2 Temmuz 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

2 Temmuz 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

-w D Kendini Hint Denizlerinde | T.-amvayda Türkler — Pirl Reis » Murat — Raia - . Sefer Reisin Başı Dikildi, Yazan : M. Turhan Hadım Süleyman Kaşları e —— 4 Çatıldı K Pottekizliler böylece Hirt sahillerine yerleşmişlerdi ö ğ Balıne, bati Hindistanında, Gü- oerat hükümdarının — sarayıdır. Gücerat — hükümdarı — Bohadir Şahla vöziri karşı karşıyadırlar. Bahsdir Şah Portakal çiçeği li mini verdiği! Portekizli Emanuel de Suza'nın kiz. kardeşine lşık- tır. Ba adam, bir. mtitoyebbla yı tahkim etmaktedir. Bahadir Şahla da münssebetleri — iyidir, Tanışıma, işle bu süretle vaki olmuştür. vo güzel Portekizli, Bahadir Şahın uykularını kaçıra- vak kadar gönlüne hâkim ol- muştlür. ; Sefer Reis, çarçabuk işin içyüzünü sezimsedi, Bahâdir Şahı uyandır- mak İstedi. Lâkin Emanuel dö Suza'mın, Şah sarayına yaptığı xziyaretlerde kızkardeşini de be- raber getirmeye başlaması onun sözlerini hükümsüz bıraktı. Çünkü Matmazel Jan, daba ilk tanışma gününde Bahâdir Şahın aklını almış, yüreğini çalmış, adamcağızı deliye çevirmişti. Gücerat Sultanının dili frenk- çeye pek yatmıyordu, Portekize * Portugal ,, dan bozma olarak portakal dediği gibi sevgilisini de Portakal çiçeği diye anıyordu, Bu anışta onün başkabir — ilgi gözettiğinde de şüphe yoktu. Portakal — çiçeği, herkes - bilir, beyaz balmumunu andirir. ve Üç dört yüz metreden kokusunu mezdirir. Matmazel Jan da okadar beyazdı. ve okadar güzel ko- kuyordu. Emanvel dö Suza, filosu ile yapamıyacağı büyük işl kızkar- deşinin mini mini bir gülümseyişi ile başaracağını sezmekte gecik- medi, onunla Bahâdir Şahı sık sık birleştirmeye girişti. Artık Diu adasının Portekiz bandırası altında — kalması değil, — bütün Gücerat Ülkesinin o bandıraya kurban edilmesi bile imkân dai- xesine girmek Üzere idi. Çünkü Bahadir Şahın iradesi Matmazel Jan'ın bükleli saçları arasında ziacirlenmiş bulunuyordu. Fakat Sefer Reis bir timar- haneci sertliğile aşk delisi hü- kümdarı yurt yıkâr - çılgınlıklar yapmaktan alıkoyuyordu. bakışında telörgülü bir kamçı tesiti vardı. Bahâdir Şahı enikonu Grkülüyordu. İranda, Macar.stan- da, Radosta, Tunus'a — birçok Bavaşlara gir.p çıkmış, Yemende tek başına hükümet kurmuş olan bu yiğit Türk, aşkın pençelediği hükümdar yüreği Üzerinde de saltanat sürmeyi beceriyordu. Bununla beraber aşkın sözü | dost sözünden m çıkacaktı. Bahâdir Şah yavaş yavaş kötü döşüncelere sapıyordu, Rumi diye andığı, — yanından — ayırmadığı, yiğitliğine ve işbilirliğine hayran olduğu Sefer Relisi artık başından atmak — kuruntusuna — kapılmıştı, Onun Portakal çiçeğine değer vermeyişi, her şeyden — ziyade canını sıkıyordu. Lâkin delilerin tımarhane gardiyanından Ürkmesi gibi o da Sefer Relsten çekindiği için düşüncesini içinde saklıyordu, bir pusu kurmayı tasarlıyordu. Bugün de aynı düşünce için- | de idi. Onun önce can, sonra ca- nan demesi üÜzerine İmanına İl- gilen bir dindar gibi irkildi: — Hayır, Rumi - dedi- Kâfir oluyorsun. Bana da saygısızlık gösteriyorsun, yanımda, benim sarayımda yurt- suzluktan kurtulduğunu gözönün- de tutmalısın. Sen, rügârın önü- ne düşmlüş bir yapraktın, ben se- Onun | ni fırtınaların yıkamıyacağı bir çınar yaptım, sarayımda besleyip büyüttüğp. Sefer relsin başı dikildi, kaş- ları çatıldı, dudaklarında coşkun bir deniz uğultusu belirdi! — Senin uğrunda ölmek bor- cumdur, çünkü iyiliğini gördüm. Yalnız sözlerini dözeltmeni İste- rim, Ben rüzgâr önüne düşen yaprak değildim, rüzgârı önüne katıp kılavuz yapan bir ateştim. Türk olduğum için başka bir şey- de olamazdım. Sen bana yanında ve sarayında yer verdin. Lâkin ben de senin Ülkene ışık verdim. lıBurıyı geldiğim gün tahtın sak lanıyordu, © zelzeleyi ben gider- dim. Seni başsız. bırakmak isti- yen düşmanını başsız bıraktım. Bunları sen unutmamalısın — ulu Sultan! Hükümdar ile vezir belki dala- şacaklardı, biribirlerine kıyasiya saldıracaklardı. Onlardan — birl sultanlığına güveniyordu, incinen aşkile gururunun huucını çıkarmak hırsile titriyordu. Öbürü, sadece bir Türk gibi düşünüyordu. minnet altında bırakılmak İstenmesinden | huylanarak köpürüyordu. Ikisinin de gözleri bulamktı, dudaklarında bisçok şeyler kümeleniyordu. (Arkası var) Onu çıldırasıya | sevdiğimi düşünmesen bile benim | Saııış! — 1Imdat zilini kim çekti?. P — Ben. Önümüzdeki Istas- yonda ineceğim de, haber verdim. İstanbul BORSASI 1-7-1935 Amsterdam Prag 18,975 ESHAM ve Lira | Moskora ,, 1092,00 TAHVİLÂT Lira AA0 Bomontl AD 1033 latlkran — Büy— Taticram Dahlit O4,25 Düyunu Mu, —— Oüçm Bağdak tertip 14470 o . M 4870 Reoji 210 Tramyay Belknik , Şikeli Hayriye 15,50 Meliş 1050 Amadolu WOOV. 2565 « B ÖÜP. 2810 Rihtim Anede'ai 100V 42,50 | Üsküdar ve — 10i — Güç— | Terkos c0,09 WusrKr.Fo.1886 Z8 —| w » İNİJ Böçte 1, DN y NML .80 Ni - | Bloktrlk K t0 MESKÜKÂT (*| öye tü Kuruş 4740 5100 (60 İnce beşibirlik a'tın (Cümhuriye) — (a00 | Ülam'ü) armalı 3403 Reşat) . S10 Vahli) — . S2 Ç9 Bersa — harlet Bankuet (Ca Bu) 230 Kal n beşibirlik altıa ÇANE) 4680 Matmazel Lâval Nişanlandı Parla, 1 (ALA.) — Başbakanın kı- gı Bayan Jose — Lavâl'in — Nevyork barosu avukatlarından Kont Rene dö Ohambrun ile — nişanlandığı — haber verilmektedir. Kont de Chambrun, Tafayyelt nil sinden General de Chambrun ile B yan Nee Longvorth'ün - oğludur eski Cumhur Başkanı Theodor velt'in soysopu, şimdiki Cumhur Baş- kanınım da yeğanidir. —— Yeni Neşriyat: Üniversitemizde İmtihan — Haftanın . bugünkü #ayısında hukuk, fen ve diğer fnkültelerdeki imtihan safhalarına, talebenin endişelerine ait güzel bir reportaj vardır. - Resimli bir çok fıkralar, hikâyeler, renkli karika. türler, mevsim sohbelleri bu . hafta haltamın münderecatından küçük - bir kısmını teşkil etmektedir. Yeşilayın Gezintisi Her sene Yalova ve Büyüka- daya bir vapur gezintisi tertip eden Yeşilay Kurumunun 9 uncu gezintisi geçen Pazar günü yapıl- mıştır. Birçok davetlileri Köprü- nün Boğaziçi iskelesinden alan Şirketl Hayriyenin 63 numaralı vapuru Beşiktaş, Üsküdar, Kadı- köy ve Büyükadaya uğradıktan sonra Yalovaya gitmiş, Yalovada kaplıcalar gezilmiş, iske'e gazino- larında yemekler yenmiş, dansı dilmiş, dönüşte de Büyükadada ikl buçuk saat kalınmıştır. Yeşllaycıların bu gezintilerl eğlenceli geçmiştir. Davetliler İç- kisiz olarak saatlerce dansetmiş- ler, oyunlar oynanmış, geç vaklit Istanbula dönülmlştür. v0 || Y | Çeviron: Selim — Tiynet —J GÜZEL GÖZLERİ... Sevgillin ! Şu Necdeti tekrar gördüğüme okadar çok seviniyo- rum ki... Ah, ne olur? Buradaki işleri barl biraz uzun sürse, sen bilmezsin, pek temiz, pek saf bir gençtir, o0. Benim çocukluk arkadaşımdır, — anlıyor — musun? Çocukluk. Kendimi ikinizin şpef- kati arasında okadar mes'ut, okadar bahtiyar hissediyorum ki. Sevincimden içim içime sığmıyor sanki, Çiçek ve yeşillik Içinde yüzen bahçelerinde — oturmuş — konuşu- yorlardı. Saffet irl elleri nda karısının ince bileklerini - oğuş- turarak belki yürüncü defa bu sözleri söylüyor, çok büyük bir sandet içinde yaşadığını ona an- latmak istiyordu. — Nasıl memnun olmayayım? Diyordu. Burada, bu ıssız yörde benim eski halimi bilen ondan başka kim var? Karıstı sözü değiştirmek istedi. — Bırak, dedi, şu geçmiş günleri. Üzüleceksin yine. — Hayır yavrucuğum, hayır, Ben şimdi bir kör, gözleri ışığa ebediyyen kapalı bir körüm. Fakat senin bir dost ağzından geçmiş, parlak şöhretimi dinlemedin bana Biçüsüz bir huzur veriyor. Bunu | niçin anlamak istemiyorsun? Evet, Saffat kördü. Bir oto- mobil kazasından sonra kaldırdık- ları hastanede çok - uğraşmışlar, iki gözünden birini olsun kurta- ramamışlardı.. Aylarca süren te- davişinde bir hemşire ona hârl- kulâde bir fedakârlık göstermiş, karanlığın verdiği ıstırabı hemen, hemen silip unutturmuştu. Saffet iylleşince onun bu iyi kalbini severek evlenmiş, sonra bu sessiz şehre gelip yerleşmişlerdi. Mes- uttular. Erkek evinin bir köşesine kurduğu atelyesinde yine eski işine devam ediyor kör olmasına rağmen, emsalsiz. bir nefasetle heykeller büstler yapıyordu. Fakat günün birinde küçük bir değişiklik oldu. Bulundukları yere Saffetin çocukluk arkadaşı Necdet gelmişti. Orada birkaç ay kalacak, bir köprünün yapılı- şına yardım edecekti. Yakışıklı bir delikanlıydı bu Necdet, Hat- larının inceliği gevrek iri vücudu yanında daha çok göze çarpıyor, onunla tezat — teşkil ediyordu. Çapkındı. Saffetin gösterdiği açık kalplilik kendisine iyi bir macera hazırlıyordu. Bu issiz ve kadınsız şebirde Ferhande gibi eşi az bu- lunur bir güzelden niçin İstifade etmiyecekti. Zaten ortada bir zorluk da yoktu. Çünkü kadın kendisine karşı lâkayt değildi. Hattâ bir gün azıcık ileri gidince, Ferhande; — Ne olur, demişti, yalvarı- rım size o eski arkadaşınız, biraz acıyın Saffete. Bu, bir itiraf, ona karşı duy- duğu zafı açıga vuran bir sözdü. Necdet kurnar — davrandı. - Bir müddet çekingen durarak vicdan azabı hissedermiş gibi göründü. Sonra kadına, dürüst bir İnsan gi- bi hareket edemiyeceğini, kendi- sinl çılgınca sevdiğini söyledi. Biraz dil döktü. Ve... * Çok üzüntülü bir vaziyete düşmüştü şimdi Ferhande. Bazan, Necdete karşı gittikçe, büyüyen aşkına — kapılarak — gerefsizliğini unutuyor, bazaa da sadakat ye- eeei ü a minlerile bağlı olduğu temiz ko- casımı düşünerek büyük ıstıraplar içinde kıvranıyordu, Fakat bir gün hiç umulmadık bir şey oldu. Küçük bir kız, elinde bir mektupla, koşarak Saffete geldi. — Bakınız, dedi, size gelen arkadaşınızın mektubu. Kaybetmiş olacak herhalde. Saffet kızın şüphelendi. — Oku bakayım şunu öyle ise, dedi. Kız bin güçlükle heceleyerek şakacılığından | mekltubu söktü. Bu, vefasızlığın- dan — bahsederek, — Ferhandenin Necdete yazdığı bir mektptu. Kendisini Saffetten kurtarması, çok uzaklara götürmesi için yal- varıyor, “bakışlarında benliğimin eridiği o sihirli güzel gözlerini öperim ,, diye nihayet buluyordu. Saadetinin yıkılmış olduğunu öğrenmek ona pek acı geldi, Çok sevdiği Iki insanın kendisine bu kadar alçakca hiyanet etmeleri aklına dokunacak gibi oluyor, ikide birde “sihirli güzel gözlerii,, diye mırıldanıyordu. Fakat ken- dini çabuk topladı. Hiç bir şeyden haberi yokmuş gibl göründü. Bu akşam yine Üçü bir arada idiler. Yemekten sonra Saffetı — Gel, dedi, Necdet. Atek yemde sana yeni yaptığım bir büstü göstereyim. Beraberce atelyeye — girdiler. Saffet kapıyı — kilitledi. Güçilü kuvvetli ellerinden birile, etra- şaşkın — bakınarak Necdetin omuzuna yapıştı. Diğer elile de yakaladığı mektubu uzattı. — Bunu tanırsın — değil mi, dedi. Hiç inkâr etmiye kalkışmal Seni bir kardeş gibi karşılamakla hata ı(nlıluı.xımık Çünkü sen namussuz ve rezil bir İnsanmış- sın. Necdet: — Hayır, yanılıyorsun, birşeyler kekelemek istedi. Saffet tekrar haykırdı : — Sus alçak! Bak ne yazmış karım. Saadetimi yıkamr senin o sihirli güzel gözlerin — imiş, - Fakat artık hiçbir kadımı aldata- mıyacaksın. Anlıyor musun? Benim en kıymetli şeyiml çalan gözle- rini oyacağım şimdi. Bunları söyliyerek dev gibl vücudile Necdetin Üstüne çullandı. Çelik kollarının arasında : “Sana çok yalvarırım, ne olur acı bana!,, diye inliyen rakibinin gözlerine saldırdı. Sonra onu iki omuzundan İçavrayarak, havaya boğazlar gibi, duyardan duvara çarpmaya başladı. Nihayet bir et külçesi haline gelen Necdeti, ar- tık alınacak öcü kalmamış gibi, yere fırlatti. Ağır ağır yürüyerek #içerde ne oluyor, bu gürültü nedir allah aşkına!,, diye bağıran Ferhandeye kapıyı açtı. Bitkin bir tavurla: : — Ne olacak, dedi. Gel de gör. Sevgilin tahtalara uzanmış seni bekliyor. Yalnız sihirli güzel gözleri yok artık. Onları ben aldım, diye Hizir 58 SALI 2 TEMMUZ 938 CAt — | Romt 1361 W 30 Raebililevvel 1554 “Vakli (Ezam (Vesall) Vaktt üüü Sal CALamE Öğle Deza|ızır ikindi |8 33 ( 16 18 Akşam (12 — | 19 “| Yatal |2 00 | 21 48 lmsâh (6 28 |(7 13

Bu sayıdan diğer sayfalar: