13 Eylül 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

13 Eylül 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, Hint Denizlerinde Türkler — , | Hadim Süleyman -Pir: Rols- Morat Relg Piri Reis Recebe: “ O Savaşı Dayim | Yaptı, Dayım Kazandı!..,, Eğer onu, da- yim çok sevdiğin için — unutuyorsan hakszlık etmiş olu- yorsun, * Düşün ki bugün denizler üs- 7 tünde bir Saypaenca adası yoktur. Dal- iğ galar, — fırtınalar gemiler, hattâ bı- lıklar Sıypaner adı mı unuttular, o ada ya artık — Burak Rele diyorlar. Sen mneden önü aama- yasın. Pirl Rels, derin derin Recebin yü- züne baktı: — O savaşı da ? yınma yapti, dayım kazandı. Burak Re İa, olaa olma, bir koldu, savaş içinde koptu. Onu saygı İle anarız. Fakat savaşı yapan kol değil kafadır. Kafa olmasa kol işle- mez ki. Okunacak parça heyecanlı bir destandı... gibi dünyaya tanıtmak isterim. Recp, kafasında doğuverön bir düşünceyi açığa vurmaktan kendini slamadı. — Kol olmazsa kafa da kötürüm — Kız halaya, oğlan dayıya çeker kalır Rels. derler veis. Sen de dayına çoktin. Ve yersiz bir aytışmadan çekinerek | Onun yamında büyüdün, onun gibi ıonîı_ı:D."ı-. F S Gentğ denizleri — kusaklayıp — gezdin, çok savaşlara girdin, ün aldın, yükseldin, bari yazacağın kitaba kendini de kat, Pirl rels içini çektir — Ben kande, dayım kande. O. bir dalgadır, ben bir köpüğüm. O bir yıldızdır, ben bir ciliz kıvılcımım. Onun adının yanında benim adım, fil yanında kârınca gibi gülünç düşer. Ve birden değişerek haykırdır — Bununla beraber beni dayım- dan de, Barbarostan da fazla anacak- lar. Çünkü bir. harita ve bir kitap bırakıyorum. — Kanlı, şanlı işler yapıp onları da andırsan olmaz m:? — , Olur Recep olur, ama meydan yok. İşte burada pinekleyip duruyo. ram. Kınl denizde şaptan gayrl bir gey bulunmuyor. Engine açılıp şapmı toplayalım? — Kırıl denizden ötede Hint de- nizi var, orada düşman tekneleri madan birgey anlamadım. Barbarosu ökurken dayını ne diye araya soktun. Onun ululuğunu inkâr eden yok kd. — İakâr eden belki yok. Lükin adını artık anan da yok, Barbaroslar Turgutlar ve bütün denizciler onun elini öperlerdi. Şimdi bakıyorum da onu dile alan tek bir kişi görmüyorum. Kemal Rels gibi bin yılda bir doğa- bilen bir adam, kirk yılda unutulmalı -ı,-d—ı?Uıuml-ıdı ki. Sırası t okuyoruz. .u—"lı'l:;ı, Ru’:', hayır unutuldu. İstanbuldan ayrılan her gemi, Barba- rosun — mezarımı selâmlar, dayımın kabrini arıyan yok, İşte ben bundan dolayı Gzülüyorum. Akdenizi herkes- ten Önce sindirip Türke köle yapan dayımı unutulmaktan kurtarmak istle yerum: Onun destanını ben yazacağım. — Çok iyi edersin rele. îl.ıhl mın yaptıkların da okumak bütün denizciler için borçtur. Kı:ıl bir — iki lu.îıı B.:ılıı destanım, dedi, Sinan Çavuşunkine — benzemiyecek. Frenk illerinde de okunacak. Ğııııu Sinan, me dil bilir, ne yazı. Barbarosun yap- tıklarını kaba kaba kâğıda sıralamış. Onun kara savaşları için yazdığı kitap- bada öyle (I| gelişigüzel zılmıştır. İncıllkı’yol! Lı.lııı.S'lnın. :ııııîıl bil. merz, denircilikten anlamaz. Ben, yeni dünyanın bile haritasını çizdim. Ege denizile Akdenizi kitap haline koy- dum. Benim bu kitabımı okuyan o denizlerin enini, boyunu, dorinliğini, akıntılarını, koylarını, İlmanlarını, ada- larını ve herşeyini görür, Öğrenir, beller (2) Dayımı da işte bu denizler () Sinam çavuş, Kasunl Süleymama emrile Barbarosun hayalını » büyük Aml- valdan dialeyerek - yazmıştı. Bu çavuş ba everini iki şekilde kaleme almıştır. Biri srundur, edobi bir değeri yoktur, gereksz denilecek uzatmalarla doludür, İkincisi kısa dır, özlüdür. ve ondan iktibas — edilmek suretile “Hulüsal mahazebatı bahriye,, adlı Yine Sinan çavur Belgrad muharebe- den bir eserl vardır. Parla milit kütüphanesinde bir alishasi bulun- maktadır. () Bu harita, şu günlerde Türk torihi- ni inceleme Körulu — tarafından meydana çıkarılmış ve — bastırılmıştır. — Pirt Reisin *Bahriye, adını taşıyan çok önemli eseri de gimdiye kadar hemen hemen tanılmamıştı. Kâtip Çelebi Keşfizsumnunun da bu eseri şu yöolda anlatıyoti “Türkçedir. Hacı Mahmet oğlu Pirl Relsindir. Rum — ()) denizindeki yalların, Hmanların, adaların tarifisi ve re- #im'erini ( haritalarını ) ihtiva eder. (98) H.) yözlıp Sanunl — Süleymana — sunulmuştur, Başında baritalardan ve haritacılıktan, de- mizcilik usullerinden Hind denizinden bah- #eder ve bu kısım manzüm ve mansardur,, Hammer, bahriyenla güzel bir nüshasımı elde ettiğini #söyler. Yine onun ifadesine göre Bahriyenin Vatikan kitaphanelerinde de nllehaları vardır, Türk tarihinl laceleme kurulu bu ese- Fi de en doğru müshasım — bularak soa gü lerde bastırmışlır, MT,T, gelince saniye Akdenizde yaptıklarını sen Hint de- nizinde niçin yapmayasın. Atın varsa meydanda var, Rels. — Hadım Süleyman bu İşi sınadı, Boşuna dolaşıp döndü. Ummam ki ikinel bir sefere izin versinler. — Ya verirlersa rele? — Hint denizini Ak denize çeviririm Recep. Buna İnan, Recep kalktu — İşte, dedi, o wakit dayına rah- met okutursun, Barbarosun — ruhunu da sevindir'rala. Bu tomar sende kal- sın, yoldaşlarla — birleştikçe zahmet edip Okursun, yüreğimlizi sevindirirsin. Şimdilik gün doğmadan neler doğar, diyeliye de susalım, Hoşça kal Bey. (Arkası var) Denizyolları IŞLETMESİ Acenteleri * Karaköy — Köprübaşı Tel, 42362 - Birkeal Mühürdarzade Han Tel, 22740 Trabzon Yolu KARADENİZ vapuru 15 Ey« âl PAZAR günü saat 20 de Rizeye kadar, "5239,, Mersin Yolu INEBOLU vapuru 15 Eylül PAZAR günü saat 10 da Mer- sine kadar. *“5537,, Ayvalık Yolu MERSİN — vapuru 14 Eylül CUMARTESİ günü saat 17 de Dikiliye kadar. “5538,, dolaşıp dusuyor. Dayının, Barbarosun | <-— —— smer Te aa DD SON POSTA Atletlerimiz Kampta Nasıl Çalışıyorlar ( Baştaratı 9 uncu yüzde ) beşinciliğe kadar — düşmiyeceği- mize de kanlim! Yunan Güreşçileri Geldiler Dördüncü Balkan güreş mü- sabalarına İştirak edecek olan Yunan takımı da dün sabah er- kenden Daçya vapurile şehrimize geldi. Yunanlılar yedi güreşçi ve iki fdareci ile dokuz kişilik bir kafi- ledir. Yunan — güreşçileri - içinde 79 kiloda güreşecek olan pehlivan, Yunan tebeası bir Mısırlıdır. Yunan güreş takımı şu şekik dedir. 56 kiloda Biris, 61 kiloda Di- mitri, 66 kiloda Sotirzos, 72 ki- loda Zaharya, 79 kiloda Jorj, BT kiloda Paharyoti, ağır sıklette lapiro. Yunan güreşçilerinin başkanı diyor H:Tık — ımımız en yıldan çok daha kuvvoılidi:..,ç, z Kampa Girecek Fut- bolcular Seçildi Kısa bir müddet s#onra şehrk- mizde Sovyet Rusya takımile yar pılacak futbol maçları için fede- rasyon Beykozdaki eski sarayı kamp yeri olarak münasip gör- müştür. Pazartesi günü bütün oyuncu- lar kampta toplanacaklardır. Rus- larla Izmir ve Ankarada yapılacak maçlarda federasyon İüzum gö rürse bu takımları Istanbul oyun- cularile takviye edecektir. Kampa aşağıdakl oyuncular recektir: Galatasaraydan : Avni, Lütfi, Ibrahim, Necdet, Münevver. Fenerbahçeden: Yaşar, Meh: met Reşat, Esat, Cevat, Niyazi, Fikret, Beşiktaştan: Mehmet Ali, Nuri, Lütfi, Şeref, Faruk, Feyzi, Hüsati. Vefadan: Muhteşem. Güneşten: Faruk, Rasih, Reşat, Salâhaddin. Erkeklorin nasıl teshir edildiğini anlatıyor: Cesaretim kırılmıştı, Birçok genç kızlar zengin izdivaçlar yapmağa mus vaffak oluyor ve mes'ut yaşıyorlardı, Halbukl bana hiçbir teklif vaki olmu- yordu. Bir gün bir Çingene kızı, sanin- ki gibi cozibesiz bir ten, parlak bir burun ve yağlı görünen bir cilt erkek- leri uzaklaştırır dedi. Ve krem köpüklü Tokalon pudrasını kullanmamı tavsi etti. Bu pudranın şayanı hayret © güne kadar kullandığım bütün pud- ralardan büsbütün başka oldu. Yüzüm. deki bütün parlaklık izlerini silmiş, münbesit mesamatı gidermiş ve cildi. me bir erkeğin kalbini teshir edecek mat bir güzellik ve şayanı hayret bir ti 'et vermiştir. Yalnız bir defa pud- ralanmak bütün gün veyn bütün gece için kâfidir. Eminim ki krem köpük. 1ü Tokalon pudrasını kullanan her kadın hemen #ehhar bir sevimlilik temin edebilir. he MÜSABAKALI HİKÂYELER Eylâl 13 Jı Fransızcadan ——— Bir Esrar Meraklısı —- 3- Dediğim gibi, ceset fena hab- de tefessih etmişti. Belli Idi ki, sekiz, on gündenberldir. orada kalmıştı. Lâkin, boyu, umuml manzarası ve gümüş bir yüzük, bir boyunbağı iğnesi ve kol düğ- meleri gibi bazı özel eşya, ölü- nün hüviyetini kolayca meydana çıkardı. Va Bayan Kerşov da bunu teyit etti. Bittabi, kadın, kocasının katili olarak, haykıra haykıra, Smet- hörst'ü gösteriyordu ! Zabıta bu ittihamı pek haklı buldu ve ölü meydana çıktıktan iki gün sonra, Sibiryalı milyoner Riç otelindeki lüks apartımanında yakalenıp, tevkif edildi. Bayan Kerşov'un — ifadesile Smethörst'ün mektup — suretleri gazetelerde intişar eder etmez, zabıtanın milyonere isnat eylediği cinayetin sebeplerini araştırmıya koyuldum. Fakat © zaman, bu dolambaçlı meselenin — İçyüzünlü henliz aydınlatamıyordum, Umumiyetle kabul edilen na- zariyeye göre, sahte rus, kendisini taciz eden bir şantajcıdan kurtul- mak iİstemişti.. Eh, pekli! Böyle bir sebebin ne derecelerda saç- ma olduğu sizin gözünüze çarp- mıyor mu 7 İhtiyarın bu” sualine karşılık, bilâkis, böyle bir ekikin, o zaman- da, bugünde benim — nazarımda çok önemli olduğunu söyledim, O, başını salladı ve: — Hayır! Dedi. Siz Iyi muha- keme etmemişsiniz. Kendi emek- lerile muazzam bir servet yığmı- ya muvaffak olan bir adam, Kerşov gibi bir heriften kocuna- cak kadar, elbetteki budala ola- mazdı. O, bu herifin kendi aley- hinde kat't delillere malik olma- dığını bilmesi lâzım gelirdi.. — siz, Smethörstün resmini hiç gördü- nüz mlü? Cevap olarak, vak'anın hâdis olduğu zaman Smthörstün, res- minl gazetelerde görmüş olduğu- mu soöyledim. Ihtiyar, cüz'danını bir daha karıştırdı ve önüme, bir. küçük fotoğraf koydu, — Bu simada en çok dikkat nazarınızı calip olan nedir? Diye sordu. — Kaşğların büsbütün yok ol- masile saçların acaip bir biçim- de keslimiş olmasından İleri ge- len bir hayret manası. — Tamam! mahkeme günü, dinleyicilerin arasından kendime güçlükle yol açarak, mliyoneri ilk defa suçlu sandalyesinde gör- düğüm zaman, benim de gözle- rime —çarpan bu oldu. Ben © vaklt, onu —uzun boylu asker — tavırlı, — dimdik, — çeh- resi yanmış gibi gördüm. Ne sakalı, ne de biyiği vardı. saç- ları da, dibinden — denilebilecek kadar kısa kesilmişti. Gerçekten biraz Slavlaşmış olan simasında ise, bilhassa dikkate şayan olan cihet, dediğiniz gibi kendisine dalma mütebayyır bir hal veren bu h&." hattâ kirpik yokluğu idi. yet sakin — duruyordu. Hatta, avukatı Sir Artür Ingelvut ile — konuşuyor, — şakalaşıyordu. Sorgu esnasında, şahitler dinle- niyorken, rüya gören bir adam gibi, başı avuçlarının - içinde, kımıldamadan oturmuştu. Müller ile beraber, hıçkıra hıçkıra ağla- makta olan Bayan Kerşov, zabı- Hediye Veriyoruz! “ Son Posta ,, evvelki günden itibaren şu asütunlarda bir seri müsabakalı hikâye neşrine başladı. Bu bikâyeler, beheri 3, 4 gün sür- mek üzere 18 tanedir. Her hikâ- yenin sonunda © hikâyenin netice- sini kari tahmin edip yazacak ve 12 gini birden adres ile birlikte bize yollıyacaktır. Hikâyelerin ne- ticeleri, — 18 nci bittikten — bir hafta sonra n ilecek ve tah- minlorinde en çok isabet edenlere birer hadiye verilecektir. Bu hedi- yeler gu euretle takdim edilecektir: Birinciye: Bir gümüş kol eaati. İkinciye 1 , ,, — cep #aaati ( kadınsa çantası ). Üçüncüye: Birfotoğraf makinesi Onuncuya kadar birer masa — snatl onuncudan 20 noiye kadar birer mürekkepli — kalem, — 20 nciden nı[ıı-ık'ılııı muhtelif küçük hedi- yeler... taya vermiş oldukları Hadeyi tekrar ettiler. Zannederim, o gün merak edip de mahkemede hazır bulunmadığınızı söylemiştiniz; işte size, Bayan Kergov'un, ifada verirken çekmeye muvaffak ol- duğum bir resmi, Bakınız: Kene disini, vaktile üzerinde güller taşımış bulunan siyah, eskl şap- kasile, ağlayarak şehadet etmekte olduğunu görürsünüz. Şüphesliz ki, müttehime karşı gönlünde yaman bir kin taşıyordu. Söz söylerken hiddet ve ıstıraptan adeta boğu: luyordu; — mütemadiyen — silmek mecburiyetinde kaldığı gözyaşları ifadesini anlaşılmaz bir hale geti- riyordu, Öyle tahmin ediyorum ki taşıyordu. Müller'e gelince, bu da fazla Şişman, azametli ve ehemmiyetini müdrik bir adamdı. Birçok bakır yüzüklerle bezenmiş tulum gibi parmaklarının arasında, bildiğiniz o mektupları tutmakta İdi, Bol bol cevaplar verdi ve Londranın korkunç bir bucağına, en samim! dostu Kerşovu düşürüp de orada — öldüren mllyonerin aleyhine söylemediğini bırakınadı. Öyle sanıyorum ki, Smethörst'ün avukatı, — Müller'e — sual - tevcih etmemekle onu sukutu hayale uğrattı. Alman, yarı baygın bir hale gelen Bayan Kerşovu mahkeme salonundan dışarıya çıkardıktan sonra, D 21 numaralı polis me- muru, müttehimin masıl tevkif edildiğini anlattı. — Müttehim, tevkif olunduğu zaman mütehayyir görünüyor ve kendisine İsnat edilen suçtan hiç bir şey anlamadığım ihsas edi- yordu Dedi. Herhangi bir muka« vemetin hiçbir fayda vermiyece- ğinl de bildiğinden, polis, araba- yı sessizce takip etmişti. Ve Ritz otelini dolduran kalabalıkta hiçbir şeyin farkında olmamıştı. Polis hâkimin huzurundan çık- tıktan sonra, dinleyicilerde de- rin bir merak uyandı ve herkes kulağını kabarttı; zira Fençörç sokağındaki istasşon hamalların« dan Ceymis Bökland ifade ver- meğe başlıyordu. Maamafih, bu- nun söylediklerinde pek o derece önemli bir cihet yoktu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: