1 Eylül 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

1 Eylül 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ Gizli Bir Seyahatin . . Neticesi Irlandada, Belfast — şehrinde ir kız aya-| Sturan — Katerin ğının par- | Kar isminde 23 maklarını | yaşında genç ve kaybettl | güzel bir — kız, Kanadada — yıllarca çalıştıktan Sonra bir müddet evvel memle- HÜse avdet etmiş. Fakat memle- ketinde birkaç ay oturduktan tonra tekrar Kanadaya avdet ttimek istemiş ve gitgide bu ye- hilmez bir arzu, âdeta bir dalls- tıla bhalini almış, parası olmadığı için bilet almak İmkânını bula- Mamış, kapı kapı çalışarak niha- yet Glaskov şehrine gelmiş ve | burada, Kanadaya gitmek Üzere | *lan bir vapura gizlice binerek, tankurtaran sandallarından birinin İçine saklanmış. Katerin bir müddet sonra Kanadaya varmış amma kem disini vapurdan — sedye — İle çıkarmışlar. Çünkü açlıktan, su- tuzluktan kendini tamamlle kay- betmiş, ayakları ve bacakları da toğuktan okadar donmuş ki, va- Purun doktoru bir aralık bunları kesmek mecburiyetinde kolaca- ğından korkmuş. Günlerce Kanadı hastane- | Ge kaldıktan sonra zavallı kızca- Bzu, memlekete gayrimeşrü sü- Tetle girmeye teşebbüs ettiğin. den dolayı tekrar Irlandaya lade #tmişler. Liverpola gelince, gaze- teciler meseleden — haberdar o Muşlar ve ferdası gün İngilterede | tıkan binlerce gazete bu kızca« ğizin macerasını — uzün uzadıya Yazmaya başlamışlar. Irlandada tekrar girdiği has- tanede, doktorlar kızı kurtarmak İçin, ikisi müstesma olmak Üzere Ayaklarının — bütün parmaklarını kezmiş'erdir. — Hastanede yattığı Müddetçe kızcağıza her taraftan ergün para hediyeleri ve izdivaç taklifleri yağmaktadır. — Halkın aıterdlği alâkaya kızcağız teşek- r etmekte, — fakat — bir daha Rizli seyahate — kalkışmaya da tövbe etmektedir. E Saadet nedir? Mes'ut olmak n aradığımız şeyleri bir araya plasak dünyanın en acı 19i 1 başımıza çöker. Şurada yüz toplayıp hepsini ayrı ayrı ve Vizli olarak (saadet) şartlarını Yorsak alacağımız cevaplar üstüne Ge bir çokluk toplamağa imkân lamayız. Herkesin kendine göre bir Badet hulyası vardır. Daha doğ- Tüsu bu hülya zamana, yaşa, Tuhite göre değişir. Bir köylünün Hadeti, şehirlinin saadeti, zengi- Nn saadeti, orta hallinin saadeli, eri, fikirler biribirinden ayrı tün insanların saadeti arasında h’çhîr ilişik ve benzer nokta bu- L'Iııyız. Ve biz yaşadıkça, yaş- ı'ndıkçı muhitimiz — değiştikçe Badet hakkındaki duygularımız, incelerimiz de değişir, t Sen daha hayatın eşiğinde ı:)'l irsın. Henliz genç kızlık bağe Tından kurtulamadın.. Gözleri: i h altında eskl rüyaları görüyor- Hakkın var. Bunlardan ay- Tlmak pek güçtür. — İnsanların Ümimi olmaları ilk lnklr hisle- Tidden ayrılmaları pek xorludur. Edebt Tefrika No: 78 ANASININ »oın 1/0/85 x_ızı— SON POSTA Yunanistanda Bir Ayaklanma Daha Eski Muharıpler Atina ÜUze- rine Yürüyecekler | Çünkü, Hükümet | Ç- Slovakyada: Yemen hükümdarı İmam Yahya Yemende: Tmam Yahya Tahtından Çekiliyor Mu? Londra, 31 (A. A.) sının yetkell kaynaklı öğrendi. ine göre, Adende çı azı haber- ler, İmam Yahyanın saltanattan istifa etti ğini bildirmektedir. mam Yahamıa hasta olduğu ve yerli lunun geçliği tasrih edil- meki 1( AA.) — Yetkeli kaye Adı ııılılııdın verilen — haberlere göre, tabtından İmam Yabyanın Yı çekilmesi söylentileri aılı yoktur. Kısa Haberler : Belgrat, 31 (öul) — Arnavutlukta Fieri lsyanı Önderlerinden gazeteci Çerkszl ile Musa Krane'nia Arnavut- luğa teslim edilmeleri İtalya hüküme- #nden iİstenilmiştir. Peok acıdır. Fakat bu hığlıı bir kere kopuntiya kadar. Ondan sonra bislerimiz hayatın değişik hareketleri İle Ööyle aşınır, öyle gevşer ve öyle çürür kil İşte bundan sonta görüşümüz düşünüşümüz ve duyuşumuz asıl kedefini bulmağa başlar. Biraz maddileşiriz, zevklerimiz katılaşır amma artık hayal ve rüyalarımız bizi rahatsız etmez. Işte bu devre olgunluk dev- residir. Eşref Beyin tatlı bir konfe- ransa benziyen bu fikirleri ne zamandan beri üstüme — çöken ağırlığı, Ümitelzliği, — neşesizliği âdeta silkeledi. Oynattı. Boşluk- ta, biç tutunacak yerl kalmamış bir kaza kurbanı gibi sallanırken © Hızır gibi imdadıma yetişmişii. Hiç özenmeden, zorlamadan tatlı tatlı anlattığı fikirler birer can kurtaran gibi her yanımdan beni yakalamışlardı. Geniş bir nefos aldım. Dün gece odama çıktığım zaman — salonda — biraktığım ©o neş'eli, mes'ut kalabalığın uzak- tan duyulan seslerile kendiml ne Röyter ajan- Cahit SA İsteklerini Reddetmiş Atina 31 (Özel) — Eski muharip» lerin bazı Isteklerinin hükümet tara- findan yerine — getirilmemesi — Özü- rine — Yunanistandaki — bütün — eskl muhariplerin — İştirakile — hükümete karşı - büyük bir gösteri tertip edil- miştir. Binleree eski muharip, elle- rinde siyah bayraklar olduğu —halı Atina üzerine bir yürüyüş yapacaklar- dır. İç bakanlığı asayişin bozulmaması için Öönemli tedbirler almak Tüzumu«- nu duymuştuar. Diğer taraftan Korfo ve Lefkada adalarındaki Üzüm çifçileri do ayak- lanmış bir vaziyette oldukları için hükümet asayişi muhafaza için bu adalara seker kuvvetleri göndermiçtir. İngilterede : Bir İngiliz Zırhlısı Bir Alman Vapu- runu Batırdı Londra, 31 (A.A.) — 4159 tonluk Ayzenah adındaki Alman vapuru İle yirmi dokuz bin tonluk bir İagiliz zırklısı Zırhlı hafif hasara ugıınıqhı. Fakat vapur su almaktadır. kaybı olduğu bildirilim: Belçikada ; Kraliçenin Cenazesi Bürükeci, 31 (ALA.) — Kesliçenin cenaze töreni Salı günü yapılacaktır. 'Törüne iştirak edecek olan eski mu- haripler kıt'aları #snat 11 de Sainte Gudul'a varacaklardır. Kral ve kraliçe allesi törenden kadar ümitsiz, kimsesiz, tesellisiz bulmuş ve nasıl yenilmez bir sinir zaafı ile ağlamıştım.. — şu dakk- kada yanımda dilimi konuşan, hislerimi tahll! eden, fikirlerime yol gösteren bir adam, bir dost, bir insan vardı. Ben de yalnız değildim. Çölde susuz, aç kalmış bir yolcu ilk gördüğü yeşilliğe nasıl koşarsa ben den günler haf talar ve aylar süren bu yalnız- lıktan sonra Eşref Beyin sesine ©o İştiyakla can atmıştım. — OÖco.. saat on iki olmuş. — No diyorsunuz. Dönelim, Otelden ne kadar uzaklaşmış- tık, Daldığımız çam ormanında kendi ayak iİzlerimizi araya araya döndük. Bu izler biribirini anlayan iki Insanın İzleri idi. * Bu gece dağ otelinin süslü yemek salonunda ben de yalnız değilim. Bol ışık, bol renk ve güzel kokunun gözleri ve sinirleri şaşırttığı bu yemek salonunda nefis bir musikl başlamıştı. Eşref beyle köşedeki masa- mızda karşı karşıyayız, Artık bu yabancı İnsanlar bana dün gecekli gibi düşman görünmüyor. Onların masasındaki neş'e bizde de var. Artık ben de bu dağ otelinde öksüz bir insan olmaktan kurtuldum, Benim de Hitler Aleyhtarlı- ğına Karşı.. Bir Çok Kitapçılar Tehdit Ediliyorlar Sofya, 31 ( Özel ) — Prağdan ü bildiril. itap satan birçok ımı durdürmadıkları takdirde öldürüleceklerine dalr Hit- Terci meçhul kimselerden tehdit mek- tupları almışlardır. İki Casus Sofya, 30 (Özel) — Prağdan bu- raya bildirildiğine göre, zabıta, x- suslaktan maznun Çekoslovak - tabil- yetinde bulunau ikl kişiyi tevkif etmiştir. Bazı gazetelerin yazdığına göre, bunlar yerli Henlaya partisinde de aza imişler. Y. Slav_y_adn : . .. Bir Profesör Talebeyi .. .. Öldürdü Belgrat, 31 ( Özel) — Üsküpte acıklı bir cinayet işlenmiştir. Üsküpte yüksek Hcaret mektebinde Petroviç adında — bir profesör, —âşk olduğu güzel Dora Paunova adındaki talebe- sinin Aşıkı olan Zagrep Üniversltes sinden bir talebeyi, kafasına bir de« mir parçası vurarak — öldürmüştür. Profesör, talebesi olan bu bayandan yüz bulamadığı için rakibi Üniversi- teli ile kavga etmiştir. Katil Profesör tevkif edilmiştir. sonra Laken şatosu! deceklerdir. Brükael, 81 (A, liçesi Elizabet ve P: dö Piyemont, İtalyadan, Lacken şatosuna gelmiş- lerdir. derdimi dinleyecek. Dilimi anla« yacak, zevkime ortak olacak bir arkadaşım var. Hem öyle bir arkadaş ki onunla dostluğumuz bir Temmuz mehtabınin İki Ada arasındaki dehiz parçasını nurlandırdığı yer- den başlıyor. Ve bu Göyle bir başlayış ki cinst adale ve sinir hareketlerin! değil gönüllerin, ruhların, duygu- ların hareketini ifade ediyor. — Ne düşünüyorsun? Eşref bey gözlerimin dalıştını Byle ısrarla takip ediyor ki. Beni ne zamandanberi kurtulamadığım bu dalgınlıktan kurtarmak için hiç rahat bırakmıyor. — Söyle ne düşünüyordun? — Bilmem kil O kadar dolu- yum kil Ve düşüncelerim biribi- rine o kadar kaynaşmış ki - ayır- detmek imkânı yok, — Biraz içki! Güldüm.| — Şarap İçelim, Başımla muvafakat ettim. Şimdi Eşref bey o bol talâ- kati ile anlatıyor. Ve ben dün gece beni zehir- leyen; hayata iİğrendiren bu süslü neş'eli, musikili yemek salonunun köşesinde onu — dinledim içimde kanmış, doymuş bir hal var, Bu bir dinleniş ki yorgunluğu aylar süren ilişiksiz, bağsız, köf bir BU GÜN Kazadan Kaçınılmaz İzanlı bir şair, kaze denilen umuk maz felâketl, asibetleri anlatırken onun herhangi damı yıldırım gibl çarpacağı srada beş parmağından ikisile kurbanının gözlerini kapadığı- nt, ikisile — kulaklarımı — tıkadı; biriyle de ağmını Örtüp görmek, Işite mek ve buğırmak imkânlarını ortadan kaldırdığını söylüyor. Gerçekten de öyledir. Kaza geldi mi insanın gözü kör, kulağı nağır olur ve dili tutulur. Söz gelimi Epir karalı Pyrrhus'un uğradığı kaza?.. O kıral, Romalıları yenmiş, Sicilyayı almış, Peloponezde at oynatmış ve küçük mikyasta bir cihangir olmuştu. Hirmi — büyüktü, ümitleri büyüktü, ülküleri büyüktü. Şarka ve garba ordular götürmeği kuruyordu. İşte bu ayarda bir adam, şehrini hücum ile aldığı ve önünde — xafer salına salına şehre girdiği bir bir damdan düşen tek bir kiremlile ölüverdi. Romayı titreten kafa, minl mini bir kiremitle kırılmış gitmişti. Belçika kraliçesi Astrldin başına gelen ve henüz otuz yaşını doldurmi- yân güzel kadımı mezara götüren kazayı gazetelerde okuyunca İranlı grlrin sözünü vö Pyrrhusu hatırladım, böyle bir kazayı düşünebilir miydi? Yahut kral, kalbinin şahinşahi 0'an bu güzel Mmahlükun — dudaklarında gülümseyen hayatın bir an içinde so- lacağını, söneceğini hatirına — getire- birlir miydi? Fokat kaza, onların mes'ut kah« kahaları arasında birdenbire ortaya çıktı, şalzin dediği gibi İkl parmağile kuürbanın gözünü kapadı, iki parma- gile de kulaklarını tıkadı ve öbür par- mağını dudaklarına koyup “sus,, dedi. Zavallı kraliçe de kör ve sağır kaldı, 8 Kuvvet onda, kudret onda, krallar ve kraliçeler bile işte ağızlarını açamadan ona kurban olup gidiyorlar. İnsanlar ne âciz şeylermişl.. M. T. Tan Kaçakçılığın Men'i Bağdat, 38 ( Özel ) — Irak ve Küvet hükümetleri kaçakçılığın men'l İçin yeni bir mukavele Iııılımıılırdıı yaşayıştan geliyor. Bu gece şarap da ne kadar lezzetli. İçimde bir ateş var, Bu hara- ret ne zamandır beni kurutuyor. Bir gece Pariste, galiba Kafa Riç- te ayni ateşi duymuştum. O gece Ali Sami Beye en yakın olduğum bir gece idi. O bütün heyecanı, bütün hislerile benimdi. Benim eşimdi.. Ve ben hayatımın artık çözüldüğüne, sevi diğime ve seve- ceğime o akşam iman etmiştim. Ilk defa onu kendimin bir erkeğ! gibi görmüştüm. Ve zevk ile ge- cemizi yaşamıştım. Fakat bu gece onunla geçen ömrümüzün ilk ve son gecesl oldu. O bana o gece bütün eski çap- kınlıklarımı tarihe, maziye göm- düğünü bana dudaklarının ateşin! vücüdüme taksim ederek söyk- mişti. Ve ben bütlün gururumlua ona inanmıştım. Erkeğim benimdi. Benim için düşünen ve yaşayan bir eş bulmuştum. Ne çabuk aldanmışım.. Bütün izini kaybederek kim- bilir. hangi eğlence âlemlerinde eski hayatını devam ettiren Ali Sami Bey acaba bu dağ başında benim ne'er düşündüğümü ta- hayyül eder mi? Akşamdan bir kar fırtınasi başlamıştı. Dışarıda canlı mah- lük yok. (Arkası ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: