12 Temmuz 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

12 Temmuz 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

z lesene! N Erkek gülümsedi: — Ne söyleyeyim? — Tek konuş da ne söylersen söyle. — Sen galiba dalga geşiriyor- © sun, beni dinlemiyorsun. Halbuki © — sözlerim boş değil İyi dinleme- © lisin ve cevap vermelisin. — Ne diyordun aslanım? Safer Reis, dediklerini bir © şidiğı aşktan doğacak ağır ak betleri şişire şişire anlatı ve almak ister gibi biraz daha so- kuldu: © © Yalnız bir şeyi unutuyorsun! < — Nedir unuttuğum? d — Sen! © y — Ben kendimi unutuyorum. 5 — Öyle ya. Eğer kendinlia bin Behâdir şahtan üstün bir yk ğit olduğunu düşünsen ortada korkacak bir şey olmadığını aw © ardın. “ © söylüyorsun. Hakkın da yok dğil, © seni elimden alanları, almak İste yenleri ben yer yüzünde sağ ke- mam. Fakat ateş cürmü kadar yer yakar, sonunda söner, söndü- rülür. Ben de senin için bir çok o şeyler yapsam bile er geç ezilirim. “ sevgimiz yine yetim kalır. o Kız onu kazanmadan kaybet- miş gibi sarsıldı, yanık yanık yalvardı: > — Öyle ise ne yapalım? d — Kaçalıml. © Kız, âşk ve ihtiras buhranının “© sassıntılan içinde bu kelimeyi a “uçalım,, anlamağa alınıştı. © ,Oiç sarsıntıları da olmase “ . kelimeyi yine öyle anlıyacaktı. © Çünkü eşsiz bir erkeklik örneği © sayarak candan bağlandığı bu Rk” “aslan yapılı sevgilinin henüz ku- runtu olmektan ileri gitmeyer | © oraklamalar önünde değil, gerçek- © ten belirmiş fırtınalar ve cehew nemler - karşısında da kaçmayı düşünebileceğini ve hatırma getk- 5 remezdi. | Aynı zamanda uçmak, onunla © birlikte uçmak kendine, yer yü- | ç zünde elde edilebilecek bahtiyar- © Bu yözden gözlerini şöyle bir kapadı, Safer reisin kanat biçimi . alin kolları üstünde yerden hızla İ - yöğe doğru yükselişi, çeşit çeşit 5 o kuş sürüleri arasında yıldızlara | doğru süzülüşu düşündü ve çılgın | © bir sevinçle sevgilisinin boynuna b sorilarak haykırdı: i > — Uçalım, şimdi uçalım!.. a Safer reis uçınak özlemile sa- © rp keoçmak dileğini yan yana or- ©. taya koyan çılgın kızın kurduğu “çemberden yavaşça sıyrıldı: ği — Yanlış anladın küçük, de- © di, uçacak değiliz kaçacağız. Z Kız, şaşkın şaşkın sordu: © — Kaçmak mı?:. Siz kaçmayı © bilirmisiniz şövalye?.. Ben dağın © yıldırımdan ürküp yerini bıruktı- © ğını, denizin rüzgârdan korkup — kaçmıya savaştığını — duymadım. i i£ Hint Denizlerinde . Türkler 5 Piri Reis - Murat Reis - Jan, Gözlerini Kapamış, Sevgilisile Kaçmanın Heyecanını Düşünüyordu — Neye sustun şövalye. Söy- daha tazeledi, Bahâdir Şahım ta- © sordu: zi — Haklı miyim, değil miyim? ğ Kız, içine yayılan üörküntüyü | önün çelik varlığına yaslanarak | gi — Haklısın aslanım, haklısın. | © Ukların en yükseği gibi geliyordu. | çıkarıp sıkı bir kovalama yaptıra- Yazan: M. Turhan Hadım Sileyman Bahüdir Şahın bayıldığı Jan dö Sa Siz çelikten bir dağ, alevden bir deniz değil misiniz? — Ben bir adamım, herkes gibi etten, kemikten yapılma bir adam. Yalnız Türküm. Bu ba- kımdan korku bilmediğim doğ- rudur. Yalnız şu var: Korkmamak kör ve alık olmak demek değik dir. Yaban mandası sürüsüne i i uluorta atılan aslan yoktur. Ateşe © —Beni sevdiğin işin böyle | saldıran kurt da görülmemiştir. Kul gücünü, işleyen kafa yüksek tir. Taşın kıracağını, ateşin yaka- cağını, suyun boğacağım düşün- meyen kafaya bağlı bilek, serçe gagası gibi çabuk kırılır. Onun için ben de Bahâdir Şahm bizi biribirimizden ayırmasına, başı- İ mıza çorap örmesine, sevgimizi ökeliz bırakmasına karşı koyabil- mek İstiyorum, kaçalım diyorum. Ve kızın (saçlarını yavaşça okşadı: — Böyle kaçışda bir uçuştur küçük. Çünkü seviştiğimiz için kaçıyoruz. Sevgi ise yürekte çır. | pınan kanattan başka bir şey | değildir. Jan, sazları arasında dolaşıp İ ta beyninin deliğini, deşiğini, sk nirlerinin en İncelerini okşar gibi benliğinde ( karışıklıklar yapan çelik parmakların tadım İçine sindirmek için uzun bir dakika gözlerini kapadı ve bu sırada sevgilisile kaçmaktan (doğacak heyecanlı ömrü düşündü. Kardaş'nin kuvvetli bir filoya kumanda etmekte olmasına göre denizden kaçamazlardı. Bahâdir Şahın dört yana - süel kollar cağı - meydanda olduğundan kara yolu da kendilerine kapalı de mekti, Fakat “ kaçmayı ,, düşü- nen yiğit aşkın kartulmayı başa- racağından da kuşkulanmiyordu. Yalnız onun hangi yolu seçece- ğini uraklayamıyordu. Bu merak ile anlamak İstedi, içine yayılan heyecandan sıyrılarak sordu: — Nasıl kaçacağız, nereye kaçacağız? — Sen bir kez “he,, deyiver, Üst yanını bana birak. Evet, diyorum aslanım. Çünkü düşünceni doğra buluyo- rum. Bahâdir Şahın bizi üzeceğini belki de ezeceğini anladım. Yalnız senin olarak ve senin yanında yaşamak İçin buradan savuşma- wn gerekli olduğuna da inan ge- tirdim. Fakat © anlıyamıyorum: 4 Arkası var) Kin Kime — Bunlar me diye bağınıyor- lar böyle ?. Hangisi Doğru Söylüyor 1 Baştarafı 7 inci yüzde) bir ısrarı çok tuhaf bir hadise olmuş ve duruşma epey bir müd- det bu israr yüzünden uzamıştır. Bakiniz mes'ele nedir; Bu basit dövme davasını ay- dınlatmak üzere şahitler dinle- nirken sıra Necibe adında bir kadına geliyor. e Mübaşir kapı önline giderek: — Bayan Necibel Bayan Ne- cibel. Diye sesleniyor. Içeri siyah bir çarşaf içinde yüzü gözü umacı gibi örtülü bir ihtiyar kadın girerek: — Necibe benim İşte geldim.. Diyor. Hâkim Necibeye tarafeynl ta- Diyip (otanımadığını © sorduktan sonra; — Şimdi ben me söylersem sen da önu söyliyeceksin; doğru söyliyeceğine yemin edeceksin. Deyince Necibe atılıyor. — Yemin etmem efendim. . Herkeste hayret ve merak! — Niçin? — Yemin etmem efendim. — Nasıl yemin etmezsin ca- nım? Burası mahkeme.. Burada önce yemin edilir ve doğru söy- lenir. — Doğru söylerim fakat ye- min etmem. — Böyle lüzumsuz âdet! gös- terme. Bak, ben söyliyorum; “ Doğru söyleyeceğim namu- sum, ovicdanım Üzerine yemin ederim. ,, Şahit her tarafı kapalı başını geriye itiyor: — Etmem efendim. Hâkim Salâhaddin Demirelli haklı olarak asabileşiyor: — Fakat sen mahkemen'n hududunu © aşıyorsun. (o Burada yemin elmeye mecbursun, — Hayır efendim. —lwat etmel Senin için hayırlı olmaz. Israr edersen şimdi kelep- çeleri taktırırım. — Etmem efendim. Hâkim davacılara sesleniyor: — Bu benim lâfımdan anlamı- yer galiba kendisine İyice anla- tınız. Yemin etmezse şimdi gön- dereceğim. Necibeyi şahit olarak getiren- ler kendisine yaptığı hareketin çok yanlış olduğunu anlatıyorlar, Necibe güç halle: — Pekil diyor. Hâkim tekrar ayağa kalkıyor: — Doğru söyleyeceğim namu- sum, vicdanım Üzerine yemin ederim. — Doğru söyleyeceğime namu- sum, vicdanım Üzerine yemin ederim. Nihayet (Necibe bu yemin Üzerine şahadete başlayarak bu garip mesele de bu suretle sona eriyor. Necibenin (böyle yeminden istinkâfı kangi duyğu veya kor- kuya verilir? 1 Bl) kaş, w Bp Me anmış iy — Mopasandan — HİKÂYE Çeviren : Selim Tıynet AŞKA DAİR Dünkü kısmın hi Bir kibar meclisi, bahis aşk etre- fında geçiyor. Söz sırası kasabanın doktoruna gelmiştir. Doktor her- kesi hayretre bırakacak bir eda Me anlatıyor ki, ömründe misline eastgelmediği aşk, bir iskemle te- mircisi kadının, o kasabanın ecza cısına karşı beslediği sevgi ol- muştur, Kadın, gençkirken bu eezacıyı sokakta görmüş, ecem, bittabi çocukmuş, parasını kay- betmiş, ona paralarının hepsini vermiş, sonra göğsüne basmış. Bu onun için kurtulunmaz bir sevgi kaynağı olmuştur, Sonra kadın seyyar san'aline devam (etmiş, seozacıda Onu unutmuş, amma ge'gelelim ki biçare kadın sevgi- sini kalbinden çıkaramamış, türlü venilelerle kasabaya uğrar, cesiciyi dükkânında görmeye çalışırmış. Sonra Şuke ortadan kaybol- muş. Öteye, beriye sorarak, Kol- leje verildiğini öğrenmiş. O zaman bu kasabadan geçişlerini ânasına babasına sezdirmeden tatile rast- latmak için bin türlü hile düşün- müş, Nihayet buna da muvaffak olmuş, Amma aradan epey zaman geçmiş. İki sene sonra karşılaşınca küçük © eczacısını güç tanımış. Çünkü çok büyümüş ve güzelleş- miş. Fakat Şuke onu görmemez- likten o gelmiş. Parlak düğmeli elbiselerinin içinde, gururla yürü- yerek yanından süzülüp gitmiş. Kızcağız buna tam iki gün ağlamış. Zaten ondan sonra da yüzü hiç gülmemiş biçarenin. Yine her sene buraya geli- yormuş. Fakat Şukenin yanından geçerken, başını çevirip de selâm vermeye bile cesaret edemiyor” muş. Onu o kadar çok seviyor- muş ki, yer yüzünde başka erkek» lerin yaşadığının farkında bile değilmiş. Bu sırada anası, babası ölmüş. Onların işine kendisi (devam etmeye başlamış. Yanına da, hiç bir babayiğitin gözüne yedire- meyeceği, iki tane iri ve azılı köpek almış. Bir gün yine bu şehirden geçi- yormuş. Şukeyi eczaneden, ko lunda genç bir kadınla çıkarken görmüş. Şuke evlenmiş ve bu, onun karısı imiş. Aynı gece belediyenin önün- den kendisini suya (o atmış, Geç vakit dönen bir sarhoş onu kur» tarrak eczaneye getirmiş. Şüke bijamasile aşağı inmiş. Kendisini tanımamazlıktan gelerek ilâç içir- miş, biraz masaj yapmış. Sonra tok bir sesle: — “Siz delisinizi demiş. Jusan bukadar budala olmamalı.,, Bu sözler, feua da olsa, onu eyi etmek için kâfi gelmiş, Ken- disi çok İsrar ettiği halde, Şuke yaptığı iş için para almak İste memiş. Bundan sonraki hayatı hep sevgilisini düşünerek, ötede, beri- de iskemle tamir etmekle geçmiş. Her sene bir kere bu kasabaya uğruyor, Şuke'nin eczânesinden öteberi alıyormuş. Bu suretle hem onu görliyor, hem de para ver- miş oluyormuş. Size baştan da (söylediğim gibi zavallı kadıncağız o bundan üç ay evvel öldü. Kendisi bana bu acı şeyleri anlaftıktân sonra dişinden, tırnağından arttırarak biriktirdiği (o paraları (o götürüp, bütün ömrünce deli gibi sevdiği Şukeye teslim etmemi rica etti, Çünkü hayatta onu düşünmüş, yalnız onun için çalışmıştı.” Pana iki bin üçyüz yirmi yedi frank verdi, (Bunun yirmi yedi frangını cenaze masrafı olarak papaza bıraktım. Öldüğünün er- tesl günü de doğru Şukeye ğit- tim. Kar koca (Okarşı karşıya olurmuş kahvaltı ediyorlardı. Bana yer gösterdiler, şarap ikram etti- ler. Biraz oturduktan sonra söze çü diği başladım. Anlatacağım şeylerin her halde onları da (müteessir edeceğini umuyordum. Fdkat bu serseri ve sefil is kemleci tarafından sevildiğini an« layınca, sanki şöhretine ve şere- fine leke sürülmüş gibi, Şuke hiddetle yerinden fırladı, Karısı da hemen öfkeden ku- duruvermişti. Sonunu getiremeden: “Gidi kaltak, gidi sürtükl.,, Diye söylenip duruyordu. Şuke ayaktaydı. Başındaki be- yaz külâhımı yana eğmiş, beş aşağı, üç yukarı dolaşıyor, bir taraftan da söyleniyordu: — “ Anlıyor musun doktor, İnsanın başına bundan daha müt- hiş bir belâ gelemez! Ne yapmalı şimdi bilmem ki! Eğer meseleyi kadının sağlığında öğrenmiş ol- saydım, kendisini o jandarma söyliyerek hapse attırır, bir da gün yüzü göstertmezdiml,, Ben insani bir vazifeyi yapi" yordum, Neticenin böyle olacağını hiç ummamıştım. Hayretten dona kaldım. Ne söyleyeceğimi ve ne yapacağımı bir türlü kestiremis yordum. Fakat işimi bitirmem lâzımdı. — Kadıncağız size verilmek üzere bana iki bin üç yüz fırank bırakmıştı, dedim. Mademki siz işl tuhaf karşılıyorsunuz, bu pa- rayı fakirlere vermek daha İyi olacak! Karı, koca her ikiside şaşkın şaşkın bana bakıyorlaşdı. Cebimden parayı çıkardım. Sonra: — “Neye karar verdiniz?,, di- ye sordum. Söze ilk en karısı oldu: “ Fakat, dedi, bu da zavallının son arzusu imiş. Nasıl reddederik bilmem kil, Kocası da: — “Bu parayla pek âlâ ço- cuklarımıza öteberi alabiliriz.., Diye bir şeyler mırıldandı. Son- ra bana dönerek: — Veriniz azizim, bize veri- niz, dedi. Onu her halde biz har camalıyiz. Çünkü vasiyet etmiş! Parayı masanın Üstüne br raktım. — “ Allaha ısmarladık! ,, dk yerek çıktım. Şuke ertesi gün gelip beni buldu. — Bu kadının birde arabasi varmış, ne yaptınız? Dedi. — Hiç;.dedim, duruyor. ister” seniz onu da alın! — Çok işime yarar bu benim, dedi. Bahçame kulübe yaparım. Koşa koşa arabayı bulmiya gidiyordu. Arkasından seslendimi -— Kadın thtiyar bir beygirle iki tane de köpek biraktı. İster misiniz! Şuke durdu. Tekrar yanıma geldi. — Ah, hayır! Ne yapabilirim onları, dedi. Bana hiç de lâzim değil. Size kalsın. Belki kulla nirsiniz! Gülerek elini urattı. Tabii sık- tim, Sıktım, çünkü, bir memle- keite doktorla eczacının birbirine düşman olmamaları lâzımdır. Ben köpekleri kendime alı koydum. Beygiri de papaza ver- dim, Şuke söylediği gibi, araba ile bahçesine kulübe yaptı. Para ile da beş tane demiryolu tahvi- Jâtı satın aldı. İşte benim hayatımda karşılaş» tığım en derin ve en samimi aşk budur. Doktor susmuştu. Davetiilerin hemen hepsi dal- mış, acı ucı döşüniyorlardı. niha- yet, markinin karısı gözlerinin yaşını silerek içini çekti, — Evet dedi, doğrudur. Aşkı yalnız kadı'ar bilir, Onlar, sevgi» nin de amnesidirler, VE A O NS a ee e

Bu sayıdan diğer sayfalar: