben de sabahtanberl onu arayıp duruyordum ! Sözünü Kesmemek İçin Konuşuyorlardı. Hasan Bey: — Ben, on sene var ki, kays nanama tek lâf etmedim; dedi. Sorduları — Neye? Dargın mısınız? — Hayır; diye cevap v Oıuıb:glluoıoıü l;l:â etmiyorum! Ufukta kara - bulutlar Sanırım bir. parça dağıldı. gibi.. Yeniden başladı güzel tekrardan denizin dibi. Duruldu tlar, * Moskova Parisle dostluk - çoğalttı, Bay Hitler cartecurtu kesip azalttı, Barışa ulaşan yolü — kısalttı, Kalmadı acunda savaş — sebebi, *| Çekişmekte gerçi İtalyan - Habeş, Lâkin kararmadı o yönde güneş, Bu dava belli ki, bir Adi güreş, Yok gibi gerçekten Öözleyen harbi. * (Pazarola) dostum Ulus Kurumul Acunun böyledir. bugün — durumu.. Bilmiyerum sanin tuzun kuru mu? Lâkiş Hasan Beyin deliktir. cebil J

Bu sayıdan diğer sayfalar: