30 Temmuz 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

30 Temmuz 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

E DÜNYA — Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ MAi aaslüya S SA M Biraz Da Papas Hikâyesi... ıman fazlalığı sözünün kuve arltıran Raymond Blat, , mayt ismin- bir lagilir muharciri geçen hafta ötralarını neşretti. Kitabının bir faslı papazlara ayrılmıştır. Aşa* fida anlatacağımız fıkra da bu fasldan alınmıştır: Iki kız kardeş bir kır evine Misafirliğe gitmişlerdi, sabahleyin kahvaltı için aşağı kata indikleri Zaman müthiş bir gece gıçirdik- ni ve evin cinli perili olma- Sından — korktaklarım söylediler. Böyüğü dedi ki: — Gece yarısına doğru odamızın kapısı şiddetle açıldı ve İçeriye gölge girdi, yatağımıza yak- , üzerimizdekl örtüyü çekip aldı.,, Bu hikâye hentiz - bitmişti ki kapısı açıldı. ve herkesin hayretle açılan gözleri önünde dra baş papazı göründü, ev Sabibi hemen yerinden fırladı: — Doğrusu davetimizi tenez- Zülen kabul edeceğinizden ümidi- Mİzi kesmiştik, dedi. Ne oldu size? Papaz cevap verdi. — Muhterem “ Lady ,, im sor« Mayınız, bindiğim tren çok gecikti, Uraya geldiğim zaman herkes Fatmıştı, bereket versin vekilhar- Üüzr — uyumamış, bana ye- Mek hazırlattı, — sonra sessizçe Ha tahsis edilen odaya :ı!mıı. — Taşallah rabat miz. — Evet, fakat yatağa girdiğim Zaman üzerinin Örtüsünü biraz bafif buldum, bitişik odaya geçe- tek orada bulduğumu — aldım, tonra da mükemmel bir uyku Saktim:,, x Mistr Raymond Blatvaytın an- lattığına göre: Kanterbury Piskoposu şöyle bir Mektup almıştır: — * Sayın Lort Piskoposum, Siyasal Durumun Resimle Temsili Avrapa Diş İşleri - Bakanlıklarının Hzerine çöken Hiyasal bir kübus (Bir Fransız karikatörü) aa Endada Durum- -— kargaşa- Belfast, 291 (A.A) — Son kargaşa ı.ııı.:d.ı yaralananlardan bir kı.uk.. daha ölmesi ile bu kargaşalıklardaki Blü soyısı sekize çıkmıştır. İngiliz Muhafazalîârlan sıyılınn—ı.A_rthrmayı Çalışıyorlar Londra, 21 (A-A.) — Halast Oüd'da verdiği bir söylevde Baldvin bilhassa ları söylem'gtir: H Bügüakü kadar kuvvetli olmasa kuvvetli bile gelecek parlâmentoda bir çoğunluk elde etmek umudunda- Bundan — sonra — Baldvin, genel seçimlerin on ki ay sonra — olacağını işaret etmiştir. italyanın Nüfusu Artmış Roma, 21 (A A -_: llerdetn 1985 de yapılan — sayı n alfusunun 43 milyon 240 bin kişiye çıktığı anleşilmiştir. - ( Davamı 9 unen yüzde ) Edebi “ — Hayır. Niçin? Bilâkis. O kadar hoşuma gitti ki burası... Ve düşündüğümü söylemekten “klnmldlmı ı — O kadar hoşuma gitti ki "diy' kadar bir gün olsun böyle bir gerinti yapmayışımıza tiştım. Ara sıra kır yemeği diye '_'_'vl-ı oldu. Fakat kalabalık, tat- teşrifatlı toplantılar. — Kalabalıktan zevk almıyor« Sunuz Gülseven Hanım. — Kalabalıktan değil Müna- tebetsiz Insanlardan hoşlanmam. afamın dengi olmıyanlarla zorakl mek benim içla İşkencedir. ref Bey gülümsedi: — Burada sıkılmadığımızı söy- lemiştiniz. Şu halde o bahsettik- triniz arasında olmadığım İçin gu Tür düyabilirim. — Ona şüphe etmeyin Eıro' g“yı Nezaketinizi, terbiyenizi, kirlerinizin yüksekliğini ber zar Ban takdir ederim. Emin Tosun Biye de her zaman sö: ylerim ya.. liyor mususunuz, Adaya ge tn sonra Öyle tuhaf insanlar tanıdım ki önceleri âdeta kendi liğimi kaybedecek hale gek M. Buranın zengin görünenleri n © kadar aldatıyorlar ki l & A y )j* T'ıqk.sı_nnm l ü İ_,_N leri, hareketleri oturup kak ıl:ı::lın gibi fikirleri, duyguları da iğreti. Yapma, İnsan şöyle candan bir konuşacak dost bulamıyor kil — Frenklerin bir adeti vardır. bit siz de bilirsiniz. ya. Ahbx Il:ııık(ı ve ahbap bulmakta çoi titiz. davranırlar. ıy.iı b:h ıllı:m dostluğunu kazanmak, e ka- bul edilmek adeta bir ıııııel::ı-i aktan görüntş İnsana o hissi ?ıud':kl onlar çok soğuk, huysuz kaba insanlardır. Fakat içlerine karışınca görülür kl onlar bizim bildiğimiz dostluktan çok derin ve köklü bir sevgi ile birlbirle- rine kilit olmuşlardır. — Bizde aksinel — Evet, tanışmak, görüşmek k bir iki dakikalık :ılhrbı::s:ıl:;iı. Artık bu karışıklıkta karsa bahtınıza... e Beıiıı atılmış bir ağ gibl. Her cinsten İnsanlar görürsünüz. Tanıtma — tanıştırma usuülle- rine hiç bakılmıyor. Rastgele herkes — biribirine tanıştırılıyor. Bu çok nazik hattâ mesuliyetli, ikeli bir şeydir. Biribirile an :::lııılıın imi olmuyan İn- sanları biribirlerile tanışlırmaktan me fayda olur. | meemu Ingiliz Donanmasının Ma- Bile Bile nevraları Bitti Kral, O Kadar Memnun Oldu Ki “Açın Fıçıları,, Diye Askere İçki Dağıttırdı Ingiliz Krahoın saltanat makamına çıkışının 25 İnci yılını geçenlerde bü- yük törenle kutluladılar, Bu defa da, Spithaed körfezinde, yine bu çıkış şerefine İngiliz donanmasının musz- zam bir geçit resmi yapıldı. Bir hat | kudar evvel Fransız donanması, Manş sahillerinde de bir toplantı yapmıştı. Fransızların — bu toplantışında — yüz elliden fazla gemi bulundu. — Fakat tonilâtoları 200 bini, İa- gilizlerin 160 gemisi ize 700 bin tona baliğ oldu. Gerek Ingiliz Kralı, gerek Ingiliz denizcileri bu rermi geçitten okadar memnun olmuşlardır ki kral, merasimin sonunda karaya dönerken, baycakla gu İşareti vermiştiri Fıçılar açılsın ! Bu, lngiliz denizel âdetlerine göre zabltan ve askore, istihkaklarındar fazla olarak İlüşer şişe limonata ve rüm verilsin — demektir. Şu halde Ingilizler, bâlâ donanmalarına güve- nebiliyorlar. Resim, bu — donanmamın, gece Spithsed koyunda projektörlerle yap- tıkleri ziya oyunlarını — gösteriyor. Esrarengiz Bulgar Albayı Velçef Memleketini Terketti Sofya 21 (ALA) — Harp akademisi eski direktörü Albay Voltcheff Bul- garlestandan ayrılmıştır. Kendisi 1923 ydı 9 Haziramnda ve 1934 yılı 19 Mayısındaki hükümet derbelerini ha- zırlayan esrarengiz adamdır. 1934 yılında ortaya çıkmamakla beraber hükümet işlerinin. kumanda- sını elinde tufmakta ve müstakbel diktatör olarak görünmekteldi. Albay wotteheff, 1935 yılı İkinci kânununda hükümeti kuracaktı. Bu — husustaki muvaffakiyetsizliği koıralın - haklerına — Münasebetsizlik ! — Emin olun kulübe geldim geleli belki yüz elli kişi ile tanıştım. O kadar ki çokları se- lâm verdikleri zaman kim bunlar diye kendime soruyorum, Ay yükse iyor. Nefis bir gece. Çam İlmanı derin nefeslerle uyuyor, Başımda ince bir duman var. Bira içmiştik. Içimden şarkı söy- lemek, kahkahalar atmak, denl- ze girmek arzuları geçiyor. Gazinoda kimseler kalmadı. Çamlıkların derinliklerinden rum- ca, Türkçe garkı sesleri geliyor. Tenelfüs okadar yumuşak ve se- Yavaş yavaş iskeleye in'yorur, Kendi haline bıraktığımız san- dal başını İskeleye dayamış — din- leniyor. İskarpinimin ucu İle ona dokundum. Titredi. Sular halka- landı. İçimde oynamak, çılgınlık- lar yapmak için taşkınlık var, Ay çamların gerisinde, liman koyu kurşunl bir kadife gibi. — Yorulmak istemezseniz kü- reklere ben — geçeyim Gülseven Hanım. Dudaklarımın kenarından (Mas- caugi)oin Cavalleria Rusticanasın- dan bir parçası uçuşuyor. Eşref beye cevap — vermeden sandala atladım. Küreklere geç tim. Artık başımda geaç kızlık ruzgârları esmiye başladı. Herşeyi unutmak - istiyorum. Eşref Bey hareketlerime itaat , Dümi eçti UN a aa li Eski Yunan Kralı Şimdilik Londradadır. Em- rinde Tayyare Yokmuş Londra, 21 (A.A) — Hafta - sonu tatllini geçirmek üzere Londradan Ayrılmış olan eski Yunan kralı Jorj Ağuster ayına — kadar — Lendreda oturmak miyetindedir. Atinaya gitmek Üzere bir. uçak bulundurulması bakkında emir veril. diğine dalr olan haber kroydondan yalanlanmaktadır. L ALE S S G | karşı almış olduğu — dürümdan İleri gelimiştir. Volteheff'in kendi isteğiyle Fransaya gitmek Üzere bulgaristan- dan ayrıldığı ranılmaktadır. rekle idare ederim. Şimdi hafif bir. muzik istiyorum. Öyle bir muzik ki bana sevdiğim romans- ları, serenatları söylesin ve ben bu ılık kadife denizdeki titrek ay aşıklarını parmaklarımla tutayım, Eşref Bey — mırıldandı: — Venedik gecesi, — Gittiniz mi? — Iİki yılım orada geçti. — Gondol eğlenceleri. — Her akşam. — En güzeli. — Güzel kadınlar, Cevap alamadım. — Sustunuz, Hatırlamıyorum, İmkânı var mı? — Bugeceyi o kadar yaşatı- yorsunuz ki düne alt bhatıralar gölgeden ibaret kaldı. üldüm: — O halde bundan sonra ve hayatınızın güzel parçaları da bu- geceyi gölgelendirecek. — Bunu zannetmiyorum Gül- seven Hanım, — Tİnamınız Eşref Bey. Siz ki tecrübeli, zeki bir erkeksiniz taze hakikatları düne ait hatıraları büsbütün uyuşturacağından nasıl şüphe edersiniz. Tecrübelerine güvenerek söylediğim için siz de inanınız Gül- sevon Hanım. Bugece benim en mes'ut bir gecem oldu. Güldüm. — O halde saadet denilen zevk, sevinç her ne ise sizi hiç yoklamamış olacak Eşref Boy. Lâdesin Ne Tadı Var ? Bir zamanlar İsa Ümmetine dille ve kalemle hocalık eden bilgiç papaslar vardı, bunlara fronkler Pöres Apologstiguca veya Peres Eceltsiastiguecs derlerdi. Os- man'ıcada topuna birden Âbal Nasraniyye adı verilmişti. Bunlar, kilise düşüncelerine ve dileklerine uygun olmak şartile, edebiyat okuturlardı, mantık dersi verirlerdi, musiki ve hesap öğre- tirlerdi, ( kilise koyunları ) denilen h retiyanları nurlandırmaya çalışır- lardı. Fakat içlerinden çoğu kızıl cahildi. Sözgelimi Hipon adlı biri, Çiçeronun eserleri hakkında ken- dine yapılan bir soruya karşı: *“ Okumadım amma değersiz şey- lerdir ,, cevabını vermişti. Yine onlardan Heryo adlısı, hem ders okuturdu, hem “üzerimde hoca hakkı yoktur, çok kitap karıştır- madığım için kıvanç duyuyorum,, derdi. Fakat bunların en gülünç olanı papalığa da yükselmiş olan Sen Greguvardır. O, gramer yanlışı yapmadan iki uzun cümle yaza- mazdı, başını gözünü hirpalama- dan da edebi bir satır yazı oku- yamarzdı. Fakat "Allah namına söz söylerken grameri düşünmekten utanırım. Bu, bir günahtır,, de- mekten çekinmezdi. Chateaubrk- nand da onların bu pervasız sözlerinden cür'et almış olacak ki bir yazısında “Allaha hoş görün- mek için cahil olmak lâzımdır,, diyorl.. Geçen gün genç ve gerçekten değerli yazıcılarımızdan — birinin küçük bir fıkrasını okuyordum. Şu biçimde — cümleler — kullandığını gördüm : 1 — O İş ta kökünden ters geliyor bana, 2 — Söylememişmiydim daha öncedenl! | Devamı 9 uneü yüzde ) Siz ki mes'ut bekârlar arasında isminiz geçiyor. Maksadımı anladı: — Saadet umulmadık anda gelir. İnsan onu yıllarca beklediği olur, Fakat ümitlerinin koptuğu bir anda bir tesadüfle önüne çıkı- verir. Bugece... — Demek mes'utsunuz. — Hem ne kadar. — O halde saadetinizin uğs runa #izi gezdireyim. O sandeti veren zaten., — Evet. Sensin Gülseven ! Ve onun lakırdız nı bitirmeden sıçradığını ayaklarımın ucuna ka- dar sürünüp geldiğini görüyorum. Kürekleri bırakıp geri çekik meğe bozırlandım. —Fakat o bir- denbire durdu. hemen oraya, hız almak için ayaklarımı dayadığım tahtanın Öönüne oturdu. — Ellerile iskarpialerimin ucunu tutuyordu. — Gülseven, dedi bana izin ver, adınla konuşayım. İnan ki bu gece bana ömrümün en mes'- ut heyecanımı düyürdün. — Hiçbir sandet bana bu zevki, bu manevl heyecanı tattırmamıştır. İzin ver ayaklarının ucunda oturayım, İzin ver adınla konuşayım ve başka hiçbir şey... Kalbim çarpıyor, Eşref Bey terbiyelli bir ev ke- disi gibi ayaklarımın ucunda elleri iskarpinlerimin — Üstünde göz'eri ay ışığında kalan yüzüme sap- mmaş. * Gürekleri bıraktım, ( Arkatı var )

Bu sayıdan diğer sayfalar: