1 Haziran 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

1 Haziran 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 Haziran Tekika Not 3 YALNIZ -— KIZLAR iÇiN! .H'yıtîı İlk cinayeti onlar yaratmış- | temasımız arttıkça, lardır. Bunun için de kiskançlık denllen iğrenç silâhı kullanmış- lardır... Gizli bir dinin, gizli bir Kurrı gibi, riyakârlığı farilet per- desi arkasında saklıyan, — yine onlardır. Aldatırlar. Bu aldatma: hın; tabiat tarafından kendilerine bahşedilmiş bir hak olduğuna hükmederek — müsterih - bir kalp Ve vicdan içinde yaşarlar. Fakaaat Bir kadın tarafından aldatıldık- larımı hisseder etmez; kan, zehir Ve ateş saçarlar... En büyük ma- haratleri; yüzlerinin derisi buruş- Madan, bir tek kılları bile kıpır- damadan büyük bir sekinetle Şünahlarını örtebilmektir. Dikkat ediniz, bir günah işledikleri za-, Man, uslu ve yumuşak bir kedi gibi ayaklarınızın dibine serilir- ler.. Şayet o günahı siz keşfeder de, bunu yüzlerine çarpmak İz- terseniz.. Ozaman — karşınızda yedi başlı bir ejderha kesilirler. Ve eğer sizinde hayatınırda bir takat nokta — varsa, — bunu Suratınıza öyle bir çarpış çar- Parlar ki, sizi bir anda sirtlis- tü yere devirebilirler. Dikkat edin —yavrularım. - Bu — riyakâr Mahlüklara karşı mağlüp olma- Mak için sizde, ayni silâhı kullanın.. Ve bülün — manasile ketüm olmayı unutmayın... Izdivaç hayatına girerken, — arkanızda tize helecan verecek hiçbir Ix bırakmayın. Şayet günün birinde tOcanız sizden, mazinize ait bir sap İstemiye kalkarsa, — hiç telâş etmeyin. Büyük bir safvetle temayı gösterin : — İşte, Allah.. İşte ben... Şu Anda, onun huzurunda — yemin ediyorum ki, genç kızlık hayatım, düğün günümüzde giydiğim elbise gibi bembeyazdır. Beyaz, safvet Ve nezahetin rengidir. Fakat, #enin giydiğin elbise, simsiyahtı. Yani; şüphe ve günahın rengi olan, siyah... Diyin.. Ve böyle mazik bahis- keri, daima ateşli bir buse İle ııpıtınrulı: İşte yavrularım, hayatın sırrı Ve kadınlığın sihiri bu, hararetli busa içindedir. Şunu unutmama- Manız lâzımgelir ki, bilhassa ev- İlik hayatında samimi bir. buse, t0 kuüdretli bir silâhtır. Ancak gu varki, bu silâhla kat'i bir zafer kazanabilmek için Uhutam — zamanında kullanmak İlzımdır. Bu - silâh, bütün İsyan- durdurur; zevcinizin hiddet Membalarını bir ânda kurutur. Belki — o ânda kalben, — hissen, Tuhan samimi olamazsınız.* Hiç azsa, samimi olmaya çalışınız. Amma - diyeceksiniz ki - bu, bir Tiya, bir sahte roldur. Maalesef, u, bir hakikattır — yavrularım. nlnüz ki, bu koskoca dünya, Stasen bir sahneden ibarettir. Biz "insanlarda — © sahnenin 80 tabit aktörleri. Elverirki çalı- Hihm. Rolümüzü falsosuz yapa- him, O zaman bize (faziletkâr) "'lır: Ve bizi görenler, taktir- k'ill) esirgemezler. — İşte — size, Bektebimizin kurulduğu günden- L"İ usül ve teâmül olan son der- veriyorum. Size söylediğim V Gözler, hayatı tefsir eden &er vecizedir. — Belki bugün anlarsınız. t Fkat yavaş yavaş hayat İle zihninizdeki düğümleri birer birer çözmek İçin büyük bir müşkül karşısında kal- mazsınız. Son söz olarak — bülün hayatınızı mes'ut ve bahtiyar ge- çirmenize dua ederken.. Tabiatın magrur, hodgâm — ve haşin bir unsuru olan erkek mahlüka karşı da, daima galip ve muzaffer ol- manızı temenni eylerim. Merasim programının ( husust ve mahrem ) maddesinin ikinci kısmı olan bu (son ders)de hitam bulmuş.. Lâkin zavallı müdiremiz- de bir haylı yorulmuştu. Şurada şunu da açıkça — söyliyeyim ki, * herhalde — erkeklerin — elinden fazlaca — sstırap — çekmiş — ol- duğu — anlaşılan - — müdiremizi bu gsözlerile kafalarımız — altüst olmuştu. Müdirenin, her birini bir vecize diye tavsif ettiği, bu sözler de, gu körpe mukavemetsiz kafalarımızı buhranlara sevkede- çek Üstü kapal birçok sözler bulunuyordu. — Fakat şimdi, ne bunları kafamızın içinde tahlil etmeye ve nede biribirimizle mi- nakaşaya girişmiye vakit yoktu. Dışarıda ağır ağır çan çalıyor, programın — diğer — maddelerine geçiliyordu. 11 den 12 ye kadar, (izdivaç) ve (saadet) hakkında iki konfe- ransla vakit geçirildi. — 12 den yarıma kadar, konser dinlendi. Yarımdan ikiye kadar, yemek ye- nildi ve birazda istirahat edildi. Proğramın asıl mühim maddele- rine tam saat ikide vakit gek mişti. Yarım saat evvel, mektebimi» zin kapısının, önü düğün evine benzemişti. Otomobiller, bir dizi halinde akıyor. Adeta bu küçük şehrin halkını mektebimize — taşıyordu, Fraklı, simokinli, siyah elbiseli, jaketetaylı, ve hattâ redingotlu ihtiyar, genç, ağır başlı, hafif meşrebli bir sürü erkeğin arasın- da rengârenk —kadın - elbiseleri biribirine karışıyor; müfrit asri tuvaletler arasında, muhafazakâr eski kadınların - bizim memlekette ( kokana ) dedikleri - kıyafetleri göze çarpıyordu. göze çarpmak dedim de, aklıma geldi. En çok göze çarpan, belediye relsi idi.. onunla karşılaşmamız, çok tuhaf bir hâdiseye meydan verdi. Misafirler gelmiye başla- dığı zaman; ben, birde mektebin bu sene mezunlarının ikincisi olan (toni), müdire ile merdiven ba- şında bulunuyor.. gelen misafir- leri islikbal ediyordu. Sert bir iki korna sesini müte- akip kapının önünde mükellef bir otomobil tevakkuf etti. Otomobil- den, belediye relsi indi. arkasında otomobilden çıkan iki — azada reisi takip etmekte idi. Müdire, hemen Reise doğru ilerledi. Iç- temediğimiz bazı şeyler söyle- dikten sonra bizi takdim etti. Reis, en doğru bir hesap ile eli beş yaşlarında kadar tahmin edilmekte idi. Dimdik yürüyüşü, sıhbat ve kuyvetine delâlet ettiği gibi yüzündeki derin bir kılıç ya- rasile, boş bir torba gibi sarkan frakının kolu da, bu zatın harp malülerinden olduğunu — göster- mekte idi. (ÇArkanı var ) SON POSTA —— - — zz Haseki Hastanesinde Bir Saat Sayfa 18 Soluk Benizli Güzellerin İçli İçli Bakışları İnsana Ço Ğ D G w YA gee Hasekinin SI veneilk hemşiresi Bayan Tevhide. Yaşı 91 1 bulduğu helde oturduğu yerde bile çalışıyor. Başhekim FBF z SKadr ha Dert Yanıyor: —| yimm dle “— Hasta Çok, Yatak Az.| Sek güzelleşen Bazı Hastalari Koridorlar- da Sedyeler Üstüne Yatırıyoruz,, Haseki hastazsesinin koğuşla- rını dolaşıyoruz. Küçük bir pav- yon kapısında durmuştuk. Hase- kinin Başhekimi parmağile İçeri- deki hastaları gösteriyor: — Görüyorsunuz. ya, — bütün yataklar dolu.. Bilseniz yatoksız- hkşan ne müşkülât çekiyoruz. Bazan gece yarısı doğurmak Üze- re veya yarı doğurmuş hastalar geliyor. Ne yapacağız, yatak yok Geri çevrilmez ya. — Mecburen böyle sedyelerde yatırıyorur.. Sordum: — Hastalar.nızın nelerdir doktor ? Yanrı ciddi, yarı müstehzi bir bakışla yüzüme baktı: — Hastalarımın kaprisleri !.. Yani kadın kaprisleri !.. Hiç kap- rissiz bir kadın gösterebilir misi- niz ?.. Hepsi bir çeşit, — türlü türlü,.. Biz doktorla konuşurken, ya- nımıza bir hemşire yaklaştı: — Yeni gelen iki hastayı 6 incı koğuşa söylemişsiniz B. Ser- tabip — halbuki bizde hiçir yer yok |. — Ohalde 13.e götürünüz !.. Doktorla Hasekinin geniş bah- nde ağır ağır yürüyorduk. hekim başını sallayarak : — Bilirsiniz. diyor, bus-ada uğraşmak, uğraşmak, mütemadi- yen uğraşmak lâzım... Hesta çok, yatak bu nisbete uymuyor. Bazı koğuşlarda hastalarımızı yol Üze- rine bir sedye içinde tedaviye çalışıyoruz. Eh, zannediyorum ki, bu bizim vicdan borcumuzdur, Sorarım size; Hasta gelmiş bek- liyor. Ne yapacaksınız ?. Geri mi gönderelim ?.. Buna imkân yok. Bittabi alı- koyuyoruz. » Etrah küçük ağaçlar, tarh- larla süslü dar bahçede mütema- diyen beyaz elbiseli hastabakıcı- lar, asistanlar, doktorlar gidip geliyor. Ta aşağıda, Tıbbiye talebeleri, bir demir parmaklık önünde gölgeleniyorlar. Sertabiple beraber bir koğuşa girmiştik. Beyaz duvarlar ve be- yaz — örtüler arasında, dipte gırtını geriye — vererek — kitap okuyan genç kız başını çevirerek başını çevirerek baktı : Güzel gözlerinin etrafı mor bir çevre ile çevrili.. Saçları soluk şakakları Üzerinde parça parça dökülmüş ve bakarken, gözlerinin içi dolu dolu oluyor.. Yine dok- torlarımızdan birinin söylediği bir kaprisleri bir mahlüktur!.,, Gözlerim has- tanın küçük ma- sası Üstüne kay- di Küçük bir bardağa — kon« muş bir. gül dı:ıü.. lı)ıı yaprakları — sok muüş ve pörslü- müş güllerin tomurcukları he- nüz açılıyor. Ne tuhaf şey Tam- rım !, Bu gül ile bu güzel genç kız arasında neden bir münasebet aramıya kalkıştım: Gül, diş yaprakları gibi, gün geç- tikçe iç yaprakları da sola sola dökülecek ve kuruyacak !.. Bu genç kızın da — hayatı.... — Allah esirgesin .. düşünmek bile insana korku veriyor !.. Acaba hastaneye giren her insan böyle içli içli mi düşünür L. Diyorum ya, ben hat- taneyi Iki kapılı bir kaleye bem- zetirim: Kapılardan birl Tanrıya biride dünyaya açılır.. Ikinci ka- pıya dalan yine dönüp birinc'sine gelecek değil mi ?. Hepsi bir.. * Hasekinin kıymetli Sertabibi ile Bay Nuriddinin pavyonuna girdik. Uzun taş döşemelerde hızla ge- lip geçen hemşireler çoğalıyor. Bir sedye içinde bir hasta geçti ve biraz ilerimizde durdu. İçinde saçları aklaşmış, fakat yüzü henüz taze bir kadın var.. Durgun göz- lerle bakarken birdenktire yüzünü buruştırdu: — Ahhhh, beni niçin öldürme- | | 4 B.r hemşire Başhekimin yanına yaklaştı : — Zeynep Kâmil hastanes'n- den iki hasta get/irmişler efendim. — Biiyorum: — Sizin koğuşa alınız.. Yeni bir koğuşa girmiştik. Loş ve geniş solonun ortasında bir- kaç hemşire pamuk ve pansuman bezlerile — uğraşıyorlardı. Yeşll gözlü, temiz ve kibar bir hemşire derhal koştu ve yataklardan biri- ni düzelterek, yeni uyanan hasta- lardan birine su verdi. Koğuşun içinde hep birden toplanıp bize saplanan hasta gözleri var. Hasta gözlerinin manasını ben burada, bu kadar kuvvetle anladım: Hep- side sanki ne var? Ölüm mü?. Ameliyat mı ?. Kim geldi?. Ç- kıyor mıyız ?.. Eeni çok hasta mı bulacaklar ?. Acaba bana mı da- ha dikkatle bakacaklar ?. Yoksa güzelliğimi kaybettim de — hiç mi k Dokunuyor Hasekinin koğuşlarında bastalar ya kitap okurlar, yahut da uzun uzun — etrafa ba. karak düşünürler. iati- bakmıyacaklar 7. yorlar. Uzun koridoru geçerken Baş- Demek hekim, Hasekinin son —Üç dört sene İçinde nasıl birdenbire de- ğiştiğini, büyüdüğünü, — gözelleş- tiğini anlatıyor. Bir oda kapısı önüne gelince, yeşil güzlü hem- şire kapıyı itti ve içeri girdik. Köşedeki yüksek karyola üze- rinde ihtiyar, çok İhtiyar, çukur gözlü ve sarı bumburuşuk yüzlü bir ihtiyar oturmuş, — dizindeki pansuman — bezleri, —pamuklarla uğraşıyordu. Hemşire yüzümüze bakarak güldü : — Bizim annemiz |.. dedi. Doktor tamamladı: — Si senelik 90 yaşında eski hemşiremizdir. Bir iki ay evveline kadar geziyordu. Şimdi ayakları tutmaz oldu. Artık yürüyemiyor. Düşünün tam 51 sene hastabakıc- lığı etti. Herşeyi bilir. Başhemşi- re Tevhideye sorun size bütün alât ve edevatın kendisine göre takdığı isimleri söylesin . 5S1 se- ne hastaları içinde didindi, durdu. Şimdi ona bu odayı verdik. Fakat yine işini yapmaktan, oturduğu yerden koğuşu idare — etmekten geri kalmıyor !... Foto Cemal, bu 5i senelik Başhemşirenin — resmini almıya çalışırken, ihtiyar kadın bön bön yüzümüze bakıyor, soruyordu: — Nideceğiniz benim resmi- mi 7. Niden çekiyonuz !, Ni yapa- cağınız kim ?.. — * Yeni Neşriyat: Havacılık ve Spor Havacılık ve spor özel bir (Türk Kuşu) sayım çıkarmıştır. Bu sayıda ( Türk Kuşü) açılma İörenine ait (25) resimle şu ya- zılar vardır: 3 Mayıs, Atatürk, Türk Kuşu açılırken verilen söylevler, Türk Kuşu Üyelerile bir konuşma ve daha birçok güzel yazılar vardır. Bu zeng'n sayıyı bütün okur- larımız görmelidirler. * Havacılık ve Spor,, en zevkle okuyacağınız bir dergidir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: