TCT u K (. W LT İ Ku Ve Ve y ıg—ı;-ıı.&'ı LA z 2 Sayfa , İ SON POSTA" ' Harp kokusu H avada harp kokusu var. Fransız gazeteleri sinirli ve hırçın, fabrikaları faaliyete, milleti silâh başına çağırıyorlar. İngiliz gazeteleri, harp hazı:lığı ile meş- gul. Tayyare hücumları, arkada kalan hal- kın selâmeti, imparatorluğun emniyeti, da- ha büyük donanma, daha büyük ordu, da- ha büyük hava kuvvetleri, daha büyük, daha büyük... Sovyet gazeteleri Japonya, ve Alman - yanın.her an hücumunu bekliyorlar. Hülâsa bütün dünya Herkes harp bekliyor. hudutlarından emin -görünmüyor. Diplomatlar bir memleketten koşuyor. Vaktile yaptıkları büvük hatala- rın şimdi doğurabileceği tehlikenin önüne tetikte, Hiç kimse ötekine geçmeğe çalışıyorlar. Ne olacak? Sahiden bir harbe doğru mu gidiyoruz? Biz ufukta henüz harp görmüyoruz. Al- manlar bugünlük emri vakile iktifa ede - “gekler. Cemiyeti Akvam pro'esto, — biraz tehdit, biraz lâfı güzaf ile davayı sürünce- mede bırakacak ve kapatacak. İngiltere kendisini bir harp için henüz zayıf görüyor. Ergeç başlıyacak harp için henüz hazırlanmağa — başladı. Kendisini kuvvetli görmedikçe bir cihan harbımı gö- ze alamaz. Japonya da bile harp tehlikesi bir müd- det için uzaklaşmiş bulunuyaor. Maamafih hâdiseler çok sür'atle, bek - Jenmiyen bir hızla gidiyor. Dünya barut hçisı üzerinde oturuyor. Küçük bir kıvıl - cım büyük bir felâket doğurabilir. Biz de tetikte duralım, * Jurnalcılık bdülhamit devrinin nesli çöküp git- medikçe, © devrin mirası olan kötü huylardan kurtulmamıza imkân yok gali - ba, r İnkılâb yaptık. Rejim değiştirdik. Yeni ufuklara doğru gidiyoruz. Yeni ve ruhan taze bir nesil yetiştiriyoruz. Fakat bu temiz, bu zinde, bu ümit dolu hayat içinde Abdülhamit devzinin ruhu çü- rük bozuntuları hâlâ yaşıyorlar. Bunlar o devrin yetiştirmeleridir, o devrin zihniyet ve ahlâkımı benimsemislerdir. Cemiyet de- gişir, fakat onlar değişemez. Bizde jurnalcılığın hâlâ devamı bu ha- | kikatin bir tezahüründen başka bır şey de- gildir. * Bir fikir söylersiniz, bir mesele hakkın- da bir mütâlea yürütürsünüz. hurnalcılıkla göze gireceklerini' zanneden - bü istibdat devrinin mütefessih ruhlu bekayası derhal bunu alırlar, tağyir ederler, tahrir ederler, aslını, manasını, hüviyetini değiştirirler ve sonra da o fikri size mal ederek derhal sizi jurnal ediverirler. Bu jurnalcıhiı ya - parken de inkılâpcılıktan, rejime hizmet - ten bahsederler. Yaptıkları işin doğrudan doğruya rejimin ve inkılâbın ruhuna aykı- ti bir ahlâksızlıktan başka bir şey olma - dığını, unutmuş görünürler. İnkılâp rejimi ve inkılâp nesli eski de « virlerin bu müstehaselerini ortadan kal - dırmalı, jurnalcılığı — cezalandırmalı, jur - nalcılara ahlâksızlıklarını yapma imkânını vermemelidir. Biliyor Musunuz? | — Transuval muharebesi hangi İngi- liz hükümdarının zamanında basladı? Z — Fransanın ilk cumur reisi kimdir? 3 — Şark vilâyetlerimizde en meşhar iki nehrin adları nedir? 4 — Heybeliadanın köprüye uzaklığı kaç mildir? 5 — Büyük muharebede ilk olarak si- f lâhını teslim eden devlet kimdır? (Cevapları yarin ) * (Dünkü suallerin cevapları) | — Richelieu bir Fransız mareşalıdır. Ön dördüncü ve 15 inci Lüi zamanında Fransız sarayında büyük roller oynamıştır. 2 — Renan bilhassa — hıristiyanlığın mensel ismindeki eserile şöhret alan bir v Fransız tarihçisidir. 1892 yılında ölmüştür. 3 — Yenicami mimar Kasım tarafından yapılmıstır. * — Halltsa mahsus ilk tadyo merkezi y>üyük harp esnasında Eyfel kulesinde te- d& edilmis ir. 5 — Madacaskar ; adasının — nüfusu Krurtd 500.000_) dir. | daşlarile soğuğa Resimli Makale W Ufukta görünenler W Nikâhtan 30 Sene Sonra Yapılan Düğün İspanyanın göze görünmiyen Çakırca - hsa, 30 sene hapiste yattıktan sonra son afhumumide çıkmış, ve devlet hizmetine girerek posta telgraf idaresinde gece bek- çiliğine başlamıştır. Arkadaşları tarafından — (Elpepino - Hıyar) verilen — bu haydut 30 sene evvel evleneceği zaman yakalanmış- tır. Bütün gazeteler evleneceğini ilân et - miş, fakat nikâhın hangi kilisede kıyıla - bıta bunu haber almış, haydudu evlendik- ten sonra kiliseden çıkarken yakalamıştır. Elpepino mühakeme neticesinde 150 sene hapse mahküm olmuştur: Kacasile bir yaz- tıkta yatamıyan karısı kendisini otuz sene Beklemiştir. Bu çiftin düğünleri şimdi ya- pılacaktır. * Soğuğa deyanma rekoru Nevyorkta bir mağaza memuru arka - dayanmak — hususunda bahse girişmiş, kendisini beline kadar çıp- lak olarak bir buz sandığının içine yerleş - O da bu sandıkta tam dokuz saat kalmıştır. tirmişler. * Dünya vatandaşı Fasta oturan bir Fransız memurunun geçenlerde üçüncü bir çocuğu dünyaya gel- miş. Bundan evvelkilerden birincisi, Pa - riste; ikincisi Brezilyada doğmuş. Bu su - retle üç kıt'ada doğmuş üç evlâda malik baba, şimdi Hindiçiniye hareket etmek ü- zere imiş ve karısı da hâmile bulunuyör - muş. Memur arkadaşlarına: — Niyet ettim, bir de Bahrimuhit ü- zerinde evlât yapıp, dünya vatandası ola- cağım demiş! ' * Kellmenin kıymeti Avrupa memleketlerinde muharrir üc- retleri, hayret verecek kadar yüksektir. Geçenlerde ölen İngiliz şair ve romancısı Kipling bir kelime için bir İngiliz lirası almakta miş. ÖOnun rekorunu kimse tuta- mamış olmakla beraber Amerikada keli - me başına bir dolar alanlar pek çokmuz. İşi gücü ile meşgul olan ve hayat kavgasında duran Avrupanın orta halli vatandaşı bir sabah uyanınca | ufukta bulutlar ve korkunç heyulâlar görmeğe başladı. O sakin ve sessiz çalışıyordu. Dünyanın karışmasında 'matlar onun temin ettiğini zannettiği huzuru tekrar boza- onun hiç bir rolü olmamıştı. Fakat ortalık karışırsa onun cak unsurları ortadan kaldırmadılar. İşte bugün o hatanın işi bozulacak, onun hayatı tehlikeye girecek, onun çocuk- cezasını çekmeğe bazırlanıyorlar. ları sefaletle karşı karşıya kalacaktı. Onun günahı yolıhı, İnsanlar haris politikacıların elinden fıkıt Em ıunıhın vebali onun omuı:lınnı yııklonıcehtı cağını bildirmemişlerdir. Buna rağmen za- | didinip dunyı rahat yııı“ SOVMeyecekm- Ona bu oyunu Âvrupa diplomatları oynamıştı. O dünyaya sulh getirmek için cephelerde kanını 'miş, evlâtlarını gömmüştü. Fakat politikacılar ve diplo- ver- kurtulmadıkça (söz ARAsıND_J HERGÜN BİR FIKRA Yodiıuıle zındanı Fransa imparatoriçesi Öjeni, Sultan Azizin Paris ziyaretini iade işin ilk de- fa İstanbula geldiği zaman, kendisine şehri gezdirmek vazifesi hariciye na - ri Fuat Paşaya havale edilmişti. Bir gün Öjeni Yedikuleyi geziyordu. Elçilerin hapsedildikleri kaleye geldik- lerinde, imparatoriçe, Fuat Paşaya sor- — Burası neresi? — Devleti Aliye hali harpte bulun- duğu ve yahut ki uhude riayet etmiyen devletlerin elçilerini burada hapseder- di. İmparatoriçe hayret ve dehşel ifade eden bir tavırla: — Buraya mı? Diyince, Fuat Paşa soğuk kanlılıkla: — Daha kötü bir yer bulamadılar- sa, ne yapsınlar? Cevabını verdi. Hitlerin En Çok Sevdiği Gün Hitler cumartesi gününü sevmekte — ve İbugüne hususi bir kıymet izafe etmek - tedir. Almanya, Cemiyeti Akvamdan bir cumartesi günü çekilmiştir, Versay mua - hedesini bir cumartesi günü yırtmıştır. ve bu sefer de Lokarno paktinı gene bir cu- martesi günü parçalanmıştır. Hitler, ken - disi de cumartesi günü doğmuştur. * Flandenin öğle yemeği Lokarno paktını imzalıyan devlet mü- messilleri başvekâlet binasında toplana - caklardı. Mösyö Flânden öğle yemeği için vakit bulamadığından ayakta bir sandoviç yedi, bir bardak ta maden suyu içti. Arkadaşları itiraz ettiler: — Beş dakika geç git, yemek ye,.. Flânden — Ben eski bir avukatım.. diye Mahkemelere yetişmek için eskiden 'de ayaküstü yemek yediğim çok olurdu. Eski huyum tepti. cevap verdi. BULMACA ea 10 H3 <438EH & A " y N Soldan sağa: | — Kundura, 2 — Gömleğin boyun ta- rafı, ikindiden sonra gelir. 3 — Üç dört katlı ev. 4 — İtalyanların eline geçen bir Habeş şehri, hayır yerine kullanırız, ma - ğara. 5 — Demiryolu, anahtarın fransız « cası, 6 — Başakları biçer, ay. 7 — Ba - şına bir A ilâvesile üye olur,; fena değil, kenar. 8 — Birdenbire, demirvolu. 9 — Valdem, bir M ilâvesile aleyhte söylemek olur. 10 — Aptal, erkek. |1 —- Satışta hilekârlık, kışın yağar. Yukarıdan aşağıya: | — Kadınların girmediği meşhur bir manastır. 2 — Hayret edatı, siyah, bir A ilâvesile minhabın eşi olur. 3 — Bir ağaç, beygir. 4 — Evlere girilir, rabıt edatı, iri bir hayvan. 5 — Lâkin, yanmış, © — ev. 7 — Saplanır kalırız, bayındır. 8 — Bi - tirmek. 9 — Sporcuların zafer bağrışı, bu- yuruk, beyaz. 10 — Bina eden, manastır. I1 — Kasabanın küçüğü. Dünkü bulmacanın halli: Saoaldan sağa: | — Şeker, sarık. 2 — Es, lâzım. 3 — Kitap, sapan. d — Er, ırk. 5 — Reşit, ak- ran. 6 — Ak, ia, 7 — İskân, sâi. 8 — Ana. 9 — İsraf, kaz. 10:— Ki, ilik, s. HH — Nâra, Yukarıdan aşağıya: | — Şekercilik. 2 — Esire, sin. 3 — Şakir. 4 — Elâ, ita, 5 — Rabıt, nafian. 7 — Sıska, bakir. 8 — Ama, ki, ata. 9 — Parasız. 10 — İa. 11 — Kanunşinas. raca. da izahat alıyoruz: vermiştir.. İSTER İNAN Nafıa Vekâleti şirketler baş müfettişi İbrahim gaze- terden birine son tramvay faciasının sebepleri hakkın- izahattan — «Kaza dolayısıyla tramvay arabalarını muayene ve kontrol etmemiz mevzuubahs değildir. Çünkü bu iş her zaman ve muntazaman yapılmaktadır.» bazı parçalar Her zaman ve muntazaman muayene edilen bu ara- balardan altı tanesi, bu son faciadan sonra ve yalmız dört gün bayram içinde muhtelif bozukluk ârazı göster- İSTER İNAN İSTER İNANMA! Yani tramvay demektir. İSTER İNANMA! miş, bazısı yürümemiş, bazısının motörü düşmüş, bazı- sının freni bozulmuştur. Şirketler müdürü devam ediyor: «Bundan bir müddet evvel tramvay kapıları için yaptığımız vermemiştir. Kapıların otomatik bir hale sokulması ise bugünkü karasörlerin müsaadesizliği kün olamamıştır. Diğer tertibat ta çok masraflı görül- dü. Buna göre geri kalan tedbirler halk'a düşüyor.» S basamakları kapanan tecrübe eyi netice yüzünden müm- kazalarına karşı işimiz allaha kaldı 'İması, nazarı dıkkati “jektifinden kaçamaz. - Sözün Kısası| Bir Film Parçası.. E. Ekraem-Talu Lokarno andlaşmasınt K yırtmasiyle ortalıkta hasıl oları korkulu vaziyetin doğurduğu telâş a- rasında bellisiz geçen bir hâdise — var ki, başka vakit olsaydı dünya kadar alâka uyandırırdı. Meşhur sinema artisti Duglas Fairs banks evlendi.. İngilterenin asil bir ai- lesine mensup Lady Aşley'i aldı. Siyasi bir hâdisenin bu izdivacı ka- ranlıkta bırakmıiş olmasına en çok ü- zülen şüphesiz ki Duglas'ın kendisi « dir. Zira sinema yıldızları için, kadın olsunlar, erkek olsunlar, husust ha « yatlarının elâlemin gözleri önünde o çekmesi elzem itlerin, bir keyfiyettir. İ Onların her şeyleri âlenidir; mua « — şakaları bile! Hususi hayatlarından; - harimlerinden hiç bir şey gazetecile * ” rin kaleminden, fotoğrafçıların — ob- Ve en basit bir sinema müdavi * mine sorun, size her hangi bir artistin, bir yıldızın. kimi sevdiğini, kimlerle muaşakada bulunduğunu, kaç defa evlenip boşandığını söyleyecektir. Aşkın mahremiyeti icap ettiren kudsiyeti Holivud'da yoktur. Onun içindir ki ben orada yaşayan adam * lara acırım. Zira, gönlünün en asil duygularını, en tatlı heyecanlarını, & mellerini, hazlarını, ıstıraplarını rek * lâm vasıtası yapmağa mecbur olmali kadar feci bir şey tasavvur edemem. İnsanın, şöhret ve maişet uğrun” da aşkını, saadetini pazara çıkarmaslı şunun bunun eğlencesine arzetmesi Ü aşkta ve o saadette ne kıymet birakit — — ki?. Fakat dediğim gibi, sinema yıldızli' ri buna mecburdular; çünkü maişet” leri kendi haklarında yapılan her tür * * — lü reklâmla kaimdir. g Sinema artisti olmayı cari ve gonuı' den dinleyen gençlere ibret olsun: ki bir gün bu emellerine - erişirler ve _ muvaffak olup ta bir Duglas'ın ya * | hut ki bir Garbo'nun şöhretini lıuîü' | nabilirlerse de, hayata “tad ve mând * ' veren yegâne şeyden, samimi ve mahe K rem bir aşktan ilelebet mahrum y Duglaı Fairbanks evlenmiş.. Asil vd | zengin bir kadım almış.. Lâkin bu, hi: . kikt saadete kapı açan bir hâdise deb” ğil, cihanın gözü önünde çevrilen at film parçasıdır , eet YA Hâdiseler Karşısında: Gazetelerdeki manşaetler b 4 z * Bir gazetenin manşetini aynen yazl yorum: AM «Fransa, Belçika ve Sovyetler ask ; harekete geçiyorlar.» Manşetin altına bir Jâzımdı: merFızla tafsilât almak istiyenler idareht” b nemize müracaat etsinler.» — Buna lüzum yoktur! Diyenler, gazeteyi baştan aşağı © y t cümle daha ilâve * kusult lar. Manşete ait yazıyı gazetede buıüb'hr lerse onlar — haklıdır. Bulamazlarsa haklıyım! * Aklıma bir fıkra geldi: Yangınları mahalle bekçilerinin verdikleri zamanda bekçinin biri ©0? gece yarısı avazı çıktığı kadar: — Yangın var! Diye bağırmış, Sarmuşlar: — Niye bağırıyorsun? — Keyfimi getirmek için! z — Peki, yangının nerede olduğunu e söylemiyorsun ? | ğ -—-yBaşkalarınm keyflerini kll.""“am’u ı'Ü için| Şi ; e ' Manşet- yazinin- şapkasıdir. Baş yınca 'şapka giyilmiyeceği gibi, yazı” e "Töğil habet muj ü Lymcı_ı da manşet konulmaz.