23 Temmuz 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

23 Temmuz 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

*23 Temmuz GEDÜNYA | Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ Büyük Moskova Küçük Moskova Tugilterenin “ Iskoçya ,, sında küçük bir — köy vardır ki, — içinde oturanlar buna * Moskova,, adını takmışlardır. Köyün yanıbaşından küçük bir dere geçer ki, ona da “ Volga , adını vermişlerdir. Sonra yine burada iki çiftlik Vardır ki, birisine “Aşağı Rusya,, Ötekine * yukarı Rusya ,, demiş- lerdir. Gezenler bu köyde mem- Buniyetle dururlar ve kazaklara hiç benzemiyen halkına hayretle bakarlar. Yalnız bu yeni adların bir tek mahzuru vardır ki, © da köye tahsis edilen mektupların ve gazetelerin — yarım — devriâlem #eyahati yaptıktan sonra gelmesine Sebep olmasıdır. Filhakika Ingiliz posta idaresi mektupları ve gazeteleri gerçek Rusyaya yollamakta, gerçek Rue- ya da Iskoçyadaki adaşına iade etmektedir. Bunun haricinde hentiz anlaşılamıyan bir nokta da şudur: Iskoçya küyünün halkı mem- leketlerinin henüz sovyetleşmemiş Olmasına mı müteessiftirler, yoksa gerlde bırakılmış bir memleketin hasretini mi çekiyorlar? Burası belli - değildir. * Pıriı polisleri vazife başında arkadaşlarının gerk- de kalan çocuk- larını yaz tatille- rinde — yetimlikle- rini mümkün olduğu kadar az | duymaları için, deniz kenarına yollamıya karar vermişler ve bu maksatla aralarında mühimce bir para toplamışlardır. Üç hafta müddetle güzel bir sayfiyede deniz ve kır havası alacak olan Yetim çocukların sayısı 137 dir. Harici Haberler burada bit- medi devamı 8 İnci sıuıda. Edebt Tefrika ;_ ı No: 98 238/7 /35 HARİCİ SON POSTA TELGRAFLAR Habeş işi Sarpa Sarıyor Italyanlar, Japonyanın Durumunu Be- ğenmiyorlar, Ona, “Düşman,, Diyorlar dra, 22 (A A) — Habeşista- Londra elçisi Azay - Jagner Dally Ekxpres aytanına, şu « bulunmuştur: ” “Ben buraya 3 milyon sterlin lira- sı ödünç bulmaya çalışmak için gel- dim. Harbı sürdürebilmek ve Habe- gistenmm ekonomik durumu — İle ma- denlerini geliştirmek ve işletmek için çok pıraya — ihtiyacuma — var. Eğer bunu Londrada başaramazsam, Ame- rikada ödünç para bulmak imkân'a- ik üzere Pierpont- Mor- g tana destek olmaya ve ulualar sosye- tesi ve meselâ Süveyş kana'ının ke- patılması gibi bir takım — tedbirlere sevketmek — için — nufuzunu — kul- lanmaya ve Habeşistana yollanacak ilâhlar üzerine konulan ambaryoyu irmağa kandırmak Özere geldiğini söylemiştir. ltalya İlo Japon Rekabetl Roma, 22 (A.A) — Bugünkü İtatyan gezeteleri Japonyanın İtalya - Habeş anlaşmazlığı karşısındaki yenl hattı. hareketini kaydetmekte ve bu hareketi — *tari görülmemiş bir ricat,, diye «tmektedir. M Fo gazetesi, “düşmar,, (a çok şiddetli bir belge Irk Meselesi.. İtalyan gaze- teleri, tizin Habeş « İtaiyan anlaşmazlığına karşı gütlüğü yeni siyasa hakkında şiddetli yuzılar yazmaktadırlar. Bu gezeteler, gi lideri — bulunan rzenkli ırkların idaresini, eline almağa çalışmakla ittiham etmektedirler. kalyan gazeteleri, tundan başka Japonyanın, Doğu Afrikasında İtalya zararına olarık tecimel — nüfusunu genişletmek İstediğini yarmaktadırlar. İngilizlerin Teşebbüsleri Londra, 22 (A.A.) — Kabine, özel bir toplantı yaparak Habeş- Italyan meselesini görüşecektir. “Daily Telegraph,, gazetesi bu hususta diyor ki: “ Imgilttere hükümeti, barışçıl bir kotarma yolu bulunamıyacağı anlaşıldığı takdirde, ne gibi bir teşebbüste bulunacağını — karar- ANASININ ..... > K ı z ı Cahit [/î/ /_l n _—(-'*v-şğxı SADĞA PAPIL ĞAL TARBR Ne söyleyeceğimi şaşırmıştım. Bu çok güzel gecenin zevkin- #n arzu etmediğim bir hâdise İle mahrum kalmaktan korktum. ,, Gürürüna 0 kadar güvendi- ğim Eşref Beyin nazik - vaziyot- İerden istifade etmiyecek kadar tdar erkek olduğundan şüphem Yoktu. Ve aldanmadığımı gör- düm, O, şimdi ayaklarımın ucunda Uslu bir çocuk gibl oturuyor. — Sizi takdir. ederim Eşref Y dedim, Yalnız bir kadının Yanında herşeyden önce bir arkadaş olduğunuzu unutmuyor- Sunuz. Ellerini ayaklarımdan çekti. ndalın iki yanına koydu, ben dirseklerimi — dizlerime dayamış- tim. Kendi haline - terkedilen Sandal titremiye bile takatl kal- Mmıyan denizde bir yaprak gibi. #ref Beyin yumuşak, tatlı sesini nliyordum: — Tesadüfler çok zalim olu- â?' Gülseven, diyor. Yedi yıl ı'YüP diyar gezdiğim halde gön- Ümün beklediği mahlüku - gelip ğ“l' öz yurdumun bir köşesinde uldum, Fakat öyle bir buluş kl Ona kavuşmak İmkânı yok. Küçük İr ümit bile yok. Kader benimle öğlenmek İster gibi yedi yıl aran. iktan sonra karşıma Üç aylık evli bir genç kadın çıkardı. Acı acı güldü. Kırık bir sesle devam etti: — Ya ben geç kaldım, ya sen acele ettin. Şu ver ki bura- dan ayrılışım bana çok - istrap verecek. Bu ıstırabı burada, gözlerinin önünde de duyuyorum. Ümitsizim, üç aylık evli bir kadından haya- tını yıkıp yeniden yapmasını ie- temek çılgınlıktır. Katlanıyorum. Kendimi ıstıraba alıştırıyorum, Bunu belki de içimde — gizli bir. düğüm — olarak — taşıyacak, yine gürbet ellere başvurup gi- decektim. Bu sürekli bir ıstırap olacaktı. Sen girdiğin bu yeni bayatın hergün değişik ufuklari icinde — ya n — bir tesadüfle tanıştığın bir adamın senin için duyduğu sevgiden habersiz ka- lacaktın. Bu belkl de daha iyi olacaktı. Fakat bu gece, bu gecenin dayanılmaz zevki, takat getirilmez, heyeçamı bana şuuru- rumu kaybe' lrademe hâkim olamadım. Kalbimde saklamak için karar verdiğim bu heyecanı dudaklarım zaptedemedi, Senden birşey miye hakkım yok Gül- seven. Yalnız bırak beni bu gece olsun ayaklarının ucunda, sevgi> min zevkini tatayım, 'Amerikada Büyük Bir Re- İ | zalet Meydana Çıktı Birçok Kumpanygiâ;, İşlerine Gelme- yen Kanunların Çıkmaması İçin Mühim Paralar Harcamışla Vaşington, 22 (A.A.)—Roosveltin * uğradığı son.mağ- lubiyetlerin, — ban kanunların — kabu! edilmemesi — için birçok para harecaz mış olan kuüvvetli ekonomik — örgüt- lerin (teşkilât) bir. leşmesi eseri oldu. gu kesin olarak anlaşılmaktadır. Cümbur Başka- ti, “Holdings,, soze yelelârinin adamları tarafından Senata koridorlarında yapı lan propagandalar ve Cümhur Başkan lığının mağlübiyeti ile sonuçlanan Sena to görüşmelezinin ne gibi şartlar için an ettiği gerçin (tahkikat) “yapılma- sını emretmiştir. Yapılan araştırmalar, önemli so- nuçlara varmış olduğundan Senato, büyük kumpanyaların yolsuz hare- ketlerini meydana çıkarmak — Üzere gerçinlerin yolsuz hareketlerini mey- laştırmalıdır. Bu kararın, İngilterenin 1914 yılı yazındanberi almış olduğu kararların, en önemlilerinden birl olması muhtemeldir.,, u dakika nabızlarımı döven kan tabit olmaktan çıkmıştır. Her aşkın marazi bir heyecan anı vardır. Ben bu dakikayı dizleri- nin dibinde başımı ayaklarına koyup yaşamak İstiyorum. Yalmız bu kadar bir izin verir bana: Eşref Beyin sesini işitmiyorum | artık. Ellerim küreklere gitmiyor. Bo- gezımda bir yanıklık var. Eşref Bey sevimli, okşanmak- tan hoşlanan bir kedi sokulgan- lığı ile iskarpinlerimle oynarken vücudüm garip, vahşi, kekremsi bir tatlılık möbeti geçiriyor. Du- daklarım — yanıyor. — Kulaklarım uğulduyor. Kendimi binlerce kilo- metre yüksekte hava tabakalar» nın tükendiği boşluklarda sanı- yarum. Kanım damarlarımdan boşalıyormuş gibi. Ne genç kızlığımda hele ne evliliğimde bu heyecanı dı dim. Acısız, zararsız, fakat kan- dırmayan, doyurmayan mayhoş bir zevk.. Onun ilk heyecanı beni kor- kutmuştu. Fakat bir zararsız kuş gibi ayaklarımın yanında kalışı hoşuma gitti. Şimdi sıcaklığını ayak bileklerime kadar bissetti- ğgim ellerinin hareketi ile gıcık- lanıyorum. Yuvarlak başının yana taran- miş — saçları alnına dökülmüş. Yürünü göstermiyor. Bu nazik ve ince ruhlu iİnsanın sevgisinde bile Jasanı Ürkütmeyen bir yumuşaklık var, Böyle ne kadar kaldık bil- miyorum. Kendi haline kalan sandal Mühim bir durum karşısında kalan Roosevelt anasile bir arada A Cumhur Relsi dana çıkarmak üzere genişletilmesine karar vermiştir. Şimdiye kadar yapılan gerçinlerin çları İttiham edici büyük bir şeklinde — toplanacak — ve dlt, Eylülde Pasifik denizi sa- hillerine yapacağı gezide bu dosyayı beraberinde götürecek, oradan bütün Ülkeye bildirecektir. Rooaveltin — giriştiği — işleri zamıan başaramamış olmaşını, dalma | trüztlerin gerçek bir. — muhalefetile karşılamış olmasına atfedaceği kuv- | vetle muhtemel görülmektedir. Heybeli ve Büyükada « a eksik olmayan akıntıların tesirile açıklara kadar düşmüş. Kendime geldiğim xaman Sedef udasına doğru sürüklendi; g — Geç kalmayalım Eşref Boy. Yolumuzdan ayrılmışız. Dizlerime bıraktığı başı yavaş yavaş kalktı. Gözgöze geldik. Baktı. Baktı. Bu bakışlardan gözlerimi kurtaramadım. Parmaklarımın ucuna dudak- larını dokundurdu. Çekemedim, — Gülseven, dedi. Otuz beş yaşındayım, Bugüne kadar hiç bir kadın kalbimde yer bulmadı. Çok fena tesadüflerle seni tanı- dım, Hayatını kurmuş bir kadın olarak karşıma çıktın. Bağların ©o kadar tazedir ki bunları kopar- mayı düşünmek bile gülünç olur. lsterdim ki Işimin başına döner- ken — yalnız tmiyeyim. Buna imkân var mı Gülseven? Bilmiyorum nusıl bir his ka- famı, düşüncemi harekete getirdi ve Ben ona şu cevabı verdim: — Nasıl imkân olur ki evli bir kadınım Eşref Bey. Ben bunu niçin söyledim, o neden beni daha fazla deşmedi. Söyletmedi. Bilmiyorum. Bunu anlamak için hâdiselerin yürüme- si mi lâzımdı. Benim toy, ham, tecrübesiz. kafamın — İşlenmesi, açılması mı İâzımdı? Eşref Bey sustu. Ben küreklere asldım, Sandal erimiş kurşun bir ma- den denizinde #sessiz. kaymıya | başladı. her BU GÜN İ — çai b Âtışma - Aytışma Mo la Zeyrek mi, Bursalı Hoca zade Mustafa mı, yoksa bir baş- kası m, şimdi hatırlarmyorum, Fakat Fatih Sultan Mehmet dev- rinde #nlenmiş hocalardan biri olduğunu biliyorum. İşte o adam, eski kitaplardan birini, “ şerh , ederek tanılmış bilgonlerden biri- ne gönderiyor. Eserde asıl olan ibareler kırmızı, şerhi gösteren tümleler siyah mürekkeple yazılı. Şu tutuma bakıp eseri okuyan hocanın ya iyl veya kötü diyece- ğini, hattâ bu hükmünü neye dayanıp verdiğini bildirecek sanır- sınız, değll mi?.. Hayır. O müba-« dam, o kadar emekle yazıl: mış ve kendine gönderilmiş olan koca kitabın kenarına “ sığır eti Üzerinde dizl dizi sinek,, aalamına Arapça bir cümle çiziktirmekten başka bir şey yapmıyor!.. Işte Şarkta edebi, ilm? siyasi, içtima! aytışmalar | münakaşalar | hep böyledir. Ik adimda atışma ile başlar, atışma İle yürür ve atışma biter. Yüzlerce örneğini ya okuyarak, ya görerek bildiğimiz bu atışma biçimindeki aytışmaların iki yeni çeşidine de bugünlerde tanık oluyoruz. Bunlardan biri genç bir edibimizle genç bir şairimiz ura- sında geçiyor. Her ikisi birer olgun ve dolgun kafa taşıyan bu değerli gençler, bir fikir aytışması yapmayı düşünürlerken atışmaya başlamışlardır, fikri falanı unutup biribirlerinin boylarından, soyların- dan, huylarından bahse girişmişlerdir. bür atışma bir mizah gaze- tesi sahiplerile sessiz bir çalışma içinde çıkarılıp duran tanılmamış bir mecmuada yenilik ve edebi devrim müjdeleyen bir iki genç arasında — parlamıştır. Onlar da aytışmayı bir yana koymuşlar ve atışmaya koyulmuşlardır. Bu iki ayrı atışmanın altında saklanan fikirleri sezsem, seze- bilsem belki atışanlardan o fikirler üzerinde — durmalarını dilerdim. Böyle bir sezişim olmadığı için kendilerine yalaız — bir noktayı hatırlatmak İstiyorum. Osmanlıcada münakaşa kelimesi atışma anlamına geliyordu.Münakaşalar da atışmadan ibaret kalıyordu. Fakat öz türkçede atışma başka, aytışma başkadır. Bu ayrılığa saygı gösterilmek doğru olmaz mı? M. T. Tan Adaya gelmek kolay olmadı. Gece yarısını çok — geçmişti. Kulüp iskelesine yanaşmak için vapur iskelesini sapıyoruz. Meh- taptan dönen birikisandal otel- lerin önünde durmuşlar. Yanlarından ağır ağır geçl- yoruz. n Içindekiler her halde yabancı değildir. Şu sesler kulağıma çarptu — Emin Tosun Boyin karısı.. — Sandaldaki kim? Kalın bir erkek sesi sözde gizlice haber verdi: — Eşref Bey. benderl. Şimdi içimde gergin bir telin Barslon şeh- koptuğunu hissettim. Evet, Eşref Beye de cevap verdiren o muam- malı his kendini belli etli. Ben Emin Tosun Beyin karıtıyım. Ve evli bir kadın sevse bile... Evet küçüktenberi kafama İş- liyen bu saf, bu masumane fikir bana o demir gibi cevabı ver- dirdi. Ben evli bir kadımm. Koca- mın malıyım. Her şeyim onundur. Kalbim de başkasının olamaz. Sandalı bağladık. Dar yoldan kulübün bahçesine çıktyoruz. Eşref Bey yorgun görünÜyor. Bahçede kimseler yok. Lümba- lar kısılmış. Kapıdaki nöbetçi uyukluyor. O kulüpte kalacak. Yorulmaması için: — Siz artık zahmet etmeyiniz Eşref Bey, diyorum. Ben yalnız ” gidebilirim. ( Arkası var )

Bu sayıdan diğer sayfalar: